hayatında belediye otobüsüne binmemiş ulu koltuklar kapmış kişilerin uydurduğu slogan.
zaten belediye otobüsüne binen kişiler gereksiz yere su harcamıyorlar merak etmeyin. hele halk otobüsüne binenler yılda 160 ton su tasarrufu yapıyordur. ayda 2 banyo yetiyor :)
iyi birisindir hep mesela... insanlari eglendirirsin, seni sever ve sana guvenirler... ama sonra hayatindan birseyler kaybolur... ve sen artik o kayip sey olmadan sen degisindir, olamiyosundur, peki kimsindir?
iste bu noktada "sacmalamaya gecis" ruh haline burunursun... artik hayatin anlami olmadigindan eskiden olan neseni, iyiligini, olaylara olan pozitif bakisini, herseyini kaybedersin ve etrafindakilere itici gelmeye baslarsin.
bir uretime gecis surecidir bu "birakilma" sureci... artik kendine yeniden bir anlam edinene kadar debelenir durursun... ve bu debelenme surecinde butun insanligi anlamak gibi bir sonucla cikarsin, artik senin icin hata diye birsey yoktur... bezgin bekir yan bankta oturur, ikinizin de ayaginda bir kedi.... butun hayat anlayisi huzur denilen seye aclikla burunmus... denize bakip oyle saatlerce gulumseyerek oturabilir bir hale gelirsin.... kimseye kizamazsin... o zamanki tavrin aklina gelir, siselerce alkol icinde bogulup, kukreyerek aglayan, hayatin kotulugunden bahseden, ne yapilsa mutlu edilemeyen halin aklina gelir... kimseye kizamassin... aslinda birakilmamissindir, sen yalniz kalmissindir...
kor, topal ve sagir bir insani sevemeyen eski dostlarina aciyarak bakarsin.... insan olmanin ne demek oldugunu anlayamamislardir onlar henuz... beddua da etmessin, insallah anlamadan mutlu mutlu olurler.
sasirmazsin artik...
ama sen bir dunya olmussundur.... senin icin yalnizlik yoktur... bir kedi, bir deniz, bir bardak cayla mutlu olabilen formatina donusmeye adim adim yoldasin... bu da bir hizlandirilmis iyilestirme kursu niteliginde yaziydi.
muhtesem de bir insansin yani. oyle de birsey.
--spoiler--
tatilin zehir olmaması için mutlaka yapılması gerekenlerdir.
Bir çok insanın tatili zehir oluyor, çoğu kişi hasta olarak geri dönüyor. bir çok kişi kendi parasıyla rezil oluyorlar.
Otel seçerken mutlak internetten oteller hakkında yapılan yorumları okuyun. Her 5 yıldızlı otel 5 yıldızlı hizmet sunmaz. internette otellerin bilgilerine bakarken 5 yıldız görüyorsanız o otel 5 yıldızlı demek olmayabilir. web sitesinin yada tur firmasının otel değerlendirmesi olabilir. sitelerin altında yazan ufak yazıları okuyun. yada yıldızın yanında bulunan açıklayıcı yazıyı okuyun. mesela söyle bir yazı olabilir. sitemizin verdiği yıldız diyebilir.
her şey dahile gidince gazsız kola içmeye hazır olun. aynı şekilde suyu dışardan parayla almaya, doktor doktor gezmeye de hazır olun. ishal, kulak iltihaplanması, yemek zehirlenmesi en olası hastalıklardır.
siz siz olun mutlaka daha önceden gidenlerin tecrübelerinden faydalanın ve sizler de gittiğiniz otellerle ilgili tecrübelerinizi diğer insanlarla paylaşın.
Eski adı Microsft CRM olan üründür. ürün tutmayınca isim değişikliğne gitmişlerdir. Web tabanlı çalışması, her yerini özelleştirebilme gibi birçok özelliğe sahiptir. Ancak çok karışık olması ürünü kullanılamaz yapmaktadır. Microsoft bu tür uygulamalar gelitirmekten vazgeçsin. asıl işlevine dönsün. windows, word, excel, database geliştirsin.
