bir varlık yönettiklerinden mesuldür. başarısı buna göre ölçülür. bugün microsoft'un kurucusu bill gates'in dağıttığı hidayet kabul edilebilir, zira başarıları ortadadır. ancak kainatın bin yıllardır başını alamadığı içler acısı hali görüp de evrenin yönetici sorumlusu olan varlığından hidayet beklemek kelimenin tam manasıyla embesillik olur.
dolayısıyla bill gates hidayet konusunda otoritedir ama allah asla.
eşim dostum bilir, ben çok yıllar önce allah ı reddediyorum demişim, kapatmışım o defteri.
lakin bu gerçeği bir tek eşim dostum bilir idi. yaygara yapmaya ve ağzı salyalıların bik biklerini dinlemeye gerek duymazdım, tiksinirdim. ta ki birkaç gün önce affan dede namıyla etrafında sevilip sayılan riyakar hacılardan birinin yapmacık dindarlığına şahit olana değin...
ağzından "bismillah... böhü böhü" düşmeyen bu amcamızın elle tutulur hiçbir yardımseverliğini, iyiliğini ve vefakarlığını görmediğim halde gene de sevmiyordum. tam da görmeyi istediğim gibi din taciriydi, evet. ama ısınamadım işte. içimden bir his onda hâlâ müminlik kırıntılarının olduğunu söylüyordu. onun sakallarını döner bıçağıyla kesip yanağına şiş geçirmek istiyordum. neyse burayı kısa geçeceğim.
işte ne olduysa geçen gün oldu ve internet vasıtasıyla da olsa allah ı reddediyorum diye ilk kez yüksek sesle dile getirdim duygularımı. ve üç gündür hayatımın en iyi dönemini yaşıyorum: affan dede felç oldu pazar günü. ağzı yüzü yamuldu, zaten iğrenç görünümleri olan elleri - ayakları tutmaz hale geldi.
ve allah... eyy herkesin körü körüne tapındığı ve karı gibi tırstığı allah... senden özür diliyorum. hatalarını, yetersizliklerini ve tembelliklerini bugüne değin yüzüne vurmamış olduğum için ben suçluyum! affan dede'yi istediğim kıvama sokmanı da bana verdiğin "doğru yoldasın evlat, bana yalakalık etmeyip iyiliğimi isteyen bir samimiyet abidesisin" mesajı olarak algılıyorum.
şeytan yahut iblisin (ki aslında baş şeytan iblistir ama iblisi temsilen şeytan diyorum, affetsin beni) değil, allah'ın avukata ihtiyacı olmamasıdır temennim.
bill gates'in belki dünya işlerinde avukata ihtiyacı var, evet. ama o "ben yerleri ve gökleri yarattım" demiyor ki...
bu yüzden allah'ın avukata ihtiyacı olduğuna inanmak istemiyorum. beni yaratan bir varlığın hiç olmazsa bir konuda tutar dalının olduğunu bilip nefretimin azalmasını umut ediyorum.
işte bu yüzden allah ı reddediyorum. onu sevmediğimi söylemem, dürüst olmam bile ona inananlarda, kulu kölesi olanlarda infial yaratıyor. zorla mı sevdireceksiniz bana riyakar ve noksan bulduğum bir varlığı?
evet, avukata ihtiyacı olması bile onu sevmemem için başlı başına bir sebep. şeytanın samimi olması ise, başka hiçbir etken olmasa bile onu sevmem ve hatta ona tapınmam için başlı başına bir gerekçe.
avukata ihtiyacı olmayan kul, sana sesleniyorum: sen bile nazarımda katbekat kıymetlisin.
"her şeyde allah'tan bir parça var"mış ya hani... işte allah'taki riyakarlık ve kıskançlık en iyi berkomanyax'ta yansımış, suret bulmuş. umarım gönül gözün açılır, umarım iblis'in gerçek nur kaynağı olduğunun idrakine varırsın.
önüne konan yemeği sorgusuz sualsiz kabul etmemiş, herkesin "tu kaka" dediği şeytan'ın insan dostu olduğunun bilincine çok erken yaşlarda varmış, gönül gözü açık olan değerli yazar.
"o bizi yarattı, varlığını inkar edemezsin böhhüüüüü" diye anıracaklar o mübarek nefeslerini boşa sarf etmesinler. zira onun varlığından şüphem yok.
benim itirazım yaratıcı yeterliliğine sahip olmamasına. hatalarına, kusurlarına, komplekslerine. kullarıyla yarış içine girmesine. eleştiri kabul etmemesine. gücünü keyfince kullanmasına.
liderlik vasfı yok allah'ın. microsoft'un başına geçse üç gün sonra linux'a teslim olur. şirket yönetemeyecek denli aciz olan bir varlığa emanet edilen kainatın içler acısı durumu da ortada zaten.
evet, sadece teşekkür ediyorum. yarattın beni, bu yaşanası dünyayı tanımamı sağladın. ama hepsi bu. bu yüzden sana yalakalık yapamam, kulun kölen olamam.
senden iğreniyorum, seni sevmiyorum. istersen cehenneminde yak beni. insanlık onurumdan öte değilsin.
