asıl başlık ve dolayısıyla tanım 'kulak çubuğu ambalajının üzerinde kulan içini temizlemek için kullanmayınız' yazmasıdır.
peşinen söyleyeyim kimse de kalkıp aman o kulak çubuğu değil ki, aman zaten çok zararlı ki nidalarıyla başımı döndürmesin, zaten çok sıcak.
ben de biliyorum üzerinde pamuklu çubuk yazıyor, hep de hoş bir kızcağız gülümsüyor oluyor bu ambalajlarda her nedense. ben hep kulak temizlemek için kullandım, o bayan ne için kullanıyor bilemem. siz eyelinerınızı silmek için mi kullanıyorsunuz yoksa kuzum?
her şeyi geçtim ben de bir sağlıkçı olarak mehmet öz abimin de dediği üzere 'kulağınıza sokabileceğiniz en küçük şey dirseğiniz olsun' düsturunu benimsemiştim aslında. ama bu lanet kulak kaşıntısından veyahut banyodan çıkışta oluşan kulak içi nemli sıvıdan da illallah diyorum, bu koton bu soft bu antibakteriyel malzemeyi bulduğum gibi sokuyorum kulağıma ve o rahatlatık paha biçilemez oluyor.
bu entry yazma maksadım ise toplumu bilinçlendirmek aslında, bana öyle bir görev verilmedi ama işte ben kendim kendime görev bildim bunu, zira tecrübe ettiğim bir şey oldu, anlatıcam.
birkaç hafta önce banyodan yeni çıkan kardeşim * birden odama dalıp kulağıma bişi kaçtı diyerek ortalığı velveleye verdi. benden de artık bir takım tedavileri evde verebilme yeteneği göstermemi bekleyen ev ahalisi başıma üşüştü. benim yapacağım maksimum şey de kulak yolunu nisbeten düzleştirip ışıkla ne var ne yok diye bakmak, amma velakin 'bişey yok be çıkmış o' demek oldu. bizimki kulağını karıştırırken pamuk çıkmış, kulak yolunda kalmış. sesini duyduğunu iddia ediyor kendisi, hala içerde diye bağırınıp duruyor. neyse bizimkileri aldı bi telaş, dispansere götürdüler çocuğu. orda bişi yapamamışlar, hastaneye sevketmişler. annem ne olucak ne olabilir diye kendi kendini yiyip bi de bana sorarken ben de onu güldürmeye çalışıyordum bi nebze de olsa. gerçi güldürmek de değil, hepsi gerçek. 'bu küçükken bilye yutmuştu, boğazında kalmıştı, adam liseye gidiyo kulağına pamuk kaçırıyo, sakın leblebi falan yedirme çocuğa mazallah burnuna sokmaya çalışır haaa' diyorum tüm kulak burun boğaz hekimleri benle hemfikir biliyorum.
neyse ki birkaç saat içinde hastaneden döndüler, pamucuğu çıkarmışlar kulağından. annem de sarılıyor kardeşime bir yandan, tuz çevirtmeyi falan düşünüyordu sanırım.'nazar değdi kuzum sana, hep düğünde oynadığın kolbastılar yüzünden oldu, millet çok beğendi, nazar değirdi' diyor. ben katıla katıla gülüyorum tabii ama içimden. Allah hepimizi anne şerinden korusun, hasta yaşlı ve gebelerle dalga geçilmez zira!
parfümü direk ağzınıza sıkmakla ya da parfüm sıkılmış bir yeri yalamakla ağzınıza gelen acımsı kötü tat. her parfümün kokusu aynı olmayacağı gibi tadının da aynı olmayacağı kanaatinde olmakla birlikte parfüm üreticilerine sesleniyorum; çilek kokusu verebiliyorsun, madem tadını da ver!
sözlüğün bazen giriş yapmadan sadece okuyarak daha zevkli olabileceğini idrak eden yazar tümcesi.
herkes sadece okuduğunda ne kadar da rahat olabileceğini keşfedince yazar kalmıycak, korkum bu. gerçi eminim ondokuzuncu nesiller bir hırsla yazarlar, dünyayı yeniden keşfedeceklerini düşünerek.
