akpli olmayanların gizledikleri, söylemek istemedikleri kabul etmekte inat ettikleri gerçeklerdir.
konusu açılmışken rte zaten kendini öven bir insan değil ki? Allahu teala yer yüzündeki nur u nu zaten tamamlayacak recep olmasa ahmet olur mehmed olur başkası olur. sen yapana değil yaptırana bak.
güzel olan birşey varsa Allahtandır, puştluk varsa bizim nefsimizdendir.
siz, siz olun şeytanın tarafında olmayın kardeşlerim. teferruatı bırakalım iki yol var cennet cehennem. seçimini yap!
sıcaklığından ötürü kimse yanaşamadı. Ne kadar çalıştılarsa, onu ateşe atamadılar. Aciz kaldılar. Şeytan, ibrahim'in ateşe atılamadığını görünce, hemen, kendisini önemli bir kimse şekline soktu. Önemli bir insan havasında, Nemrut'un karşısına geçti.
Nemrut ona:
-Sen kimsin, ne kişisin? Diye sordu.
Şeytan:
-işittim ki, şu büyücü kimseyi, ateşe atmak istemiş, atamamışsınız. Sana, onu ateşe atmanın yolunu göstermeye geldim, dedi.
Nemrut:
-Yöntemin nedir, söyle bakalım! Dedi.
Şeytan:
-O'nu mancınıklarla atın! Diyerek Nemrut'a mancınığın yapılmasını öğretti.
Mancınık yapılınca, Nemrut emretti, ibrahim'i, zincirlerle bağlı olarak getirdiler. Mancınığa koyup, atmak istediler. Lâkin mancınıkla da atamadılar.
Tekrar aciz kalınca, yine Şeytan işe karıştı ve şöyle dedi:
-Bir erkekle bir kız kardeş, burada çiftleşmeli ki, bunu ateşe atabilesiniz!
Nemrut onun dediği gibi biri kız, biri erkek iki kardeş buldurttu. Açıkta çiftleştirdi.
ibrahim, sonra mancınığın içine konuldu ve ateşe atıldı. ibrahim mancınıktan fırlatılınca, havada ateşe doğru ilerlemeye başladı.
Allah(c.c), Cebrail'e emretti:
-Yetiş! ibrahim havadayken tut!
Ona: "Ben Cebrail'im de! Benim yapabileceğim bir dileğin var mı? Diye sor", dedi.
Cebrail, hemen o anda, ibrahim'e yetişti:
-Ey ibrahim! dedi. Ben Cebrail'im! Allah(c.c.)'nün emriyle sana geldim. Benden ne dilersen dile!
ibrahim:
-Benim dileğim, Allah(c.c.)'na dır, sana değildir. Ben O'nun kölesiyim! Ateşte O'nundur! Nasıl dilerse öyle yapsın! Dedi.
ibrahim, Allah'tan başka kimseden yardım dilemeyerek:
-Ben sadece Allah'tan yardım isterim dediği için Allah(c.c.), ona, "Halilim" (dostum)dedi ve adı "Halilullah"(Allah'ın dostu) oldu.
Allah(c.c.), o zaman ateşe şöyle emretti:
"Biz söyledik: 'Ey ateş, ibrahim'in üzerine soğuk ve selâmet ol!'"
[ENBiYA(21)/69]
Ve ibrahim, ateşin ortasına düşünce, ateş dört yana çekildi. Ateşin ortasında bir yer açıldı. Güzel bir pınar çıktı. Çevresi yeşillendi. O da geldi, pınarın yanına oturdu. Ayağındaki zincir bağları çözüldü.
Nemrut, yüksek bir saray yaptırmıştı. O sarayın üstüne, ağaçtan yüksek bir sedir yapılmasını emretti. O yüksek yere çıkarak, ateşi görmek istedi.
Hem de şöyle dedi: -ibrahim'in ateş içindeki halini göreyim! Acaba yanıp kavruldu mu?
Nemrut, ateşin içine baktı. Ateş ortasında, pınarı ve yeşilliği gördü. ibrahim'de, sağ olarak pınarın yanında oturuyordu. Nemrut, bu hal karşısında şaşırdı, kaldı.
