aile boyu nemalanma konusunda mahirdir. ulan şu memleketi yedim, doğduğum günden beri belediye başkanıyım, belimi doğrulttum, yazık şu memlekete bari oğlanları karıştırmayayım demez asla, ulan şu millet benden yeterince çekti, hatırı sayılır adam menfi cümleler sarfetti hakkımda, hiç olmazsa şu oğlanlar bulaşmasın buralara demez. maaile başımıza tebelleş oldular.
fuar-zafer-alaaddin üçgeninde geçen yaşamlar için kaçınılmaz sondur. yollar hep rampalıya çıkar. ilkokulda kitapların satıldığı, yıpranmamış ikinci el ders kitabı alınan yerdi, ortaokulda lgs kitapları, temiz zirve dergisi aranırdı burada, lisede ise soner yalçın kitaplarının fellik fellik arandığı kutsal mekandır, hele aynı şehirde üniversite okuyorsanız üç sayfalık nota on para verir bayılırsınız. akşam sonu şöyle bir göz atıp, elinizde kitaplarla çıkarsınız hem merdivenle hem yürüyerek alt kata inilen çarşıdan. konya'da en özgün yerlerden birisidir ve belki de tek yerdir.
sınav adeta bok gibi geçmiştir, asosyalliğin krallığını ilan ettiğin bir üniversite yaşamı sürmektesindir, bunalımlardan bunalımlara koşmaktasındır. eve gelip sözlükte dolaştığın andır, apaçık anlarsın. her şey yolunda değildir, sözlükte onca başlık arasında ilk gözüne burası takılır. tek bir mesaj ya da aramak gelmez içinden, tüm keyfin kaybolmuştur, facede milletin fotoğraflarına bakar, neşesizce kapatırsın sosyal paylaşım sitesini, sonra dilinin ucuna gelen tüm menfi söz öbeklerini yutkunur, başka başlıklara yol alırsın.
girişimci ruhu, lider şahsiyeti, zekası, üstün başarıları, iş dünyasında gösterdiği örnek duruşu ile toplumda saygı uyandıran tırnaklarıyla kazıya kazıya tüm zorlukları aşan, zirvelere ulaşmış büyük başkandır. ülkemizin yetiştirmiş olduğu yüz aklarından birisidir. tüsiad gibi türk toplumuna gurur veren, memleketin sorunları konusunda gösterdiği çabalarla alkışı hakeden, gönlümüzde taht kuran, allah razı olsun şu patronlardan demekten kendimizi alamadığımız bir sivil toplum kuruluşuna başkan olması çok yerinde ve olumlu bir gelişmedir. yurdun muhtelif yerlerinde sevinç gösterilerinin yapılmasını mütevazi kişiliği hoş görmediğinden dolayı halkımız hissiyatını, mutluluğunu yeterince gösterememiştir. tevazu işte. soyadının da boyner olması hoş bir tesadüftür.
yıldırım demirören'den daha kötü olmaz herhalde. sonuçta özel bir yeteneği olması lazım bir insan evladının demirören'den daha kötü başkanlık yapabilmesi için. ibrahim altınsay'ın olmadığı tüm yönetimler biraz eksiktir zaten ama yıldırım demirören'siz bir yönetimin de o kadar eksiği olsun. beşiktaşımızın geldiği nokta açısından da düşündürücüdür bu kongre. aslında başkan seçilmeyecektir, yıldırım demirören gitsin mi kalsın mı oylaması yapılacaktır. hiç yoktan iyidir'in başkanı olacaktır.
güzel mekandır. gidersin muhabbet edersin, eğlenirsin, gülersin filan. ancak mekan üzerinden konya hakkında sosyolojik tespit yapmak, konya'ya bok atacam diye mekan üzerinden tespitler yapmak nerden baksan tutarsızlıktır. hayır sanki konya'ya birisi disco açtı da tüm erkekler eli bilmem neresinde mekanda karı oynattılar. sanki ortamı düzgün bir mekanımız vardı da millet birbirini avuçladı. konya'da tüm kızlar arkalarına bakarak yürüyor ayrıca geçen dolmuşa binecektim, sen mahremsin binemezsin, 10 dakka sonra er kişi dolmuşu gelecek onu bekle dediler. ayrıca yaşasın ahmedinejad. niye uzatıyorsam artık.
"prensip olarak ahmet kaya dinlemiyorum" diyenlerin olduğu bir memleketin adamıdır. kendini ulusalcı diye tanımlayan, memlekette tek bağımsız gazetenin sözcü olduğuna inanan, her sabah yılmaz özdil'le güne başlayan birisidir prensip sahibi arkadaşımız.
böyle insanlarla beraber yaşadığımız için ahmet kaya bence çok değerlidir. pkk bayrağının altında şarkı söyleyen adamdır belki ama serdar ortaç hiç değildir. ne olduğundan çok ne olmadığını düşündüğümüz vakit birçok mesele kendiliğinden çözülecektir zaten. ve her şeye rağmen hayatının herhangi bir zaman diliminde aydın doğan'dan maaş almamış adamdır. iyimser bir güldür ahmet kaya.
