konpicyus
281 (zehir gibi)
sekizinci nesil yazar 2 takipçi 3.18 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    çocuk olmak

    117.
  1. --spoiler--
    Topu atan alırdı. Bizden 1-2 yaş büyüklerimize abi diyecek kadar saygılıydık. Su kücüğün söz büyüğündü her zaman... Küfür etmeyi bile bilmezdik çoğu zaman... Kızarma gibi özelliğimiz vardı. Utanma duygusu ile büyüdük biz.. Top oynarken forvette Tanju defansta Recep'tik... Kaleye geçince Schumachaer oluverirdik bi anda. Sevgilmiz yoktu ama sevenlerimiz vardı. Belli eden bi hareket yaptımı oooo anlayalım lafı çıkardı koro gibi herkesin ağzından aynı anda.

    Erkeklerle kızlar toplandığında yakar top oynardı. Yine de centilmen adamdık biz yakmazdık bile bile kızları.. Amacımız kötü olmadı hiç bi zaman.. Karnımız acıkırdı öğle vakti güneşin altında " anneeee yarım ekmek yap " derdik.. sepetle gelirdi ekmeğimiz. Bakkaldan kola alırdık bazen , veresiye defterine yazdırırdık Babamın haberi var abi nidalarıyla..

    Dudağımız patlardı , kimse dayak mı yedin demezdi o zamanlar.. Çünkü kimse kimseye zarar vermezdi. Ya düşmüşüzdür ya da top gelmiştir.. Her hafta dizimizde yara olurdu , kabuk tutardı. Soyması da bi zevk , kaşıması da bi zevkti.. Tasolarımız vardı , bazıları erken kalkar inerdi sokağa biz o " çıt, çıt " sesiyle uyanırdık.. Bi kaybettik mi , oturur ağlardık kimi zaman gitti " misty tasom " diye.. Zor cıkardı cünkü cipslerden. Bisiklete biner hava atardık arkadaslara.

    En kötü hareketimiz , bisiklete pompa eşliğinde havalı korna yapmaktı belkide. Gürültü yapardık , arka lastiğe sıkıştırırdık pet şişeyi motosiklet havası katardık. Yeni dökülmüş asfaltın üstünde cıplak ayak koşmanın zevkini yaşadık biz ! Sonunda zenci ayağımız olsa da.. Bizim için en büyük mutluluk , bugs bunny bitti zannederken arkasına yeniden bir bölüm başlamasıydı belkide.. Oturur izlerdik. Biz iyiydik , güzeldik.. Noldu bize diye sormak bile , tüm bunları yaşayanlarda bi kaç göz yaşına sebep olur belki.. Çünkü içimiz de hala o cocukluğumuz ve anılarımız var.. He unutmadan , camiiye girip içtiğimiz suyun tadı hangi damacanada ??
    --spoiler--

    not=facebook tan alıntıdır.
    1 ...
  2. sevmek mi istersiniz sevilmek mi

    1.
  3. Dün Zafer plazada Aslı Börek de arkadaşımı beklerken boş masa bulamamış bir amca, benim masama oturdu. Sohbet etmeyi çok sevdiği anlaşılıyordu. O konuşuyor ben yorum yapıyordum. Emekli öğretmenmiş.
    Anılarını anlattı...
    Sonra gözümün içine bakarak:

    - Evladım sevmek mi istersin sevilmek mi? dedi.
    Ne cevap vereceğimi bilemedim.
    - ikisini istesem çok şey mi istemiş olurum?
    - ikisi sunulmadı. Sana sadece birini seçme hakkı veriliyor.
    Düşünüyorum düşünüyorum cevapsızım. Sevilmek, evet çok güzel. Sen sevmedikten sonra o seni sevse ne olur?
    Ya sevmek? Eğer karşındakinin seni sevmediğini anlarsan, o da acı verir.
    Ben karşımdakinin beni sevmediğini öğrendiğimdeki acıyı tatmak pahasına da olsa sevmeyi seçtim.