Microsoft'un tutmayan ürünüdür. Adında microsoft var diye alıp bir sürü para verip kullanmayan firmalar dert etsin.
dün akşam yüksek sesle konuştukları için otobüstekiler tarafından acımasızca dövülen kişilerdir. Linç kültürümüzün ne kadar gelişmiş olduğunu, insanların bir anda nasıl acımasız olabileceklerini gösteren bir durumdur. sürü piskolojisi dedikleri şey bu olsa gerek.
tarihimize not düşmesi açısından olayı da anlatmak istiyorum.
Otobüse 2 genç biner. biri 22 biri 28 yaş civarındadır. alamancı tipleri vardır. biri küpelidir. bu iki kişi en arkaya geçerler. en arkada yer yok diye kapının önündeki yüksekliğe otururlar. yarı türkçe yarı almanca konuşmaktadırlar. biraz alkollü gibiler ama tam emin değilim. sadece cumartesi akşamı saat 10 gibi oldugundan biraz içmiş bir havaları vardır. ama küfürlü konuşma yoktur. sadece otobüs çok sessiz kimse konuşmadığı için bunların sesi daha çok çıkmaktadır.
neyse bir süre sonra arkadan benim 2 yanımda oturan birisi bu iki kişiye biraz susun der. ufak olan itiraz eder rahatsız mı oldun diye. bildik konuşma geçer. diğer uzun boylu ve yaşca büyük olan kendi arkadaşını frenler. yani olaya hiçbir müdahalesi yoktur. gerçi ikisinin de dayak hakettiklerini düşünmesem de dayak hakkettikleri düşünülüyorsa bile ufak olan yemeli dayağı. büyük olan olayı yatıştırmaya çalıştı. kavgacı değil yani.
neyse tam tartışma bitti derken otobüsün oralarında bulunan bir adam yanındaki kızarkadaşı/karısı ile yer değiştirir. yavaş yavaş sinsice arkaya doğru ilerlemeye başlar. bu adam dikkatimi çeker. 34 yaşlarındadır bu adam. olay bitmiştir ama adam arkaya doğru yavaşça ilerlemektedir. birden gelen adamın elinde bir şey olduğunu gördüm. önce bıçak sandım. ama sonra iyice yaklaşınca biber gazı olduğunu anladım. elinde biber gazı olan adam bu iki kişiye iyice yaklaşır. tam bu sırada kapılar açılır çünkü otobüs durağına gelinmiştir. sinsice yaklaşan adam elindeki biber gazını ufak cocuğun yüzüne sıkar. çocuk önce farketmez ne olduğunuz. ama biber gazını sıkan adam çocuğu otobüsün kapısından atmaya kalkar. ama çocuk kapının oradaki demirlere tutunmayı başarır. ama ortalardan gelen acımasız adam gence vurmaya tekme tokat vurmaya devam eder. illa genci otobüsten indirecektir. tam bu sırada otobüsün ortalarından iyi giyimli sarışın bir adam da olaya karışır. gençlere o da saldırır. bu iyi giyimli sarışın adamın yanında kendi 12 yaşlarında çocuğu vardır. çocuk ağlamaya başlar baba yapma diye bağırır ama adam aldırmaz. gözü dönmüştür bir kere. sonra bu 2 vahşi adama bir kişi daha yardım eder. sonra bir kişi daha. bir linç girişimi başlamıştır. herkes bu iki gence vuruyor. gençler otobüsten inmemek için demirlere tutunuyorlar ama kimseye vurmuyorlar... sadece dayak yiyorlar. bu arada otobüsün içi biber gazı yüzünden bağırışan kadınlar ve çocuklarla doludur. anladım ki biber gazı sıkıldıktan 1-2 dakika sonra etkili oluyor. neyse ufak elemanın elbiselerini yırttılar ve onu otobüsten atmayı başardılar. ama yaşca ve boyca büyük olan hala otobüsün arka kapısında yerde demire tutunmuş beklemektedir. bu saldırıyı ilk başlatan, biber gazını çıkaran kişi kimliğini çıkarır ben polisim der. ineceksin otobüsten der. bağırıp çağırır. yerdeki eleman hırpalanmış kötü bir türkçeyle otobüstekilere şöyle der. ben 2 hafta önce amaliyat oldum. 