dier kargo şirketleri gibi, yazıhanedeki telefonlarını açmamakta ısrar eden şirket. ilk arama cevap alabilenlere kinder sürpriz yumurta hediye ediyorum.
bugüne kadar hep hayatı anlamaya çalıştım. anlamak için çaba sarfettim. kişilik olarak utangaç bir insan olduğumdan ötürü, ilkokuldan başlayarak üniversite hayatımın sonuna kadar hep geri planda kaldım. öne çıkmak istemedim. hep gözlem yaparak hayatı anlamaya çalıştım. kimseye müdahale etmedim. yanlışlarını görsem de kimsenin hayatına müdahale etmedim. allah'a inandım ve çalışmaya devam ettim.
insan hayatının mantıklı bir şey olmadığına karar verdim. dünya neden var? insanlık neden var? sorularını yüzlerce kez kendime sordum. o anda aklım bulandı, cevabı bulamadım. yaşamak zorunda olduğumu düşündüm, inandım.
yaşamak için tek yapmamız gereken şey karnımızı doyurmak. diğerleri uzun yıllar boyunca bize dayatılmış, hayatımıza bir şekilde sokulmuş, ihtiyaç olduğunun düşündürüldüğü ve hissettirildiği şeyler. halbuki onları yapmasak da yaşayabiliriz. bunlar çok uçuk düşünceler. dayatılmış, hayatımıza bir şekilde sokulmuş dediğim şeyleri ben de yapıyorum. ne için peki? sadece zaman geçirmek için. oraya gidiyorum, buraya gidiyorum, 'aa orası çok güzel baki mutlaka görmelisin' denilen yerlere gittim.
ara not: şu an bir mesaj geldi. aynen paylaşmaktan utanç duymuyorum:
gnctrkcll'den 25 yasini gectigin icin mezun oldun. 26 yasin altindaysan gnc yaz bosluk birak tc kimlik nonu xxxx'e gonder tekrar gnctrkcll'li ol.
bu mesaj insanı gerizekalı yerine koymaktır. ve bu dünyada birçok kez bu olayı yaşadım. iyilik yaptığım halde. tc kimlik numaramı alıp, oradan her türlü bilgime ulaşıp özel hayatımın amına koymak için sıraya giren birçok şirket var. örnek, henüz bugün arayan 0212 9xxx xx xx nolu annemin kızlık soyadına kadar soran, anamın adını, babamın adını, kardeşimin adını, kardeşimin okuyor olup olmadığını, ebeveynimin emekli mi çalışıyor mu olduğunu, doğum yerimi, doğum tarihimi, doğduğum saati, yükselen burcumu merak eden bir orospu evladının kurduğu amına koduğumun şirketi var. bu şirkete benim numaramın ulaşma sebebini de az çok tahmin edebiliyorum. doğum tarihi sikilesi bir iss. aradılar, adımı söyleyip 'x'le mi görüşüyorum?' ve 'ananın amıyla görüştün' anlamına gelen telefonun kırmızı tuşuyla karşılaştılar. adımı nasıl öğrendin amına kodumun piçi? hangi orospu çocuğu sana adımı verdi?
bir de aynı işyerinde çalışıp senin hayatına saygı duymayan piçler var. yüzüne gülüp arkadan konuşan, senin kuyunu kazan orospu çocukları var. gerginlik diz boyu.
sonuç olarak özel hayata saygısı olmayan teknolojinin yedi sülalesini sikmek istiyorum. peki, bilmediğimiz bir sürenin sonunda öleceksem neden bu gerginlik?
söyleyeyim:
bir insanı seviyorum. özel hayatına dahil olamıyorum. nasıl ki ben yukarıda bahsettiğim varlıklardan rahatsız olduysam, o da benden rahatsız olur diye özel hayatına karışmak istemiyorum. ama aslında çok istiyorum.
sonumu biliyorum, bir gün öleceğim. ona yakın olamasam da ona yardımcı olmak istiyorum, bu şekilde mutlu oluyorum ve onu mutlu etmek için yaşıyorum. onu bunu bilse de bilmese de... umrunda olsa da, olmasa da...
2 kez arayıp 2 kez meşgule düşürüldükten sonra 'allah'ın hakkı 3'tür.' deyip son defa şansını denemiş ama havayı almıştır. özelden arayıp rahatsız etmeleriyle meşhur bir şirket. allah herkes böyle rahatsız ediciler nasip etsin. başka bir internetçi kullanmak zorunda bıraktı. hayırlı traşlar. 'tivibuu tivibuuuu' deyip bağırırsınız anca.
bu akşam anzer balı mod on olarak 2 gol atmış, ondan sonra yarak kürek top oynamış takım. trabzon'un maçın başında çizginin içinden çıkartılan topu gol olarak değer kazansaydı (gol olarak değer kazanmak) maç daha çekişmeli olabilirdi. trabzonspor maç boyu bişey yapamadığından ötürü fenerbahçe rahat kazanmıştır. öyle ki, ilerleyen dakikalarda sow ve webo'yu çıkartıp genç semih ile oynamıştır. tarafsız yayıncı kuruluş denen sikin para kazanması adına iyi iş yapmış takım. 3 puan alamasaydı, gs mantık olarak şampiyon olacaktı. iyi oldu. yiyin birbirinizi, aynen devam.
