çook çay içiyorum, küçük bardakta 4.
büyükte 8.
her içişte az at şu şekeri kızmaların geliyor aklıma.
1 tane eksik atıyorum senin için.
senin yanındayken sayıda bir değişme olmuyor ve ben yine seviyorum bana kızgın kızgın bakmanı.
belki de bunun için şekeri abartıyorum.
seni çok özledim her seyden çok..
çok az gülüyorum sensiz, çok az konuşuyorum.
neşem de sensin, gülüşlerim de sen her şey sen...
ve sen gidince azalmaya başlıyor herşey.
insan sayısı azalıyor mesela, gündüzler azalıyor, ağzımda cümleler azalıyor.
neyse işte.
ben seni çok özledim.
seni çok seviyorum...
bu aşka neden olduğun için, benim için çabaladığın için,
bana nefes olduğun için.
bir şeyler eksik diyorum sürekli.
hayatımda her sey mükkemmele yakın giderken, ben hep bir şeylerin eksikliğini yaşıyorum.
gülerken bi burukluk.
bir özlem.
bu gece düşünmek için çok vaktim oldu.. çooook..
20 yıllık bir ömrü yarıda bırakıp hayata yeniden başlamak gibi bir işe giriştiğim içindir belkide.
kahramanım dediğim, ilk aşkım olan bir büyüüüüük adamı kaybettiğim
ve ondan mecburi ayrılmak zorunda kaldığım içindir.
onu bıraktığım hissettiğim suçluluk duygusu.
katlanmak zorunda olduğum sonsuz özlem.
belirli bi tarihte zamanda yok ki be dedem, özlüyorum işte.
iyi misin hoş musun bilmiyorum
beni izliyor gülüyor musun, yoksa kızıyor musun bilmiyorum.
gelememem dokunuyor mu sanada ?
'' gülam nerden yanımıza hiç gelmiyorsun'' diyor musun.
2 gün üst üste gelmesem ne kızardın.
bak omuzların ağrımış dedem der 2 ovar alırdım gönlünü.
gelmeyeli 1 ay oldu.
çiçeklerin solmuş bak .. diyemem ki.
telafi edemem artık gelmediğim günleri.
seni çok özlüyorum.
çok...
Gülüşun ışık oluyordu kalbimin tüm odalarına.
gözlerin oluyordu gökyüzü,
ve her kısışında küçültüyordun dünyamı.
minik adımlar bırakıyorduk seninle,
bizli izlerle terk ediyorduk şehrimizi.
ve her terk ediş yetim bırakıyordu aşkı
sonrası özlem oluyordu.
hasret kokan öpüşlerle sarmalıyordun umutlarımı,
ellerin oluyordu yüreğin.
ellerin.. birde tutundu mu ellerime, hani titrerdi yaprak gibi.
biz sonbahara çok uzaktık üstelik.
cılız sesimin en güçlü hecesiydi adın,
ve adın boynu bükük bırakırdı tüm sevgi sözcüklerini.
yeniden.. sonra yeniden ..
şimdi bekleriz iskelede 9 vapurunu,
sen ellerimde ayırtmışssındır yerini.
tanıdık göz değmesin diye saklamıştır küçük kara parçası bizi.
senin gözlerin ilişmiş gözlerime, bir bakışın hala takılı durur
kirpiklerimde.
sonra bir utanmadır almış bizi.
öylece oturmuşuz bir bankta.
yine köşedeki ev bizim.
bahçede rüzgarın salladığı salıncak.
birbirine sarılmış çocuk sesleri...
anlarız çok sonra.
zamana yenik düşen bir üçüncü veda.
gözlerinin gözlerime son dokunuşu
ve kimsesiz kalışıdır ellerimin.
aşkın nur yengi'nin aşk kazası albümünden seslendirdiği muhteşem şarkılardan birisidir.
Sözlerinin serdar ortaç tarafından yazmış olması da ayrı bir şok etkisi yaratmıştır.
evden büyük kuşlar.
evin çatısı kadar kafası olan ve evden büyük ebatlara sahip insanlar.
insan uzunluğunda papatyalar.
üçgen etekler.
evin bacasından duman çıkıyor yerlerde güller, papatyalar üstelik birde güneş var.
küçükken turuncu kelebeği görüp kimseye çaktırmadan onu apartman duvarından almışlığın oldu evet.
sevginin kıymetini değerini daha iyi anlıyordun o zaman.
en büyük sevgilin dedenken.
henüz bir cinsten soğumamışken.
gerçek aşk denen illetle tanışmamışken, cazip geldi o kelebek.
daha 1 ay olmadı yine gördün apartman önünde onu.
alabilirdin turuncuyu, tamda elinin altındayken hemde.
sadece bir kaç fotografla yetindin.
kaçar mı gider mi diyede korkmadın üstelik.
aşktada böyle davrandın.
tutmadın turuncu kelebeği, gitme demedin.
kıymetini bilemedin.
şimdi kim bilir hangi çocuk düşer peşine.
neyse hadi oyuna devam edelim, hangi rengi vermişlerdi bana..
böyle .. eskiden bir şey kırılırdı evde ben kırardım.
sonra saklardım onu kimse bulmasın diye.
bulunacağı güne kadar diken üstünde dururdum sanki, içim hiç rahat olmazdı.
şu vazo bulunsunda yiceksem dayağımı yiyip rahatlayayım derdim.
vazo kırmış bir halim var, annem ne zaman bulacak diye stres içindeyim sanki.
ne yazıkki bu defa anne terliği rahatlatma görevini üstlenmiyor.