göt dedim, kusura bakma. ama bu bi deyim yani. götünün tutuşması. gerçek götten bahsedilmiyor. bırakır mısın çaylak butonunu! dinle bi, açıklama yapıyorum. deyim bu deyim. 120 gün mü? allahsızlık yapmaa lan! çek elini o butondan.
uludağ sözlük e yasal işlem başlatılması başlığından sonra yüksek ihtimalle meydana gelen tutuşma. söz konusu savcı demez mi, "lan bunca poropaganda yapılmış diyorlar senin sitende, sen ne iş yapıyordun o esnada? zaten askere gitmiyormuşsun, bir röportajda dile getirmişsin; sempatizan mısın lan sen" diye omuzlarından tutup sarsalamaz mı adamı?
ben itfaiyeye mail atıyorum, hortumları kapıp koşsunlar.
ulan iki gündür şurdayım, kalkıp lavaboya gitsem cool adam kusucam. cool adam'ın aslında fakir bi delikanlı oluşu üzerinden yapılan deniz seviyesinin altındaki espiriler(!) falan. of anam.
paraya kıyın da gidip bir iki tane mizah dergisi alın. en olmadı, bu işi geçmişte hakkıyla yapmış olanb sözlük yazarlarını okuyun. bir şeyler kapmaya çalışın. mizahın en deli olduğu sözlüklerde ince ince yasemince, türk malı, adanalı tandansı yaşatmayın adama.
6 bin kere çiğnenmiş sakızı tekrar ağza almaktan ne anlıyorsunuz? cool adam'ın çorabı yırtıkmış aslında. eeheeee, iieee süper.
bu nick sol frame'e düşünce aklıma geldi. bunu eski yazar alwayssleepy nam kişinin çakması sandım. kandım, aldandım.
şahsen, bizzat kendisi alwayssleepy'ymiş zaten. bir zamanlar buralarda "ımmpfhhsss, sözlük çok kalitesizleşti yea" diyerek isyanlara yelken açmış biri. geri dönmüş. demek ki sözlük artık süper kaliteli bir yer. aman allahım, çok kaliteli bir yer. aman yarabbim şahane bir yer. aman tanrım yok böyle bir yer.
ahahaha latife ediyorum lan alwayssleepy'nin bir başarısı falan olmadığı gibi, sözlükün düzeldiği de yok. her şey aynı.
ilk zirvede kalkışacağım eylem, fiil, fail, mefail.
ne nutellaymış lan, yeter!
bak oğlum, hakkaten seviyorsanız eyvallah, lafım olmaz. ama sözlüklerin gazına gelip de, ömründe nutellayı görmemiş adamlar burada nutella da sevdiğim, nutella da bir danem, nutella da sevdalım diye türküler yakıyorsa, çok ayıp ediyor.
ben uyarayım da, zirvenin birinde boklu nutellayı yiyip "lan şimdi tadını beğenmedim desem sözlük ortamlarına bir daha sokmazlar, aforoz ederler" diyip kaşık kaşık götürmek zorunda kalmayın.
nick altı yazması, özellikle kütahya-uşak yöresi kadınlarının kullandığı bir yazma-eşarp türü. el emeğiyle dokunan ve kenarına oyalar oynanan bu yazma, saflığı temizliği ve anaçlığı temsil eder. al, sarı renkleri makbuldür. çene altı yazmasıyla sıkça karıştırıldığı görülmüştür.
edit: olayı da canlandıralım da kafalarda soru işareti kalmasın:
- gülümser teyze (nasıl isim lan o), memleketten dönerken bana nick altı yazması getireblrmsn? kib bye:)
yeter canım arkadaşım, yeter güzel kardeşim, yeter klişelere sığınarak artislik yapmayı şiar edinmiş genç dostum. yeter! bu nasıl bir artislik merakıdır? bu nasıl bir orospulaşmış deyimle aşk yaşamaktır?
bir gün bir yiğit çıkar, senin delikanlı dillerini kopartıp sokak kedilerine yedirir. o anki artislikle dikleşen omuzlarından tutup sarsalar seni. o lafı ettikten sonra etrafa harbi çocuk bakışı fırlatan gözlerinin kapağını kapatıp kilidi vurur. ve en nihayetinde, bu memlekette göte göt derler derken alır döner bıçağını zuladan ve götünden bir dilim janbon kesiverir. yahut çıkartır cebinden şırıngasını ve götünden 10 miligram kan alır.
