1992 Toulon/Fransa doğumlu, Cezayir asıllı şarkıcı ve oyuncu. 2009 yılı Fransa'da düzenlenen "nouvella star" yarışması ile dünyaya zuhur etmiş bir ses, soluk. Hıdırlez günü hasebiyle kendisinin Ederlezi yorumunu dinledim ve karar verdim, biri bu sese başlık açmalı. Sığınacak sesleriniz azaldıysa bir kulak verin derim.
Almanya'dan ithal multi enstrümantalist. Kumaşı harikulade. ''lal'' isimli çalışması yeni bir soluğa ihtiyaç duyanlar için reçete mukabilinde verilen ilaç.
Kalinikhta
Yanıma baktım kimseler yok. Az önce çevrem insanla doluydu. Köpekler havlıyor, ağaçlar hışırdıyordu. Bir ırmak akıyordu kulağımın dibinden. Ağaçlar suları yıkıyordu. Hayvanlar insanları öpüyordu. Köpekler konuşuyor, insanlar havlıyordu. Gökyüzü sarıydı.
Birisi: "Canımsın," diyordu, "Canımsın, ağacımsın, ırmağımsın; denizim benim. Ötekisi bir insan kokusu içinde sıcaktı. Cevap vermiyordu. Elinin üstündeki mavi damarlar bir dostluk denizine akıyordu. Saçları kara, gözleri kara, kaşları kara, kara günler, kara hikâyeler doluydu. Dudaklarında şimden sonra söylenecek kız oğlan kız türkülerin boyu vardı.
Sandalın içindeki güneşten, gökyüzündeki tozdan, ağacın kırmızısından mı ay doğuyordu? Bir dudağım yerde, öteki dudağım kuyruğunda ateş gibi gidip geliyordu içimden.
"Seni damarımda, bileğimde atıyorum." Yıldızlar asılmıştı ağaçlara. Soğuk kandil kandil sarkıyordu. Yanımda dostların en koyusu, kadehimde sakız rakısı, dilim kekeme, elimde olta, oltanın elinde zoka, sandalda Barba Stanco, küpeştede Sivriada, yıldızlar bağrımda; dümendeyim. motor hışır hışır hışırdıyor. köpek sesleri geliyor dostçasına. Ağaçlar yıldızları, ağaçlar tepeleri, köpek sesleri sabahları getiriyor. Bir balık kokusu içiyorum. Bir Rum evinden midye tavası, bıyıklarımın içinden anason kokusu geliyor.
"Canımsın" diyorum kime.
Kahve fincanına düşen sabah yıldızını kokluyorum. Mis gibi kahve kokuyor. Kocayemişlerinin çiçeği pare pare. Karabaşları avuçlarımda eziyorum. Dilime arılar konuyor, gözümü arılar sokuyor, güneş batıyor, bir karabatak düşünüyor. Martının biri boşlukta bir direğe konuyor. Çakıla sulardan elbiseler giymiş, hava renginde askerler çıkıyor. Çakılda ayak sesleri duyuyorum. o, aspasya'dır o. O aspasya'dır. Yaseminli aspasya, kâfur kokulu aspasya, paskalya çiçeği sarısında aspasya, dilinde kıvılcım, dilinde yılan, dilinde aynalar ve çeşmeler... "Canımsın," diyorum, "Canımsın."
Yani, Yani be! Hey Yani! Kara Yani! Hey Beykozlu laternacı Panayot'un torunu kara gözlü dostum Yani! söyle Rumca karabiberim şarkısını. Aspasya duysun. o türküdeki ibrahim benim... Bırak ibrahim'i ve zenginliği karabiberim. Dostluk çayırının bu kuzuları kimin? Sizin mi? Kuzular mı? Kuzular meler mi? Yani, söyle karabiberim şarkısını.
Şimdi Atina'da Omonya Meydanında akşam oluyor. Atina kahvelerinin teraslarında bir ançüezle bir yeşil zeytin ve bir kadeh mastika rakısı duruyor, kimin önünde? Kimin önünde olursa olsun. Pire'den denizanası kokusu geliyor. Akropol'den Sokrates iniyor. sen Yanaki! Dostların en koyusu! Arkadaşların içinde ölümden önce en sonuncusu! Atina sokaklarından geçerken yıldızlara bak. Yıldızlar seni sandallara, kayıklara, vapurlara ve adalara götürecek. Dünyanın bütün adalarını gezeceksin. Dünyanın bütün sandallarına bineceksin. Elinde naylondan 35'lik bir oltayla deniz diplerinden balık sanıp fosforlar, yakamozlar, pırıltılar yakalayacaksın. Balığı boşver! Düşün Yanakimu beni. Bin, bir yıldızın sırtına. Adaların içinde bir Burgaz Adası vardır. bir sandal vardır, tam Kaloyeros'la Laendros'un gözüktüğü nişanda. işte o benim. ben, sandallar içinde bir sandal, denizler içinde bir deniz, insanlar içinde bir insan. Yani! Omonya Meydanında akşam oluyor. Gökyüzünden sandallarla şarkılar geçiyor. Arabalarda ışıklar kayıyor, bir at kişnemesi duydun mu? Bir fayton geçti mi delicesine aklından... ve omonya kahvelerinin camından? Bil ki ben Taksim Meydanında, abidenin önündeki çayırın kısa parmaklıklı demirlerine oturmuş seni düşünüyorum Yanaki. gece oldu. Karlar sönmek üzere. Işıklı ilanlar sönüyor. otlar kararıyor. Bir tavernadan üç gitar sesi geliyor. Mavrodafni kaldırımlarda kırılıyor. Sen oteline kadar yürümeyi düşünme; Atina ile Pire arasındaki metro çoktan işlemiyorsa işlemesin, hava güzel, yürürsün. Martılar
Sivriada'da ayın ışığında dönüp duruyorlar. Barba vasili paltosuna girdi uyudu. Ben seni düşünüyorum Yanaki. Sonra Aspasya'nın söylediği Kefalonya havasından çıkan rüzgar Sivriada'nın denizini ürpertiyor. Yanaki, Omonya Meydanında ışıklar sönüyor. Kahve kapanmak üzere. yeşil zeytini ye. Şu düzü yuvarla. işittin mi Pire'den gelen vapur düdüğünü? Ben Galata Köprüsü'ndeyim o dakka. Bir Hollanda şilebi Okmeydanı'nda dolaşan mapusane kaçağına sesleniyor acı acı. Üsküdar iskelesine iniyorum. Parmaklığa dayanıyorum. Sen yeşil zeytini neden yemedin? Omonya Meydanındaki Ekselsiyar kahvesinin garsonu, 'Kalinikhta Kiryos' diyor bana. Benden de bir kalinikhta sana. Panco!"
2010 yılında yolu memleketi olan trazon a düşmüş, yaylanın altını üstüne getirmiş, bir dolu türkçe şarkıyı solo çalmış vesaire vesaire.. Dünya vatandaşı. Kemençeye tavrı ile imza atmış, gelecek tüm kemençecilerin "paltosundan" çıkacağı müzisyen.
Merkezi hastane randevu alma sisteminin alo servisidir. Merkezi Erzurum'dadır. Nerden çevirirsen çevir Erzurum'a bağlanırsın. Neden Erzurum'dur? Dünyanın en uzun sağlık bakanlığı yapmış ve yapmaya devam eden Recep Akdağ Erzurum'ludur. 15 aylık müezzinoğlu arasından sonra tüm haşmeti ile makamına geri dönmüştür. Reyiz'in ne "hikmetse" vazgeçilmezidir. Kısacası, 182 bir recep akdağ projesidir.