-Ey ibrahim! Diye bağırdı.
ibrahim'de:
- Ey Allanın düşmanı! Ne diyorsun? Diye cevap verdi.
Nemrut: Bu ateşi senin için kim böyle yaptı? Diye sordu.
O da:
-Ateşi Yaratan! Dedi.
Nemrut:
-O Yaratanın hakkı için ateşin içinden dışarı çık. Seni göreyim! Dedi.
ibrahim kalktı. Ateşin içinde yürüdü. Nereye
ayakbastıysa, o yerdeki ateş sönüyor, orası çimenlik oluyordu. Bu suretle ibrahim, dışarı çıktı, durdu.
Nemrut:
-Ey ibrahim! Sana ne söyleyeyim! Senin yüce bir Rabbin varmış. Şimdi dileğim, senin Rabbine konukluk etmektir! Dedi.
ibrahim:
-Benim Rabbimin konukluğa ihtiyacı yoktur. Dedi.
Nemrut:
-Ben onu konuklasam gerek! Dedi. Bin at, bin deve, koyun, sığır ve kuşları; yani sultanları konuklamaya yarar şeyleri getirdiler. Hepsini, ibrahim'in Rabbine karşı kurban ettiler. Ancak Allah(c.c.), hiç birisini kabul etmedi.
Nemrut, kurbanın kabul edilmediğini anlayınca, ibrahim karşısında mahcup oldu. Bu utançla, ibrahim'in yüzüne bakamadı. Üç gün sarayına kapandı. Nemrut, halkın kendisinden yüz çevirmesinden korktuğu için sabırsızlandı. Saraydan dışarı çıktı, hemen adamlarını, dört bir yana mektuplar yazarak yolladı:
-Çabucak ordular gönderin! Tamamen silahlansınlar. Gök Tanrısı ile savaş etsem gerek! Dedi.
Yüz bine yakın talimli asker, Nemrut'un önünde toplandı.
Sonra Melek, Nemrut'un yanına varıp:
-Ey zavallı, senin gibi bir biçareye asker ne gerek! Yüce Allah, yarattığı en küçük bir kuluna emrederse, seni de, askerini de yok eder!" Dedi. Yüzünü göğe yöneltti:
-Yarabbi, Sen, bu tağutun neler söylediğini bilirsin. Bunun helakini, sana havale ediyorum!" Dedi.
Yüce Allah, yaratıklarının en zayıfı olan sivrisinek ordusuna emretti. Akın akın geldiler. Nemrut ordusundaki askerin, yüzlerine, gözlerine üşüştüler. Sivrisineğin çokluğundan, askerler, birbirlerini görmezlerdi. Her adamı ve atını ısırdığında, acısı dayanılmaz olurdu. Bu acıyla, hayvanlar şaha kalkar, canının acısından, askerleri yerlere fırlatırdı. Böylece, bu zalim ordu, perişan oldu.
Nemrut, yapayalnız kaldı. Kaçıp, sarayına girdi. Kapıları sağlamca kapattı. O beladan kurtuldum sandı. Fakat Yüce Allah(c.c.), sineklerin en zayıfına emretti. Öyle ki bir gözü kör, bir ayağı topaldı. Baca deliğinden içeri girmiş, Nemrut'un dizi üstüne konmuştu. O, onu tutup öldürmek istedi. Sinek uçtu, yüzüne kondu. O da onu, yüzünden kovmak istedi. Sinek yine uçtu, onun burnunun içine girdi. Oradan beyninin içine kadar yürüdü. Azar azar beynini kemirmeğe başladı.
Nemrut iki eliyle yüzüne, gözüne vuruyor, acısını bir parça dindirmek istiyordu. Sinek, ona, o kadar işkence ediyordu ki, ne zaman başını sallasa, sineğin kemirişi diniyordu. O da, o zaman rahat ediyordu. Eğer başına, bir şeylerle vurmazlarsa, sineğin beynini yemesi yine devam ediyordu. O zaman, Nemrut'un feryadı göklere çıkıyordu.
Sonunda, başına vuracak bir görevli gerekti. Tokmaklar hazırlandı. Nemrut'un yakınlarından, nöbetle onun başına vuracak kişiler görevlendirildi. Nemrut, hafif vurandan darılır, kuvvetli vurandan memnun olurdu. işte kendisini "tanrılaştıran" ve kendi çağının en büyük krallığının başındaki zalimin akıbeti!