yapma şu lüzumsuz artisliği, ziyan ettirme kendini.
sevgili olsun, arkadaş olsun, ana-bacı-anaanne olsun, hemen hepsinin yok yere girdiği bazı tripler.
ne olduğunu, ne dediğini, ne yanlış yaptığını anlayamazsın. 70 yaşında da olsa, küçük kız küsüşkenliğine döner, triplere dalar.
la bi derdini söyle, açık açık bir konuş ele. kafa kafaya verip dermanını bulalım! yok, olmaz..
sizi prenses gibi yetiştirip şımartan babalarınıza sormak lazım tabi.
karı: halk dilinde (halk dili diyince yabancılık hissedersin diye açıklıyorum, anan baban da bu kelimeyi kullanıyor) kadın manasında kullanılan kelime. kibarcık gençler de hatun diyor buna ama bana göre hatun, karıdan çok daha aşağılayıcı bi kullanım.
yedinci nesil taze yazar*
gecenin 2'sinde kendisi neden aklıma geldi bilemiyorum. ama hakkaten insanlık dışı bişeydir bu zat.
terbiyesiz mamut, az önce ailecek yemek yedin o muhitte. kızarmış etleri, buz gibi karpuzları midenle buluşturdun. şimdi 5 metre öteye gidip sıçmanın mantığı yok bence. git evinde sıç!
piknik ateşini de söndürmemişsin zaten. önce gübreyi attın ormana, sonra ateşe vermeye yeltendin. bu ne yaman çelişki?
iğrençsin sen. iğrenç bir aile babasısın! senin şu toparlak evladın yarın öbür gün sizin salona sıçsa, kulağına fiske vurmaya hakkın olmaz.
mangalı yellerken de yellenmişsin gibime geliyor. her türlü gözümden düştün.
tam araştıramadım ama tahminimce cansu dere'nin kol boyu kadar falandır.
devlet istatistik enstitüsü başkanına tüm servetimi yedirip (sümüğüyle beraber) araştırttırmak istiyorum. lan diz kapağını siktiğimin dünyasında, nerde güzel bir kız peydah olsa, sözlük karıları hemen oklarını fırlatmaya başlıyor: ay o muuu, çok çirkiiiiin, vıyyyy, at gibiii, oyyyy estetikliiiii, öyyy, çöp gibiiii. bacılarım, hele birer fotoğrafınızı çekin de yükleyin şu uludağ moderne de, görelim ne melem bir şeymişsiniz. tamam, suratınız görünmesin, bacak boyuyla kalınlığı yeterli. hele bi görelim bu iddialı entryler nasıl tiplerden çıkıyor.
cansu dere çirkinse, seni hakkaten çok merak ettim.
arsızlıkları açıklayarak lafa girersem daha açıklayıcı olacak sanırım. (bunlar hep toplum içinde olan şeyler. yalnız başına ne bok yerse yesin piç, beni ilgilendirmez tabi):
- toplu taşıma araçlarında öndeki adamın saçını çekmek,
- yok yere gerizekalı gibi bağırmaya başlamak ve bunu uzun bir süreye yaymak,
- misafirlerin üstüne çay dökmek,
- maddelemeye başladım ama, böyle yapınca zihnim birden kapanır gibi oldu,
- yardımcı ol sen de biraz,
- etini koparıyorlarmış gibi, işkenceden geçiriyorlarmış gibi zırlamak,
- arabaların önüne atlamak,
- maddeleme işini boş verelim şimdilik.
karıı, karııı ağzını aç da şu velede iki çift laf et. kafa lan bu! kaldırmıyor kuzum, kaldırmıyor bu kafa bu gürültüyü! akşama kadar zaten kırk çeşit adamın saçmalıklarıyla dolup taşıyor bu kulaklar. evime bari huzur içinde döneyim.
kendi çocukluğumla kıyaslıyorum da, ben toplum içinde böyle arsızlıklar yapacaktım da annem ağzımın üstüne çakmayacaktı sağlı sollu. olacak iş mi? hele ki pedere hiç değinmiyorum. o temelli sıçardı ağzıma. rum pedere hükümeti.