5 yaşında çocuğum var niye bana vuruyorsunuz ne oldu diye sorar. ama toplumsalk linç başlamıştır. polis olan ve linci ilk başlatan kişi yerdeki adamın kafasına aralıklarla ayakkabısıyla vurmaya devam etmektedirler. sonunda onu da atmayı başarırlar otobüsten. sonra polis olan adam şöföre bağırır kapa kapıları!! kapa ve hareket et, aç gözlü şöförler, sarhoşları niye alıyorsunuz arabaya diye bağırır. ama öfkesi bitmemiştir, araba hareket edene kadar bağırır. ben bu kavganın yapıldığı duraktan 2 durak sonra indim. inerken dayak yiyen çcocukların güneş gözlüklerinin kapının orada olduğunu gördüm. bir kere daha kahroldum.
olay hiç yok yere çıktı. iki kişi boş yere dayak yediler. bu yazıyı okuyanlardan şarhoşların dövülmesini hoşgörecek kadar vicdanı gelişmemişler olabilir. ama onlara şunu söylüyeyim ki bu iki genç zil zurna sarhoş deillerdi belki hiç içmemişlerdi ve kimseye zararları yoktu. tek suçları biraz almanca konuşmlarıydı. kimseye sataşmadılar, kimseye küfür etmediler, en arkadaydılar ve bayan yada çocuk yoktu yanlarında. yani tek suçları almanca yüksek sesle konuşmalarıydı. yüksek sesle konuşanları döveceksek her otobüste 3-5 kişiyi dövmek linç etmek gerekir.
Dün gece bu olayı düşünmekten uyuyamadım. hem kendimi hem insanları suçladım. kendimi suçladım çünkü korkakça davranıp kavgayı ayırmaya çalışmadım. belki ilk başta elinde biber gazı ile gelen polisi ilk gelirken gördüğümde mudehale etseydim olay bu raddeye gelmeyecekti. ya da ikinci eleman yerde demire tutunurken polisin onun kafasına tekme atmasına engel olabilirdim diye düşünüyorum. ama oradaki linç olayını görünce hiçbirşeyin bu linç hareketini durduramayacağını gördüm. vicdanımı hafifletmek için inerken en arkada benim yanlarımda oturan birine yapılanın çok yanlış birşey olduğunu ortada fol yok yumurta yokken böyle bir olayın gelmesinin çok yanlış olduğunu yüksek sesle söyledim. polisin de duymuş olduğunu tahmin ediyorum. ama insanda vicdan yoksa ne yapmalı. toplumun nasıl sinirli olduğunu yanında kendi cocuğu olan iyi giyimli adamın nasıl kaplan gibi saldırdığını unutamam. herkes kavgaya dövüşe her an hazır. bir olay olsa da birilerini linç etsek diye bekliyor.
eskiden herkese şöyle derdim, allah akıl fikir versin. ama şimdi şöyle diyorum. allah herkese aklın yanında vicdan versin.
herşeyi sınavla seçen ülkemizde niye cumhurbaşkanını sınavla seçmiyoruz diyen kişilerce açılan kampanya.
ilkokula giderken bile sınav yapılıyor, liseye üniversiteye girişlerde sınav yapılıyor, işe girişlerde sınav yapılıyor. devlette memur olmak için bile sınav var. cumhurbaşkanlığı da bir çeşit memurluk sayılır.
cumhurbaşkanı adayları ÖSYM'nin yaptığı bir sınava girsin. 3 saat boyunca ter döksünler ve kazanan cumhurbaşkanı olsun. eğer 2 kişi eşit net çıkarırsa yaşı küçük olan cumhurbaşkanı büyük olan başbakan olsun.
