bosna kökenli ve yanılmıyorsam şu anki üyelerinin çoğu hırvat olan ex-yu hard rock grubu. yaban çilekleri (wild strawberries) anlamına gelir. 70'ler anadolu rock havası veren bir moj dilbere yorumları da mevcuttur.
fenerbahçe tarihinin belki en başarılı ama en sevgisiz,fenerbahçe'yi fenerbahçe yapan değerleri tek tek yerle bir eden yönetiminin tribün emekçilerine oynadığı rezil oyunlara "ya basta!" diyen; içinde bulunmaktan gurur duyduğum,türk tribün tarihinin en güzel oluşumu. şöyle bir açıklamayla tribün faaliyetlerini askıya almışlardır:
"bu oyunun içinde yokuz …
uzun yıllardır fenerbahçe tribününde renktaş olarak yan yana duran vamos bien üyeleri olarak beş yıl önce "hasretinden yandı gönlüm" pankartıyla grup olarak davranmaya başlamaya karar verdiğimizde, tek amacımız, fenerbahçe sevgisine ve tribün kültürünün zenginliğine katkıda bulunmaktı.
o günden beri, beş yıl boyunca, hedefleri doğrultusunda yoğun emek harcayan grubumuz, geçtiğimiz yıl ebedi dostlarımız grup ck ve ünifeb'le omuz omuza vermek amacıyla maraton tribününden okul tarafı kale arkası tribününe geçti.
okul tarafı kale arkasında üç grubumuzun üyeleri arasında kurulan samimi ilişki sonucunda, "endüstriyel futbol" tarafından unutturulmaya çalışılan dostluk,paylaşım, fedakarlık ve dayanışma gibi temel değerler hayata geçirildi ve sezon boyunca bütün fenerbahçelilerin haklı olarak gurur duyduğu önemli işlere imza atıldı. bütün rakiplerimizi kıskandıran bir tribün zenginliği yaratıldı.
bunca yıldır yaratılan onlarca güzelliğe rağmen, üzülerek de olsa, vamos bien grubu olarak bugünden itibaren tribün faaliyetlerimizi süresiz olarak askıya aldığımızı bütün renktaşlarımız, kardeşlerimiz ve dostlarımız ile paylaşmak istiyoruz.
öncelikle,
geçtiğimiz sezondaki kayserispor maçı sonrasında çıkan ve aslında yasa uygulayıcılarının gereksiz ve anlamsız müdahalesi sonrasında büyüyen olaylar sonucunda içlerinde grup üyelerimizin de bulunduğu, her üç gruptan, 14 renktaşımız altı ay spor müsabakalarından men ve toplam 24 bin 38 tl para cezası aldılar. bu cezalar grup üyelerimizin bugüne kadar aldığı ilk ceza değil. daha öncede bu tür cezalar her üç grubun üyelerine de farklı zamanlarda uygulandı. kayserispor maçı sonrasında verilen cezaların da tek maçlık bir yanlış anlama ve emniyetin hatalı müdahalesi sonucu gelen cezalar olarak görseydik, daha önceki haksız cezalarla hukuk yoluyla nasıl mücadele ettiysek bu cezalarla da aynı şekilde mücadele eder, gerektiğinde bütün maddi-manevi ağırlığına rağmen cezaları yüklenmekten gocunmazdık. ancak sezon sonunda yasa uygulayıcılarının yaklaşımlarını ve kulüp yönetimimizin söz konusu yaklaşımlara karşı duyarsızlığını gördüğümüzde bunun artık bir maçlık hata değil tribünlere yönelik genel bir stratejinin parçası olduğunu açık olarak gördük.
bugün yürürlükte olan ve çeşitli maddeleri daha da ağırlaştırılmaya çalışılan 5149 sayılı “sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesi yasası” futbol dünyasının gerçeklerinden uzak, tribün kültürünü ortadan kaldırmak isteyen, tek taraflı hazırlanmış bir yasadır. öznel kriterlerle, canın istediğinin suçlandığı, suçlanan kişinin savunma bile yapamadan cezalandırılmasının zeminini oluşturan bu yasa, en basit hukuk ilkelerini bile ayaklar altına alarak taraftarlara yönelik bir tehdit unsuru olarak rahatlıkla kullanılmaktadır.
ne gariptir ki, çıkış manifestosunda sporun her tür şiddete alet edilmesine karşı çıkan ve bu konudaki hassasiyetini defalarca ispatlamış olan grubumuzun üyeleri, aleyhlerinde hiçbir delil olmadığı halde, bütün kamera görüntülerinde ve binlerce seyircinin gözünün önünde onlarca emniyet görevlisi tarafından şiddete maruz bırakıldıkları görüldükleri halde bir spor müsabakasında “şiddet uyguladıkları” iddiasıyla ceza alabilmektedir.
buna karşılık,
üç grubun yaptığı her güzel işi sahiplenip, kulübün resmi organlarında övünerek paylaşan, stadımızın duvarlarına yapılan güzel işlerin resimlerini asan fenerbahçe yönetimi ise, ne yazık ki, temel hukuk kurallarına ve ilkelerine aykırı biçimde, savunma hakkı bile tanınmayan renktaşlarımızın yanında olmak yerine, sessizliğini koruma hatta haksızlığı yapanlara "teşekkür etme" yolunu seçmiştir.
