kafayı sıyırmış arkadaştır. geçen akşam aradı, ivana ile geliyoruz dedi. gelin amına koyim dedim. geldiler, karıya kapıda ayakkabıları çıkart dedim, çıkarmadı ırıspı.
yaktı sigarasını, attı bacak bacak üstüne, kanepeye oturdu. biz de arkadaşla laflıyoruz. karı polonyalı, almanca da bilmiyor. bir süre sonra sıkıldı, arkadaşa bakıp duruyor. kral fm açtım, bu ne amına koyim, uykum geldi dedi. beğenmiyorsan siktir git dedim anlamadı.
arkadaş buradan, almanya'dan bir arkadaş olup hukukumuz çok gelişmiş değil. evi bize bırak diyecek diyemiyor. ben de sinir oldum karıya zaten. bir şey demedim. bi yarım Saat oturup kalktılar. yav karıya sinir olmasam bile kerane mi olm burası. iki oda var, birinde yatıyor, diğerinde oturuyorum. siz orada aşna fişne yaptıktan sonra ben o evin ta amına koyarım aga. hem bu kışta kıyamette nereye gideyim ben.
karı arabada düzülmekten sıkılmış da illa ev istiyormuş. işte öyle, yazasım geldi. Auto sex şayse diyormuş. ahaha komik lan. bsg.
melis ile istanbul'daki bir konserde tanışmıştık. Telefonlar alındı, gülücükler verildi. Bir kaç gün sonra aranıp buluşmak için sözleşildi. Nezih bir ortamda kahvelerimizi içerken söz dönüp dolaşıp atatürk'e geldi. Uludur, önderdir, gazidir, paşadır dedim ancak kız konuyu sündürdükçe sündürüyor. Lafı değiştirmeme izin vermiyor.
Kalktım ayakta nutuktan bölümler okudum, biraz teskin oldu ancak arada yine de sloganlar atıyordu. Bir süre sonra sakinleşti. Bu esnada kahvelerimiz bitmişti, az yürüyelim dedim ve moda sahiline geçtik. Martılara simit atıp karşılığında yumurta aldık. iskeleye geldiğimizde korkut beni anıtkabire götür dedi. anlamadım dedim. Eve gidip onuncu yıl nutkunu dinlemeyi teklif ettim, kabul etmedi. Atatürk diyor inönü demiyordu.
paris ve Louvre müzesi için söz verdim, oradan Cannes kıyılarına inme vaadinde bulundum. Monte carlo dedim, venedik dedim. Her yolu denedik kız inadım inat. tutturmuş ve bir de heceleyerek a-nıt-ka-bir deyip duruyor. dört heeceli birleşik bir kelime olduğunu söyleyip duruma entel bir hava katmaya çalıştım. Yemedi. nihayetinde harem şehirlerarası otobüs terminaline geldik. Ankaraya iki bilet alıp yerlerimize oturduk. bana sahip olmak istiyorsan ne Kadar atatürkçü olduğunu bilmem gerek diyordu.
otobüs hareket ederken melis ben ayrılmak istiyorum dedim, tutan mı var dedi. meğer her şey yalanmış. yalanmış meğer. hızla kapıya yöneldim, kendimi dışarıya attım. melis yola devam etti, ben de kayıkla üsküdar'a geçip Aziz mahmud hüdai hazretlerinin huzuruna vardım. onunla geçirdiğim dakikalar için tanrıdan af diledim ve eve gidip uyudum.
sanal bir gençliktir. klavye ardında konuşlanan onbeşlik bir çocukla yetmişlik bir dede aynı yaştadır aslında. o yüzden gençliği internete emanet etmek aptalcadır.
bu gençliğin tek bildiği sınırsız internet, sözlük, twitter, Facebook, zaytung ve türevleri. bir tıkla gidilen memleketler, bir tıkla okunan kitaplar, bir tıkla açılan memeler. giriş ve gelişmesi olmayan direkt sonuca giden ilişkiler. emeksiz, ekmeksiz, katıksız bir tüketiş. ve aslında yok oluş. fast Food yaşam.
onyıllar sonra bizleri korkunç insan sorunları bekliyor olacak. toplumsal vicdan sızlıyor, siyasiler ne yapıyor bu konuda acaba?
