hoşlanılan erkekle kızın ırklarının farklı olması durumunda, kızın başına gelen durumdur.
olağandır, ülkemizde sıkça karşılaşılan bir durumdur.
kafatasçı zihniyetleri ayırarak belirtmek isterim ki: çoğu insan için sorun oluşturmayacak bir durumdur.
hoşlanılan erkeğin ve hoşlanan kızın farklı mezheplerde olması durumunda, kızın başına gelen üzücü olaydır.
arada çıkabilecek çoğu soruna bir çözüm bulunabilirken, bu sorun çözümsüzdür.
hele bir de bu hoşlanma yerini tuhaf bir sevgiye bırakmışsa da daha da içinden çıkılamayacak bir durumdur.
dedikodusu bile beklenen etkiyi yaratmayan insanlardır.
dedikodu: x ile y çıkmaya başlamış, x bu konuda şunu demiş, y şunu demiş vb içerikli olup, genelde ilgi çeken şeydir.
bir konunun olay olması: bir olayın ortamda büyük etki bırakması manasına gelir. **
yani genelde dedikodu ilgi çeker gibi düşünülse de, bazen x ile y çıkıyormuş, aaa x de şunu demiş vb denilse de kimsenin ilgisini çekmediği verilen tepkilerden anlaşılır. bu tepkiler: hımm, hadi ya iyiymiş ya da salla ya şeklindedir.
işin kötü yanı ise x ve y herkesin kendilerini konuştuğunu sanıp, bu konudaki şikeyetlerini de her fırsatta dillendirirler.
bayramdan 1 hafta önce yani zamansız açılan okuldur. isim verip, rencide etmek istemiyorum eğitimimi sürdürdüğüm okuldur. isyan etme nedeni okuldur aynı zamanda.
hazırlıklar yapılır, okula gidilir, 1 hafta sonra bayram tatili için memlekete dönülür.* aynı zamanda bir de imza zorunluluğu olan ve pratik dersleri olan bir okulsa isyanı daha da kuvvetlendirme nedenidir.
bir insanın yaptığı iyi kötü davranışları ya da sahip olduğu özellikleri etnik kimliğine bağlayıp, bu etnik kimliğe sahip olan her insanın da bu şekilde olacağını iddia etmektir.
günümüzün en büyük doğru sanılan yanlışlarındandır.
sınıfın inekliği tescilli kişisinin gerek baskılardan yorulması, gerek kendini zeki gösterme, az çalışarak yapıyorum diye göz doldurma çabası, gerek kendini bilmezlikle uzun süreli planlamalar, gece yatmadan önce tekrarlarla ağzından çıkardığı cümledir.
sonuç nedir peki? kimse inanmaz ve he denilip geçilir. neden bu inek arkadaş çıkıp evet çok çalışıyorum, yoksa nasıl yapayım siz de işin içindesiniz kardeşim demez hala araştırılmaktadır.
misafirlik amacıyla gelip, mecburi olarak söylenen kal istersen bizde sözünü referans alarak (hatta bazen ben sizi çok özledim ya bugünlük kalayım gibisinden bahanelerle kendiliğinden), kalmaya karar veren ve bir süre(!) evi işgel eden akraba çocuğudur.
insanı isyan ettirir bir süre sonra, evde rahatça aileyle sohbet etmek varken her kelime itinayla seçilir, akraba çocuğu yalnızlık çekmesin diye uyku saatleri ona göre düzenlenir, misafirdir çünkü o, hatta bi de akrabadır üstüne üstelik. dayının, halanın, teyzenin hatrı vardır işin ucunda.
gidince bile ohhh diyemez insan, çok geçmeden özler döner. artık çözüm kalmamıştır. akraba çocuğu misafir değildir yani senden benden daha çok karışmıştır aileye. tek çözüm kötü misafirperverliktir. akraba çocuğuna ters cevaplar verilir, olur olmaz moralim bozuk deyip yatılır vb. hareketler ardarda sıralanır.
ülkemizde burs alabilmek için, gerekli ve yeterli kriterlere denir. peki bunlar nedir, sıralayalım:
1-üstün başarı bursları
kriter: belli sınavlarda iyi bir derece yapmaktır. geneli karşılığında sizden hizmet bekler ve notunuz düşük olursa sizden alınır.
örn: tev
2- özel dernek ve yardım kuruluşlarının verdikleri burslar
örn:çydd ,kardelen bursu, cemaat bursları vs
kriter: doğu illerinde yaşamak, doğu illeri doğumlu olmak * , bizzat tecrübelerimle yazıyorum. çoğu burslar doğudaki vatandaşlarımıza veriliyor, peki batı illerinde ya da iç anadolu illerinde yaşayıp durumu iyi olmayan aileler yok mu, yok desem kim inanır diyeyim ya da.
tüm projelerimiz ülkemizin doğusuna yönelik değil mi? hala iç anadolu illerinde okula gönderilmeyen kızlar yok mu, hizmet gitmeyen bölgeler yok mu?
hala neden bu ülkede, ayrılık çıkarmak isteyenler ülkemizin doğusundan çıkıyor anlamış değilim.
