Ne o, kalkıp şimdi beni de mi kirleticeksin? dedi önümde boş boş bana bakan sayfa Kirleticeksin denmez ona, kirleteceksin denir! Bunca yıldır bir sürü kalemin altına yatmışsın hala yazmayı öğrenememişsin. dedim kızgınca bana diklenen boş sayfaya. Elimde değil birader dedi. Elinde olmayan ne?dedim. Kalem dedi boş sayfa ve devam etti: Kalem, senin ve senin gibi o meşhur ilk cümleyi bulamayınca sürekli mızmızlanan hasta ruhların eline geçince ben de mecburen kirleniyorum, yoksa biz de biliriz kendimizi lekeletmemeyi! Siktir diye bağırarak kesip attım bu boş tartışmayı. Kendi isteğiyle ex olmuş sevgilimin beni terk ederken al manyaklıklarını buna yaz ama bitirince mutlaka oku. Sen bile senden korkacaksın! diyerek verdiği 50 sayfalık defterin 45. sayfasını da kopardığım gibi yazı masamın altındaki çöp kovasına attım. Çevre katili dedi çöp kovası bana. Duymamazlıktan geldim. Ulan biriniz de farklı baksın be, hepiniz boş boş bakıyorsunuz diye çıkıştım 46. sayfaya. Kardeş, senin yeteneksiz olmandan dolayı sürekli telef oluyoruz zaten, kalkıp da suçu biz de arama. Yeteneksiz olduğumu mu düşünüyorsun? diye sordum içerlemiş biçimde. 46. sayfa sesimdeki kırgınlığı hissetmiş olacak ki geri adım attı: Yok be, sen öyle birden çıkışınca sert yaptım o kadar. Hatta sana bir sır vereyim mi: Bazen deliliklerin hoşuma gitmiyor da değil Elimde değil dedim. Biraz önce avucumun içinde tüm gücümle taş gibi sert olana dek sıktığım 45. sayfa çöp kovasının en üstünden kafasını kaldırdı: Asıl bizim elimizde değil, senin elinde! Sizinle ne alakası var be? dedim 45. sayfaya. Kalem kesti sözümü: Birader elimde değil derken benden bahsediyor. Söyle ona herkes haddini bilsin! dedim sesimi biraz yükselterek. Ben yazarım, sen yazarsın, ona yazılır. 45. sayfa söze direk girdi. Sen yazar değilsin, kalem biter, ben kalırım. Beni çöpe atman da bir şeyi değiştirmez, dönüşür gene gelirim ve bir gün mutlaka gerçek bir yazarın olurum. Gözüm sigaramın üstünde duran çakmağa ilişti bir an. Göz göze geldik 45. sayfa ile. Çöpten kaldırdığı kafasını korkuyla indirdi. Yakarım dedim. 45. sayfa yakarsın dedi ürkekçe. Seni yakarım sonra gider şu koltuğa yatarım dedim. Yatarsın dedi. Gider şu koltuğa yatarım sonra boş boş yaşarım dedim. Yaşarsın dedi. Yazarım dedim. Değilsin dedi. Masamdan kalkıp elimdeki yanan sayfayı mutfağın lavabosuna bıraktım. Aşağı yukarı 2 paket sigara içmiştim ve içim adeta kavruluyordu. Mutfaktan 46. Sayfaya bağırdım içecek bir şey getireyim mi diye. Alkollü bir şeyler varsa içerim diye cevapladı beni. Ardından sesini bana duyurmamak için mırıldanarak: içmeden çekilmiyorsun dedi. Duydum. Buzdolabını açtım. Votka şişesi; henüz erken der gibi baktı yüzüme, yapıştım boğazına ve çıkardım dolaptan. Senin için erken, benim için çok geç dedim votka şişesine. Masama tekrar oturduğumda boğazını sıktığım votka şişesine