özgeçmiş yazma uzmanı. radioshack eski ceo'su. özgeçmişini şişirme bilgilerle yazarak radioshack ceo'su olabilmiştir. ancak sonradan özgeçmişindeki bilgilerin yalan olduğu ortaya çıkınca istifa etmek zorunda kalmıştır. sadece 2 dönem okuduğu bir okuldan 2 diplomaya sahip olduğunu özgeçmişine yazmıştır.
sami soykırımı, lapon soykırımı yada isveçte zorunlu kısırlaştırma olarak da bilinir. lapon da denilen sami ırkının isveç tarafından kısırlaştırılması suretiyle gerçekleştirilmiştir. gerekli soykırımı gerçekleştirmek özel olarak bir enstitü bile kurmuşlardır. isveç Irksal Biyoloji Enstitüsü, Stockholm'de 1920'de açılmıştır. kısırlaştırma işlemi 1967 yılına kadar sürmüştür.
Hayatınız boyunca hatırlayacağınız, sürekli merak edeceğiniz, googleda search edeceğiniz kişilerdir. kardeş desem değil daha öte birşey. yeni çıkan erke cihazı gibi bir şey. Bir kere yatılı okul arkadaşı olduğunuz kişiyle arkadaşlıklarınız, dostluklarınız hiç bitmez. yıllar, mesafe önemli değildir. yeni birşeyler girmeden de sürekli devam eden bir süreçtir.
kitaplarının adı mutlaka çatı ile başlayan, başlamıyorsa bile türkçeye çevirenler tarafından çatı ile başlatılan, kitaplarında genellikle psikopatik-enstent konuları işleyen, 1986 yılında kanserden ölen ünlü yazar.
kitaplarında işlediği konular genellikle pembe dizi gibidir kimin eli kimin cebinde belli değildir. kahramalar ölür ama çocuklarının hikayeleri devam eder. bir kahramanın 7 kuşak akrabalarının hayatını okuruz. genelde kusacak gibi olursunuz ama yine de sonunda ne oluyor diye merak ettiğiniz için okumaya devam edersiniz.
lost edit: üst üste 20 bölüm lost izleyen insanların psikolojisi ile çatı kitapları okuyan kişilerin psikolojisi aynıdır. tek fark lost içinda enstent ilişkiler yoktur.
--spoiler--
Amerika'da yaşayan Nur Cemaati Lideri Fethullah Gülen'in yeğeni Dr. Ali Bayram, Papaz Okulu Hartford Seminary'e 2 milyon dolarlık bağış yaptı. Hartford Seminary'nin internet sitesinde bağış "Türk dini liderden 2 milyon dolarlık bağış" başlığıyla duyuruldu. Hartford Seminary Halkla ilişkiler Müdürü David S. Barrett okullarının tarihinde ilk defa müslüman bir cemaatten bu kadar büyük bağış aldığını belirterek, Fethullah Gülen'den "Din alimi ve Türk dini lider" olarak bahsetti.
--spoiler--
Her bir olayda gelen boykot çağrışımları sırasında bir çok insanın aklına gelen, teknolojimizi arttıralım helikopter, silah, uçak yapalim, fransızlar gündeme getirmeden biz onları başka olaylarla itham edelim, adamlar da bize boykot uygulasin mealine gelen slogan.
Fenerbahçe futbol takımını taşımakla ünlenmiş, Sabancı ve Koç Üniversitesini de taşıyan, yeri istanbulda bostancı'da bulunan, türkiye'nin en büyük personel ve öğrenci taşımacılığı firması.