yönetimimize çok iyi bildikleri bir gerçeği tekrar hatırlatmak isteriz: futbolun gerçek ruhunu oluşturan sayısı arttırılmış seyirci kalabalığı ya da "bindirilmiş kıtalar" değil, coşkulu tribünlerdir. tribünler taraftarın sadece maç seyretmek için oturduğu alanlar değildir. taraftar için tribünler, coşkunun, şenliğin, şamatanın, mizahın, yaratıcılığın, hüznün, hayal kırıklarının beraberce yaşandığı toplumsal alanlardır. taraftarın duygusallığa dayalı bu sevgisi bugün “endüstriyel futbol” sisteminin sözcüleri tarafından “fanatizm” adı altında “suç biliminin” kavramlarıyla değerlendirilmekte, cezalandırılması gereken bir suç gibi gösterilmektedir. parayla ölçülemeyen bu değerler, hakim piyasa sistemi tarafından "suçlanarak" dışlanmak istenmektedir. gündelik yaşantımızın başka alanlarında da gözlemlediğimiz bir yöntemle, futbolun tümüyle bir piyasa, paranın konuştuğu alana dönüştürülmesi projesi ile sert polisiye güvenlik önlemleri beraberce geliştirilmektedir.
fenerbahçe tribünleri bugün endüstriyel futbolun savunucuları ve sporda şiddeti önleme yasasının uygulayıcıları tarafından bir laboratuar olarak kullanılmaktadır. “fanatizm” damgası altında, “karşılıksız sevgi”sini yaşayanlara yönelik açık bir savaş yürütülmektedir. bu savaş ister farkında olsun ister olmasın, tribünlerimizdeki bütün taraftar gruplarını hedef almıştır. bu tek taraflı savaşın temel amacı tribünlerin çok sesliliğini, çok renkliliğini ortadan kaldırıp; “endüstriyel futbol”ca makbul görülen, tüketmekten başka bir özelliği olmayan, piyasa kurallarına göre hareket eden, tek tip, sevgisiz, "sadece harcadığı paranın hesabını soran", bir seyirci profilini oluşturmaktır. taraftar grupları ise anti-demokratik, hukukun en temel ilkelerine bile aykırı olan yasayla pasifize edilip, "havuç-sopa" yöntemleriyle, yönetim ve yasa uygulayıcıların sözlerinin dışına çıkmayan "uslu çocuklara" dönüştürülmek istenmektedir.
fenerbahçe tribünlerinde başlatılan bu deneyim başarılı olursa dalga dalga diğer tribünlere de yayılacaktır. bugünden hangi renge sevdalı olursa olsun bütün tribün emekçilerine söyleyecek tek lafımız var: " anlatılan senin gelecekteki hikayendir!"
ve son olarak,
fenerbahçe tribünleri olarak dayanışmadan yoksun ve grup çıkarlarını genel tribün çıkarlarının önüne koyan bir yaklaşımla hikayenin sonunu getirmek mümkün görünmemektedir. her geçen gün kendi içini yiyerek parça parça bir yok oluşa doğru gidilmektedir. geçmiş deneyimlerin ışığında yaşananlar sanki tarihin tekerrürü gibidir. birlikte davranabilme yeteneğinin gelişmesi gereken yerde ve anda tam tersi refleksler devreye girmektedir. bu gidişin sonu bizim gideceğimiz yol değildir.
aldığımız karar mücadeleden kaçma anlamına gelmemektedir. sadece taşların yerlerinin sürekli değiştiği böyle bir oyunda yer almayacağımızı ifade ediyoruz. biz böyle bir oyunda kimsenin oynayacağı bir piyon değiliz. karşılıksız sevenler için, eğer birlik ve dayanışma yoksa, böyle bir oyunda galip gelmenin imkanı olmadığını biliyoruz.
bu kararı alırken geride bıraktığımız süre içinde fenerbahçe tribünleri adına olumlu, güzel ve önemli işlere imza atmanın vicdan rahatlığını yaşıyoruz.
evlatlarına en büyük miras olarak fenerbahçe sevgisini bırakacak olan grup üyelerimiz, bağlayıcı karar olmaksızın bundan sonra da, bireysel olarak fenerbahçe’mizin yanında olacaklardır.
faaliyet gösterdiğimiz sürece her zaman yanımızda olan bütün tribün gruplarımıza ve taraftarlarımıza teşekkür ederiz.
mecit ünal'ın kendisiyle ilgili tanımlamalarından biri de şöyledir: "aramak lali berte demekse,ben seni ölümde bile arayabilirim... aramak lali berte demektir."
Yalnızlığı sevmiyorum
Yalnız kim ola ki
Kendim...
Kendimin kendini sevmiyorum
Kediler hariç...
