Yerlesemeyen degil de yerlesmeyen, yerlesmek istemeyen ogrenciler denilmesini daha mantikli buldugum grubun icindeki ogrencilerdir. Cunku su durumda cidden hicbir bolume puani yetememek gibi bir durum soz konusu bile degildir. Yeter ki baraji gec 4 yillik sifatinda onlarca fakulte var ki. Neyse caninizi sikmayin siz hayallerinizi bir yil ertelediniz sadece daha duzenli calisarak en iyisini yapacaksiniz merak etmeyin. Bu arada benim de yapmam gerekecek. *
Siyasi ve sosyolojik bir kavramdır. Ilkcagda, ortacagda, yenicagda ve gunumuzde farkli yapilarda devlet orneklerini goruyoruz. Ayrica devlet kavraminin anlami ve yorumu da caglara gore degisken olmustur aslinda. Catisan iradelere hakemlik yapan, ustun bir iradeyi ifade eden felsefi ve soyut bir kavram ya da bir ust yapi kurumu olarak yorumlanmistir. Insanoglunun toplu olarak yasamaya basladigindan bu yana, bireyler arasinda irade catismasi olagelmis, her zaman ustunluk ve guc kavgasi verilmistir.
Zaman olmus devlet bir ustun irade olarak bu catismada hakemlik yapmis, zaman olmus, guclu bir kisinin baskalarini yonetme erkini ifade etmis, zaman olmus insanlarin tek tek yapamayacaklari isleri basaran orgutlu bir gucubifade etmistir. Ister bu bilincee ulasmis olsun, ister bu bilince ulasmamis olsun kendi toplumunu baskalarina karsi koruyan toplumsal bir guc olarak ortaya cikmis, normlar ve kurallar koymus, toplumu birlikte yasamaya yonlendiren soyut bir organizasyon olarak varligini surdurmustur.
Adi ve tanimi her ne olursa olsun, toplu yasamin baslangicindan bu yana, adina devlet denilen bu ust yapi kurulusu hep var olmustur. Var olusundan gunumuze kadar once ilkel kabile devletleri, sonraa bir cok kavim kabile ve ulusu bir arada tutan buyuk yapili, cok kulturlu imparatorluk yapisindaki ilkcag devletlerini goruyoruz. Buyuk roma imparatorlugu, makedonya imparatorlugu, pers imparatorlugu gibi. Bu tur devletlerin basindakiler kendilerini tanrisallastirip, yonettikleri halklar uzerindeki etkilerini daha da guclendirmislerdir.
Ortacagda dinsel inanclar yonetme ve yonlendirmede on plana ciktigi icin, ummetcilik esasina dayanan, dinsel yayilimci buyuk devletler ortaya cikmistir. Hristiyan roma, bizans (dogu roma), abbasi ve emevi devletleri gibi.
Yenicagda ronesans (renessence: bilimde, felsefede ve sanatta yeniden dogus) hareketi, denizyollarinin ve yeni kitalarin kesfiyle yeni bir boyut kazanmistir. Bu donemde dinsel yayilmaciligin yaninda ekonomik somurme (kolonializm) bilinen dunyayi yeniden duzenleme parselleme hareketleri hiz kazandi. Bu duzenlemenin ozunde, kendi halkini mutlu etmek pahasina baskalarinin emek ve toprak degerlerini talan etmek amaci bulundugu aciktir. Guclulerin ekonomik ve teknolojik olarak daha zayif olan baska ulke ve toplumlari sistemli bir bicimde somurdugu bir tur vampirlik donemi baslamistir. Ingiliz merkantilizmi bunun tipik bir ornegidir.
Ozellikle bati toplumlari 1789 fransiz devrimi'nden sonra dusunce alaninda, bilim ve teknolojide ozellikle siyaset bilimi ve hukuk alaninda yenilesmeyi ve yeniden yapilanma arayislarini surdurduler. Artik aile yapisi gibi devlet yapilari da degismeye basladi. Yeni devlet anlayisinin felsefi temelleri; kardeslik, ozgurluk (liberte), esitlik gibi kavramlara dayandirildi. Boylece bir ana cerceve olarak devlet kavraminin icerigine demokratik unsurlar girmeye basladi.
On dokuzuncu yuzyilin sonlarina dogru adi ister krallik, ister cumhuriyet olsun, demokratik unsurlari icerisinde birer deger olarak barindiran devlet anlayislari artik somut olarak gorulmeye basladi. Bunun dogal sonucu olarak da yirminci yuzyilin hemen baslarindan itbaren, otokratik rejime dayanan devlet anlayislari yerini demokratik rejimlere yonelmis devlet anlayislarina birakmaya baslamistir.