Bir mecliste tartışılan konulu soru cümlesi. Öncelikle bunun bir fikir jimnastiği olduğunu belirtmekte fayda var çünkü aramızda malesef liseliler de bulunuyor. Gerçek sanıp küfretmeyin boşuna.
Bu soruya evli erkeklerin hemen hepsi çocuk cevabını verirken bir tanesi karımı kurtarırım demişti. Ona göre aşk bunu gerektiriyordu. Karımdan tekrar çocuk yapabilirim Ama çocuk bir gün beni bırakıp gider demişti.
Çocuk cevabı verenlere 'o zaman siz çocuğunuza aşıksınız karınıza değil' eleştirisi getirdi.
Çocuk cevabını verenler ise kadının da bizden çocuğu kurtarmamızı isteyeceğini ve çocuğun zaten bir aşk meyvesi olduğunu savundular.
Bekara karı boşaması kolaydır, gerçeğini unutmadan soralım: siz hangisini kurtarırdınız?
stadyumda izlenen maçı çeşitli sebeplerle yarıda bırakmaktır.
ekşici filmi yarıda bırakır da uludağlı altta kalır mı, yapıştırmış cevabı. bugün Hamburg-Hannover maçındaydım. Hamburg sik gibi oynuyor bir de top kaptırıp gol yediler Dakka otuz gibi. oynayacağınız topu sikeyim, ben gidiyorum dedim ve yerimden kalktım. evet türkçe söyledim, almanlar was ist los, dediler lodos lodos dedim ve çıkışa yöneldim.
aşağı indim ve devreyi tamamlıyayım da çıkayım bari dedim sonra. o ara Hamburg gol attı. tam reaksiyoner takım bunlar. durum 1-1 oldu. hava pis soğuk, sıcaklık beş derece.
hakan çalhanoğlu türk milli takımını seçince gidip şu çocuğu canlı izleyeyim deyip iç sahadaki ilk dört maç için internetten bilet almıştım zamanında. üç maçta tek puanım vardı ama bugünkü Hannover maçını hamburg'un alacağına ve hakan'ın da gol atacağına çok inanıyordum. ama tamamlıyamadım maçı işte. bir de her taraf sarı sarı alman, benim ne işim var lan burada duygusuna giriyorsun zamanla. hayır bir de alakam yok takımla, küme hattında hemen hemen hem de. almanlarda geğiren, sümküren, sosis yiyen, bira içen gırla gidiyor. dayanamadım aga, hakan ben çıkıyorum yeğen dedim ve durum 1-1 iken devrede ayrıldım stattan.
Hamburg maçı 3-1 almış, son gol hakan'dan.. şansımı sikeyim. tebrikler hakan. bu çocuk Okur yeminle. yalnız daha da hamburg'un maçına gitmem, tek başına hiç çekilmiyor. avro da çok yükselmiş bu arada, dönüş yolunda aklıma geldi.
türk kadınıdır. öyle de olmalıdır. türk kızı bunu unutmasın, akıllı olsun.
floransa'da aynen böyle bir heykel vardı. şehrin bir giriş kapısının önünde (güney kapısı olabilir) bir kadın bir adamı başının üstünde taşıyordu. kadın ayakta, erkek baş üzerinde yatay. fotoğraflamıştım, ilginç gelmişti. az ötede de iki bebeği emziren dişi bir kurt heykeli vardı.
nerden nereye. yazdım işte.
--spoiler--
Sarı yılan memnundu. Bir zafer haykırışı ona bağırdı:
- Yarışı kazandım. Senden önce buraya geldim. Senden yüksekteyim.
Boz doğan acı acı gülerek cevap verdi:
- Sürünerek çıkmak yükselmek demek değildir. Sen yukarılara doğru çıksan bile yine alçaksın. Ben aşağıya düşerken bile yükseğim. Sen yılan gibi yükseldin. Ben doğan gibi düşüyorum.
