şöyle örneklendirilebilir: hocam şimdi cennetin kapısında yılanlar bekçi ya, kapının altında da küçük bir delik var. şeytan gelip yılanı kandırıyor ve yılanın ağzına saklanıp cennete giriyor ya, hah işte tam burda aklıma şu sorular takılıyor: şimdi bu şeytan yılanın ağzına girebilecek kadar ufalabiliyorsa neden cennete yılanın ağzında giriyor kendi kendine giremiyor mu,
şeytan yılanı ne söyleyerek kandırıyor, yılanların özel güvenlik eğitimleri falan yok mu?
cennetin kapısının altında neden küçük bir delik var? kim yapmış, niye tamir edilmiyor?
bi de niye cennetin kapısında yılanlar bekçi oluyor? eli yok kolu yok, girmek isteyeni ısırarak mı engelliyor? zebaniler falan daha iyi güvenlik sağlamaz mı?
Şunuda hiç anlamıyorum ki şeytan nasıl elini kolunu sallayarak cennetin kapısına gelip yılanla muhabbete giriyor? aralarında eski bir ahbaplık mı var?
cennetin güvenlik sistemi bu kadar zayıfsa biz niye cennete gitmeye çalışıyoruz?
şeytan salak mı, yılan tarafından ısırılma, ağız kokusu, bide iki büklüm eciş bücüş oluyor, başka bir yol bulamaz mı?
son olarak cennete gitmek isteyen biri olarak cennet kapısının altındaki delik tamir edilmiş midir? cennet kapısında hala yılanlar mı bekçi ben yılandan çok korkuyorum da?
orhan gencebay'ın 'ya evde yoksan' şarkısıdır. iki sevgilinin sevişme isteği, hava durumu, sevgilinin en büyük korkusunun anlatıldığı içli bir şarkıdır. yağmur sevgilinin iliklerine işlemiştir, kimse sabah uyanmak ve işe gitmek istemiyordur, en kötü tarafıda eğer uğruna yağmur, kar demeden yollara düşülen sevgilinin evde olmama ihtimalidir. şarkının yazıldığı dönemde cep telefonun olmadığı da varsayılırsa şarkı feci halde güzeldir, gerçektir.
genellikle medya çalışanlarının gerçekleştirdiği eylem. hatta biraz daha ileri giderek 'oha sümbül almışlar, arkadaşlar bahar mı geldi' gibisinden sorularda sorabilirler zaman zaman.
-anne sinemadan çıkınca yemek yer öyle geliriz
-sen dışarda yemek yeme.
-anne bütün sınıf ...'da hamburger yiyeceğiz.
-ben sana poğaça yapiim onu yersin.
-anne bütün sınıf, hepimiz yemek yicez.
-o zaman ben bütün sınıfa poğaça yaparım...
-senin telefonun neden kapalı.
-anne metrodaydım.
-onu biliyorum, senin telefonun neden kapalı ona cevap ver.
-anne metrodaydım, metroda telefon çekmiyo.
-olsun sen yinede telefonunu kapatma.
sevgilisinin doğum gününü, birlikteliğinin yıl dönümünü, sevgililer gününü ve buna benzer daha ne kadar gün varsa hatırlamayan erkekleri polis kovalardı.
iş yerindeki beş çayları çikolata ve kurabiye servisiyle yapılırdı.
kozmetik sanayii en güçlü sanayi olurdu.
her ay 15 gün geleneksel indirim günü ilan edilir, sevgilinin kolundan tutulup bu geleneksel günde çarşı pazar dolaşılır alışveriş yapılırdı.
heryıl romeo'yu anma haftası düzenlenir bu haftada tüm erkeklerin romeo olması zorunlu kılınırdı.
yılmaz erdoğan'ın yine liseli aşıkları hedef alıp yazdığı incilerden bi kuple...
daha önce de;
-beslenme çantasındaki otlu peyniri babası sanmıştı,
-öpüşmek için gözlüklerini çıkarmayı akıl edememişti,
-kıçına batan otlara aşık olmuştu,
-kalp nakli olayında romantizm aramıştı,
-birinin kendini sevebilme ihtimalini sevip kendini acındırmıştı,
-kendini yeşil gevrek roka, kızınıda garson sanmıştı,
-yol bir yere gitmez deyip aydınlatmaya çalıştı bizleri,
-soğuk ve şehirlerarası otobüslerde çocuk olmaktan vazgeçip başımıza şair olmuştu. bir de 'göbekli spor yazarı istemiyoruz' diye polemik yaratıp ana haber bülteni için arkasında kocaman yeni kitabının afişini göstere göstere röportaj vermişti.
durum itibarı ile pek mümkün olmayan ütopyadır. kimse bilmiyosa sen nerden biliosunda gidiyosun oraya? türkçe bilmiyor musunda böle çelişik bi cümle kuruyosun? bunun adı kaybolmak olabilir ancak, onunda hiç romantize edilecek, altında manayı ehemmiyet aranacak bir durumu yoktur. kaybolduğunda korkarsın, ay yolu bulamayıp hep burda kaliim demezsin. kimsenin bilmediği bir yerin olduğunu kim söyledi? niye böyle bir yer olduğunu hayal ediyosun, lost'da adamların başına neler geldi, çoğu bok yoluna geberip gitti, haberin yok mu? gibisinden serzenişlerin sebebi olan başlık...
