-
yanyana rum,ermeni,türk mezarıklarına sahip sarıyer semtidir reşitpaşa..
reşitliğini bu üç ayrı milletin mezarlığına bağrını açarak ilan etmiş semttir;
ölüsü yaşayanından çok...
-
''günde 1-2 dal sigara içip,
içtiği sigarayı bunla sınırlayabilen insanlar var''
der orhan pamuk aziz nesin'e..
''onlar tutkusuz insanlar orhancım,''
diye cevaplar pamuk'u nesin,
''onlar tutkusuz insanlar...''
(o tutkuyu da azım hikmet tanımlasın oldu olacak:
vahşi bir tapınış gibi içiyordu sigarayı..)
sırbistan maçına kalbim dayanamayıp,
seyretmekten vazgeçinde hatırladım bu olayı,
o tutkudan kendime belki pay çıkarabilirim,diye..
-
tarkan karizmatik,iyi solist falan filan..
ama türkçeyle ciddi sorunları var..
(bu şarkıyı kendi yazdıysa tabii..)
sevgili için kullanılacak laf mıdır;
yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi..
dostluklar için kullanılır bu tabir..
arada sırada an beni diyo,
yani o kadar çok da düşünme,anlamına gelir bu..
sonra da adımı kalbine yaz,diyo ki..
o da bi an bile çıkmıyim düşüncenden anlamına gelebilir rahatlıkla..
adımı kalbine yaz sonra da üstünü çiz gibi bi şey çıkıyo ortaya..
tarkanın türkçeyle imtihanıdır bu..
ve sonuç başarısızdır..
-
tarkan karizmatik,iyi solist falan filan..
ama türkçeyle ciddi sorunları var..
(bu şarkıyı kendi yazdıysa tabii..)
sevgili için kullanılacak laf mıdır;
yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi..
dostluklar için kullanılır bu tabir..
arada sırada an beni diyo,
yani o kadar çok da düşünme,anlamına gelir bu..
sonra da adımı kalbine yaz,diyo ki..
o da bi an bile çıkmıyim düşüncenden anlamına gelebilir rahatlıkla..
adımı kalbine yaz sonra da üstünü çiz gibi bi şey çıkıyo ortaya..
tarkanın türkçeyle imtihanıdır bu..
ve sonuç başarısızdır..
-
bu,cüzdandaki ambalajı eprimiş prezervatifin acı bi hüznü vardır..
kullanılmayı bekleye bekleye haşatı çıkmıştır..
ve ne zaman kullanılacağı da belli değildir..
asla yitirilemeyen bi kullanılma ümidi vardır o prezervatifin..
gülünesi de bi hüzündür anlatılan..
-
bizim sokağa girmiyo davulcular..
karşı sokaktan geliyo sesler gecenin sahur yarısı..
oysa bizim sokak hacı dolu..
arabaların yanında davulu tokmaklayınca alarmlar ötmeye başlıyo;
o sokakların davulculara itirazı gibi..
alarmlar kovmaya çalışıyo davulcuları..
-
bu karşılaştırmaya şahit olmuşluğum var..
öyle saçma ki..
hülya avşar bi dönemim güzellik sembolüdür..
hatta benim için erotizmin..
itiraf ediyorum;
gazeteden resimlerini kesip tavanarasına gizlerdim..
sinemadaki üstün oyunculuğundan hiç bahsetmiycem bile..
gülben ergen bırakın sembol olmayı güzel bile değildir..
tamam bi tane başarılı olduğu iş var;
şu haldun dormen le oyladığı dizi..
onun dışında şişirilmiş bir balondur bence ergen..
avşar'la ergen'i karşılaştırmak;
altınla,altın suyuna batırılmışı karşılaştırmaktır...
-
alırken karar veremezsin neli alsam acaba diye..
paketi açar cipsi ağzına atarsın..
ara dur neresinde bunun yoğurt tadı..
kandırıldığın apaçık ortadadır..
neyse ki üzerine bi bardak su değil de,
soğuk soğuk biranı içiyosundur..
-
geceyi okuyarak geçirdim..
güneş doğarken yatağıma süzülüyorum..
odam perdemin beceriksiz karanlığında..
yine nazım'dan bi dize aklımda..
