yaklaşık 6 7 dakika önce gayet yüksek ve bas bir biçimde duyuldu. bu ses mevzusu ilk gündeme geldiği zaman, inanmayıp üzerine dalga geçmiştim fakat biraz önce şahit oldum ki gerçekten böyle bir ses varmış.
dünyanın en güzel enerjisine sahip müzik grubu. sahnedeyken o enerjilerini seyirciye de aktarıyorlar.
fethiye yolunda, arpa extralarla görüşmek dileğiyle.
Psychedelic invocations
Of Mata Hari at the station
I give to you
A Java princess of Hindu Birth
A woman of flesh a child of earth
I give to you
The hanging gardens of Babylon
Miles Davis the black unicorn
I give to you
The Palaces of Montezuma
And the Gardens of Akbar's tomb
I give to you
The spider Goddess and the Needle Boy
The slave-dwarves they employ
I give to you
A custard-coloured super-dream
Of Ali McGraw and Steve McQueen
I give to you
C'mon baby, let's get out of the cold
And give me, give me, give me your precious love for me to hold
The epic of Gilgamesh
A pretty little black A-line dress
I give to you
The spinal cord of JFK
Wrapped in Marilyn Monroe's negligee
I give to you
I want nothing in return
Just the softest little breathless word
I ask of you
A word contained in a grain of sand
That can barely walk can't even stand
I ask of you
Oh c'mon baby, let's get out of the cold
And gimme gimme gimme your precious love for me to hold
C'mon baby come out of the cold
And gimme gimme gimme your precious love for me to hold
gece gece vakitsiz çalan kapı ardından aile büyüklerinin söylediği klişe cümle. hayır yani belki o evdekilerden biri, birini bekliyor yani değil mi? üf snne be slk diyesi geliyor insanın. zor işler.
büyük bir rus düşünür. soyadının aksine türkler ile hiçbir alakası yok. ben ilk başta annesinin zamanında laleli'deki ruslardan biri olduğunu düşündüysem de kardeşimiz özbeöz slavmış. olsun, sonuçta hepimiz laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız. yuri, modern insanın geçmişteki yeri ve önemi adına bir çok çalışma yapmış. aynı zamanda bir keman virtüözü. ilk bestesini 8 yaşında yapmış. tüm bunların paralelinde büyük bir nazım hikmet hayranı.
kuzey avrupalı bir genç yetenek. 1992 senesinde norveç'te doğmuş. bir tecavüz çocuğu. çocukluğunda dedesi ve amcaları tarafından defalarca tacize uğramış. büyük düşünür, kendisine norveç ve çevre memleketlerde tapıyorlar. tam bir edebiyat dehası. e tabi burnu epeyce havada. büyük bir osmanlı hayranı, boş vakitlerinde sürekli osmanlı tarihine dair kitaplar okuyor. ama atatürk'ü sorsan tanımaz, öylesine yüzeysel bir orospu çocuğu. indie dinliyor, büyük ihtimalle tumblr kullanıyor. belki twitter'ı da vardır. siz bir bakın.
bir john domaniak söylemi. insanların genelinin mutsuzluktan ve yalnızlıktan şikayet ettiği bu zamanlarda john domaniak'in gayet haklı olduğu aşikar. ayrıca john domaniak bir osmanlı hayranı.
bir zaytung haberi.
şaka lan şaka. yani ben ciddi anlamda bekliyorum önümüzdeki günlerde böyle bir haber. üzülmeyi geç, görünce mutlu olacağım. memleketin delilik ve dehalık arasındaki o ince çizgi üzerinde yeni adımlar atması hangimizi mutlu etmez ki? eminim türkiye adına küçük, bilim adına büyüük bir adım olacaktır.
türkiye'nin kalkınması açısından izlemesi gereken politikadır. öyle fransa'da ermeni soykırımı yoktur demekle olmaz bu işler. söz uçar yazı kalır; hayat zor. yani ben anlamıyorum türkiye'nin politikasını. komşuları bir bir kaosa sürüklenirken hala ortanca bir ortadoğu ülkesi imajından çıkamıyoruz. kısaca ekmek. ekmek önemli, ekmek nimet hafız.
6 ocak 1990 ankara doğumlu olan alper kaya, ilk-orta ve lise öğrenimini zonguldakta tamamladı. 2008 yılında girdiği üniversitelere giriş sınavında istanbul üniversitesi jeoloji mühendisliğini kazandı. Halen eğitimine o bölümde devam etmektedir. ilk kısa öyküsünü 7 yaşında yazan alper kaya, spor ve sanat konusunda haber ve köşe yazıları yazdı. ulusal gazetelerde de zaman zaman çalışmaları yer aldı, birgün'de çıkmış olan "sadece bir deli" yazısıyla 2010 yılı türkiye gazeteciler cemiyeti spor köşe yazısı övgü ödülüne layık görüldü. Halen çeşitli sitelerde yazılar yazmaktadır.
kariyerinin ilk romanı 08.00, polisiye olmakla beraber sekiz eylül ikibinonbir günü postiga yayınları'ndan çıkacaktır.
bir fleet foxes şarkısı. şarkıyı dinlerken kendinizi orta dünyada bir dağın tepesinde parça parça bölünmüş bulutların içindeymiş gibi hissedebilirsiniz.
foltin tanımlaması zor bir müzik yapıyor aslında. makedonya ritimlerinin içinde sürreal öğeler, tutku ve mizah var. barındırdığı mizah, teatral hava, ritim ve samimiyetiyle gülümseterek dans etme ihtiyacı uyandırıyor.
müziğinin dili balkan ritimlerini, elektronik ve fusion soundları, deneyselliği, doğaçlamayı, klezmeri içinde eriten melez bir dil. şarkı sözlerinde kullandığı diller ise ingilizce, ispanyolca, branislav nikolovun doğaçlama kullandığı esperanto, fransızca, romence, portekizce vs diye gidiyor.
foltin kendisini uydurukçu - göçmen kabare olarak tanımlıyor ve konserleri genelde performansa dönüşüyor. çünkü o anda müzik aletleri uyduruyorlar, müzikal olmayan objelerin seslerini sounda dönüştürüyorlar.
1997de kurulan makedonyalı grubun birçok kere müzikal ve tiyatro festivallerine katıldığı ülkelerden bazıları şöyle: makedonya, hırvatistan, italya, avusturya, slovenya, sırbistan, bosna hersek, arnavutluk, bulgaria, macaristan, belçika, fransa
let love in albümünden şahsına müteahhit bir nick cave and the bad seeds parçası. sözleri yazardım ama şimdi arayıp bulmaya üşeniyorum.
şöyle yapalım; http://fizy.com/s/16y4xg