para s.çtığını cümle aleme belirtmeyi elitlik sanan, parayı harcayacak yer bulamayınca da, kıçını silmek için kullanan, sanki çok gerekliymiş her allah'ın altı ayı check up yaptıran görgüsüz, hatta sonradan görme tip.
sanki check up yaptırmayan ölüyor. lan bunlar sokağa nasıl çıkıyor bu göt korkusuyla anlamıyorum. tamam anlıyoruz paran var, e bunları daha faideli işlere harcasan ölür müsün? ha bak ölmezsin di mi, e o zaman ne bu check up manyaklığı. bak bakalım türkiye'de kaç kişi check up yaptırmadığı için ölmüş.
ama elit ya, ille farklı olduğunu belli edecek ya, sadece hastaneye konrole filan gitmesi yetmiyor, sağlıktan para kazanma sektörüne yardım edecek ya... git bayıl anasını satayim, millet de ssk kuyruklarında çürüsün.
hayır check up ne lan, havaalanı gibi, o check in gerçi ama skme kadar, ha in ha up, ikisi de iki harf.
türk bilim adamları tarafından ispatlanan bir olgu.
efendim bu çok doğru birşeydir. açın bakın. vardır erkek arkadaşlarınız veyahut bizzat erkeksinizdir. sağlak insanlarda sağ el solak insanlarda sol el (erkeklerde) daha güçlüdür, kaslıdır, ikisini beraber sıktığımızda sağ kolumuza daha çok güveniriz. çünkü neden?
nedeni açıktır. masturbasyondur. sen ergenliğin boyunca her hafta 15 kere takılırsan sonu budur. ta.şak oglanı olursun işte böyle. ha ben farklı mıyım? hayır. benim sağ kolum sol kolumdan oldukça güçlü. tabi bunun sebebi benim masturbasyon yapıyor olmam mı? hayır ben 6 sene önce bıraktım o işleri, ketçaba başladım.
sonuç olarak ben biliyorum bu böyledir. doktor abim var benim öyle dedi. inanmayan açsın baksın.
japon bilim adamları tarafından ispat edilemese de doğruluğuna inanılan durum. şöyle ki; uzun saçlı erkeklerin kızlar tarafından hep çekici görüldüğü bir gerçektir. dolayısıyla uzun saçlı erkekler akranları olan diğer erkeklere oranla daha fazla kızla ilişkiye girmişlerdir. buradan hareketle de uzun saçlı erkeklerin pozisyon zenginliğinin olması kaçınılmaz bir sonuçtur.
aslı :baba ve kiz arasinda yillar gectikce degisen diyalogtur. lakin karakter yetmedi. böyle yazmak durumunda kaldım affola.
tanım: insan seksen yaşında doğup, on sekiz yaşında ölseydi; eminim çok daha mutlu olurdu. evet en güzel tanım bu olsa gerek.
0 yaşında
baba :
ne kadar da güzel. şimdi bu küçücük şey benim kızım mı?
gözleri de bana ne kadar çok benziyor...
kızı :
bu gözlerini benden hiç ayırmayan adam babam olsa gerek...
5 yaşında
baba :
prensesim benim, güzel kızım...
söyle bakalım baban sana ne alsın?
kızı :
en çok babamı seviyorum...
babam, niye annemle uyuyor?
hep benimle uyusun, başkasını sevmesin...
10 yaşında
baba :
gittikçe yaramaz oluyor, kime çekti bu kız?
kızı :
ben babama aşığım...
büyüyünce babam gibi erkekle evlenecegim...
babam bu ay harçlığımı arttırır mı?
15 yaşında
baba :
ne kadar da çabuk büyüdü...
eve de gittikçe geç kalmaya başladı, bu gidişle başına kötü bir şey
gelecek... sanırım daha sert konuşmalıyım...
kızı :
babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum...
bana baskı uygulamasından nefret ediyorum...
ne zaman özgür olacağım?
20 yaşında
baba :
artık sözümü dinlemiyor, benden giderek uzaklaşıyor...
kendi parasını da kazanmaya başladı ya, bana ihtiyacı kalmadı tabii.
uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten...
evi de sürekli erkekler arıyor. galiba kızım elden gidiyor...
kızı :
her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor...
hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli?
evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım...
çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!...
25 yaşında
baba :
bir gün bunun olacağını biliyordum...
işte evleniyor...
zaten aramız eskisi gibi değildi...