aklıma geldikçe beni deli eder, "beni yaradan benden katbekat üstün olmalıdır" tezimi çürütüp buruk bir tat bırakır allah'ın bu hataları. sanki kendisi insandır ve kendisini ispatlamaya ihtiyacı vardır da, olmadık yerlerde "ben sizi şöyle yarattım, bana şöyle mecbursunuz ha haaaaaaaaaaaaaaa" diye kişilik ispatlamaları içerisine girer. şimdi eğri oturup doğru konuşalım. beni yarattı diye lafımı esirgeyecek değilim. olay şudur abi: sürekli kendini ispatlamak isteyen bir varlık komplekslidir. lamı cimi yoktur bunun.
arzu eden bir psikiyatr'a gidip okutsun allah kelamlarını. eğer ki ordan "normaldir" raporu verilirse söz veriyorum yaradan'a sizin gibi tapınacağım, sizin gibi kör göz kul köle olacağım.
sizin gibi insanlık onurumu, haysiyetimi, şerefimi ayaklar altına alacağım yalakalık yapma uğrunda.
çünkü "allah"ın (tırnak içinde yazıyorum çünkü sizin allahınız) kendine uygun gördüğü bu isimler (ki gerçekten güzel, hoş isimlerdir), şeytana yakışıyor, allah'a değil.
peki niçin? şöyle ki: rahman; "iyilere de kötülere de merhamet eden" manasında. hımm, yani allah çok merhametli değil mi? "ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz" vecizi gereğince hemen kendisinin gökten indirdiği kitabı açıyoruz ve merhameti inceliyoruz:
"derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular. biz de haktan ayrılmaları sebebiyle o zalimlere gökten bir azap indirdik." (Bakara - 59)
bu mudur merhamet! "azap indirdik" olan yerde nasıl bir esirgeme, nasıl bir bağışlama bekleyeceğiz? hadi o göz göre göre yalan söylüyor, çünkü kendisine yalakalık edenlerle yürütmekte sistemi.. peki sizde hiç mi akıl - izan yok, hiç mi sorgulamazsınız samimiyeti, riyakarlığı?
ve rahim... "ahirette yalnız müminlere merhamet eden..." yani yalnızca iyilere merhamet eden. rahman'da üstlendiklerini rahim'de yutan ikiyüzlü bir tavır.
evet, beni yaratmış olabilirsin ama asla senin kulun olmayacağım, asla seni sevmeyeceğim. kendisini kovman vesilesiyle gözü açılan şeytandır yegane sevgi beslediğim, yegane tapındığım, yegane kulu olduğum. o'dur gerçek rahman, o'dur rahim...
"ben yaratıcıyım" deyip de asıp kesene, her daim büyüklüğünü ispatlama ihtiyacı içerisinde bulunana "dur" demektir şeytanı sevmek. yukarılardan birileri onu makamından kovdu diye sorgusuz sualsiz "pis şeytan" demeyip, anlayıp dinlemeye çalışmaktır onu sevmek...
her daim elinde sopa tutup, "bak azabımdan kork haa!" diye tehdit edeni sevemem ben. ona kıymet veremem. herhangi bir varlığın yaptığı iyiliği sürekli yüzüme vurmasındaki riyakarlığa iman edemem!
varsın olsun "kovulmuş" ol. varsın her yapılan pisliğin faturası sana çıkartılsın. sen ki yaradılanların en şereflisisin. sen ki dört kitap yazıp da sırça köşklerinden kahkahalarla olanı biteni seyretmek yerine her daim çalışıp didinensin. sen ki sırça köşk sakinleri gibi tembel ve aylak değilsin!
binbir türlü pisliğe bulaşıp da "tu kaka şeytan ıyy" diyen haysiyet ve samimiyet yoksunlarından olamam. sen yaptığın hiçbir iyiliğin karşılığını beklemiyorsun benden. seni işte bu sebeplerden ötürü seviyorum.
evet, tiranlık dönemi vardı, oligarşi vardı, dayatma vardı, faşizm vardı.
ancak bunlar yüzyıllar öncesindeydi.
aynen allah ve onun yüce addedilen best seller kitabı kuran'ın yüzyıllar öncesini temsil etmesi ve çağdışı olması gibi...
günümüzde eleştirilmeyen bir şey, bir kavram, bir tanım yok.
öyleyse niçin allah hâlâ tabu? çok mu mükemmel, çok mu kusursuz, çok mu sorunsuz, çok mu rafine? "hayır, tabii ki kusursuz değil" dediğinizi duyar gibi oluyorum. ama korkuyorsunuz ve her alanda olduğu gibi bu eleştiri devriminde de bir öndere ihtiyacınız var.
öyleyse allah'ın "isyan edenlerdensin" yaftasını bana da yapıştırmasını göze alarak ilk hatasını yüzüne vuruyorum ve soruyorum:
"dünyayı altı günde yarattım" deyip gerindin, övündün, kibir yaptın. peki altı milyar yılda altı gün çalışıp sonra emekli olmak; kullarını sırça köşklerden izleyip onların çoğu hatalarına kahkahalarla gülmek (bunu kendi yazdığı kitaplarda söylüyor) adalete sığar mı? hele hele senin "ilahi adalet" dediğin kavramı nasıl eğip bükelim ki bu tembelliğine kurtarıcı bir yol açalım?
"ben üstünüm, ben bir numarayım, tembellik etsem de kimse bana dokunamaz, herkes söylediklerimi harfiyen yerine getirip hesabını vermek zorundadır." ilahi adalet bu mudur?