''kadife bir kumaş gibi indi
birdenbire gözlerine uykusu''
-
bilinçsizce yaşadığım zamanların cezası gibidirler şimdi..
cemal süreya hayattayken ondan bihaber olmak ilk aklıma gelendir..
bugün yeni bir tanesini daha öğrenince yeniden hüzünlendim..
doksan dörtte ölmüş bukowski..
üniversiteye girdiğim sene..
boş yaşamışlığımı vurur yüzüme,
geçmişimde farkında olmadığım her yeni değer..
hayıflanırım..
-
minibüsünün tavanına lap top gibi bişey yerleştirmiş bi şoför görmüştüm..
videoya film koymuş..
sesi sonuna kadar açık..
arada bir gözatıyo minibüsü kullanırken..
minibüste geçirdiği zamanın bir kayıp olduğunu hissediyor,
değerlendirmeye çalışıyor,diye düşünmüştüm..
tuhaf ve komik bi durumdu;
derinlerde bir acıma duygusu da tattığım..
-
''ocak kısmı trenin erkeği gibi hışıldamayınca on para etmez..''
böyle söylüyo romanda kemal tahir..
bi de bugünü düşün;
en sessizi bizimki diye reklam yaparlar..
teknolojinin gücünü duymak demekti o güçlü ses..
şimdi doyulmuş olmalı teknolojiye..
-
tv de bi yorumda duymuştum;
2-3 santim daha uzun olsaydı mükemmel bir pivot olabilirdi,diye..
jordan daha iyi olabilir miydi..
saçmalanmış gibi geliyor..
-
bu gereksiz bilgiyi nerden buldun diye sormayın..
serçeymiş..
bu kuş eski bir arabanın da lakabı değilmiydi;
murat 124..
-
parkta yaşlı adam yeni tanıştığı genç anneyle konuşuyor..
şunu cımbızla çekip alıyor kulaklarım;
on babam olacağına bir annem olsaydı..
gece çehov sağlam nedenlerle pekiştiriyor söylemi;
çocuk eğitiminde annelerin yeri doldurulamaz,
onlarla birlikte gözyaşı döker,onlarla kahkaha atarlar..
-
gavur içinden gelmiş,diye bahsediyo kitabın bi yerinde kemal tahir..
bekliyorum bi alaman,bi fransız konuşsun..
aferin bre palikarya,diye konuşuyo bahsi geçen kişi romanda..
''rum gavur değildir bre tahir'',
demek geçiyo içimden...
-
tekrar yayınlanmaya başlanan wanted reklamından bahsediyorum..
yıllar öncesinden bi şarkının klibiyle ikiz kardeşler gibi benzeşiyolar..
peruklar,takma bıyık ve favoriler..deri montlar..kovalama sahneleri..
bunların beastie boys'un sabotage şarkısının klibinden apartma olmadığını söyliyebilmek için bu klibi hiç seyretmemiş olmak gerekiyor..
bu entrynin wanted reklamını sabotajlamak gibi bi amacı yoktur..
-
iki dizinin birbirini çağrıştırdıkları bi yeri anlatıcam..
iki dizide de her bölümün başında,
ana kadroda bulunmayan kişilerin başına ağır sağlıksal sorunlar gelir..
yalnız six feet under da kişiler bölüm başında hemen ölürken,
house da bölüm sonunda hastalar house tarafından genellikle iyileştirilirler..
bu arada house da onca bilimsel konuşmalara rağmen nasıl diziden kopmadan izleyebiliyoruz her seferinde hayret ediyorum...
-
yok ıkınmak diil..
ıınmak..
bir ömer seyfettin buluşudur bu eylem..
nefesini içinde tutup kendini sıkarak,yüzünü kızartmaya çalışıyosun..
ne işe mi yarıyo..
mahçup olduğun çok mahçup olduğun izlenimini veriyosun karşındakine..
en azından ömer seyfettin öyle söylüyo,
mahçupluk imtihanı adlı oyununda..
-
scotch brite reklamlarında güç timsali olarak kullanılan çizgi adamlardan bahsediyorum..
scotch brite bir bulaşık yıkama ürünü..
mutfakta kullanılıyo..
mutfakta erkeğin rolünü düşün;
belki su içmek için giriyordur mutfağa..
hal böyleyken reklamda güç timsali olarak bir erkek figürü göstermek biraz da olsa ayrımcılık değil midir..
ayrımcılık ağır olursa;pek şık bi hareket olmamıştır diye yumuşatalım..
