koltuk sallanmadan sela okunmuyor ülkemde, kaç şehit verdik çıtı çıkmadı muktedirlerin, elin kralı geberdi diye yas ilan ettik. sinirden üzüntüden ne yapacağımı bilemiyorum, şehit çocuklarını gördükçe gözlerim doluyor.
Allah mekanlarını cennet eylesin.
elin avrupalısı medeniyet der, gelişim der, etkileşim der sınırları kaldırır, bu amk taş devri zihniyetli lağım fareleri bölünmekte ısrar eder. düşman dediğinin de aklında bir şekil belirir bu soysuzlara düşman demek bile fazla. allah bunların bin belasını versin, bunlara yardım edenlerin de, yardım edenlere destek verenleri de.
van persie ajaxı tutuyor galiba dediğim maç. nasıl bir yüz ifadesidir, nasıl bir memnuniyetsizlikdir anlamadım. ayağına her top gelişinde vay aq bakışı atıyor.
barış deyip her boku yiyeceğini zanneden döller, peşine takıldığınız soysuz insanlarla, halkların kardeşliği çığırtmasıyla ülkeyi yakıp yıkarken, eşinin, çocuğunun yanında kahpece adam öldürürken, yine sizi taşşağının kılı kadar değerli görmeyenler tarafından oy ve sempati kazanmak için götünüze bomba yerleştirilmiş gördüm.
hay a. q.ne kadar salak bir topluluksunuz, sizi sokağa çıkarmak içi ellerinden geleni yapacaklar, eğer bu iş de tutmazsa yarın silah zoruyla sizi sahaya sürcekler.
aamir khan filmlerinin geneli için bunu söyleyebiliriz heralde.
özellikle son dönem filmlerinde farkındalık oluşturma açısından çok önemlidir. hollywood filmlerinden sıkılanlar için iyi bir alternatif ayrıca.
samipaşazade sezai'nin 1892 yılında kaleme aldığı öykü kitabının ismidir. kitap yedi öyküden oluşuyor. öykülerin ana fikri " düş kırıklığı" diyebiliriz. kitaptaki öyküler şunlardır.
bu büyük adam kimdir
hiç
kediler
iki yüz elli kuruşa bir asır
düğün
arlezyalı
pondomima
ayrıca kitaba girmemiş ama bazı yayın evlerinin sonradan ekledikleri üç öykü daha vardır bunlarda :
bir hayal
sihirli dükkan
eski bir mektep
ilk öykü "bu büyük adam kimdir".
öyküde, hergün gördüğü bir adamın çok farklı olduğunu, entellektüel biri veya bir filozof olduğunu düşünürken, tesadüf eseri bir tütüncü de adamın okuma yazma bilmeyen biri olduğunu öğrenmesi anlatılıyor.
ikinci öykü "hiç".
öyküde, annesine bakan bir gencin arkadaşlarının tanışıtrdığı bir kızın kendisini her gördüğü yerde gülmesemesini, kızın ona aşık olduğunu ve bu kızla evlenip mutlu olacağını düşünmesi anlatılıyor. ama aslında kızın üst dudağının kısa olması sürekli gülümser gibi görünmesine neden olmaktadır.
üçüncü öykü "kedi".
öyküde otuz yıllık evliliğin ardından kadının evin içini kedilerle doldurması, adam buna dayanamayıp ya ben ya kediler demesi üzerine eşinin kediler tercihinden sonra evi terketmesini anlatıyor. üzücü olan ise adamın kalacak yer bulamadığı için geri eve geldiğinde kendi haline hüngür hüngür ağlarken kadının" o kadar bağırarak ağlama, kedilerimi korkutacaksın" demesi.
dördüncü öykü" iki yüz elli kuruşa bir asır".
öykü edebiyatımızda ilk çevreci öykü olarakta biliniyor. öyküde yazarın hayatı boyunca sevdiği, çeşitli hayvanların ve ağaçların yaşadığı koruluğun iki yüz elli kuruşa bir oyuncuya sarıldıktan sonra ağaçların acımasızca kesilişini anlatıyor.
beşinci öykü "düğün".
öyküde, bir konağın genç beyi güzel dilsitan'ı odalığı yapar. biraz zaman geçtikten sonra sosyal statüsüne uygun biriyle evlendirilmek istenir. düğün hazırlıkları yapılırken dilistan bu düğünün kendisi için yapılmadığını anlar. bu hazırlıklar sırasında kederinden ve üzüntüsünden vereme yakalanır. düğün gecesi de veremden hayata gözlerini yumar.
altıncı öykü" arlezyalı ".
