Cami zaten cemaatin rağbet edeceği bir cami değildir, ilk bir kaç hafta dolup taşar, sonra kaderine terkedilip bir betonarme gariplik şeklinde uzun yıllar ömrünü tamamlamayı bekler.
Cami konusunun karşı çıkılamaz olmasını anlamıyorum, silüeti, gerekliliği tartışılıyor sürekli. Ben bir istanbul'lu vatandaş olarak Çamlıca'ya cami yapılmasına karşıyım. Arada bir gidip kuşları izlediğimiz bu güzel tepeye Osmanlı Klasik Üslubundaki bir caminin betonarme tekrarını , böyle bir çirkinliği yerleştirmek estetikten nasibi almamanın bir sonucudur.
Bırakın o dönemin eserleri o dönemde kalsın, nedir her tepeye cami yerleştirme merakı? Zaten Osmanlı'nın klasik üslubu Mimar Sinan'la doruğa ulaşmıştır, ötesine geçemezsin, geçmek istesen betonarme olmaz.
istanbul master planını 1000 kez revize eden bir belediye meclisinin başında bulunan belediye başkanıdır. Bazı başarılı projeleri olmakla beraber, istanbul'un tarihi silüetini bozan belediye başkanı olarak tarihe geçecektir. Ayrıca Recep Tayyip Erdoğan'ın düşüncelerinin bir uygulayıcısıdır sadece. Zira üçüncü köprünün yerinden kendisinin uzun süre haberi olmamıştır. Herhalde elindeki plana bakıp "acaba nereye karar verecekler" diye geceler boyu düşünmüştür.
Aslında istanbul'a yeni şehir planının bir parçasıdır. Kuzey Marmara otoyolu, istanbul kuzeyindeki yeni konut bölgeleri, 3. havalimanı ve 3. köprü bir bütündür. 3. boğaz köprüsü; bu yapılaşmanın temeli olacak otoyolun iki ucunu bağlama görevini görmekten başka bir işleve sahip değildir.
Bazılarınız, neden istanbul'a yeni şehir projesine karşı olduğumu merak edebilirler. Siyasi iktidarın hayalindeki şehir ile benimkisi taban tabana zıt. Onlar 30 milyon nüfuslu, Dubai vari bir mega-avm hayal ediyorlar. Bu hayalde bol konut ve alışveriş merkezi var. istanbul'un ekolojisinde yaşamsal yere sahip kuzey ormanları ve doğal bölgeleri kademe kademe önümüzdeki 10 yıl içinde yok edilecek. Tokyo gibi maskelerle dolaşılan, fakat zengin bir kent olacağız. Dubai gibi insanlığın büyük bir ayıbına dönüşecek istanbul. II.Mehmed'in kemikleri sızlayacak. Çocuklarımıza hesap veremeyeceğiz.
Konu hep "ülkeyi satıyorlar/satmıyorlar ilerletiyorlar" ekseninde tartışılıyor. Fakat bunun çok ötesinde bir durumla karşı karşıyayız. Ülke yok ediliyor. istanbul'a yeni şehir projeleri kapsamında Türkiye'nin yıllık GSMH sı kadar bir rant ortaya çıkacak ve bu rant ile ekonomik büyüme garanti altına alınacak. işin ekonomik rasyoneli de burada. Fakat ekolojik tahribat o kadar büyük olacak ki cebinde parası olan parasını da sağlık hizmetlerine harcayan kanserliler olacağız.
Grafik arabirime ve fareye sahip olan ilk bilgisayar denemeyecek bilgisayar. Çünkü Steve Jobs bu teknolojiyi ilk olarak Xerox Parc laboratuarlarında görmüştür. Büyük bir ticari başarısızlıkla sonuçlanmış bir üründür, Apple'i iflasın eşiğine getiren bir başarısızlıktır bu. Netekim Steve Jobs'ta projenin kötüye gittiğini görünce gemiyi hemen terk etmiş kendi yarattığı ürünü çöpe atmıştır.
mutantan kelimesini rahatça kullanabilen bir kişi.
eğer karşınızda bu kelimenin anlamını bilmeyen bir ilber ortaylı varsa, o ilber ortaylı değildir. muhtemelen ilber ortaylı kılığına girmiş bir arkadaşınızdır. verin odunu.
Bir şampiyonlar ligi maçında* (bkz: Ercan Taner) 'in kaleci (bkz: Hayrettin)'in yediği hatalı gol esnasında kullandığı çaresizlikle karışık kızgınlık nidası.
6:66 satan's child albümündeki "Thirteen" coverları müthiş olan heavy metal grubu. Glenn Danzig harika bir ses, dünya çok güzel bir yer ve yaşam çok kısa.
Çizerlerinden ersin karabulut'un derginin geç çıkması, son zamanlarda yaşanan sorunlar (bkz: eski işlerimi koydum,özür) hakkında dergi sitesinde yazdığı yazının tartışmalar yarattığı dergidir.
"ama bu hiç profesyonelce diil bik bik bik" şeklindeki tepkiler yersiz. neymiş dergi gecikiyormuş. her perşembe onu bulabilmek hakkıymış. bir süredir almanya'da olan biri olarak şöyle diyeyim; çok yanlış kafalardasınız. hayat öyle her perşembe bir dergiyi bulabilmenin rahatlığıyla daha mutlu olmayacak. bak sonra çok fena nostalji yaparsınız söyliyim. **
kısa dönemlerin de doya doya yaptığı muhabbet. şahsen ben askerligimin son 2 ayinda şafak saymışımdır.
zevklidir de. ben askere geldikten sonra gelen bir uzun dönem (bkz: devre kaybı) ile yaptığımız muhabbet :
- ismail şafak kac?
# 420 yeğen
- vay be. rahatladim lan. ben teskere alip kız arkadaşımla evlensem, hemen çocuk yapsam
daha sen askerdeyken el öpmeye getiririm sana.
# (sessizlik)
- (sessizlik-ufak bir pişmanlık)
- # (topluca gülüşmeler)
şafak muhabbeti candir . o kadar ki şöyle der kimi ezik askerler : "bana saygınız yoksa şafağıma saygınız olsun oluuum"