uzun bi süre hiç yazmadan okudum okudum, beğendiklerime 'evet çok haklısın' dedim içimden, beğenmediklerime ay gerzeğe bak diye söylendim, kimine çok güldüm, kimisi de içimi burktu. gel zaman git zaman bir gün giriş yaptım o da ne 'power ranger' olmuşum, ama hangisi?! günlerce bu soru yedi bitirdi beni. hadi onu da geçtim şimdi bi de bu karmanın azalıp artan bir şey olmasından mütevellit sanki bi şeyime yarıycakmış gibi onun takipçisi oldum. ay beğendiler, ay beğenmediler diye hop oturup hop kalkmadığım kaldı bi. sanki tüm sözlük ahalisi beni okuyor ve her beğenen/ beğenmeyen mutlaka oyluyormuş gibi. sonra bir de baktım önümde koskocaman bir tus tüm ahameti, vehameti ile duruyor. son vardığım nokta önce bi otur, dersini çalış, karma senin neyine? oldu.
yazın kavurucu sıcaklarında televizyon dergi gazete vb bilimum iletişim gereci 'deniz, kum, güneş' üçlüsünü düstur edinmişken sözlük sol frame inde bitmek bilmeyen öğrenci, ders, hoca, sınav, okul muhabbetidir.
sanırım yapacağımız çıkarım öss, yds, kpss, sbs vs sınav bitiminde öğrencilerin sözlüğe akın etmiş olduğu ya da sözlük yazarlarının çoğunluğunun yaz okulunda zaman öldürüyor olduğudur.
yaz ortasında okulu başlayan talihsiz bir takım öğrencilerin * 'okul, sınav, ders, hoca' dörtlemesinden uzaklaşmaya çalışırken sözlükte adımını attığı an bunlarla karşılaşmaktan bunalması ise son derece doğaldır.
dünya üzerinde yaşanabilecek 'en mutlu' anlardan bir tanesi. sevdiceğinizle birlikte uyumuşsunuzdur, o sizden önce uyanır, belki kahvaltı hazırlar. size kıyamaz önce ama öpmeye de doyamaz ve siz de yavaşça gözlerinizi açarsınız. karşınızda içi ışıl ışıl parlayan bir çift göz vardır, sizi anında gülümsetir.
anadolu lisesi ve muadillerinden birini ve üniversite okumaya rağmen hiç hazırlık okumamaktır.
herkes ne güzel okulunu erken bitireceksin dese bile sen içindeki o ezikliği asla atamazsın. ben hiçbir zaman 'amaaan okula gitmeyeyim nasıl olsa hazırlıktayım, hazırlıkta sınava mı çalışılırmış, bi etrafla tanışalım kaynaşalım toplu piknikler düzenleyelim, bowling turnuvaları yapalım, dörtlü olunca hemen kinge başlayalım, kim kimle nerede ne yapıyor onları gözetleyelim, daha yeni tanıştık hemen ne bu samimiyet başbaşa çıkmalar falan diye hayıflanayım' diyemedim sözlük bu da benim en büyük ezikliğimdir. Hayır sene kazandırdı da ne oldu, okurken ekmek elden su gölden yaşamak gibisi mi var ki erken mezun olmanın bir avantajı olsun. Üstelik o hazırlık okurkenki hem o zamanlar hayatının anlamı olmuş büyük sınavdan çıkmanın verdiği rahatlık, üstelik etrafında ortam yapmaya can atan bir dolu senin gibi rahat tipler varken, elinde maksimum 1-2 kitap boş boş okula gitmek, uyanamayınca gitmemek gibi bir sefayı kim nasıl verebilir ki bir daha sana. Hayır onu da geçtim bir de sen hazırlık okumadan gelirsin 1 senedir birlikte tüm şehrin altını üstüne getirmiş, birbiriyle on defa küsmüş, otuz defa barışmış, sevgili olmuş sonra ayrılmış, geçen sene neydi bee öyle nidalarıyla ortalarda dolanan sana yukardan biz buraların aslanıyız gibilerden bakan tipleri beklersin benimle ne zaman tanışacaklar konuşacaklar diye, daha çok beklersin. şanslıysan 3lü arkadaş grubunun tek kalan üyesiyle yan yana oturursun da onların grubuna dahil olmaya çalışırsın ancak. Tabii ister ortaokul olsun ister lise ister üniversitenin ilk yılları, yenilerle kimse uğraşmak istemez, bir olayın olsa kimse seni savunmaz, ortalıkta dolaşırsın öyle kendimi tanıtayım birilerine yaranayım diye.