-
çıng!..
bu nazikçe çarpışan üçüncü ya da dördüncü rakı kadehlerimizin sesiydi..
kısa bi sessizlikten sonra artık itirafların vaktiydi belli ki..
hayatta en çok delirmekten korkarım dedi birimiz,samimi..
bir diğerimiz delicesine korkuyordu aptallaşmaktan..
-
bi ilişkide erkeğin kadından daha yaşlı olması doğal gibi görünür..
hatta böyle olması gerektiği düşünülür..
oysa kadının ortalama yaşam süresi erkekten uzundur..
bu durumda birliktelik süresinin uzun olabilmesi için asıl kadının yaşlı olması gerekir..
böyle söylüyo onlu yaşlardaki çocuk genç kızı ikna edebilmek için filmde..
-
simpson'ları düşün..
mr. burns'ü andırmıyo mu mehmet açar..
yanlış anlaşılmasın..hiçbir kötü niyetim yok:
beğendiğim bir eleştirmeni,sevdiğim bir karaktere benzetme çabası benimkisi..
-
kliplerini büyükçe binaların çatısında yapan rock gruplarıdır..
ilk grup lise yıllarımdan;
bir guns'n roses klasiği:
don't cry...
ikincisi çok daha eski aslında..
ama ben geçen gün gördüm:
bir beatles şarkısı:
don't let me down..
hayal meyal hatırladığım bi u2 şarkısı da var mı tam çıkaramıyorum..
vertigo klipler..
-
scotch brite reklamlarında güç timsali olarak kullanılan çizgi adamlardan bahsediyorum..
scotch brite bir bulaşık yıkama ürünü..
mutfakta kullanılıyo..
mutfakta erkeğin rolünü düşün;
belki su içmek için giriyordur mutfağa..
hal böyleyken reklamda güç timsali olarak bir erkek figürü göstermek biraz da olsa ayrımcılık değil midir..
ayrımcılık ağır olursa;pek şık bi hareket olmamıştır diye yumuşatalım..
-
metin akpınar'ın kendisine,asla zayıflama,dediğini söylüyo..
''zayıflarsan tiyatrodaki etkinliğini kaybedersin''demiş..
tiyatro mu,zayıf beden mi ikilemiyle karşı karşıya kalmış yani..
sonucu biliyoruz..
çok da abartmak istemiyorum ama,
kendi mantığı içerisinde,tiyatroya ihanet etmiş bi adamla karşı karşıyayız,demek çok da yanlış olmıycaktır..
-
seksenli yılların sonunda fredy krugger'ı sinemada 3 boyutlu seyretmiştim..
kırmızı,mavi kağıt ve naylondan gözlükler..
kötü bi deyimdi..
avatar'ı da seyrettim 3 boyutlu..
sinemaya mecazi anlamda da yeni bir boyut katmış..
sinemayı bu şekilde seyretmenin tadını alan seyirci için iki boyut yavan kalıcaktır sanki;
böyle bir imkan varsa bütün filmleri üç boyutlu izlemek isteyecektir..
en alakasızları dahi..
mesela bir nuri bilge ceylan filmini..
-
ooooo vurgusuyla akılda kalmaya çalışan reklam..
bu ''oooo'' nidası türk müziğinde bilinen,aşina bir nidadır..
sanırım en bilinir hali mastikadadır,tam da emin diilim..
seksenli reklam kafiyeye bırakmıştır akılda kalma olayını..
bir-sen,sek-sen..
pek tutmadı bu..
bu sefer telefonda seri tuşlanabilmeyi ön plana çıkardılar..
kendiliğinden müzik içeren ''oooo''lu 18 'in daha fazla tutacağı kanaatindeyim..
itici balık ayhan'a rağmen..
-
az ingilizce bilgimle basit bir kelime oyunu..
bize bak neill...
bir nevi takıntı oldu bende bu..
ne zaman neill adını duysam bu aklıma geliyo..
-
defans halindeyken geçerlidir..
dörde dört oynanır minyatür kale..
düşün,dört kişi birden kaleyi kapattın defanstayken..
gol olması imkansızdır..
kuralın adı,''kaleyi sadece bi kişi tutar''dır..
daha fazla entry yükleniyor...