    - Evet, cevabım SEVMEK. Bu sorunun cevabını siz de verecek misiniz?

    - Tabi kii evladımoğlum . Bundan 55 yıl önce çok yakışıklıydım, bakma şimdi yaşlandım. Hep sevildim. Sonunda beni seven, ilerde seveceğimi düşündüğüm biri ile evlendim. Ömrümün yarıdan fazlasını bir gün severim ümidiyle geçirdim. Eşim beni çok sevdi. Bir gün bile saygıda kusur etmedi. Onu sevmediğimi hissetmesin diye çok uğraştım. Geçen gün karımı toprağa verdik. Ölmeden önceki son konuşmamızda bana "Sana çok teşekkür ederim, beni bu hayatta mutlu ettin, anne olmamı sağladın, beni bilerek hiç üzmedin. Senin beni sevmeni sağlayamadım ama seni çok sevdim" dedi.
    Meğer anlamış onu sevmediğimi, aslında sevemediğimi.

    - Peki hiç aşık olmadınız mı?
    - Oldum elbette
    - Peki niye onunla evlenmediniz?
    - Çünkü o başkasını seviyordu. Ona söyleyemedim. Onun için kızlarla hep gönül eğlendirdim. Olmadı, ondan başkasını sevemedim.

    - Ne mutlu size ki sizi çok seven biri ile evlenmişsiniz.
    - Evet oğlum, haklısın ama ben SEViLMEK şıkkını seçtiğim için olmadı. istemeden ona da hakketiği mutluluğu yaşatamadım. Sevilmeye doydum ama sevmeye
    hala açım...

    peki ya sizler bu soruya nasil cevap verirdiniz
    sevmek mi istersiniz , sevilmekmi?
    29 ...
  4. çocukluğunu yaşayamadan büyümek

    4.
  5. erken yaşlanırlar. belki fiziksel olarak erken yaşlanmasalar da; ruhen çabuk yaşlanırlar.
    2 ...
  6. çocukluğunu yaşayamadan büyümek

    1.
  7. şimdi size bir çocuktan bahsedeceğim arkadaşlar...

    bu çocuk, ailesine çok düşkün ama babasından çok korkan bir çocukmuş. şimdiki zaman çocukları gibi şımarık bir velet asla değilmiş. çocukluğunda tek sahip olduğu oyuncak, lunaparkta hediye çıkan oyuncak kamyonmuş. bu çocuk bayramlarda sokağa çıktığında, sokaktaki arkadaşlarının aldığı yeni cici kıyafetleri görünce hep boynu bükülürmüş. çünkü; o her zaman konu komşunun, çocuklarına artık olmayan eski kıyafetlerini giyermiş. ama yinede asla ailesine kızmazmış. o da bilirmiş; babasının gücü olsa parası olsa, oda biricik çocuğuna en iyi elbiseler, en iyi oyuncaklar almak istediğini. ama ne yapsın maddi gücü yok. ancak karın doyuracak kadar kazanabiliyor. bu ekstra şeylere para harcarsa, ayın sonunu nasıl getirecek. bu çocuk doğum günü neymiş bilmezmiş. yaş pasta neymiş bilmezmiş. bakkal gitmek ve aburcubur için para harcamak, onun için küçük hayal dünyasında sadece bir hayalmiş masumane. kandil günlerinde yol kesip; ya para ya mum diyerek para toplarmış. ancak burdan gelen paraları bile bakkala gidip harcamazmış. aslında o bakkalın kapısından kaç kere dönmüştür. o paraları annesine verirmiş. annesi de gözleri dolarak çocuğuna sarılır, öpermiş.