Tüm bu iç buhranlarını geçtim benim ömrümün zaten hazırlık süresi kadar bir bölümü 22 yaşında olup nasıl 5. sınıf olduğumu anlatmakla geçti. Artık anlatmıyorum da, onbeşinci anlatışımda ses kaydı aldım, soranlara onu dinletiyorum. teknoloji mükemmel bir şey. hadi benden geçti, eğer bir çocuğum olursa ve 'anne hazırlık geçme sınavı varmış şu gün' derse o gün onu banyoya kilitlerim ama sınava sokmam kardeşim.
medyatik ve rahat bir dal olması nedeniyle spor hekimi olmayan insanların göz diktiği tıp dalıdır. öyle ki yurtdışındaki güreş olimpiyatlarına spor hekimi adıyla giden bir kadın doğum uzmanına bile rastlayabilirsiniz. polikliniğe yada egzersize gelen hastaların doktorlardan çok daha sağlıklı göründüğünü de söyleyebiliriz.
Tatil kelime olarak bile insanlara hoş zaman geçirme ve mutluluğu çağrıştırmasına rağmen bazen bunun tam aksi durumlarla karşılaşılmasıdır. özellikle ders çalışılması gereken tatiller; hatta sizin çalışmanız gereken tatiller; kaza, hastalık vb geçirilen tatiller bir şekilde rezil olur. kimi zaman patronunuz, kimi zaman aileniz, kimi zaman sınavlarınız tatili rezil eder. tatilin tatillik hali kalmaz, siz de apışıp kalırsınız. (bkz: ukte)
break boy anlamındaki kısaltmadır. break dans yapan erkeklere verilen addır. aynı şekilde break dans yapan bayanlara da break girl ya da kısaca bgirl denir.
(bkz: ukte)
mehmet ali nuroğlu ve ismail hacıoğlu'nun başrollerini paylaştığı 2008 bursa ipek yolu film festivalinde gösterilen ve vizyona girmeye hazırlanan Türk filmi. Yönetmenliğini Aydın Bulut'un yaptığı film bir dram filmi. Türk-Kürt çatışmasına değinilen film maalesef konuyu tüm açılardan yansıtma konusunda başarısız. üstelik bir takım oyunlarla seyirciyi bu kanıdan uzaklaştırmaya çalışıyor. her ne kadar başarılı oyunculuklar olsa da bilinçaltına yerleştirmeye çalıştığı düşünceler nedeniyle beğenmedim.
çok yiyen ancak az yediğini sanan bazı şişman insanların söylemidir. şişman derken kime göre neye göre derseniz eğer (bkz: beden kitle indeksi)
-ay hayatım yediğim şuncacık şey nasıl kilo alıyorum anlamıyorum, su içsem yarıyor vallahi. ama anladım benim metabolizmam yavaş. bak sedanur'a. kız yiyo yiyo yine de incecik.
şeklinde diyaloglara sebebiyet verebilir.
metabolizma kişiden kişiye değişmekle birlikte acaba kilonuzun ne kadarından sorumlu bunu birileri araştırmış.
çok değil daha yenilerde ntv'de verilen bir belgeselde 2 kadın üzerinde araştırma yapılıyor, arkadaşlar kendileri. biri 'inanılmaz derecede yiyorum yiyorum ama çok zayıfım nihahaha' derken diğeri 'ondan çok daha az yiyorum ama bu haldeyim, napalım kader utansın' diyor, kaderinde metabolizması yavaş doğmak varmış. biz de içleniyoruz onunla birlikte. 'yaaaazık!' diyoruz.
bu iki kadına bazal metabolizma hızınızı ölçücez diyerek bir radyoaktif madde yutturuyorlar. oysa ki bu deney metabolizma hızını değil, gün içinde aldıkları kalori miktarını ölçüyor, hem de bir gün iki gün değil, tam bir ay.