şimdi bir de kocası var...
prensesim beni terkediyor...
kızı :
böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki?
biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. bu yüzden yapıyor...
kendi hayalindeki damat değil ya!...
sanki birlikte yaşayacak olan o...
30 yaşında
baba :
çok az görüşüyoruz. daha sık bir araya gelsek ne iyi olur...
hem torunlarımı da özlüyorum...
kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki...
kızı :
babamları da çok ihmal ediyorum galiba...
yine telefonda çok üzgün geldi sesi...
haftasonu onlara süpriz yapmak en iyisi...
40 yaşında
baba :
kızım, benim entellektüel düzeyimi yeterli bulmuyor...
ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum...
oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim...
anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı...
şimdi beni beğenmiyor...
bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyecegim...
kızı :
babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor...
sürekli bir şeylerden yakınıyor...
gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama...
ya ona bir şey olursa?
zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım...
45 yaşında
baba :
kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel...
gözüm arkada gitmeyecegim. her şeyi kendi başardı...
onunla gurur duyuyorum...
kızı :
babam için çok endişeleniyorum. onu kaybetmeye hazır değilim...
ilaçlarını da hep ihmal ediyor zaten...
allah'ım onu benden alma!
50 yaşında
baba :
dünyada mutlu kal kızım!...
kızı :
seni çok özleyeceğim ve arayacağım babacığım...
şimdi ben kime danışacağım, kim yardım edecek bana?
ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol...
ve hep yanımda olduğunu hissettir,
ne bileyim ben, arada sırada işaretler yolla mesela...
ah babacığım! sensiz nasıl yaşayacağım?
55 yaşında
kadın :
sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım...
keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim,
çünkü "keşke"lerin hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyorum...
yine de beni duyuyorsan, lütfen seni
üzdüğüm her gün için çok ama çok pişman olduğumu bil olur mu...?
ilk türk naturalist yazardır. hayatta sadece ölüm duygusunu tatmadığı için iki bileğini kesmiş, o an içindeki duygularını yazarken hayata gozlerini yummuş efsanevi kişilik.
midende bir boşluk oluyormuş.. sıkıntıların oraya doluyormuş.. sonra tuvaletini yapıyormuşsun geçiyormuş.. peh! kandırmışlar bizi be sözlük.. çocuk demişler zamanında.. anlamaz bu.. anlatmamışlar bize..
ağlıyorsun sözlük bazen..
gözyaşları var bildiğin.. hani kimimiz eline, kimimiz giydiği pijamasının üstüne sildiği.. orada yaşamaya devam eder işte o yaşlar.. duygular buharlaşıpta tekrar nefes alıp çektiğinde içeri, gaz halden sıvı hale gelir onlar tekrar.. sonra bildiğin işte..
bazen haykırmak gerekiyor sözlük..
karar vermek gerekiyor bazen.. bırakmak, gitmek.. kendini yalnızlığına kilitlemek.. yasaklamak tekrar hayata kendini.. hani gülümsemeye devam edersin ama o gülümsemen yazdan kalmadır sanki.. işte öyle.. o dudağının kenarı bir türlü kulağına yakın durmaz hep.. üç dört saniyelik seraplar belki.. bahtsız bedevi bile daha mutlu oldu dediler.. abarttılar sandık.. hakkaten abartmışız.. hayata inat kutup ayısı diyor adam hala..
gördün mü sözlük?
o mutluluğu hiç gördün mü bir de bizim gözümüzden ? hiç anlattılar mı sana ? tahmin edebilir miydin içine gözyaşı dökenlerin olduğunu?
ezan okunurken ayaklarını duzeltmesi gerektiğini o an için algılayamamış insandır.
kurtlar vadisi ırak filmini izliyorum. en onde ve en solda oturuyorum ve tabi bacak bacak ustune gayet rahat bi şekilde izliyorum filmimi. neyse filmin ortalarına dogru şeyh`in cemaati allah allah diyererek zikire basladı filmde. onlar zikir ederken benim deyim yerindeyse tuylerim diken diken oldu ve aniden cok hızlı bi şekilde kendime ceki duzen verdim. ayaklarımı topladım dik oturdum. benim bu oturus seklimi duzeltmemi goren yanımdaki eleman da bacaklarını indirdi, sonra onun yanındaki, sonra onun yanındakinin yanındaki ve bu sıranın en sonunda yani en sagında oturan adama kadar devam etti.