    bu çocuk 12 yaşına vardığında; bir gün sokaktan üstü başı çamur içinde oynamaktan gelir. evde annesini iki gözü iki çeşme ağladığını görür. ancak her zaman boş olan ev, bugün çok kalabalıktır. çocuk aklıyla sanır ki; her halde üstümü kirlettim annem o yüzden ağlıyor. annesinin yanağına öpücük kondurur ve der ki; özür dilerim anneciğim ağlama, ben kendim yıkarım bunları. bu lafından sonra annesi evladına çok sıkı sarılır, sanki boğarcasına. etraftaki kalabalık çocuğun bu lafından sonra sesli sesli ağlamaya başlar. çocuk sadece şaşkınlıkla bakar etrafına ve sorar; babam nerede anne, gelmiyecek mi daha? işte o an bu çocuğun asla unutamayacağı sözler annenin ağzından dökülür.

    annesi= artık baban bir daha gelmeyecek oğlum. gitti o.
    çocuk= nereye gitti anne, çok mu uzağa gitti?
    annesi= evet oğlum çok uzağa.

    çocuk ağlamamıştır. çünkü babasının onları terk ettiğini düşünmüştür ilk başta. ne zaman ki cenaze günü amcası babasının öldüğünü söylediğinde anlamıştır. ölüm çok erken gelmişti. bu minik yürek daha buna hazırlıklı değildi. zaten zor yaşamında birde babasız kalmak...

    bu çocuk babası öldüğünde, 6. sınıfa gidiyordu daha. bu zamana kadar bütün sınıflarda takdir alan başarılı öğrenciydi. bütün öğretmenleri tarafından çok seviliyordu. okul önlüğünü, kitaplarını, defterleri bu öğretmenler karşılıyordu. veli toplantısına gelen annesine, öğretmenler hep bir ağızdan bu çocuğu okutun, okul masraflarını biz karşılarız diyorlardı.

    okumak güzeldi ama evde bir anne birde kızkardeş vardı. geçim derdi vardı. bu minik yürekten başkada evde erkek yoktu. bir gün dedi ki annesine; anne ben okulu bırakacağım çalışıcam. annesi kesinlikle kabul etmedi. ben çalışırım sen yeter ki oku. kendini kurtar. senden başkada bir şey istemiyorum. ama çocuk bunu kabul etmedi.

    okulda nasılsa sabahçıydı. okuldan çıktığı gibi çalışabilirdi. annesini de kırmak istemedi. babasının arkadaşlarından birine söyledi bu konuyu. oda çocuğu bir kaynakçının yanında iş buldu. daha 12 yaşında kaynakçıda çalışmaya başladı. öğlen vakti okuldan çıkar, üniformasını attığı gibi, kirli elbiselerini giyip kaynakçıya çalışmaya giderdi.

    bu acemi kaynakçı; daha ilk haftasında kör olmaktaydı neredeyse. nereden bilsin çocuk, kaynak yapılırken bakılmayacağı. bir hafta gözleri sarılı dolaştı. gözleri açıldığında annesi çok korktuğundan artık orada çalışmayacaksın demesine rağmen gitti çalıştı. çocuğun beyaz olan teni esmerleşti. bir deri bir kemik kaldı. eski güzelliğinden eser kalmadı. her şeyi değişti ama tek bir şey değişmedi. yüzündeki o masum gülümseme... çünkü eve ekmek getiriyordu bu yaşta. akranları sokakta futbol, cilli, saklambaç gibi oyunlar oynarken o yaz sıcaklarında, güneşin altında kazan dairesinin kaynağını yapmak için kazanın içine giriyordu. hem kaynağın sıcağı, hem güneşin sıcaklığı, belki onu çok zorluyordu ama o inatçıydı.

    bu çocuk büyümeye başladı. belki fiziksel olarak artık çocuk değildi ama o kalbi 12 yaşında kalmıştı. derslerini de hiç bir zaman aksatmadı. liseye başladı ama çalışmaya devam etti. kaynak işini iyice öğrendi ve iyi para kazanmaya başladı. artık her ihtiyacını kendi karşılıyor ve kız kardeşinin okul masraflarınıda kendi üstleniyordu.