maç esnasında geçici körlük yaşadığını düşündüğüm profesyonel futbolcu. geçen maç(akhisar) serbest vuruşu direk taca, sonraki maçta(eskişehir) ise kullandığı tacı önünde rakip futbolcuya hediye etmiştir. bi ara federico giunti vardı, devre arasında geçici kör olmuştu. hep bizi buluyor.
haftasonu boş geçmesin diye, kipa'da gezinirken gözüme çarpan ve bir anda alıverdiğim film.
gerilim sevenler için ideal bir film. the fourth kindı andıran bir 'kadın röportajı' ile giriş yapılıyor. dede ve benzeri şeyler yok. sadece camiden çıkan dedeler var.
washington post'un bu film için yorumu: sezonun başyapıtı. (zaten başyapıt diye yorumlamadığınız film yok amk)
serbest vuruşu direkt olarak hiçbir futbolcuya temas ettirmeden taca atabilen, bununla yetinmeyip ertesi hafta kullandığı taç atışını 'bu topu bana kim verdi amk' edasıyla direkt olarak rakip futbolcuya veren enteresan bir oyuncuya sahip takım. biz seni böyle sevdik.
yağmurlu ve bir o derece de kuru ayazı ile bizlere merhaba diyen ilçemiz. ayrıca yeri gelmişken şunu da söylemek isterim: belediyenin halk otobüslerini acilen artırması lazım. dolmuşların çalışmasını engellemekle hata ettiler ve hangi durağa gitsek en az 10 dakika bekliyoruz, üstelik araç yetersizliğinden dolayı her taşıtta eskiden olmayan bir yoğunluk oluyor. tamam, akıllı bilet uygulaması güzel ama sıkışarak gitmek hiç güzel değil. eskiyi özledik.
beşiktaş'ımızın ibrahim üzülmez'in ardından çıkacağı 89. resmi maç.
defansımız sezon başından beri çok kötü. 13 maçta 20 gol yememize rağmen 30 gol atmayı başararak zirveye yakın kaldık. üstelik tek forvet oynuyoruz. ersan gülüm'ün uzun süren sakatlıktan çıkıp tam formuna kavuşamaması, ibrahim toraman'ın nerede oynayacağının belli olmaması, her ne kadar hala acemice oynasa da ismail köybaşı'nın yokluğu bu sezon bize daha çok sıkıntı yaratabilir. forvet hattında ise almeida'nın beceriksizliklerine rağmen ligin en çok gol atan takımlarından biri olmamızın sebebi takımın ortasahasının güzel futboludur. necip-fernandes-oğuzhan üçlüsünün diri ve sürekli koşan futboluna olcay ve holosko'nun yardımları da gelince gol atmakta şu güne kadar pek sorun yaşamadık. bu akşam fernandes'in yokluğunda yerine veli oynayabilir. ersan'ın durumunu bilmiyorum ama eğer sakat değilse, ersan defansta, toraman ortasahada oynar. ibrahim toraman'ın artık yaşlanması sebebiyle bu konuda biraz sıkıntı olacak. sol bekte tecrübesinden ötürü uğur boral oynayacaktır. uğur boral tam bir kapalı kutu. sol kanattan bir çok gol pozisyonu verebiliriz. beşiktaş sezon aşından beri takım futbolu oynamaya çalışıyor. fernandes'in yokluğunu hissettirmeyeceklerdir. kadromuzu da yazalım.
iğne atsan yere düşmeyecek kadar dolu bir otobüste -ki bu yaklaşık 45-50, körüklüde 60-65'e kadar çıkar, şoför açgözlülük oranı %5 desek 70 kişiye tekabül eder-, türkiye'nin popülasyonunu da göz önüne aldığımızda erkek-kadın oranının %53-47 olduğu bir zaman diliminde, otobüse yeni binen 1 kadına yer vermemek olayıdır ki bu imkansızdır. %100 erkek dolu bir otobüs hiçbir evrende görülmemiştir. üstelik haftasonu, öğlene doğru yaklaştığımız şu saatlerde, kadın cinsiyeti kahvaltısını edip alışveriş çılgınlığı için yollara dökülmüş olmalıdır. kaldı ki, hiçbir kadın igne atsan yere düşmeyecek kadar dolu bir otobüste, ülkemiz erkeklerinin fordçuluk özelliğini bile bile 2 eliyle telefona sarılıp 4-5 satır cümle yazmaya uğraşmaz.
hayatı çok ciddiye alıyorum. otobüste kadınlara yer vermek erdemdir. ayrıca yer verilmez, alınır!
bu ülkede 'yancılık' zihniyetiyle iş hallettirmeye çalışan insanlardan nefret ettiğim kadar yumurtadan nefret etmiyorum. adam işyerine geliyor. 'ben belediye başkanının kardeşiyim' ya da 'emekli jandarmayım' ya da 'eşşeğin sikiyim'. 'nasıl yaparız?'
bu ülkede kurallar, insanın hayatını kolaylaştırmak için var. ama sen 'bedavacı' zihniyetinle kuralları bozmaya çalışırsan hiçbir yere gelemezsin. ha, şerefsizlik yaparak zengin olan yok mu, var. Onlar da arkasından küfür ettirir böyle. neyse ya.