senede bir uğranılan memlekette, traktör kullanarak köy çeşmesinin önünden geçerken su bekleyen köylü kızlara güneş gözlükleri üzerinden çapkın bir bakış atılır. tarif edilemez bi keyiftir.
istiklal caddesi'nde mc donalds'ın olduğu sokağa girince yaklaşık 100 metre ilerde solda kalan blues ve rock n roll mekanı.
fiyatlar uygun, mekan harika, müzikler muhteşem. tavsiye edilir.
aşk-ı memnu, yaprak dökümü gibi dizilerin final bölümlerine verdikleri özel isimlerden yola çıkarak, akasya durağı gibi kült bir dizi kuru kuru "akasya durağı final" adı altında yayınlanamazdı.
kısaca, akasya durağı dizisinin final bölümüne verilecek isimlerdir.
"akasya durağı allaha emanet" olabilir mesela. hiç de sırıtmaz.
acun ılıcalı'nın, show tv de program koyacak gün kalmamasından dolayı var mısın yok musun adlı programı fox tv'ye satmasıdır. yakında orayı da istila eder kanımca.
yeni satın aldığı kalemin arkasında bulunan silgiyi, görüntüsü bozulduğu için veya başka sebeplerden dolayı kullanmayan insandır. çok garip bir insandır. "onu oraya süs için mi koydular be amk malı" dedirtir adama. kalemi bir başkasına ödünç verirken özellikle belirtir silgisini kullanmaması gerektiğini.
aynı şahsiyetin kalemi aldıktan sonra üzerindeki barkotu çıkarmaması da muhtemeldir. taa ki o barkot yıpranıp üzerindeki yazılar silininceye kadar. ondan sonra zaten eskimiştir o kalem. yenisi alınır.
çok mantıklı ve yapılması gereken yardımdır. zira orada yardımı en çok hakedenler çocuklardır. evde kıyıda köşede duran eski oyuncaklarımızı gönderebiliriz en azından. suçu günahı olmayan o çocukların, biraz olsun bu acıyı unutmalarını sağlayabilir. belki bi ümit o beyni yıkanan çocukları, ebeveyinlerini kazanabiliriz. zira bir insanı en değerli varlığı çocuğudur, çocuklarıdır. onlara gösterilen ehemmiyet daha bi etkiler insanı diye düşünüyorum.
geyik muhabbeti.
ne geyiği?
ren geyiği.
ne reni?
el freni.
ne eli?
hanım eli.
ne hanımı?
ev hanımı.
ne evi?
dağ evi.
ne dağı?
ağrı dağı.
ne ağrısı?
baş ağrısı.
ne başı?
kuş başı.
ne kuşu?
muhabbet kuşu.
ne muhabbeti?
geyik muhabbeti
ne geyiği?
ren geyiği...
.
.
. *
pepsi marka içeceğin uyguladığı reklam stratejisindeki mantık hatasıdır. şöyle ki yurtdışındaki reklamları, insana "helal olsun" deditirken, ve insanı pepsi almaya teşvik ederken, türkiye'deki reklamları insanı koladan soğutacak kadar iğrençtir.
hal böyle olunca bir işletmeci olarak, pepsi şirketinin acilen bu reklam işine bi el atması gerektiğini düşünüyorum. ya yurtdışındaki reklamları türkiye'de de yayınlasınlar. ya da az paraya kıyıp daha düzgün bir reklam şirketine versinler şu işi. ya da bana versinler amk, ben daha güzel yaparım. *
uçak yolculuğunda servis edilen yemeklerdir. söylenilenin aksine tadları berbat olan yemeklerdir ayrıca. sadece yemeğin yanında verdikleri kepekli bisküvi, labneyle iyi gidiyor. o iyi bak.
bir de menüye isimlerini türkçe yazmamaları insanı daha bi sinir ediyor. altında ingilizcesi yazıyor üstelik. neden doğru düzgün türkçe, makarna yazmazsın ki şuna? rigotoni ne amk?
somali'ye yardım kampanyası yapan sağduyulu! kesimlerin, asıl sağduyuluğu şimdi gösterip başlatmalarını umduğum yardım kampanyası. zira hasar çok büyük. ve belki bu yardım sayesinde bu vatanın bir bütün olduğunu, bu vatanın her bir zerresinin türk toprağı olduğunu göstermiş oluruz.
ayrıca somaliye 1 kuruş dahi göndermeyen şahsımın, eğer böyle bir kampanya olursa sonuna kadar yardım etmeye hazır olduğunu belirtmek isterim.
kurban bayramının yaklaştığının habercisidir. az evvel evime giderken, zaten tıklım tıkış olan otobüse, gün boyunca kurbanlıklarla uğraşan çoban amcamın o halde, umarsızca gerçekleştirdiği eylem. haşa, kesinlikle hor gördüğümden falan değil ama, madem bu işle uğraşıyosun ve evine giderken toplu taşıma araçlarını kullanıyosun, yanında temiz üst baş getir de üstünü değiştirip biniver şu şeye be güzel amcam. bunu düşünebilmek o kadar zor olmasa gerek.
sınıf içindeki çalışkan öğrencileri ödüllendirme, tembelleri ise imrendirme politikası uygulayan öğretmendir. aynı öğretmenin tembelleri askılıkların olduğu kenara oturtması da muhtemeldir. genelde ilk ve ortaokullarda olur bu tip öğretmenlerden. her ne kadar tembel öğrencileri imrendirme konusunda başarılı olma ihtimali yüksek olsa da, sınıf içinde ayrımcılığa ve gruplaşmaya neden olabilir. tehlikeli bir yöntemdir. zira o yaştaki bir çocuğu tembel diye dışlamak çocuğun piskolojisini bozabilir.
cam kenarında oturanlar da hep bi havalarda, hep bi artist olurlardı zaten. sinir olurdum onlara. içimde kalmış bak nasıl içerlemişim. ah ulan sema öğretmen, beni hiç o cam kenarına oturtmadın ya, alacağın olsun.