öykü yazarın çevirisi aslında. öykü, jan'in beğendiği bir kızla evlenme hazırlıkları yaparken, kızın başka biriyle ilişkisini öğrendikten sonra düğün hazırlıklarının iptal edilmesini, düğün iptal olduktan sonra anne ve babası jan'in yavaş yavaş kendini topladığını düşünürken daha fazla olanlara dayanamayan jan'in intihar etmesiyle son buluyor.
yedinci öykü "pondomima".
son öyküde insanları güldürerek eğlendiren paskal, bir tiyatrocudur. birgün tiyatrosuna gelen bir kadına aşık olur. aşkını kimseye anlatmaz, gün geçtikçe daha çok bağlanır. içinde ki aşk gün geçtikçe daha da artar. bir kaç hafta tiyatroya gelmeyen eftelya'nın evlendiği haberini alarak dünyası yıkılır. bir akşam eftelya'nın tiyatroya kocası ile birlikte gelmesi paskal için son darbe olur. o gece paskal'ın son gecesi olur.
öykülerin ortak özelliği düş kırıklığı demiştik. bu düş kırıklıklarına, hayatımız boyunca küçük şeyler olarak başlayan ama zamanla hayatımızın en önemlisi haline gelen durumlar yol açmaktadır.
son güncelleme ile 15 sürümü,yani isengard kullanıcılara sunulmuştur. çok kullanışlı bir ortam oynatıcısı diyebilirim. film veya dizilerinizi sistematik bir şekilde düzenleyebilir, eklentileri sayesinde afişleme ve ortam bilgilerini indirebilirsiniz. benim en sevdiğim ve en çok kullandığım özelliği otomatik altyazı bulma, tek tuşla altyazı hazır hale geliyor. denemeye değer, bakın kullanın seveceksiniz.
farc ile elli yıldır mücadele veren ülke, ama farc ile anlaşmaya varıldığına dair haberler var. devlet ile örgüt arasındaki görüşmeler küba da gerçekleşmiş. üç yıldır süren görüşmeler sonucunda örgüt silah bırakmayı kabul etmiş görünüyor.
altı ay içinde süreç tamamlanacakmış.
gel gelelim uyuşturucu çetelerine onlar rahatsız olabilir bu durumdan. araya çomak sokabilirler, ne olursa olsun barış haberleri her zaman güzel. örgüt üyelerini yargılamak için mahkemeler falan kurulacakmış.
umarım dünyanın her yanında süren savaşların bir sonu gelir,başta da ülkemiz de devam eden.
amerika 18 milyar dolar ceza istiyorum dediği, volkswagen in aaa olmaz ben 7 milyar dolar ayırdım bu işe hadi bi güzellik yap dediği bir pazarlık gündemde şu anda.
vosvosun 2020 hedeflerinde dünyada en çok satış yapan araba markası olarak tahta ben oturucam iddiası vardı, toyotanın şu anda dikkat ette ben oradayken oturma dediğini duyar gibiyim.
yazık oldu, belki markayı bitirmez bu olay ama çok sarsar vosvosu çok.
tüm seriyi iki kez izlemiş biri olarak matt diyorum, papyon bir harika dostum. fes taktığı bir bölüm vardı tam bir Osmanlı beyefendisi gibi olmuştu. ikiside diziye çok şey kattılar, son değişimden sonra gelen yaşlı amcayı çoğu kişi sevmese de dizinin bilimkurgu yönünün artması benim çok hoşuma gitmişti, konu nerelere vardı birden demekki bunları konuşmak, içimden atmak istiyormuşum. kısacası doktor Who yu izleyin, izlettirin efendim.
babamla birlikte iş yapacak yaşa geldiğimde beraber çalışırken sürekli yaptığı espiri, sen çocuk sayılırsın bende ihtiyar ancak bu kadar yapabildik, yemek yerken de sen genç delikanlı ben de yetişkin adam bu tepsiyi rahat bitiririz. Allah rahmet eylesin her söylediğinde de gülümserdim, oğlumda o yaşlara geldiğinde aynı şeyleri onada söylemek isterim.
canter in hala oynandığını görünce şaşırdım, ne yalan söyleyeyim bende özledim, ne yıllardı dedirtti şimdi bana resmen nostalji yaşıyorum, youtube girip biraz videoların a bakayım.
merak içindeyiz, ne getirir ne götürür bilinmez, geçen seçimde bbp çok istekli davranmıştı ama resmi olmayan açıklamalara göre çok fazla vekillik falan istendi diye birleşme olmadı. hem partiler hemde ülkemiz için hayırlısı neyse o olur inşallah.
ülkemde insana saygı yok, bunu herkes biliyor zaten. aklına esen girmiş evin içine yas bile tutamazsın, ağlayamazsın, feryat edemezsin, hiç mi düşünmezsin bunları yazık günah değil mi, Allah rahmet eylesin şehidime, ailesine Rabbim sabır versin.