ilk aşkım deli aşkım bana çare bul, kendine çare bul
Bağlandı elim kolum neyleyim
ilk aşkım deli aşkım bana çare bul, kendine çare bul
Gel çöz beni azat et benden
Bu dünya naylon, anlamak güç
Bırak yıkasın içimizi geçmiş..
Büyüdükçe arzularım küçüldü, şaşkınlıklarım küçüldü, beklentilerim küçüldü. Büyüdükçe öyle küçüldüm ki içimde taşacak bir şey kalmadı. Büyümenin bir bedeli varsa işte bu; yarım metre uzadım, yirmi kilo aldım ve dünyadan vazgeçtim.
Emrah serbes-erken kaybedenler.
Sms paketlerinin getirmiş olduğu, artık gelenek haline gelmiş içi boş eylem. Belki yolda görsen bayramını kutlamayacağın kişileri sırf rehberinde yer ettiği için gonderme zahmetine girer. Bir de smsin sonuna adını soyadını da yazdığı zaman sanki iş adamından geldiğini hissettirir. Len illa mesajla kutlayacaksan, yaz kişiye özel. Sen aynı mesajı kopyala ama sonuna bari kişinin ismini yaz ki o kişi de biraz daha zahmet ettiğini anlasın.
özdemir asaf'ın leziz şiiridir. böyle güzel şiirleri güzel ellerde besteleştirmeleri ayrı bir güzelliktir. güzel eller demişken edip Akbayram'dır tabi ki bu şahıs.
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.
dizelerinde saklamak kelimesinin basitlikten çok uzak olduğunu hissettirir. tüm yaşanmış ve yaşanamamış duyguları korumak, kollamak, kaf dağının mistik havasında saklamaktır tam da hissedilen..
kelimeler bazen hiçbir şeyi anlatamaz o yüzden dinlemeli, hissetmeli..
güzel bir nazım hikmet şiiridir ve bestelenmesi ise şiiri daha da canlandırmıştır. Dinleyin dinletin derim, heeyy dedikçe içinizde birşeylerin hop ettiğini ama devamında durulduğunuzu hissedeceksiniz. birçok kişinin seslendirmesine karşılık en güzeli münir nurettin Selçuk'tur efendim.. alın bir de siz dinleyin..
Sesinin huzur veren tınısının eşliğinde gelen taş plak cızırtıları bana bu nesle ait olmadığımı hissettiriyor.. işte müzik, sanat, duygu bu diyorum.. O zamanlarda duygu varmış azizim, aşkın saflığı varmış.. Keşke o zamanlarda yaşasaymışım cümlesi dökülüyor bir kez daha dudaklarımdan ve susuyorum şarkılar konuşuyor..
Özellikle telefon uzak yere bırakılmıştır ve o gelen mesajla birlikte insan üstü bir yetenekle telefonun yanına uçarsınız ama gelen mesaj x bankasından vadeli hesap açarsak üstüne binen faizlerden bahseden bir mesajdır. Ee hayat işte..
Ilkokulda bununla ilgili bir münazara gerceklestirmistik. Ben çok okuyan kişi daha çok bilir tarafının sözcüsüydüm efendim. Sonucunun ne olduğunu hatırlayamasam da hala çok okuyan ferdin daha çok bildigini savunuyorum. Görsellik zihinde kalıcı yer etse de, sen gezip gördüğün yer hakkında bir bilgi araştırması yapmadan nasıl bir bilgiden söz edebilirsin ki. Okuyan kişi dört duvar arasında herşey hakkında bilgi sahibi olabilir. Tabi okuduktan sonra bir de gezerse bilginin kalıcılığı mükemmel bir şekilde oturur.
Her yeni neslin başına gelmiş bir vakadır. Ama şimdiki nesillere bu tabiri kullanmak hiç de haksız bir kullanım olmaz. Ergenlik 2 3 yıl sürer ve kişi o zamanlarini hatırlayıp utançtan ölmek ister. Bu nesil ise hiç büyümeyecek, o ergen hallerinden hiç sıyrılmayacak gibi gözüküyor. Bu bir bok atma değildir, ülkecek bu nesle üzülmektir.
Lisede edebiyat sınavında çıkan bir soruda, cemal süreyanın soyadını bir tek doğru yazan kişi ben çıkınca ne kadar cahil bir sınıfta bulunduğumu düşündüren; 'okyanusta ölmez de insan; gider bir kaşık sevdada boğulur' dizelerine sahip edebi düşünür.
Cocuklugunu doya doya yaşayamamış hanım bir kız olabilir. Ne var ki bizim zamanımızda böyle barbie çeşitleri mi vardı, insan oyuncak mağazalarında hepsini ortaya saçıp çılgınlar gibi oynamak istiyor azizim.