Okuyup Zaman Ayırdıgınız için tşk ler, sayg;
not: çok saygılı yazar arkadaşlar umarız ileri geri yorum yapmazlar. inanmayanlar inananlara saygı göstermelidir.
bedensel engeli veya engelleri olduğu halde şükredenleri görüp hayata sıkı sıkı bağlı yaşayanları görüp. iki katı yapılması gereken durumdur.
yeri gelmişken şükredelim; yüce rabbim, sen işiten ve duyansın. yerleri gökleri alemleri yaratan rabbim. her halimize şükürler olsun. senden geldik yine sana döneceğiz sen bizleri affet günahlarımızı bağışla bizlere hidayet ver, bizleri şükredenlerden eyle. sen isyandan bizleri uzak tut.
bugünümüze ve yarınımıza şükürler olsun. her halimize şükürler olsun. sen bize yetersin Allahım.
ademoğlu kardeştir. adem babamız ve havva annemizden olmayız hepimiz kardeşiz. ancak ilk kan, ilk kötülük habille babil 'de kardeşti... ne demişler; kardeşini mi ço seversin dostunu mu? - demiş; kardeşimiz severim. Ancak dostum olursa.
Gelelim konumuza. zamanın dalkavuğu ingiliz ajan lawrence para verirmiş bizim doğudaki halka. ordaki tren yollarından bir tahta bijon sökene. halk para için gece güce kaçak göçek söküp getirmiş hep bozmuş yolları. çok kurnazdır bu ingilizler hep çalışmadan sömürgeyle bu günlere geldiler. hiç üretmeden.
osmanlı padişahı kabeye kadar götürecekmiş tren yolunu. tabi ingilizlerin işine gelmiyor bu. osmanlı petrolü hep ülkesine taşır bu hat ile diye hep bozmuşlar yollarımızı. zaten kardeşi kardeşe kırdırma yıllardır yaptıkları şey. kürt kardeşlerimize de aynı şeyi günümüzde yapmıyorlar mı.
bu yüzden bence arap türk kürt amerikan alman italyan hatta ingiliz bence herkes kardeştir. ümmetçilik ne kadar güzel birşeydir herkesi islamn sancağı altında toplar. renk ırk millet ayırtetmeksizin.
kardeşler; bu curcuna ilk insandan beri süregelir. bırakalım siyaseti kavgayı gürültüyü. iki kelime var söylenecek. cennet ve cehennem. tarafınızı seçin !
edit: ulan bu nasıl bir önyargıdır. daha yazdığım gibi kötü oylayan zihniyet. nasıl bir din ve barış düşmanı, nasıl birşeysin sen?
çok zor bir acıdır. ilacı zamandır ancak beklemek, umut etmek, acaba döner mi demek. çok koyar insana. en güzeli siz siz olun kimseye körü körüne bağlanmayın çok sevmeyin aşık olmayın. her zaman bir mesafede durun. çünkü ne olursa olsun bir gün gidecektir. ölüm var sonuçta... ama ölse bu kadar koymaz tabi adama. bir gün seni seven ama sonradan sevmemeye başlayan biri ve o hâla yeryüzünde biryerlerde geziyor... hemde çok uzaklarda yanına gidip göremediğin biryerde. gidip görsen kimbilir daha ne büyük acılarla karşılacaksın...
en güzeli aşık olmamak gençlere duyrulur. aşık olmayın çok ciddi yaralar alırsınız. düzeniniz bozulur. günleriniz acı çekmekle geçer
nereye baksan onu görürsün. yapmayın aşık olmayın bir miktar sevin sadece. neye bağlanmaya başlıyorsanız ondan uzaklaşın. bir kız erkek araba eşya telefon...
ya aşık olursun ya maşuk. hiçbir zaman iki taraf birbirine deli gibi aşık olmaz ikisinden biri daha çok sever ve hep çok seven acı çeker.
kadından maşuk olmaz. maşuk oluncaksa sonsuz bir sevgiye maşuk olunmalı. yazımı bir hikaye ile tamamlıyorum. geçmişler olsun tekrar.