lisede disipilin abidesi hocanın dersinde patavatsızca gelmiş bir hapşırık, aksırık, tıksırık, dolu dolu öksürük sonrası kısık sesle kurulan cümledir. ele avuca sığmayan mikropları belli etmeden, umitvar gözlerle bakılır sınıfa. işte o anların aranan cümlesidir.
yolculuk öncesi alışveriş yapılmaktadır. kasaya gelinir, para ödenir, fiş alınır ve kasiyer kızın yüzüne aptal aptal bakılarak;
-hadi allahaısmarladık.
bazı yazarlar vardır ayda yılda bir okunur, bazı mekanlara senede bir gidilir, muhabbetini özlediklerinle konuşursun aklına esince, vakti zamanı geldiğinde oturur zeki demirkubuz filmi seyredersin. işte öyle bir şeydir bu şarkı da. arabesktir, müslüm baba'nın en suya sabuna dokunur şarkılarındandır, zora koşturur ama an gelir dinlersin.
sınavlar yaklaştıkça sövüyorum ama çok fena. insan evladının ağzına yakışmayacak terkiplerle, buluşlarla sövüyorum. şöyle kitabı elime alıp iki satır okuyamıyorum. çalışılacak yerlerin dağ gibiliğine bakıp sözlüğe içimi döküyorum.
o benim işte. lisede hazırlık da okudum. sonra öss filan derken hayatımıza yedi meşaleciler girdi, şair evlenmesi tebelleş oldu sonra ayni hak, müddeabih, görev ve yetki derken ı am from konya'ya kadar geldik. londra'da icra takibi yapmayacağımıza göre problem yok.
kocaman adam olduğunu hatırlatan, yüzüne çarpan şarkıdır. büyüdüğünü ve dünyanın da kirlendiğini acı acı anımsatır. öyle hayatta kıdemlenmiş olmasan da hüzünlenirsin işte.
öğrencilik hayatı bütlerle geçmekte olan birisi olarak söylüyorum ki hep olmak istediğimdir. hayır kardeşim, gerizekalı gibi de durmuyoruz ama bu grup ısrarla hiç çalışmadığını, sınav gecesi şampiyonlar ligi maçını seyrettiğini, daha sonra da hemen uyuduğunu, hiçbir şekilde kitap, defter, not filan açmadığını da iddia eder. içinden sövüp uzaklaşılmalıdır.
"diriliş" gibi bir kelimeyi, anlamı, dünyayı seçim otobüsüne taşıyan adamdır.
ya kardeşim git parti kur, nutuk at, miting yap, başbakan ol, fizana çık eyvallah ama benim değerlerime dokunma. yıllarca bu kelime etrafında, ışığında sezai karakoç bir mücadele veriyor ve bu mücadele senin gibi -2 gün önce milli görüşcü, 3 gün sonra akçı, 5 gün sonra bilmemneci- politikacılara bulaşmadan veriliyor. git durmak yok de, yola devam de, elektriğe zam yapmadık de ama "diriliş" gibi bir değeri seçim otobüslerinde ağzına alma.
keşke soyadı "alıngan" olsa dediğim yazardır, abidir, candır.
nasıl yazdın be adam.
----Sabahları geç kalkmaya alışmış bir insan, bir gece yatarken, "Yarın erken kalkmam gerek" diye düşünüp ertesi sabah istediği vakitte uyanınca nasıl şaşarsa o da saatine bakınca öyle şaştı. Dörde beş vardı.
söyleyecek sözün kalmadığı zamanlarda en güzel sözleri sunan adamdır. kıyıda köşede kalmış duyguların, küçük mutlulukların, tenhalığın şarkılarını yazar, söyler. sakinliğe de yakışır, kargaşaya da...
gökhan özgün ve ibrahim altınsayla birlikte radikalde temiz kalmaya çalışan, eline kalem yakışan yazardır. evet söyledikleri bize anlatılanlardan daima çok uzaktır. ama bilirim ki bu üç adam yalan söylemez, aydın doğan'a yalakalık yapmaz, yerli yersiz mahalle baskısından filan bahsetmez. radikal iki'deki yazıları tayyipli yılların en sağlam itirazıdır. okunasıdır.
ne hayallerle,ümitlerle gittiğim ilim irfan yuvasıdır.kayıt sırasında mabet gibi gelmişti binası.sınavla kazanınca gözünde büyütüyorsun haliyle.
ama sonraki 4 yıl arkadaşlıklar ve geyik muhabbetlerini saymazsak ortalama bir lise havasında geçmiştir.üç-beş saygıdeğer hocayı saymazsak herhangi bir liseden farkı yoktur.
sosyal aktivite, sportif faaliyet, kültürel ortam, sanat-edebiyat-şiir filan hak getire zaten. müdürleri genelde karikatür gibi adamlardır. ingilizce özürlüsü bir bünyeye sahipseniz hazırlık int. cafe ve fifalarla geçer. ha bir de dört sene boyunca "bizim çocuk da anadolu lisesinde okuyor" tarzında ebeveyn övüngeçliğine katkısı tartışılmazdır.