    bu çocuk artık büyüdü ve üniversite son sınıf öğrencisi. bu yaz belki mezun olacak. ama erken yaşlandı. o çocuk kalan kalbi artık atmaz oldu....
    5 ...
  8. onthemove ve tearsofcold un moderatör olmaları

    2.
  9. moderatör olacak arkadaşların seçimle gelmesi gerektiğine inanıyorum. moderasyon 3 tane moderatör adayı belirlesin ve bunları sözlük yazarlarına oylamaya açsın. bir hafta sonra en fazla oyu alan arkadaş moderatör olsun. bu şekilde dikta rejimi gibi, bu arkadaşlar artık sizin moderatörünüz diye emir vaki olmasın.

    (bkz: sözlükte demokrasi istiyoruz)
    5 ...
  10. dostluk mu dürüstlük mü arasında kalmak

    1.
  11. bundan uzun yıllar önce...

    ilk okula yeni başlamışım. biraz ezik bir tip olan ben, babam yanımdan gidiyor diye beni okulda tek başına bırakıyor diye hüngür hüngür ağlamıştım. o anda yanıma bir kişi geldi adımı sordu; ahmet dedim. bende mustafa dedi. işte o gün o arkadaşla yıllar süren bir dostluğumuzun başlangıç cümleleriydi bunlar.

    biz üç kişi, mustafa, ömer ve ben. dost, kardeş ve hatta kardeşten de öteydik. aynı ilkokulda okuduk, aynı liseye gittik, aynı mahallede otururduk. beraber az maça gitmedik, az kavga etmedik, az dayak yemedik. ben üniversiteyi kazanıp yanlarından ayrılana kadar; hep beraber takılıyorduk. aralarında bir tek ben üniversiteyi kazanmıştım. onlar kazanamadı ve askere gidip, iş güç sahibi oldular.

    2008 yazı...

    okullar kapanmış memleketime geri dönmüşüm. hemen arkadaşları arayıp, bir yerde buluştuk. eski günleri yad edip, kadehlerin dibine dibine vuruyorduk. bu sırada ömer bana dönüp dedi ki; kardeşim ben evleniyorum sadıcım (bkz: sağdıç) sensin. ben bunu duyduğumda şaşkınlıkla beraber, çok sevinmiştim. keza; ömer serseri ruhlu bir tipti ve asla evlenmez, yuva kurmaz diye düşünüyordum. bu haber karşısında sohbetimiz daha neşeli devam etmişti.

    2009 yılı...

    ömer kardeşim evlenmiş, bir oğlu bile olmuştu. karısı; ailesinin bulduğu, başta görücü usulü olmasına rağmen zamanla ömer'inde hoşuna gitmişti. dışarıdan bakılınca gayet mutlu bir tablo çizen bir aileydiler.

    2011 yılı temmuz ayı...

    diğer kardeşim dediğim; mustafa evleniyordu bu sefer. oda görücü usulüydü. yine ben sadıcıydım. nazlı isminde gayet güzel, efendi, kapalı bir kızdı ve mustafa'ya aşıktı. mustafa askerlikten sonra, kadın çanta ve cüzdan işinde çalışıyordu. kadınlar ile çok haşır neşir bir işi olduğu ve karakteri kadın düşkünü biri olduğu için; evleneceği kız için üzülmüştüm baştan. ama sonra düşündüm ki; belki bu kız mustafa'yı hizaya sokar.