başlığın can alıcı açıklaması şudur ki; eğer solaksanız mastürbasyon serbest, yok eğer salaksanız yandınız.
bu başlığa şu şekilde sorular sorulabilir ancak:
seks ve seks dürtüleri sanırım sadece insanoğlu üresin diye verildi insana. seksle ilgili ne varsa ayıp, yasak, günah... o zaman şunu sormalı insan bu iş sadece üremek için yapılıyosa neden tüm hayvanların ve bitkilerin çiftleşme mevsimi varda insanın yok.
evet insan çiftleşme mevsimi olmayan 7/24 seks yapma yetisine sahip tek canlı.
bir de neden hormonlarımız bu kadar çok çalışıp bizi mastürbasyon yağmaya gark ediyo ve neden beynin sağ tarafının daha çok çalışmasının yansıması olan salak olma durumunda mastürbasyon yaparken günah oluyo. salak olmak neden dezavantajlı? soruları soruluyo.
solaklar dahamı şanslı?
günah olmasın diye solak mı olalım?
herkes eşitse solakların neden mastürbasyon konusunda ayrıcalığı varmış gibi geliyo bakınca?
insan organının ayrısı gayrısı mı olur, sol gözle porno izlemek sağ gözle izlemekten daha mı az günahtır?
sürekli gel bana çikolata sevgiim... diye şarkı dinleyip söyleyen zibidi karakter ve sevgilisi.
tüm şampuan reklamları karakterleri, o kada güzel saçların doğal olamayacağını ve bir şampuanın bu kadar etki edemeyeceğini ananem bile biliyo.
cips yerken şirketi soyan hırsızları görmeyen çalışan karakterleri, buda yetmezmiş gibi polisin sorduğu '3 ile 5 arasında nerdeydiniz' sorusunun yanıtını düşünürler. bu kadar salağı bir araya toplayan patron da ayrı bir mevzudur.
bisküvisini yediği için sevgilisine kızan salak hatun karakteri ve buna rağmen en ufak bir zeka pırıltısı gösteremeyip bu sevgiliyle barışmaya çalışan çocuk karakteri.
kendisine kdv indirimi yapan tavuğa 'nerde tavuk döner yiyebilirim' diye soran süper süzme salak adam karakteri. bu sorudan sonra tavuk yaptığı indirimi adamın bi tarafına sıkıştırmalı.
kobilere kredi verip hepsinin anasını ağlatmaya çalışan ve sevimli görünsün diye kobilere şarkı yapan şirket çalışanları karakterleri.
lolipop'un emilirken çıkardığı sesten konçerto yapmaya çalışan karakterler. beethoven yaşasa intihar ederdi bu adamları görünce.
bir yudum soğuk gazlı içecek içip kendini havuza atlamış, soğuk duş almış sanan karakterler. hava o kadar sıcakken ve gazlı içeceklerin hepsi yüksek şeker oranlarına sahipken nasıl oluyo da bu içeceği içip kendilerini serin sulara atlamış hissettikleri ayrı bir merak konusu.
patrona şarkı yapıp özel emeklilik sigortası isteyen aptal çalışan karakterler. bu yetmezmiş gibi birde albüm çıkarırlar. internet sitesinde 'sende şarkı yap' diye kampanya başlatırlar kimse hala anlamadı. ayrıca kim patronuna şarkı yapmak ister ki? manyak mıyız biz?
çikolataya kanıp anne evde yokken yaramazlık yapma fırsatını tepen çocuk karakterler.
vs...
reklam yazarlarına akıl fikir diyorum, biraz akıl fikir...
f.d. şarkısından sonra okan'ın programında 'heşke yapmasaydım bu şarkıyı beni dinleyen kitle değişti' diyerek yakındı. yanındaki mankende 'aaa evet ben o şarkıyı çok sevdim ilk albümünüz değil mi?' diye sorduğunda 'hayır 5. albümüm' demişti. 'söz ver' süper bir şarkı olmasının yanında sanırım kendisini yine bu tip dertlenmelere gark edecektir.
kampüsüme sinema salonu istiyorum.
kültür merkezi istiyorum.
daha büyük bir kütüphane istiyorum.
daha ferah derslikler istiyorum.
tam teşkküllü laboratuar istiyorum.
daha temiz ve yenebilir yemekler için daha iyi bir menza istiyorum.
kampüs bahçesine oturabileceğimiz banklar istiyorum.
spor tesisi istiyorum.
teknik donanımlı konferans salonu istiyorum.
dersliklede daha kapıya benzer kapılar takılsın, pencereler tüm rüzgarı içeri sızdırıp derste kıçımızı dondurmasın istiyorum.
bilimsel araştırmalarımız için finans desteği istiyorum.
temiz tuvaletler istiyorum.
kampüste insan gibi, öğrenci gibi yaşamak istiyorum...
gibi isteklerin yanında pek bir önem arz etmeyen istekdir.
düşen herşey hız kazanır, elma, armut vs..., ama yağmur damlaları, kar bu kurala uymazlar, düşerken hız kazanmazlar durumuyla örneklendirilebilecek hadise.
don kişot'tur çocuk yaşlarda, sonra romeo ilk gençlikte ve biraz daha akıllanınca faust'tur bahsedilen kişiler. dünyevi gerçeklik duvarına kafanı vurduğunda yaşayan gregor samsa'larla başbaşa kalır, don kişotu, faust'u arar durursun.