kadehimi doldursun diye şiddet uyguluyordum. Hani bana? dedi 46. Sayfa dostça bir tavırla. Nasıl içersin? diye sordum. Sek diye cevapladı beni. Boğazını sıkmayı bırakmadığım şişeyi üzerine boşalttım. Çakmağın ateşini görür görmez yanmaya başladı. Sen de dedim, sen de içmeden çekilmiyorsun. Sıranın kendisine geleceğini hiç düşünmediğini uykulu ve boş boş bakan gözlerinden anladığım 47. sayfa, çok bencilsin dedi. O niye? diye sordum. Sen yandın diye biz de mi yanacağız anasını satayım! Alaycı bir ses tonuyla; sen yanmazsan, ben yanmazsam, o yanmazsa dedim 47. Sayfaya. Hah! dedi ve devam etti: bu salak hikayenin en başından beri tek doğru dürüst cümle bu, o da senin değil. Birden şanslı hissettim, büyük bir şairin dizesinin üzerime yazılmasından dolayı diye tamamladı cümlesini. Madem bu kadar şanslı hissettin, hemen bir tane daha yazayım üzerine dedim ve devam ettim: içine hiçlik giyince üşümüyor insan. Vaaay! Birader çok iyiymiş bu! Kimin? Benim dedim Öyle dedim. Büyük bir yazarın değil dedim. Benim dedim. siz dedim. etiket manyağısınız dedim. Benim dedim. Anladık dedi. Hayır! bırak sözümü bitireyim! dedim. Benim, anlatacak çok şeyim var dedim. Anlatamıyorum dedim. Bu da büyük bir şairin: Anlatamıyorum dedi 47. Sayfa. Oh be! diye ekledi. Masamdaki kalemliğin içinde duran makası yakaladım. Hocam, uzun zamandır buradayım, ilk defa kullanıyorsun beni dedi Makas. Bana Hocam deme, keserim! dedim makasa. ironik olmadı mı biraz bu Bir makasa keserim seni demek seni de kesecek bir şey bulunur elbet! dedim makasa. Olabilir de geç onu, hadi ne yapacağım ben, origamiye mi başlıyoruz? dedi makas. 47. Sayfa alaycı bir ifadeyle daldı konuşmalara: Onun elinden öyle işler gelmez, yeteneksizin tekidir o Yazdıklarından belli olmuyor mu? Peh! Origamiye niyetim yok zaten, meşhur şairlerin dizelerini keseceğim dedim ve makası sapladım 47. Sayfanın böğrüne, canı yandı. Yavaş ol be! diye haykırdı. Elimde tuttuğum ben yanmazsam, sen yanmazsan, o yanmazsa cümlesini gösterdim 47. Sayfaya. Göstermem yetmiyormuş gibi bir de yüksek sesle söyledim bu dizeyi. Canı yanan 47. Sayfa bağırdı bana: Yahu senin derdin ne birader?!! Sonrasında kestiğim Anlatamıyorum! dizesini gösterdim ona bu sefer. Anlatamıyorum! dedim, ve suç aletim makas ile 47. Sayfayı küçük parçalara ayırdım Biraz alaycı bir ifade ile kağıt kesiği gibi bir gün bugün dedi 48. Sayfa. Sana sormadık! diye azarladım. Ben de sormadığın bir şeye cevap vermedim zaten, can çekişiyorsun ilham versin diye söyledim! ilhamımı senin gibi boş bir sayfadan mı alacağım be! diyerek çıkıştım 48. Sayfaya. Kevgire çevirdiğin içinin boşluklarından mı alabileceğini zannediyorsun, tabii ki de benden alacaksın! Kimsin lan sen bana dikleniyorsun! diye kafa tuttum 48. Sayfaya. Yeteneksizliğinin kanıtıyım. dedi. Kağıt kesiği gibi söyledi. Diğer tüm sayfalar gibi o da sakatlamak