    2012 yılı 3 şubat....

    hayatım en kötü anını gördüğüm gün. insanoğlunun ne kadar şerefsiz bir mahlukata dönüşebilme ihtimalini gördüğüm gün. hayatımda keşke hiç yaşamasaydım dediğim gün.

    biz üç arkadaşın takıldığı bir yazlık ev vardı. bu evin üç anahtarı vardı ve bu anahtarlar ben, ömer ve mustafadaydı. o gün canım çok sıkkın olduğu için ve kafa dinlemek için, yanıma içki ve nevalemi alıp o eve gittim. kapıyı açtım ve yatak odasından sevişme sesleri geliyordu. baştan belki bizim elemanlar karısını getirmiştir deyip evi terk etmeyi düşündüm. tam evi terk edecekken; mustafanın, zeynep ismini telafuz etmesiyle beynimden vurulmuşa döndüm. noluyor burada amına koyum diyerek yatak odasının kapısını açmam ile, mustafa ile ömerin karısını çırılçıplak yatakta görmem bir oldu.

    baştan sadece bakakaldım öylece. sonrada ağzıma gelen her küfürü söyledim yüzlerine. kadın hemen kaçtı ve üstünü giyinmeye başladı. mustafa bana köpekler gibi yalvarıyordu aramızda kalsın diye.

    ikisinide oturttum karşıma ve neden yaptınız dedim;

    mustafa= kardeşim, karım 7 aylık hamile ve bende uzun süredir cinsel ilişkiye girmiyordum ve zeynep bana yakın davranınca kendimi alıkoyamadım dedi.

    ben= bana kardeşim deme şerefsiz. sen en adi orospu çocuğusun dedim.

    sen söyle lan kaltak dedim sen neden yaptın..

    zeynep= ömer beni aldatıyor dedi. bende ondan intikam almak için yaptım dedi.

    sadece suratlarına tükürdüm ve allah belanızı versin dedim ve evden çıktım gittim.

    şimdi arkadaşlar; öyle çıkmaz bir ikilemdeyim ki; şimdi bu olayı ömer'e anlatsam mı anlatmasam mı? anlatırsam, kesin mustafa denen o şerefsizi ve karısını öldürür. eee ortada bir çocuk var. anne mezarda, baba hapiste bu çocuk nolucak?

    mustafa'nın karısına söylesem; kadın hamile ve 8. ayına giriyor. ya üzüntüden çocuğunu düşürürse.

    işte bunları düşünmekten beynimde filler sikişir oldu. çok feci başım ağrıyor ve o günden beri durmadan içiyorum. bu olayları unutmak için.

    ama sanırım söylemeyeceğim ve allahlarından bulsunlar diyeceğim. çünkü; dediğim gibi kötü senaryo aklıma geldikçe, daha çok vicdan azabı çekeceğimi biliyorum.

    edit= imla hatası.
    7 ...
  12. apo dine dönse mi sevinirsiniz idam edilse mi

    5.
  13. ''bir insanı öldürmek, bütün insanlığı öldürmekle eşdeğerdir''. hadisinden yola çıkarak ve onca insanın kul hakkına girerek ve nice anaların gözlerini yaş bırakarak ve devletin bu şerefsizleri yok etmek için harcadığı parayı hesaba katıp ve bu parada nice dul ve yetimin hakkı olduğunu düşünerek diyorum ki; isterse 100 defa hacca gitsin, beş değil yirmi beş vakit namaz kılsın, sadece ramazan ayında değil bütün sene oruç tutsun yine de bu adam müslüman olamaz. ne allah katında ne de kul katında.

    idam edilmesi konusuna gelirsek; bu adamın idamı malesef şu an imkansız gibi görünüyor. bu şerefsizin idamını bahane ederek, iç savaş çığırtkanlarının meydana çıkacağından, bu şerefsizi devlet idam etmez. aynı zamanda uluslar arası baskıya karşı her koşulda boyun eğen bir hükümet, asla bu işe kalkışmaz. ha idam olacaksa da, bütün tv kanalları canlı yayına bağlanıp taksim meydanında halka açık bir idam düzenlenmesi ve leşinin köpekler tarafından parçalanmasını bütün türk halkına izletilmelidir.
    3 ...
  14. akp li olmak