yani; her insan ezan okununca saygı gostermesi gerektiğini, kuran-ı kerim okurken saygı gostermesi gerektiğini bilmiyor.
bizler bu insanlara bunları ogretmeliyiz. sozlerle olmasa bile en azından hareketlerimizle belli etmeliyiz. tabiki saygı meziyetinden nasibimini almamış bir toplum istemiyorsak.
hayatlarini giyim tarzlarina gore kurgulamis yurdum az gelismislerinin goz zevkini bozduklari iddia edilen, ote yandan yurdum az gelismislerine guzel gozukme cabasiyla dar giyinerek aslinda kendileri de ayni gruptan olan kizlardir. az gelismislerin, az gelismis yorumlarina tabi olmayi icine sindirebilmekte olan, sokakta gordugu her kadini goz zevkine hitap edecek bir nesne olarak algilayan az gelismislerin goz zevkini bozan kizlardir.
uguanda bilim adamları tarafından yapılan bir araştırma ile ispatlanmış olgu. bu araştırmaya göre ayak fetiscilerinin % 89.926'sı kadınları sevmiyor.
geçen akşam kafede oturuyorum. bayadan beri görmediğim bir arkadaşım geldi oturdu yanıma. bayramlaşma faslından sonra sohbete başladık. sohbet esnasında hilmi etraftaki kızların ayaklarına bakıyordu. bu bakışma bir süre daha sürdü. sonunda dayanamadım ve sordum. ''abi neden devamlı kadınların ayaklarına bakıyorsun'' dedim. ''kadınları hiç sevmem abi hepsini bir kaşık suda boğmak istiyorum'' dedi. şaşırdım.. böyle bir cevap beklemiyordum açıkcası. ilk dumuru atlattıktan sonra devam ettim: ''abi tamam anlıyorum sevmiyorsun ama o zaman neden ayaklarına bakıyorsun hiç bakmasan daha iyi olmaz mı?'' dedim. hilmi gülümsedi ve ''dost başa düşman ayağa bakarmış kanka'' dedi ve ekledi ''ben şimdi onların ayaklarına bakmasam onların düşmanı oldugumu nasıl göstericem'' dedi. yağa kalktı ''iyi akşamlar kanka'' dedi ve ağır adımlarla uzaklaştı. ben ise hiçbir şey söylemeden arkasından bakmakla yetindim.
nezle olan sevgilinin başına gelebilen en doğal şey.
geçen gün sevgilimle parkta geziyorum. nezleyimde ayıptır söylemesi. birden burnum akmaya başladı. mendili aldım. burnumu güzelce kavradım ve son gücümle sümkürdüm. bütün sümüklerimi boşaltmıştım artık. sevgilim '' ay cok iğrençsin'' dedi ama olsun. rahatlamak güzel şey.
ya ne olacağıdı y.... $eklinde cevap verilesi tez. bak $imdi sen yalnizsin. ama psikolojik olarak yalnizsin. biri geldi optu seni. noldun? optu lan. boyle yanaginla dudaginin kesi$tigi noktadan optu hem de. yalniz misin sen artik? degilsin tabi. sadece opunce de degil, yalayinca elleyince falan da gecer yalnizlik.
(bkz: ben yaptım oradan biliyorum)
klasik sevgili tipini ve duvarını aşmış , rahat , 24 saat romantik sevgili daha doğrusu 24 saat sadece sevgili düşüncesinin korkunç geldiği insanların tipidir.
oğlan: kanka naber?
kız : iyilik kankiş. senden naber..
oğlan : nolsun be sibel. evde canım sıkıldı bi kafeye uğriyim dedim. gelirken bir hatun gördüm ama , süperdi ya kanka. holştayn ineğinin memesi gibi meme vardı. götü de taş gibiydi, abdülhamit'in aşure kazanı gibi göttü şerefsizim..azdım resmen.
kız : ismet ne biçim konuşuyorsun sen. manyak mısın nesin be..
oğlan : nooldu kankacım ya. ne dedim şimdi..
kız : ismet farkındaysan ben senin sevgilinim..hatırlıyor musun..
oğlan : yaa kanka s.. et şimdi sevgili mevgiliyi ya. gel takılalım işte. hadi içmeye gidek. süper hatunlar geliyo mekana..