sonuç ne oluyor derseniz şişman kadının daha fazla yediği ortaya çıkıyor.*
onun pis yalancı zayıf arkadaşının ise daha az yediği.
böylece arkadaşlıkları sona eriyor demek isterdim ama ne yazık ki değil.
ikisi de 'aaa gerçekten mi?!' nidaları atıyorlar ve bölüm şişman kadının 'aslında evet fazla yiyorum' şeklindeki iç burkan itirafıyla sona eriyor.
bu programdan çıkaracağımız sonuç herhalde 'çok yiyosun, itiraf et, bak sana radyoaktif madde yuttururum rezil rüsva olursun' olmalı.
hayır bunlar yetmiyormuş gibi o zayıf sarışın bir de kameralara bakıp bakıp gülümsüyor, herhalde oynadığı rolün çok etkileyici olduğunu sanmış. sen bi kere yalancısın kızım, peeeh. gizli gizli diyetler yap, atkins amcayla filan haşır neşir ol, sonra bir de ağzını gere gere 'çok yiyorum ama yakıyorum napiim' diye ortalarda dolaş. yemezler kızım. bi belgesel yaptık çıktı foyan ortaya. haa bu arada atkins amca da kalp krizinden öldü, haberin olsun.
bir işte birlikte çalıştığınız bir kişiyi o işten uzaklaştırmak ya da bir arkadaşınızı size yaptığı kötü bir davranış yüzünden silmeniz demektir. örneğin 'onun biletini kesicem ben' denir böyle durumlarda. *
son birkaç yıldır geleneksel lezzetleri, yemekleri, sebzeyi, meyveyi umursamayan, sevmeyen çocukların marketlerin en renkli bölümlerinde bulunan bisküvi,çikolata,cips vb birçok gıda ürünü ile kahvaltılarını, öğle yemeklerini, akşam yemeklerini, beş çaylarını geçirmeleri durumudur.
ebeveynler çocuklarını uyarmaktan helak olmalarına rağmen televizyon reklamlarında, marketlerde gördükleri her tür abur cuburu alma, yeme isteği duyan çocuklarına söz geçirememektedirler. bu sayede sağlıksız, erken yaşta birçok hastalığa yakalanacak nesiller yetişmektedir. zira ileri yaşlarda hastalıklardan korunmamızı sağlayan immün (bağışıklık) sistemimiz önemli ölçüde çocuk yaşlarda oluşmaktadır.
bazı insanların sürekli mutsuz ve memnuniyetsiz olma durumudur. hayattan birçok sille yediklerini ve asla mutlu olamayacaklarını düşünürler. sürekli somurtkan bir yüz ifadeleri vardır. bunalım şarkıları dinlerler. her olaya kötümser yaklaşırlar. sizi de bunalıma sokmaya meyillidirler. kafalarına sürekli bir şeyleri takarlar ve mutluluk verici olaylarda bile kötü bi yan ararlar.
çoğu kız futbol sevmeyen erkeğe ideal derken kendisi futbol düşkünü olan, maçları takip eden, takımına fanatiklik derecesinde aşık olan kızın sevgilisinin futboldan hoşlanmama hatta nefret etme durumudur. çok zordur. allah kimsenin başına vermesindir. *
e-canım yarın akşam sinemaya gitsek diyorum. yeni filmler geliyo malum
k-yarın cuma değil mi?
e-evet. ne dersin gidelim mi?
k-olur mu canım ya, maç var.
e-yine mi aşkım ya.
k-biliyosun canım. bu hafta cuma günü lig maçı. birlikte izleyelim istersen
e-yok hayatım ben almıyım biliyosun pek hoşlanmıyorum
k-şaka yaptım zaten,anlamıyosun canım sıkılıyo
e-ee sen kimlerle izliyceksin?
k-bizim çocuklarla takılırız artık.öyle yalnız olunca çekilmiyo
e-hmm. ya gelsem mi ki bende?
k-yok ya boşver.şimdi ofsayt neydi,kim kime faul yaptı falan.uğraşamam
e-peki hayatım.
