can dündar a son dakikda atılmış bi kelek gibi gözükmektedir. afm deki afişinde sponsor turkcell yazmakta düşünün artık turkcell in son dakika golünü.*ben bugün bunu gördüm
jamaicada konuşulan inglizcenin yandan yemiş halidir. argodan ziyade lehçe olarak kabul eder bunu isviçreli bilim adamları.
nuh=no
me=I
mi=me
dem=them
gibi değişik değişimleri vardır.
not: bu entry bob marley peter tosh, sizzla ve sean paul etkisinde girilmiş olup herhangi bi herbal bağlantısı yoktur.
sözlerini anlamak için jamaica-ingilizce-türkçe sözlüğü kullanmak gereken. ingilizcesi ingilizceye benzemeyen süper şarkılar yapan jamaica lı halk ozanıdır. "yo,yo sean paul mek I a crazy nuw, me wanna a go ti jamiaca ti si jah." bu cümlede görüldüğü gibi bi boka benzemeyen bu ingilizcenin yandan yemiş hali sean paul abimiz için bi anlam ifade edebilir öle kayık konuşur yani. (bkz: jamaican slang)
tek başına yaşamaya alıştıktan sonra tatilerde baba evine döşün zorlaştığı bi hayattır. il sene uzakta yaşamaya alışamazsın sonra baba evine alışamazsın. ancak kafana göre yaşayı gerçekleştirebilceğin 4-5 senedir bu zaman dilimi.
içerisinde ted gibi bi kurumda olmasına rağmen topluca bok atılan üniversitelerdir. ted mezunu 18 yaşındaki çocuğukların toefl ibt den 80 üstü almasıda heralde tesadüf ve paradır değilmi. şimdi devlet lisesinde okudumda ne oldu .my name is, yes. üniversitede de bunun benzeri bir fark çıkacaktır bu okulların bazıları için.
-bob marley exsodus albümünden bol acılı bir şarkı
Guiltiness (talkin bout guiltiness)
Pressed on their conscience. oh yeah.
And they live their lives (they live their lives)
On false pretence everyday -
Each and everyday. yeah.
These are the big fish
Who always try to eat down the small fish,
Just the small fish.
I tell you what: they would do anything
To materialize their every wish. oh yeah-eah-eah-eah.
Say: woe to the downpressors:
Theyll eat the bread of sorrow!
Woe to the downpressors:
Theyll eat the bread of sad tomorrow!
Woe to the downpressors:
Theyll eat the bread of sorrow!
Oh, yeah-eah! oh, yeah-eah-eah-eah!
Guiltiness
Pressed on their conscience. oh yeah. oh yeah.
These are the big fish
Who always try to eat down the small fish,
Just the small fish.
I tell you what: they would do anything
To materialize their every wish. oh, yeah-eah-eah-eah-eah-eah.
But: woe to the downpressors:
Theyll eat the bread of sorrow!
Woe to the downpressors:
Theyll eat the bread of sad tomorrow!
Woe to the downpressors:
Theyll eat the bread of sad tomorrow!
Oh, yeah-eah! oh yeah-e-e-e-e-e!
Guiltiness. oh yeah. ah!
Theyll eat the bread of sorrow everyday. *
ingiliz dili ve edebiyatının doğuş yeridir. şekspir ilk eserlerini burda vermiş daha sonra limasollu naci tarafından küçük düşürüldüğünden dolayı ingiltereye kaçmıştır. milli kahramanı limasollu naci olup en önemli ihraç malı spam mail dir.
başçavusun eşşeği konuşmadığı için kulp takılan kişidir. konuşan t.c başbakanı oldğu zaman her sözünü tartıpda söylemelidir. önüne gelen her mikrofona birşeler söylemek zorunda kalan
başbakan bundan dolayı sıksık gaf yapmakta yada yanlış anlaşılacağı sözler söylemektedir. buda sözlerinin pek ciddiye alınmamasına yol açmakta , günlük, basın sözcüsüyle tek bir açıklama yapsa söylediği kesin kanatimiz budur şeklinde konuşsa sözlediği söz "söz" olsa kimse kulp takmayacaktır. devletin ciddi meselerinde kendini ayaküstü cevap vermek zorunda hissetmese daha etkili olacağı da aşikardır. basında eleştirecektir ellebette hatta başbakan uçmayı bilmiyor bile diyebilmelidir. yoksa bende söylemek isterim "yüce hünkarım ne güzel de suda yürüyorsunuz" demeyi. (bkz: şak şak şak) *