Mevlanadan hikayeler;
Sevilen biri, aşıklarından birisini huzuruna çağırdı. Aşık, aşk mektubunu çıkarıp okumaya başladı. Sevilen dedi ki:
- Eğer benim içinse bu okuma, kavuşma zamanı vakit zayi etmektir. Ben yanındayım, sen mektup okuyorsun, bu sevmek değildir.
- Doğru, sen buradasın ama, dedi aşık, senden geçen yıl aldığım zevki, şimdi vuslatına erdiğim halde alamıyorum. Bu sudan içmiştim, şimdi kaynağı görüyorum, fakat su yok.
- Şu halde sen bana değil, bir hale aşıksın. Fakat hal elde kalmaz ki. Senin istediğin ben değilim. Bu cihanda istediğin şeyin bir kısmı bende var. Sen bir hale sahip olmak için benim etrafımda dönüp dolaşıyorsun.
Sevilen diye tek olan sevilene derler. O, hallere sahip bir hakimdir, mahkum değil.
çok seversen gider, az seversen kalır. hatta ayrılmak istediğinde üstelemezsen. - aaa noluyo ? der kendi kendine. çivi çiviyi söker misali. bunların hiçbiri işe yaramazsa mümkünse yol yakınken ayrılmak gerekir, madem soğudu ayrılmakta istiyorsa verirsin yolu gider. geri gelirse her zaman kapı açık tutulmalıdır. saygı gösterilmelidir. sonuçta o sevilendir. kadınlar gitgeller yaşar.
annelerimiz babalarımızdan soğuduklarında kavga ettiklerinde ayrılmazlar. ayrılanlar ayıp etmiş olur. bencillik egoistlik olur. ilişki soğukluk bile girse araya bitirilmemelidir. süregelmelidir. bu ifadelerin güzelliği anlatılmalıdır soğuyan kadına. bazen sabırla o na zaman verip sabırla yine onu üzmeden beklemelidir erkek. zira kadınlar zordur soğuyan kadını açıkcası geri getirmek ısıtmak bir erkek için gerçekten zordur, hevesini kırmak istemem ama malesef bu böyle.
çok sıkı çekişmenin yaşandığı sonuçların halen açıklanmadığı şu dakikalarda açıkcası bir akp yandaşı olarak. iyi olan kimse o kazansın diyorum. vatanımız milletimiz ve ankara vatandaşları için hak adalet iyiden yana olsun. ve adalet kazansın. hayırlısı neyse o olsun.
melih gökçek o koltuktayken oturmaya çalışmaktır. şimdiye kadar yaptıkları bunu göstermektedir. yapar mı yapar. koltuk sevdası bu. ar namus utanma şeref dinlemez. hepsini geçtim babası karşıt gruptan bir evladı kim ister.
"yavaş gardaşım yavaş" diyerek hayalperest mansur yavaşa yine güldürmüş ve o dahiyane cevabına, güzel konuşmasının öncesinde söylediği bu güzel akşamda, bir kez daha gönüllerde taht kurmuştur.
meydanlarda yada boş boş çene çalıp entry girmektense uyuyup dinlenip haftaya hızlı başlayıp ülkelerini kalkındırma planı yapmaktadırlar. birileri gibi sadece göbek büyütüp bira içip ekran başlarında eziquel psikoloji içinde değillerdir.
gayet güzel bir önermedir. şahsen mansur yavaş büyük sözü dinleyip yavaş yavaş almıştır. hatta yandaşları kremde getirmiştir. şimdi tamamını almış sabaha kadar al ve ver ve ver al şeklinde gitgeller ile hızlanacaktır.
o güzel konuşmasının devamını getirirse hüseyin reyiz, şöyle yapar herhalde. hızlan gardaş hızlan.
bi b j k ke mal gider bi diğer k l m o mal gelir mallar bitmez. nede olsa batan geminin malları bunlar. zaten seçimlerden önce kendi ağzıyla istifa etmedi mi? kazanamazsam istifa edeceğim dedi. e kazanamayacağını kendiside zaten biliyordu peşinen istifa etti diye düşündü herkes. ama tabi normal bir insan için bunu düşündüler.
bu ke- mal normal değil ar şeref utanma olmadığı için lafını yer diye düşündü herkes. bekleyip göreceğiz.