çocuğuna sus demek çağdışı bi davranış olarak mı addediliyor artık? yok, bu büyüyünce seni hiç sallamaz sayın modern anne. fıyar gider gece yarıları da, hesap sorarsan siktir bile çeker. sonra başını taşlara vurur melül melül ağlar dövünürsün.
tamam modern ana baba, çocuğunuzu çok seviyorsunuz. ama bu ona sonsuz bi kafa sikme hakkı tanımaz ki. la bi sus de şu çocuğa, bi dön bak n'apıyor! bizim bi komşu vardı -şükür ki çok uzağa taşındılar- 3 çocuk büyüttü; yemin ediyorum üçü de kafama tükürerek büyüdü. çakallar, misafirliğe gelmişiniz, edebinizle oturun. tüküre tüküre gezmenin, televizyona işemeye çalışmanın âlemi ne? abi, karı laf olsun diye bile bir kere uyarmadı itleri! çocukların en küçüğü büyüyünce şehir sirkinde lama olarak işe başladı. o denli...
lan bu it büyüyünce mesih mi olacak? dünyayı mı kurtaracak? küçük batman'le aynı otobüste şehirlerarası yolculuk mu yapıyorum ben? böyle bişey varsa söyleyin. yoksa susturun şu tazmanya canavarını da çocuk katili yapmayın adamı.
***
- ay amcası kusura bakma, pek yaramaz oldu bu.
+ sizin çocuk yetiştirme tarzınızı yedi cihan siksin
- aa! ama kabalaşıyorsunuz!
+ çocuk kucağıma işiyor şu an
- ama çocuk bu, yapar ki böyle. yani çocuk nihayetinde
+ işerken de sırıtıyor
- evet çok sevimli dimiii? ayyy, oğluşum benim.
+ kaptan, müsait bi yerde kapıyı aç, aynı hızla devam et. sanırım yaşamıma son vermek istiyorum.
şistem arızası varımış, işlem yapamıyorlarımış (yazmasının oyasına kurban olduğum, sistemi ne biliyon sen? şistem diyen 70 yaşındaki dillerini yidiğim, nasıl da bilişim uzmanı gibi konuşuyon sen öyle? şistem hemi? bu bi meşaz olmalı)
naçizâne yaşam felsefem şudur: insanoğlu, küsküler arasında yaşar. her daim onu hoblatmaya çalışan dahilî ve haricî unsurların arasında, götünü olabildiğince sıkarak, günü en az küsküyle bitirip eve gitmeyi amaçlayarak yaşar. insan neyle yaşar? küskülerle. bakkal siker adamı (pezevengin evladı her seferinde eski bozuk para itelemeye çalışıyor.), dolmuşcu siker, dov cons endeksi siker, iddaada güvendiğin elin iskoç takımının kalecisi siker, patron siker, alacaklı siker, verecekli siker, sevgilin siker ulan! hem de tek bakışıyla yapar bunu elin kızı. tek lafıyla, tek susuşuyla, tek gözünü devirmesiyle hayatını topyekün siker. neyse, bu kısım experimental'in alanı. ihlal etmeden kenardan devam edelim.
devlet daireleri de muazzam küskülerle doludur. belge eksik olur, ananın da gelmesi gerekiyordur, şef bi yere kadar gitmiştir (tavsiyesini siktiğimin şefi nerye gidiyosa mesai saatinde), imza yanlış yere atılmıştır... her şey olur. sen götünü duvara daya kardeş, aman diyem.
sistem arızası da böyle bir şey işte. alman gibi, zenci gibi, at gibi eşşek gibi. irice yani, kanırtırcasına, gözlerden yaşlar getirircesine.
saat 4 buçuğa kadar üç beş kara bıyıklı adamla bi o kadar da kalın baldırlı kadına belgeler imzalatıp, şehrin başka bi kahverengi dairesindeki kara bıyıklı kahverengi kazaklı adama teslim etmem gerekiyormuş. numara alıp beklemeye başlıyorum. 2 kişi var benden önce. yarimin al yanaklarına bakar gibi bi heyecanla numaraların olduğu dijital panoya bakıyorum. sonra, kalın baldırlı memurların birinin ağzından offff sesi eşliğinde çıkan rüzgar, sihirli cümleyi getiriveriyor kulaklarıma: sistem arızalı, işlem yapılamıyor.
