kumquat mojito
363 (megastar)
dördüncü nesil yazar 1 takipçi 13.90 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    wer früher stirbt ist langer tot

    1.
  1. yönetmen marcus rosenmüller imzalı 2006 alman yapımı film. dramatik tonların fantastik öğelerle neşeli ve pozitif buluşması. sadece kara komedi değil aynı zamanda bir görsel şölen.
    1 ...
  2. tout est parfait

    1.
  3. yönetmen yves christian fournier imzalı 2008 kanada yapımı bağımsız film. hikaye sıradan, performans güçlü, müzik cuk. durağan bir o kadar da depresif.
    2 ...
  4. iç burkan facebook iletileri

    1.
  5. bu iletiler yarmak bir tarafa insanı derinden yaralayan, hayatı sorgulatmaktan da öte fanus içinde yaşamaya sevk eden iletilerdir. örneğin,

    "geçen vapurda martıya un, tuz, susam, margarin fırlattım; hazıra alışmasın hayvan."

    örneğimizde de gördüğümüz gibi martının aslında bir hayvan olduğunun gözümüze sokulması, yıllardır bir sır olarak saklanan simidin formülünün açık edilmesi gibi temalarla bezenmiş bir zeka pırıltısıyla karşı karşıyayız. güldürürken düşündürme ısrarında değilim lakin bir kuple dahi olsa tebessüm etmek isterdim. güldürmeden düşünce denizinde açılmama sebep oldu. sığ sularda karşılaşmamak dileğiyle.
    3 ...
  6. askere gitmeden askerlikten soguma nedenleri