--spoiler--
müthiş!..
edit: bozdoğan şehit Enver paşa. sarı yılanı çıkaramadım.
15.11.13 tarihinde yani yarın (salağız ya) Saat 22 ila 24 arasında olacak eylem. zall çavuşa 20 bin tele yolladım. sol Frame yalandan gene akacak ancak sözlükte bir ben bir o bir de kısmetse bir bebek olacak. bebeğin künyesi saklı olup ileri bir tarihte ismi açıklanacak.
risk budur diyor ve müdavimleri durumdan haberdar ediyorum. sonra vay efendim ben duymadım, vay efendim yıl olmuş 2013 bu ne iştir aga demeyin. parayla değil mi aminüm.
hoşlanılan kız, saatler 22 yi gösterdiğinde yazabilen tek kişi olacak. ve kendisinden hoşlanıldığından o anda haberdar olacak.
bana şans dileyin Ulan develer.
oldukça büyük değerde olan. yalnız evrimsel ve devrimsel işleyişte bi sakatlık var bence. ne demiş eskiler: az laf çok iş. günümüzde ise çok laf az iş geçer akçe olmuş.
günlerce, aylarca uğraşıp akıllı çocuk olursan 'büyük ödül'ü kazanabilirsin. sorarım şimdi; doğanın bize yüklediği görevi mi icra edeceğiz yoksa şaklabanlık mı yapacağız?
hayır biz laf salatası yapmayı da çok iyi biliriz. ama neden? mantıksız lan bu! sonuçta bir apartman dikecek Kadar enerji harcıyorsun aldığın dönüt iki tuğla ile bir torba çimento. mesela mesela.
şimdi 20 yaşlarındaki 100 kız ve 100 erkeğe soralım; daha önce karşı cinsten biriyle yakın arkadaşlığınız oldu mu diye? (sevgili demeğe dilim varmıyor.)
muhtemelen kızlarda oran yüzde doksan iken erkeklerde yüzde yirmi-otuz çıkıcaktır.
avrupa'da düdük çalan ingiliz hakemlere verilen unvan. tıpkı ingiliz eldiven, ingiliz atlet, ingiliz raket gibi.
yalnız kimse kullanmıyor, ilginç. ben kullandım, oldu.
galatasaray balı ile açıklanabilir. gs son maçta kendi evinde juventus'u yendiği takdirde 7 puanla ikinci tura yükseliyor. vay anasını sayın seyirciler. olum millet başka grupta 7 puanla uefaya gidemiyor lan. ayıptır günahtır.
ülkede başbakanlık makamından sonraki en yüksek ikinci mevkiidir. eski tff başkanı olan zatı muhterem şimdilerde fb başkan adayı. kulislerde bir sonraki seçimde yıldırım demirören ile Abdullah gül'ün de aday olabileceği konuşuluyor. öte yandan bildiğiniz gibi başbakan erdoğan'ın da en büyük hedeflerinden birisi fb başkanlığı idi. ancak uzmanlar rte'in başbakanlık yaptıktan sonra bu hayalinin suya düştüğü konusunda hemfikir. ayrıca kendi koltuğunu Aziz yıldırım'a kaptırmamak istediği de gelen haberler arasında.
tiryaki kardeşlerim ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktır. ama biz yine de süt çocukları için bir açıklama yapalım. süt dediysek lafın gelişi, çek elini eksiden güzel kardeşim.
şimdi mesela gece oturacaksın belli, sigaralar teker teker yanıp gidiyor. böyle pakette beşin altına düştükten sonra insanın içini bir huzursuzluk kaplıyor. ya biterse! ya sigaram biterse ve ben elimde çift okeyle mal gibi kalırsam diye. işbu duyguyu anlatmayı vazife edinmiş bir yazıdır bu.
not: beş dal sigaram kaldı. ama tütün var, makina var, huzur yok, sarmam lazım. buradan sarma sigara içen-içmeyi düşünen tüm güzel insanlara selam ederim.