k-bi de haftaiçi de şampiyonlar ligi başlıyo malum
e-yani?
k-telefon ederken falan saatlere dikkat et diye diyorum.hatta sen arama.devre aralarında ararım ben seni.
e-öyle olsun canım
nefret grubunun 'anahtar' adlı albümünde bulunan nostaljik ve güzel rap şarkısı.
sözleri:
[Ceza]
Yasanmaz oldu Dünya yasanmaz ettiler
Adi davranislar ve adi düsünceler
Sahipleri sapik,Acima duygusu yok
Porno verme azmasin,Tecavüze kalkmasin
Benligini kaybeden zahirlenen gençleri
Okul etegi altinda görünen bedenleri
Kurtaracak kahraman nerededir bilinmez
Alnin kara yaziliysa hiç bir zaman silinmez
Uyusturucu batagi,Söhretin basamagi
Gelip geçici hevesler,Kandirilmis bedenler
Anne baci sokaklarda rahat yürüyemez oldu
Sokaklar namuslara sarkanlarla doldu ...
[Dr.Fuchs]
Insanlarin birbirlerine saygilari bitmis
Katil olmak için ise bir bakis yetermis
Sokaklarda döner biçaklariyla gezenler
Alkolle oynayip trafikte eglenenler
Bayanlar ve beyler takip edin beni
Dinleyin ve açin artik gözlerinizi
Kapti kaçtilarla geçinenler
Aileler belli bölgelerden geceleri geçemezler
Belinde silahsiz sokaga çikmazlar
Kendilerini sokaklarin hakimi sananlar
Mahallemde sehrimde ve ülkemde
Ne yazik ki bu örnekler ilerlemekte ...
Kimi korku filmlerinde,kimi ise komedi
Hayata herkes farkli açilardan bakar
Herkes kendi filminin basrol oyuncusu
Insanlari küçümsemek dev aynasinin sonucu
Dikkat yasamak için öldür
Içimizdeki derhal kovmak gerek onu
Sonu ne olacak kim kime dum duma
Siddet gittikçe yayilan amansiz humma ...
you better stop scratchleri de ilgi çekici ve güzeldir.
hybrid theory albümünde yer alan muhteşem linkin park şarkısı.
ayrıca reanimation adlı remix albümünde aslından daha da güzel olmuştur.
sözleri:
I've lied to you
The same way that I always do
This is the last smile
That I'll fake for the sake of being with you
(Everything falls apart, even the people who never frown eventually break down)
The sacrifice of hiding in a lie
(Everything has to end, you'll soon find we're out of time left to watch it all unwind)
The sacrifice is never knowing
Why I never walked away
Why I played myself this way
Now I see your testing me pushes me away
I've tried like you
To do everything you wanted too
This is the last time
I'll take the blame for the sake of being with you
We're all out of time, this is how we find how it all unwinds
The sacrifice of hiding in a lie
We're all out of time, this is how we find how it all unwinds
The sacrifice is never knowing
turntable kullanan dj lere verilen isimdir. Türkiye'nin ilk turntablisti aynı zamanda mc olan sagopa kajmerdir. kendisi ileride sadece turntable şarkılarından oluşan bir de albüm yapacağını duyurmuştur.
ceza'nın son albümü yerli plaka'da yer alan tech9 featidir. tech9 Amerikalı undergroundda iyi işleri olan, hatta eminemle feati olan bir rapperdır. şarkı da onun kalitesindedir, diğer yerli plaka şarkılarından kolaylıkla ayrılır.
hergün aynı günün farkı yok
günden güne aynı gibi aynı show
sizlerden önce gelir her bi flow
bizden sözedip durur her bi toy şeklinde nakaratı vardır.
alternatif sözcüğüyle başlayan anketleri doldurmayı seven sözlük yazarının bu tarz anketleri doldurduktan sonra yeterince şukela alamaması durumunda söyleyeceği sözdür.
-abi alternatif anket doldurmuşuz?
-evet ya,sorma
-niye,ne oldu ki?
-yahu o kadar kastım bir şukela bile yok
-yapma ya
-neyse artık önümüzdeki alternatif anketlere bakıcaz *