    1.
  7. hiçbir önyargı yoktur başlarda, hatta işin keyifli kısmı düşünülür. sağlam dostluklar, ilerde gelecek nesillere aktarılacak askerlik anıları vs. karar verilir serüven başlar. henüz daha karar aldırma aşamasında bir kaç kere askerlik şubesine gidilir. askerlik şubesinde sıra olayı o kadar mantıklı, o kadar düzenli işler ki; toplamda bir saat belki daha az sürecek form doldurma işlemleri için en az beş gün askerlik şubesine gitmeniz gerekir. ilk gün türkiye'nin şartları göz önünde bulundurulmadan saat 9 sularında askerlik şubesinde olunur. anlaşılır ki sekiz buçukta açılan askerlik şubesi için dokuz çok geç bir saattir. oraya saat yedide falan gidilmesi gerekir. soğukta dışarıda beklemeden olmaz. sizde oyunu kuralına göre oynamak adına sil baştan ertesi gün erkenden yola koyulursunuz. kapıda sizi nöbetçi er karşılar gereksiz sualler sorulduktan sonra sıraya koyma adına çavuş nüfus cüzdanlarını toplayıp sıraya dizer sizi. sonra bir anda elinde tuttuğu bir tomar nüfus cüzdanını yere düşürür. siz ilk onda iken kendinizi birden s"on"larda bulursunuz. ne diyebilirsiniz ki insanlık hali. önce bahçede beklenilir. ilk sekiz kişi okunur ve ikinci sekiz kişinin okunması aşağı yukarı üç saati bulur. anlam veremezsiniz bu kadar yavaş işler mi işler. bu kadar uzun sürer mi. derken saat 3 gibi ancak isminiz okunur. siz sanırsınız ki içeri girip direk memurla ortaklaşa sıkı bir karar aldırma çalışması içerisinde bulacaksınız kendinizi. malesef içerde beklemeye devam edersiniz. içerde de sıra vardır çünkü. sonra isminiz bir kez daha bu sefer daha sıkıcı ve soğuk bir biçimde memure tarafından okunur. yanına gidersiniz beş karış surat. sanki onu orda zorla tutuyorlar da bende işkence amaçlı işimi yaptırmaya gelmişim. "ne vardı" der, "askerlik kararı aldırmak istiyorum" dersiniz. "durumumu öğrenebilir misiniz" demeye kalmaz internetin olmadığı ve bekleminiz gerektiği söylenir ağzından bal damlarcasına memure tarafından. şaşırırsınız. internet nasıl çalışmaz nasıl nasıl nasıl. nafiledir içten içe sizi yakan yakarışlar. aslında internet üzerinden 15 saniyelik fakat türkiye'nin daha da kötüsü askerlik şubesinin internet hızı göz önüne alındığında 2 dakikalık sörf sayesinde öğrenilecek askerlik durumu için memurun dahiyane bir fikri vardır. kütüğünüzün bulunduğu askerlik şubesine faks çekmek. faks varken internet nemize gerek. "tabi" dersiniz bir gün daha bekleriz. hem daha garanti olur telkiniyle kendinize gelirsiniz. ertesi gün kalkarsınız yine, erkenden tutarsınız yolu. bu sefer çavuş hayretler içerisinde bırakıcı bir duyuru yapar sevinirsiniz. "faks çektirenler ismini yazsın kontrol edelim, faks gelmişse beklesinler, gelmemişse boşuna beklemesinler" der. aman yarabbim aklı çalışır bir zat. yüreklenirsiniz yazarsınız isminizi. kayıtların kontrolünden sonra tahmin edilen olmamıştır ve faksınız gelmiştir. daha bir soğuk kanlı beklersiniz o vakit, sonuç alacağınızdan eminsinizdir. hatta uzun sürse de bekleme, hem biraz alışmışsınızdır hem de hazırlıklı gelmişsinizdir. boşa zaman geçirmeme ve kendini daha iyi hissetme adına yanınızda getirdiğiniz kitabı hemen hemen yarılamışsınızdır. isminiz okunur gaipten, içeri geçersiniz sıra beklemeye devam etmeye. sonra tekrar isminiz tekrar memure ve siz. faks çekilmişti dersiniz bakalım der. bakar bakar bakar bir daha bakar bulamaz. "nasıl olur ama kayıtlarda geldi gözüküyor" dersiniz. sonra bir daha, daha da bir dikkatli bakar. evet bulunmuştur beklenen faks başka bir şahsın faksının arkasına zımbalanmış bir halde. olsun canım bulunmuştur ya, siz olmuşsunuzdur polyanna. yeterki memurenin yüzünde bir bezginlik, bir yıpranmışlık, menopozite bir ifade olmaya. onun kendini iyi hissetmesi sizin ne hissettiğinizden daha önemli hale gelmiştir. "bakalım" der, "evet bu dönem askere gidebilirsiniz". yüzünüzde tuhaf bir gülümseme belirir. "şu tarihler arası şu şu şu belgelerle yanıma gel" der diğer bir memure daha sıcak, daha belirgin bir ifadeyle. belgeleri hazırlar beklersiniz gün gelir çatar siz yine şubedesinizdir. işlemler yapılır, herşey hazırdır, iş bir tek izmaya kalmıştır. üsteğmenin geleni gideni eksik olmaz, lütfedip de imzayı atamaz beklersiniz çaresiz. iki saat de onu bekledikten sonra alırsınız zarfınızı daha bitkin, hayır sinirli, aslında vazgeçmiş bir ifadeyle. artık askerlik için hazırsınızdır. sözüm ona daha "sabırlı"sınızdır.
    1 ...
  8. 4 1 yanın sarı lacivert

    ?.
  9. 14 kasım - 30 kasım 2008 tarihleri arasında fenerium mağazalarından yapılacak alışverişlerde, 4 adet tekstil ürünü alana, almış olduğu bu 4 ürün arasından en düşük fiyatlı olanı hediye edilecek olan ve birilerini fena kızdıracak kampanyanın adı. başlangıç günü olarak 14 kasım'ın seçilmesi de ayrı bi hoşluk katmış kampanyaya. büyük fenerbahçe taraftarlarına duyurulur.
    1 ...
  10. lutfuna ermek icin soyle perisan olayim

    1.
  11. fikrimce en güzel, saygıdeğer müzeyyen senar hanımefendi'nin yorumladığı "benzemez kimse sana" adlı bayati makamındaki eserin en can alıcı sözleri. bir sevgiliye daha nasıl anlatılabilir ona duyulan aşkın yüceliği.
    4 ...
  12. basit olmanin dayanilmaz hafifligi