Kahve ocakçısı olacaktım ben
Tuttum kavlimi
Yazdıklarımsa hep nafile
Hep nişanlı angaje ısloganlı
Can, diyorlar, bir kahve yap şu dümenin ağzına
Kallavi olsun!
Bende yoksa kahve, yemişçiden tedariklenip
Ve cezveyi ateşe sürüp, üstüne yemeni, şekerini
Taşırmadan pişiriyorum
Biliyorum, bilmez miyim bu kahve ocağınnan
Ocağımızı bucağımızı
Isıtamayacağımı!
işte onun içinde de içim titreyerek
Cezvenizi sürüyorum ateşe
macar yazar ferenc karinthy'nin bilinmeyen bir dilin konuşulduğu bir ülkede kaybolan ve kurtuluş yolu arayan bir dilbilimcinin başından geçenleri anlattığı şukela roman.
1992'de 71 yaşında vefat etmiş macar yazar. en,hatta neredeyse tek bilinen eseri epepe'dir. babası da macarların ünlü yazarlarından frigyes karinthy imiş...
has los angeles çocukları,dave mustaine'in "şu göçmenler çocuklar mı?" şeklinde aşağılamaya kalkıştığı(onun da hastasıyız,o ayrı konu) fakat clash of the titans'da sahne performansı baabında bozguna uğrayıp bir daha haklarında ağzını açmadığı latinolar.(hatta zamanında grupta çalmış olan jimmy degrasso'yu megadeth'e almıştır yıllar sonra) oldschool punk olarak başlayan kariyerleri hardcore,yer yer thrash,zamanla funk etkileşimleriyle süregelmiş ve son albümlerinde daha bir newschool punk'a dönmüştür.
kultur shock'un ilk olarak 2004 çıkışlı kultura diktatura albümünde yer alan,2006'daki we came to take your jobs away albümünde ise farklı bir versiyonunun bulunduğu şarkısı.
hindistan'ın eski başbakanlarından. indira gandhi'nin oğlu. ölümü 1991 yılında bir mitingde (kendisiyle beraber ebediyete intikal edecek olan)intihar bombacısı tarafından kendisine verilen bombalı çiçek demetinden olmuştur. infilaktan 1-2 saniye evvel çiçeği alırken çekilmiş fotoğrafı beynimin bir köşesinde yer etmiştir. öldüğünde yalnızca 47 yaşındaydı...
bikini kill'ın kurucu üyesi,vokali,en sluttish female-punk parçalarının yaratıcısı,fanzin yazarı,feminist aktivist,her daim farklı bir kafa yaşadığı izlenimi veren toparlak sevimli bir abla. tip itibarı ile tuğba büyüküstün'ü andırmaktadır.
90'ların ağır riot grrrl gruplarından. kathleen hanna,tobi vail ve kathi wilcox tarafından kurulmuştur. kurt cobain-courtney love çiftine yakınlıklarıyla da bilinirler.
fenerbahçe'ye 1992 yılında partizan'dan transfer olmuş 1968 doğumlu,bebek yüzlü sol açık. biraz şişmiş ve hafif alnı açılmış olmakla beraber halen bebek yüzlü olduğu görülmüştür.
tırnova şehrinin bulgaristan 2. liginde yer alan takımı. 1924'de kurulmuştur. yıllar evvel balkan kupası'nda karşıyaka'yı 1-4 ve 5-1'lik skorlarla elemiş ve hafızası kuvvetli bir kısım futbolseverin aklında yer etmişlerdir.
2008 yılında fortress round my heart adlı indie rock tarzında harikulade bir albüm çıkarmış norveçli 1984 doğumlu kadın şarkıcı. kendisine norveç'in pink'e yanıtı denmektedir,bir bakıma doğrudur da... bunun yanısıra çığlıklarında björk etkisine rastlayabilirsiniz.
sebastian carlos'unu kaybettiğinden beri ciddi anlamda form düşüklüğü içinde olduğu gözlenen,telefon şakaları eskisi gibi tat vermeyen radyocu,yazar,ses sanatçısı,anne vs... multifonksiyonel kişilik.
yakın geçmişte türkiye için bayağı kaliteli bir indie pop/rock albümü yapmış fakat albümü (kanımca) hakettiği ilgiyi bulamamıştır.
kultur shock'un 2001 yılında çıkardığı albüm. burada ins'in açılımı immigration and naturalization service'dır. grubun frontman'i gino abimiz albüm isminde amerika'ya göçmenlik başvurusu yapmasının akabinde kendisine çıkarılan zorluklara atıfta bulunmuştur kendince.
balkan punk rock grubu kultur shock'un 2006 yılında çıkardığı albüm. biraz daha ağır bir albüm olan kultura-diktatura'dan sonra(ki onun da yeri ayrıdır) böyle oynak bir albümle çigan havaları seven bizleri zıp zıp zıplatmıştır gino yevdjevic ve taifesi...
1998 yılında proud of it adlı ilk ve tek albümlerini çıkarmış, hafften biohazard'ı andıran ankaralı hardcore grubu. caged adlı oryantal melodiler içeren parçaları bayağı meşhur olmuştu.