    29.
  15. ananı da al git lafının arkasında olmak
    kuran, din, allah diyerek halkın zayıf noktasından siyaset yapmak ve cukkayı doldurmak.
    particilik ayağına bütün devlet kadrolarının yandaşlarına peşkeş çekilmesine göz yummak.
    laikliğin en büyük düşmanı olan bu zihniyete destek vermek ve onlar gibi düşünmek.
    izmir düşmanlıkları. izmir'e olan düşmanlıklaranı her yerde belli etmeleri.

    osmanlı devletini yeniden kurmak düşünceleri * ve liderlerinin kendini padişah sanması. *
    liderlerine bir peygamber, bir allah gibi tapmaları ve her dediğini koşulsuz desteklemeleri
    milliyetçilik kavramına düşman olmaları. türk kelimesinden nefret etmeleri.
    atatürk düşmanı olmaları ve onun izlerini silmek isteyen zihniyeti desteklemeleri.
    kitap düşmanı olmaları. yazılmak üzere olan kitapları toplatan zihniyete destek çıkmaları

    not= baş harflere bak.
    6 ...
  16. sevgilisi ile maça giden erkek

    1.
  17. çok riskli bir girişimdir. sağlam bir dayak yeme hadisesine vesile olma ihtimali vardır. bir maganda çıkıp, kız arkadaşınıza; '' offffff yavrummmmm seni yerin tribünler değil, podyumlar'' demesi ile magandaya sağlam bir kafa atma girişimiyle başlayan bire bir maç, magandanın kendinden farklı olmayan evrimini tamamlayamamış insancıkların yardımı ile bir anda bire on gibi haksız bir müsabakaya dönüşüp, sağlam bir dayak yeme ile sonuçlanıp, kız arkadaşınız tarafından hastaneye götürülmek suretiyle tamamlanır. ben bunu yaşadım.
    0 ...
  18. fenerbahçe

    5231.
  19. bir bursaspor taraftarı olarak düşüncem; bir kişi veya kurum hakkında mahkeme kesin karar vermeden masumdur. kısacası; suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz. (bkz: masuniyet karinesi)

    sen hem fenerbahçe ile ilgili mahkeme kararını bekleyeceğim diyorsun, aynı zamanda fenerbahçe şike yapmıştır deyip kararını verip avrupadan men ediyorsun. çok yaman bir çelişki. ciddi olarak fenerbahçe üstünde büyük oyunlar dönüyor ancak yakında çıkar kokusu. bir tuhaf durum ise, sen fenerbahçe'yi sıfır tolerans zırvalığı yüzünden avrupa'ya almıyorsun peki anladık. trabzonspor ve beşiktaş'ın da dosyaları mevcut savcılıkta ve onlarda yargılanacaklar. bunlara niye sıfır tolerans politikanı uygulamıyorsun? deminde dediğim gibi, bu ne yaman çelişki anlamadım.
    10 ...
  20. arkadaşlar tarafından dışlanmak

    6.
  21. bunun nedeni genelde, ya arkadaş grubunun lideri pozisyonunda olan kişi ile aranın kötü olması nedeni iledir. ya da arkadaş grubunun ortamını bozacak derecede dengesiz birisinizdir.

    arkadaş gruplarında genelde, zengin, arabası olan, karı kızla iyi iletişim kurabilen kişi, grubun lideri konumundadır. bu kişiyle papaz olursanız zaten, bu kişiden nemalanan diğer arkadaşlarınız ile de aranız bozulur ve gruptan dışlanırsınız.
    0 ...
  22. 25 ağustos 2011 anderlecht bursaspor maçı