erken boşalan erkeklerin zeka seviyesi, geç boşalan erkeklere göre çok daha düşüktür. çünkü erken boşalan erkeklerin büyük çoğunluğunun beyinleri boştur ve sadece yaptıkları işe konsantre olurlar. dolayısıyla erken boşalırlar. oysa ki yüksek zeka seviyesine sahip erkeklerin beyni sürekli düşünme halindedir ve konsantrasyon eksikliği nedeniyle geç boşalırlar. olayın özü budur.
intihar etmek ve eceline susamakla eşanlamlı olan eylemdir. *
eskiden televizyonlarda izlediğim bir olay. şöyle yaşanmıştır:
adliyede şikayetçi taraflardan birisi, bir diğerini elinde bıçakla rehin almıştır. bıçaklı adam, rehinenin boğazına bıçağı dayamış, takım elbiseli mülayim birisine benzemektedir. etraftaki insanlar hemen açılmışlar ve polisin gelmesini beklemektedir. işte tam o sırada polat alemdar`dan daha karizmatik bir bıçkın ortaya atılmış ve şöyle bağırmıştır: ''şşşş... alooo ver lan bıçağı bana''.polat abi polisin gelmesini beklemeden adama doğru yaklaşmış ve bıçaklı adamı adeta hipnotize ederek bıçağı adamın elinden almıştır.
halk bu delikanlıyı tebrik ederken, bıçağını kaptıran adam yavaşça oradan uzaklaşmaya çalışmıştır. ancak polat abi hemen onu görüp arkasından şöyle bağırmıştır: ''şşşş gel lan buraya bıçağı veren adam''. adam adeta hipnozun etkisiyle geri gelmiştir. artık asayişi sağlayan polat abinin tek isteği polisin gelmesi ve olaya el koymasıdır. ve bu isteğini de şöyle bildirmiştir: ''şşşş.. pollis yok mu pollis'' (çift '' l '' vurgusunu ihmal etmemiştir)
sözün özü, elinde bıçak olan adama küfür edenler vardır. yadırgamamak lazım.
işleyen demir ışıldar, damlaya damlaya göl olur, sakla samanı gelir zamanı.. bunlar hep atasözlerimiz ve doğruluğuna itiraz etmeye bile gerek yok. tüm bu nefis atasözlerimiz yanında bir de şöyle bir sözümüz var değil mi: saçı uzun olanın aklı kısa olur. bu ne demek: saçı kısa olanın aklı da çok olur demek. yani daha zeki olur demek. şimdi diğer atasözlerimize inanırken buna itiraz etmek, biraz gerçeği inkar etmek gibi geldi bana.
sözlük yazarları tarafından sazan avcısı denildiği için hıçkırıklara boğulan yazardır. insanları güldürmek, güldürürken düşündürmek ne zamandan beri sazan avcılığı oluyor diye pöhkürmektedir. yazıktır adama.
efemine erkeklerdir. yoksa delikanlı , karayağız bir erkeğin ayakları ya fare ölüsü gibi kokmalı ya da çürümüş yumurta gibi. ayakkabıdan çıkardı mı ayaklarını, kesif bir sis bulutu gibi koku yayılmalı dört bir yana...
birgün arkadaşla oturuyoruz lahmacuncuda, karşı masaya iki kız geldi oturdu. ama kızlar badem gibi, bol makyajlı, çiçek gibi hatunlar. onlar da lahmacun söyledi. lahmacunları geldi. bunlar lahmacunların alt kısımlarını önce peçeteye güzelce sardılar ve öyle yemeye başladılar. dayanamadım ve hemen laf attım. ''pardon bayanlar bakar mısınız? neden lahmacunu peçeteye sararak yiyorsunuz'' dedim..gayet kibar bir şekilde ''çünkü böyle daha temiz ve hijyenik oluyor'' dediler. hemen ayağa kalktım ve şöyle bağırdım. ''ulan süslü kokoşlar, suratınızda dudaklarınızda iki kilo boya var, onlar hijyenik te, şu canım lahmacunlar mı pis lan'' dedim. onlar şaşkın bana bakarken ben onların oturdukları sandalyelerin ayaklarına sert birer tekme vurdum ve kızları yere düşürdüm. üstleri başları kir ve toz olmuştu. onlar bana ''lütfen vurma vurma'' diye yalvarırken, ben lahmacunların yanında yarısı sıkılmış halde duran limonları da kızların üstüne attım. artık hijyenin önemini daha iyi kavramışlardı. ayağa kalktılar ve bana teşekkür ederek lahmacunları elleriyle yemeye devam ettiler. ayranlarındaki pipetleri de çıkarıp direk bardağından içiyorlardı ayranı.