"görürsün elbet, hayat geçermiş, başkaldırdığın güçler kendinmiş
biter tabii, okullar da biter ya"
dizeleriyle çoğu insanın hayatını özetlediğini düşündüğüm, sakin ' in albüm dışı şarkılarından biridir.
sinifta erkeklerin hepsi adi iste diye bagiran, bu serzenişinden anlaşıldığı üzere erkeklerin çok çektirdiği kızdır. peki neden bağırır? amaç nedir yani? göze kestirilen, yürekli delikanlının artık ben varım, sana kimse zarar veremez demesi mi beklenmektedir.
ya da bu kadar erkeklerden bıkıldıysa, bu kadar güvenilmiyorsa onlara gözleri neden hala fıldır fıldır erkek ayartmaya çalışır bu kızımızın, neden bir köşeye çekilip sakince oturmayı denemez, anlayamaz şahsım.
her ne kadar amacı anlaşılmasa da, sınıfa renk katması, akıllı, uslu kızların değerini arttırması hasebiyle önemli bir işe imza atan kızdır.
sınav öncesi, hocanın yanına gidip 'hocam bu sınavda geçmiş yıllara ait çıkmış sorulardan mı soracaksınız? ' diyen embesil öğrencidir. bunu genelde her yıl çıkmış soru soran, öğrenci dostu bir hocaya sorar.
aslında sınıfın en ineklerindendir, tabiri caizse öküz gibi çalışmıştır, senin benim gibi inşallah çıkmış sorar ya deyip, sadece çıkmışlara bakıp işini riske de atmayacaktır hoca ne derse desin. ama hala kafasındaki ilkokul mantığını atamamaıştır hocanın gözüne girmek ister, ya bak ben ilgileniyorum dersle hoca haberin olsun imajını yansıtmak ister.
sonuçta bu öğrenci dostu hoca da yok artık der tabi. istersen bir de 20 soru vereyim, arasından 10' unu sorayım der. sonuçta zararlı çıkan o değidir, o zaten çalışmıştır. ***
sagopa kajmer' in parçalarından birinde geçen cümledir. günümüz insanını en güzel tanımlayan cümlelerdendir. insanlar katledilirken eğlenebilecek hala gelen günümüz insana yakışacak bir cümledir.
az kişilik bir sınıfta derse geç kalmaktan daha zor bir hadisedir. özellikle de, içerdeki hoca tanınmıyora büyük bir cesaret örneğidir. kapı açılır açılmaz, tüm sınıf arkaya döner, kişi bir an önce arkalardan bir yere yerleşme kaygısıyla, nereye oturduğuna bakmadan ilk boş yere oturur.
amfide belki sesin hocaya daha az gitmesi, belki rahatlık, belki de sınıfa girer girmez önüne orası geldiği için arka sıralara oturup, dersin en sıkıcı anında adeta bir kurtarıcı niteliğinde müzik açmaya denir.
tam herkesin yeter artık bu ders de bitmek bilmedi diye kafasını saatten ayıramadığı dakikalarda gerçekleştiği için adeta bir terapi niteliğindedir.
eskişehir osmangazi üniversitesitıp fakültesi nin dekanı, saygıdeğer hocamızdır. bizleri sıcacık karşılaması, bizlere duyduğu güveni, inancı anlatmasıyla kalplerimizde taht kurmuş, biz öğrencileri mutlu etmiştir.
sert olmayan mizacıyla, ailelerimizden yeni ayrılan bizler için bir aile sıcaklığı oluşturmuştur. konuşmalarında, her konuda bize destek olacağını söyleyerek, bizi rahatlatmıştır.
bizlerin onuruna belediyenin verdiği yemeğe, katılım az olacakken, mikrofonu eline alıp, yemeğin bizim onurumuza olduğunu ve gelirsek mutlu olacağını söyleyince, nerdeyse katılımı yüzde elli arttıran değerli, sevilen, sayılan hocamızdır.
hakkında yazılacak güzel şeyler satırlarla ifade edilmeyecek hocamızdır, saygılarımla...
ilkokulda duyulan "edison ampülü bulmuştur" cümlasindeki özneyi ediz hun sanmak ve ediz hun a izlenilen her filmde ayrı bir hayranlık duymaktır. tabi çocukluk dönemiyle sınırlı olup gerçeğin anlaşılmasıyla büyük bir hayal kırıklığıyla sonuçlanan düştür.