    47.
  23. bursaspor başkan ve yönetiminin vizyonsuzluğu, transfer politikasından hiç anlamaması ve cimriliği ile ertuğrul sağlam'ın ilk maçta yaptığı fahiş teknik hatalar sebebiyle malesef elendiğimiz maçtır. (ömer erdeoğan'ın ilk 11 çıkması, insua'nın devre arası çıkıp, krita'nın girmesi ve takımı geri çekmesi vb. gibi)

    maç için söylenecek şey ise; saha 11 cengaver vardı. kısıtlı teknik kapasitelerine rağmen ve bir çoğu kendi mevkisinde oynamamasına rağmen ve bir kaç futbolcunun (ahmet arı, mehmet sak, ismail haktan odabaşı) lig maçlarında ilk 18 girememesine rağmen bu maçta mecbur oynamak zorunda kalmasına rağmen yinede ezilmedik ve şerefimizle mücadele edip elendik. sağlık olsun gençler.
    0 ...
  24. ilk kez dişi ağrıyacaklara tavsiyeler

    19.
  25. sakın acının verdiği ızdırap ile gaza gelip dişinizi çektirmeyin. sonra çok büyük pişmanlık duyarsınız. diş kurtulabiliyorsa; dolgu yaptırın, kanal tedavisi yaptırın ama çektirmeyin.
    0 ...
  26. türk kızı

    4476.
  27. türk kızı;

    1-) kah; gereksiz yaptıkları tripler ile biz türk erkeklerini çıldırtan.
    2-) kah; kendileri kişisel bakım sıralamasında dünyanın en bakımsız kızlarından biri olması.
    3- kah; o bıyıkların bazı erkekleri kıskandıracak seviyede olması. köse erkekler var yani.
    4-) kah; bir çocuk doğurduktan sonra bir anda kendilerini salmaları ve çok çabuk sürede yaşlanmaları.
    5-) kah; ortak özellikleri olan, ben evde otururum göt büyütürüm kocam çalışsın bana baksın manteliteleri.
    6-) kah; erkeğini dişi sinekten bile kıskanmaları, aşırı kıskanç yapıda olmaları ve erkeğe dünyayı zehir etmeleri.
    7-) kah; gösteririm ama elletmem gibi bir düşünce yapısında olmaları. bu zamanla artık geçerliliğini yitirse de hala devam ettiği görülmektedir. zamane kızları çok hızlı azizim.

    8-) say say bitmez ama; yinede onlar türk ulusunun devam etmesi için çok önemlidir. onlar bizim çocuklarımızın anaları olacaktır. her ne kadar bir çok olumsuz özellikler saysak da, dünyada evlenilecek ender millet kızlarından biridir. bir defa namusludur, kocasına saygıda kusur etmez, kocasının ailesine saygıda kusur etmez, çok iyi anne olurlar ve bence en önemlisi; çok iyi aşçılardır.

    ancak yinede demeden geçemeyeceğim; kızlar yatakta berbatsınız gerçekten.
    5 ...
  28. otobüste erkek yanına oturan kadının gerçek amacı

    9.
  29. kadın kısmı genelde her erkeğin yanına oturmaz. erkeğin yanına oturma konusunda avrupa birliği gibi kriterleri vardır.

    bunlar; 1-) kadın ilk baktığında bu erkekten zarar gelmez havasını sezmesi lazım.

    2-) erkek kadının dikkatini çekecek derece yakışıklı olması lazım.

    3-) erkeğin sosyal konumunu belirleyici giyim, dergi, gazete, kitap vb. gibi şeylerin, kadının dikkatini çekmesi.

    4-) kadının son durakta inecek olması ve erkeğin yanındaki koltuktan başka boş koltuk yoksa, ipe ipe o koltuğa oturması.
    0 ...
  30. sözlük yazarlarının hayat felsefeleri

    941.
  31. hiç bir insanın başka bir insandan bir üstünlüğü yoktur. önemli olan insan olmak ve insanlığın gerekliliklerini yerine getirmektir. para, mal, mülk, güzellik veya yakışıklılık bunlar sadece nesnel şeylerdir. insanlık öznel bir paydadır ve kutsal olan budur.
    2 ...
  32. © 2025 uludağ sözlük