pkk'nın bir askerimizi şehit edip attığı çöplük. halkların kardeşliği için elindeki esiri öldürüp çöpe atıyorsun. yaşasın halkların kalleşliği. kalleşlik mi dedim kardeşliği kardeşliği!
delikanlının penis görünce kendi penisinin helecanlanmasıdır. tecrübeyle sabittir. penis görmekten vajina görmüş gibi haz alıyorum. ha sakın buradan yok penisi ağzıma alayım, yok dilime verdiğim şekiller sayesinde başını helezonlara boğayım, yok efendim bir erkek olarak bulduğum her delikten içime alayım türünden fantezilerim olduğunu düşünmeyin. isterseniz düşünün bilmiyorum. ama şunu söyleyim ki homoseksüellik saygı duyulacak bir şey değildir. elbette sadece özenti ya da marjinallik çabasının ürünü olarak görmüyorum hemafroditleri. buna yatkın hatta mâ'il doğmuş insanlar da var. hem yaratılışından hem de yetişmesinden ötürü böyle bir hâl içinde bulunan insanların en azından toplum yararı için tedavi olmaları gerekir.
vido diye telaffuz ettiğimiz ve sadece porno anlamına gelen video kasetleriyle başlayan erotik-pornografik hayatımız, tutti furitti ile ayyuka çıkmış ve analog çanakların ilk yıllarında venüs, eros gibi kanallar çoluk çocuk hepimizin ağzına sıçmıştı. bu kanallar başka uydulara geçtiğinde livesat, kanal61 gibi televizyonların da çoktan şifrelerini kırmıştık. her ne kadar sağ kenarda fahişe telefonları ve reklamlara ayrılmış kısma kızsak da kâlû belâdan beri sarışın olan bu âfet-i devran, bu kâfir güzellerinin o hâllere nasıl düşebildiklerine artık şaşmaz olmuştuk.
oysa biz kendi evimizde bile donla yıkanan adamlardık. ömrümüzde penis görmüşlüğümüz mü vardı! ama daldık pornoya. şahin k'ları, rocco'ları sikinden tanır olduk. oralıydı, analıydı penis görünce sevinir olduk. artık penis bilinçaltımızda vajinanın öncüsüydü (bkz: şartlı uyaran). biri malı çıkarıp sallasa biraz sonra asian teenage gelecek sakso çekecek sanarak yavşayacağız oracıkta.
şakalarımız, fıkralarımız zenci üzerine değiştiği gibi; artık güreşi ve hamamı da sorgular olduk. sırf kafamızı karıştırmak için düzenlenmiş gay eylemlerine hakk vermeye mi başladık ne. gay'lar güreş izleyince ya hakkaten bunda homoluk var, demeye başladık. hamam diye bir film çekip, türk erkeğine ibne dediler; doğrudur abi, şeytan kandırmıştır gibi kabullenmelere girdik. niye? çünkü penisten haz almaya başladığımız için gay'lik konusunda düşünmüştük. elbette erkek görmekten nefret ediyorduk teoride. ama pratikte freud bizi dürtüyordu. karı getirecekti o penis bize.
sonunda rüyalarımızda bile sevişemez olduk. kamyon devirip cenabet uyandığımız sabahlarda rüyalarımızı hatırlamaya çalışınca kendimizi orada burada cd arar, çala çapına internet açmaya çalışır hâlde hatırlıyorduk. başrolde oynadığımız bir porno izleyene kadar kendimiz düzemeyecektik homemade blondeleri. hep film izliyorduk. penisler havada uçuşuyordu. biz penislerden azmaya başlamıştık.
on sekiz doldu kerhaneye gittik. o kadar tecrübeliydik ki. yirmi yedi yıllık orospuyu ellerimizle soyduk. kadın belki de ömründe ilk kez böyle bir muamele gördü. bu yeni jenerasyonun tinto bras yapımı olduğundan haberi yoktu. sakin ve serttik. beş dakikalık işimizi dokuz dakikaya uzatabildik. ama bir eksiklik vardı. hadin lan hamama gidelim diyen dayı oğlu, emmioğluna yok la ben eve gidecem deyip evde mastürbasyon yaptık. çünkü aradığımız oydu. kerhane malının resimlerini slayt olarak kafamızdan geçirirken asılmanın standartlarını çoktan bulmuştuk. çünkü biz çocukken çok çekmiştik.
sonra kız arkadaş, sevgili... biraz da amerikan romantik filmlerinden nemalandık. uyanır uyanmaz öpüşmelere, cafe'lerde yiyişmelere çalıştık. adam gibi evimizde sikişsek ya. yook ondan bir şey anlamıyorduk ki. bari filmini çekelim. biri sevgilimizin ağzına doğru şöyle çıkarıp malı salıverse ya... öyle hoşlanacaktık ki! herifi öldürmek zorunda olmasak kıza yeni baştan âşık olabilirdik.
adımı taşıyan dördüncü nesil matrak yazar. erkek olduğuna ve rock sevdiğine delalet eden yazılarından, bir de rock grubuna üye olduğu ve başka bir sözlükte yazdığı için buralara seyrek uğradığını hissettim.
imlâda özensiz, tematiğe asi ve fakat tecrübeye kıymet veren bu yazarın adımı nereden bulup benden önce aldğını araştırırken başvurduğum çeşitli siyonist localarda kaydını bulamayınca isminin tipik bir gençlik hevesiyle avrupâi bir ünlüden geldiğine hükmettim.
bir halk şarkısıdır. "Kankı gülzârın gülüsün söylegil ey nâzenîn."
bir doğu egzotizmi bir menkıbedir. okuyanın gözleri kör olur, çalanın eli çolak kalır. doğunun büyüklüğüne inananların büyüsüdür. doğuda doğmaamışlara doğaçlanmıştır.
keklik biter, bülbül açar bir kayalıkta, bir gözü mavi bir gözü bleu, bir elinde âsa bir elinde gitar... öldüğünü haber vermeye gitmektedir.
mantık babanın mumlarını söndürmüştür. keramet gösterse buradan da göç etmek zorunda kalacak; göstermese koyunlar sessizlikten yanacaktır.
adı kokusundan ve saçlarından gelir. deniz görmediği hâlde gözleri mavidir. hiç evlenmediği hâlde gözleri mavidir. hiç bebesi olmadığı hâlde babadır.
"Gözünüzün görmediklerine kendinizi inandırır, başkalarını da kandırmaya çalışır, kötülük düşünürsünüz. Ama bir yandan da, gözünüzün önünde geçenlere de kör gibi bakarsınız."
avrupa'da (yukarı alsas'ta ve bavyera'da) görülen ve "türk yuvası" anlamına gelen bu isim; kökeni ve anlamı bilinmeyen ögelerin, bilinen kelimelerle değiştirilmesi sonucunda oluşan yerlileştirme olayının eseridir.
avrupa'daki bu iki türkheim adı, keltçe tur/dur "su" kelimesinden türemiş "turahi/turahinc" ögesinden gelir. "sulak, bataklık" anlamındaki "turahi veya turahinc" kelimesi tanınmadığı için, tanınan "türk" ve "heim" ögeleriyle değiştirilmiştir.