    1.
  13. Edilgen olmak acaba basit olma isteğinin yarattığı bir sanrımı kişiliklerde??
    Acaba basitliğin dayanılmaz hafifliğimi ağır basıyor zaman zaman bedenlerde??
    Düşünsenize durmadan yeni fikirler ya da farklı bir tarz yaratma zorunluluğunuzun olduğunu.. Taşıyabilir miydiniz devamlı omuzlarınıza yüklenen bu sorumluluğu??
    Düşüncelerimizin güzergahını çıkmazlara bağlayan mükemmelliyetçi olma isteği barındıran yanımız değil mi çoğu zaman??
    Mükemmelliyetçilik bence daha çok bir etiket korkunun ötesinde. Taşıması zevkli, yolu da bir o kadar çetrefilli. Lakin şöyle de bir gerçek var: herkesin; kimi topallaya topallaya kimi biraz daha ayakları yere basarak mükemmelliyetçiliğin peşinde koştuğunu varsayarsak yaşadığımız devirde, farklılığa giden yol kıyısından köşesinden bir şekilde elbet kesişecektir basitlikle.
    1 ...
  14. o bagirdikca ben kara murat

    1.
  15. kader filminde geçen bu replik cinsel birleşme esnasında meydana gelen haz diyaloğunun aynı zamanda insanın ufkunu nasıl açtığını, hayalgücünü nasıl zorladığını çok net bir biçimde ortaya koymaktadır. *
    0 ...
  16. türk filmi seyredip ağlamak

    ?.
  17. güzeldir eski türk filmlerini seyredip ağlamak. kimi zaman o kadar gerçektir ki o film, film icabı demeye bin şahit ister. kimi zamanda o kadar masaldır ki, yaşananlar sizi masal perisi olmaya iter. herkes mutlaka kendinden bir şeyler bulur. herkes mutlaka türk filmleriyle sarhoş olur. oturur ağlarsınız karşısında. kimi zaman da ağlamak için geçersiniz karşısına. hayatı eski türk filmi tadında yaşarsınız. günümüz gerçeğiyle bağdaşmasa da.
    1 ...
  18. sometimes you can t make it on your own

    ?.
  19. u2'nun (bkz: how to dismantle an atomic bomb) albümünde yer alan en vurucu şarkılarından biridir. bono bu şarkıda babasına olan sitemini dile getirmiştir. bono'nun "you're the reason I sing" demesi her ne kadar bir isyan olsada bu sesin bizlere ulaşmasındaki emeğinden dolayı babasına teşekür etmemek elde değildir.

    Tough, you think you've got the stuff
    You're telling me and anyone
    You're hard enough

    You don't have to put up a fight
    You don't have to always be right
    Let me take some of the punches
    For you tonight

    Listen to me now
    I need to let you know
    You don't have to go it alone

    And it's you when I look in the mirror
    And it's you when I don't pick up the phone
    Sometimes you can't make it on your own

    We fight all the time
    You and I, that's alright
    We're the same soul
    I don't need, I don't need to hear you say
    That if we weren't so alike
    You'd like me a whole lot more

    Listen to me now
    I need to let you know
    You don't have to go it alone

    And it's you when I look in the mirror
    And it's you when I don't pick up the phone
    Sometimes you can't make it on your own

    I know that we don't talk
    I'm sick of it all
    Can you hear me when I
    Sing, you're the reason I sing
    You're the reason why the opera is in me..

    Where are we now?
    I've got to let you know
    A house still doesn't make a home
    Don't leave me here alone...

    And it's you when I look in the mirror
    And it's you that makes it hard to let go
    Sometimes you can't make it on your own
    Sometimes you can't make it
    The best you can do is to fake it
    Sometimes you can't make it on your own
    1 ...
  20. bu merve cok oldu ama dedirtme

    1.
  21. in your dream

    ?.
  22. yazarin eline sozluk gozune gozluk

    1.
  23. yazarın, yazmış olduklarından dolayı, sözlükte yazarken bile sözlüğe ihtiyacı olduğunu savunan ve yapılan yazım hatalarının şiddetini yazarın gözlerinin bozuk olmasına bağlayan, bu kapsamda yazarı gözlük takmaya davet eden iyi niyetli söz öbeciği.
    0 ...
  24. bir ukte boyu yol ilerleyememek

    ?.
  25. sözlükte yazar olup yerinde saymak.
    0 ...
  26. © 2025 uludağ sözlük