felsefik bir bakış açısı. üşütmek için öncelikle üşütecek bir varlığa ihtiyaç (kemalistler için gereksinim) var. var mı var. öyleyse varım. siz de var mısınız?
tamam sıraya geçin amına koyim. parayla değil sırayla!
yazılı ve görsel basında peyder pey ortaya sunulan gizli fotoğraflardır. Mustafa kemal yememiş içmemiş fotoğraf çektirmiş anlaşılan.
bu durum bir tek benim dikkatimi çekmiş olmaz. 'ata' bugünleri görseydi facebook'tan çıkmazdı sanıyorum.
hayır bir de heyecan yaptım, her sene 29 ekimi dört gözle bekliyorum, bu sene ne çıkacak diye. Hayat zor be!
'paşa/prenses gönlün Bilir' insanıdır. zorla güzellik olmaz. olsa da eski tadında olmaz. olmaz olmaz deme olmaz olmaz.
bugün sokakta bi kız sigara istedi benden ikram ettim. baktım kız güzel. sonra ben ondan öpücük istedim. 'nayn' dedi. okay çüs, dedim yürüdüm. arkamdan: "hey arkadaş sağ ol" dedi. bakmadım, karizma yaptım. karizma karizma nereye Kadar a dostlar! sikerim karizmasını karnımız aç.
şimdi diyeceksiniz ki yahu kbs senin hiç iyi hatıran yok mu?
ben de derim ki, iyi anıları niye anlayatım olum. insanlar başkalarının başarısızlığını duymaktan mutlu olur, başarısından değil. gerçi başarı nedir, felsefeye girmeyelim şimdi. karnımız aç aç.
uzun yıllardır üzerinde çalışılan bilimsel bir proje.
'çalışılan' dediğime bakmayın; "sadece yazarı ilgilendirecek derecede subjektif" olmasın diye bu yolu seçtim. gerçi serde tevazu da var da neyse. ayrıntılar birazdan.
şimdi haftayı kim bulmuşsa buna 7 gün olsun demiş. bizler de mal gibi inanmışız. bu yüzden beş gün çalışıp sadece iki gün dinlenebiliyoruz. takdir edersiniz ki bu çok sınırlı bir tatil anlayışı. bir allahın kulu da çıkıp demiyor ki aga bu nedir. kime göre neye göre bir hafta yedi gün?
benim projeye göre cumartesi ile pazartesi günlerini tarihten siliyoruz. hafta salı ile başlıyor çarşamba devam Edip perşembe Sona eriyor. oldu da bitti maşallah etkisi. Cuma ve pazar günleri de tatil günleri olacak. yani özetle üç gün çalış iki gün yat.
ayda yedi hafta olsa kime ne zararı olur ki bunun. düşünsenize ayda yedi hafta maç var. yılda 73 hafta olacak mis gibi. küsürat yok, kıl yok, tüy yok.
insanlar mutlu olsun istiyorum. az çalışıp çok sevişsinler istiyorum. bilmem çok şey mi istiyorum.
not: ayrıca bu proje ileride kurulması düşünülen siyasi bir partinin seçim vaadi olacaktır, bilginize. başlayıp da bitmek bilmeyen haftalara son. sade ol, basit yaşa.
kötümatematikediti: haftada beş gün olunca ayda altı hafta oluyor ya la, ben size matematikçiyim demedim ki, bilim adamıyım dedim.
Bundesliga 9. hafta karşılaşması. tsi 15:30'da başlıyacak olan mücadelenin hakemi kuddusi müftüoğlu. müftüoğlu'nun yardımcılıklarını ise günter benko ile Abidin dino yapacak. maç öncesi Hamburg 8 Stuttgart 11 puanda. uzmanlar maç sonunda her iki takımın da aynı puanda birleşeceği konusunda hemfikir. iddaaseverler için üst seçeneği cazip ödeme koşulları sunuyor. maç saatinde hamburg'da havanın çok bulutlu, yer yer yağmurlu olacağı beklenirken rüzgar kuzey ve doğu yönlerinden saatte on ila onbeş km hızla eseceği sanılıyor. takımlarımıza avrupa kupalarında başarılar dilerken kazanan takımı şimdiden kutlarız.