insanların baktıklarında '' aa bu eleman psikopatın teki bulaşmayalım'' veya '' ezik lan bu'' gibi söylemlerine rehberlik edecek davranışlardır.
geçen kantinte oturuyoruz.yanımda bir arkadaşım daha var. sigara içeceğiz ateşimiz yok. dedim kalk gir arka masadan al içelim. kalktı bu arkama masaya gitti. '' ateşin var mı bilader'' dedi. çocukta '' buyur kardeş'' dedi verdi çakmağı. neyse sigarasını yaktı ve ardından çakmağı masaya doğru fırlatıp çocuğa dik dik bakmaya başladı. çocuk '' hey allah'ım'' dedi eğdi kafasını. bizimki '' bir şey mi oldu bilader'' dedi. çakmağın sahibi olan eleman da '' yok kardeş '' dedi. geldi masaya oturdu. bende sinirlendim tabi buolay karşısında. '' ne horozlanıyorsun lan cocuğa '' dedim. bizimki eğildi kulağıma ve '' abi maksat yerimiz belli olsun'' dedi.
tabi ben daha çok sinirlendim. ayağa kalktım ve arkadaşa bir yumruk çaktım. tabi arkadaş bir den böyle bir hareket beklemediği içi şok oldu. sonra ' neden vurdun abi dedi''. ben de '' yer oyle belli olmaz böyle belli olur'' dedim. ve ağır adımlarla uzaklaştım.
yemek yemek, su içmek, uyumak gibi yaşamını devam ettirebilmesi gerekli olan bir şeydir. nedense turk toplumu tarafından yadırganıyor. bir bayan bunu söylediğinde direk ' o rus bu' muamelesi görüyor. yazık! gerçekten yazık.
aynı istek erkeklerde de var ama kimsenin iplediği yok. nedendir bu çifte standart. televizyonlarda bas bas '' kadın erkek eşittir'' diye bağırıyorlar ama icraat nerde?
istiklal marşını dinlemek ne kadar zorunluysa ; ezanı dinlemek de o kadar zorunludur. zaten bu iki olgu birbiriyle paraleldir. istiklal marşına saygı gosterip ezana saygı gostermemek bir çelişkidir.
'' bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli-
ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. ''
bu satırlar istiklal marşından çıkarıldı da benim mi haberim yok.
kimse kimsenin inandığı düşünceye inanmak zorunda olmadıgından oturu karşı tarafı kırmamak amacıyla yapılan iyiliğe onun inançlarına saygılı bir biçimde verilen cevaptır. kimse bunu yadırgamaz aksine mutlu olur. kimse onun dinine düşüncesine laf etmez. ama verilen saygısız bir cevap o aşurenin bir daha gelmemesine sebeb olabilir. beleş yemek be allah`dan belasını isteyecek hali yoktur bu ateistin. teşekkürü borç bilmesi gerekir. severim boyle ateistleri.
birkaç istisna dışında geçerli olan durumdur. üzülerek söylüyorum ki erkeklerin % 99.578 `i yıkanmayı sevmemektedir. ancak bu durum hemen yadırganmamalıdır. çünkü erkekler yıkanmayı sevmiyorlarsa, bu muhakkak ki genlerimizde vardır. ve genlerimizde de boşu boşuna yer işgal etmez..
yanlarındaki erkekleri dehşete düşürebilecek ruh halleridir bunlar.
küçük bebekler nasıl ki herşeye dokunmaya, herşeyi ellemeye çalışıyorlar, alışverişe çıkan bir kadın da adeta bebekliğine dönüyor ve herşeyi ellemek, bütün askıları karıştırmak, herşeyleri denemek istiyor. duygularına hakim olamıyorlar, zıvanadan çıkıyorlar. bir elbiseyi denemek için kabine giderken yolda muhakkak bir başka elbise daha alıyorlar. elinde tek askı elbiseyle kabine giren kız görülmedi tarih boyunca. sanki bedava veriyorlar töbe yarabbim..