için vurdu. Sakatladı. içimden seni de yok etmek gelmiyor hiç! Bravo siz kazandınız. Kalkıyorum masadan dedim. Sen dedi her sıkıştığında masadan kalkıyorsun zaten. Ne zaman sıkışsan, ortamı terk edip mızmız bir çocuğa dönüşüyorsun zaten. Sen hep kaçıyorsun zaten. Sen korkağın tekisin zaten. Sen korkağın teki olduğun için bu kadar öfkelisin zaten. Sen bu kadar öfkeli olduğun için çevrendeki herkese ve her şeye zarar veriyorsun zaten. Sen herkese ve her şeye zarar verdiğin için bu kadar zavallısın zaten diye sıraladı 48. Sayfa gözlerimin içine bakarak. Kağıt kesiği gibi söyledin dedim. Seninle başka türlü nasıl konuşulur bilmiyorum dedi ve ekledi: Yakıyor musun, kesiyor musun, yırtıyor musun beni? Ne yapacaksan yap haydi! Uçak dedim. Boş boş baktı suratıma. Uçak yapıp pencereden fırlatacağım seni dedim. En son kağıttan uçağı çocukken yapmıştım. Hatırladım. 48. Sayfanın rüzgarda süzülüşünü seyrettim. Sonunu biliyorum diye girdi söze 49. Sayfa. Daha başlamadım ki sonunu biliyorsun dedim. O zaman sonumu biliyorum diyeyim dedi. Onu bilemem dedim. Gerizekalısın sen! diye bağırdı birdenbire. Durup dururken bu çıkış garibime gitti ve tek söyleyebildiğim Hayda! oldu. Hocam sana yalakalık yapanları kestin böldün parçaladın, sana hakaretler yağdıran 48. Sayfayı, uçak yapıp rüzgara bıraktın! O yüzden ağız dalaşına girmeden direk hakaret edeyim dedim ki belki beni de rüzgara bırakırsın Ani bir hareketle koparıp paramparça ettim 49. Sayfayı. Canı yandı ve şaşkınlıkla sordu: Daha başlamamıştık bile! Niye? Bana hocam dedin diye Bu ne lan? Ali Veli kırk dokuz- 50! dedi 50. Sayfa. Ne saçmalıyorsun sen be? dedim yüzüne anlamsız gözlerle bakarak. 49u çabuk yedin, hemen 50 olduk. dedi. Haketti dedim. Haketten de hak etti dedi. Haketten diye yazılmaz o dedim. Haketti diye de yazılmaz! diyerek yanıtladı beni. Dalga mı geçiyorsun? diye sordum. Nasıl olsa birazdan gelecek sonum, niye dalga geçip seninle eğlenmeyeyim ki! diye kestirip attı. Ya bitmezse? dedim O zaman senin gibi olurum, hayatın içine sıçar dururum. Doğru dedim, hayatım çok boktan. Hayatın boktan değil, sen içine sıçıp duruyorsun. Boktansa o yüzden boktan Çok boktan oldu bu muhabbet dedim. Zaten yazdıkların da boktan dedi gülerek. Gülüştük. Bulamadım dedim. Arama dedi. Yazamıyorum dedim. Yazma dedi. Anlatamıyorum dedim. Anlatma dedi. Üzgünüm dedim. Üzülme dedi. Arama, yazma, anlatma Bu kadar basit mi yahu? dedim. Değil dedi. Senin gibi boş bir sayfadan ne bekliyorum ki zaten? dedim. Bekleme. dedi. Nereden başlayacağımı bilmiyorum. dedim. Bulursun dedi. Nereden başlayacağım? dedim. Beni koparıp şu sallanan masanın ayağının altına koyarak başlayacaksın. Dikkatini dağıtyor 50. Sayfayı katlayıp masanın sallanan ayağının altına koydum. Artık sallanmıyordu. Beyaz bir sayfa çıkardım ve ilk cümleyi yazdım: Her son çoğu zaman yeni bir başlangıçtır.