-Olaf künst zdf haber Hamburg-
rahat ve sakin bir insandır. olursa ekime olmazsa kasıma Kadar mantalitesine sahip güzel insandır bu. haset ve kıskançlık limanlarına uğramaz hiç teknesi. kendi kendine takılır okyanuslarda. hayatının amacı tekne değil denizdir.
ilginç bir durum. koca sovyet coğrafyası varken üç bin yıldır faşist olan italyan kardeşlerimizin memleketine gidip gezmeleri utandırıcı.
hatta bunlara yunanistan, ispanya, portekiz, almanya da dahil.
biz sizin rusya'nıza çin'inize gidiyor muyuz bre kominisler. uzak durun italya'dan..
eski sevgili olmasının sebebidir. çok dertliyim dostlar, yaklaşın yamacıma.
ayça ile dört senedir sevişiyorduk. geçen ay bayram münasebetiyle hamama gideceğini söyledi. iyi dedim git bir temizlen gel.
gitti ve geldiğinde memeleri yerinde yoktu. yaralı bir arslan gibi sağa sola saldırdım. sonuçta benim için önemli olan dış güzelliğidir. bunu o da biliyor. hatta kendisi de öyledir zaten.
şimdi kadınlar hamamını bilmeyenler için önce ufak bir Bilgi vereyim. kadınlar hamama girip göbek taşına uzanıp muhabbetin amına kor. kor gibi yandıktan sonra ise memelerini göbek taşına bırakıp içeri bölüme yıkanmaya giderler. güzelce yunduktan sonra dönüp göbek taşına bıraktığı memesini alır yerine takar, giyinir ve hamamdan çıkar. özet geçiyorum, hamam ritüeli çok daha derindir. dedem eski tellaktır.
eski sevgilim ayça hamam sıcaklığının verdiği mayışma ve hafifleme duygusu ile birlikte memelerini oradan almayı unutmuş. zaten varla yok arası bir şeyler. ama adı vardı en azından. (kadının adı yok memenin adı var. ehe ehe.)
viskimi bitirip sigaramı söndürdükten sonra derhal hamama koştum. ayça benimle gelmedi, bu senin sorunun sayılır dedi. haklısın dedim. hamamcıyı bulup iki küçük meme kaybettiğimizi söyledim. unutulan eşyalar arasına baktı, meme yok dedi. yok tabii amına koyim yok. o kahraman memelerin yerinde yeller esiyor şimdi.
sükunetimi kaybetmemeliydim (ah Ulan meme deme lan!) içeriye bakayım dedim hamamcıya, tamam dedi. akşam saati olduğu için içerde kimse kalmamıştı. göbek taşına vardım, elimle ayağımla burnumla yokladım. yok işte meme yok. sonra bir köşeye fırlatılmış yırtık bir çift meme dikkatimi çekti. bıçaklanmış Plastik top gibi yırtık ve sönüktü. ama bunlar bizim memeler değildi. gerçekle yüzleşme zamanım gelmişti. anlaşılan yaşlı bir kadın kavunları bırakmış ve incirleri alıp koşarak olay mahallinden uzaklaşmıştı.
dışarıya çıktım. hava kurşun gibi ağır geldi. sigara yakıp yürümeye başladım. çok geçmeden kendimi evde buldum. ayça hırkasını dizlerine Kadar çekmiş kanepede oturmuş ağlıyordu. bir Saat hiç konuşmadık. sonra kalktı. ben gidiyorum dedi. git dedim. evden çıkarken hoşçakal dedi. güle güle dedim.
daha önceleri hep önce kadın gider sonra memeleri giderdi. bu işte bir teslik vardı. işte şimdi önce memeler gitmiş sonra ayça gidiyordu. gitsindi. olmaz olsundu. meme neydi. meme iyilikti, dostluktu. meme emekti.
özet: memeyi bulan var mı?
tanım: dikkatsiz sevgili.
not: Napoli taraftarıyım.