anasının yanında kâh ağlayarak kâh bağırarak milletin sabrıyla oynamakla görevli 4 yaşındaki veletten tut, hayatında teknoloji namına kullandığı tek alet televizyon kumandası olan teyzeye kadar (ki, onu da sadece açıp kapatabilecek kadar biliyor) herkesin dilinde bu. öyle kutsal, öyle ürkütücü ki, kimse düşünmeye bile cesaret edemiyor, ne lan bu sistem arızası diye.
abdülhamit'ten kalma sararmış bilgisayarların başındaki memurlar bir anda cisim değiştiriyor: birazdan uzaya fırlatılacak diskavıri 4 füzesinin ateşleme düzeneği sisteminde arıza oluşmuş. oooh, fak yuu meeen! ateşleme bir süreliğine ertelenecek. beyaz saraya bunu nasıl anlatacaz... öyle bi dokunulmazlığı var meselenin.
yüksek bir yere çıkıp, az önce bulduğu bir dini halka ilan eden meczup gibi bağırmaya başlasam: nedir dayı bu sistem arızası? ne kadar beklemek zorundayız? bununla ilgilenen pezevek hangi kapı önünde sigara içiyor? ne marka içiyor? vay çakaal, malbuş hemi? neyi bekliyoruz? allah tarafından mı giderilecek arıza? biriniz iki kelime edin lan! efendi gibi, dişe dokunur somut bi mazeret belirtin! abaküs ayarında makinalar var önünüzde. nasıl bi sistem olabilir ki içinde? bu arada, sevgili 'devlet dairesinin kayda değer tek güzel çalışanı', sana sesleniyorum. şu arkandaki süveterli memur yarım saattir senin götüne bakıyor. demedi deme...
bizim bi teyzeoğlu, devlet dairelerindeki sistem arızalarının türk cinnetine etkisi konulu doktora tezi yazmak istediydi de, derin devlet tarafından engellendiydi. neymiş, 17 yaşında doktora tezi veremezmiş! önce öss'yi kazanması gerekiyormuş, götüyün bokuyla neyin teziymiş lan çakalmış! hep işte bu engellemeler şeyapıyor memleketi. gerçekler ortaya çıksın istenmiyor. sistemin sorgulanması istenmiyor.
lafı çok mu uzattım? ayda yılda bi yazıyoruz hacıabi. n'olacak yani az uzun yazsak? zaten biri şarabımızı döktü, soğanımızı çaldı, biri saksımızı çiğneyip gitti, biri hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu. gözüm yaşarıyor, yüreğim kanıyor, olmasaydı sonumuz böyle.
bize ayrılan sürenin sonuna mı geldik? son olarak şun.. hayır efendim, lafımı bitirmeme izin verir misiniz? lütfen, bakın diğer konuklar ağız ishali gibi konuştu program boyunca. son bi cümle, evet. teşekkürler. ama böyle olmuyor sayın kırca, haksızl.. evet, son cümlem: fak yor sistım lan ibneler, diye bağırıp koşarak uzaklaşmak istiyorum daireden. ama yarın gene gelicez, elimiz mahkum.
başlıkta bi sıkıntı varsa rejideki arkadaşlar uyarsın. ııı, hıhı, eeaaa? ha tamam, bi sıkıntı yokmuş. devam ediyoruz. efendim? dikiz aynası stresliymiş gibi mi anlaşılıyormuş? inci delibaş diye bi izleyici mail mi atmış? yok canım, daha neler.
şoförle hemen arkasındaki koltuğa oturmuş müşterinin kimi zaman meraklı kimi zaman endişeli kimi zaman zevkli(?), kimi zaman melankolik kimi zaman kavgaya kadar götürebilen, eski yunan şüpheciliğinden ve yer yer kuzey avrupa sinemasından örnekler taşıyan bakışma süreci.
şimdi şu konuya azami dikkat ve özen istiyorum: aşağıdaki diyalogda - şoför, + müşteri olup, şoför konuşmuyor sadece aynadan bakıyor. müşteriyse kendi içinde fırtınalar koparıyor.
- ...
+ ne baktı ki şimdi bu? parayı vermediğimi mi sanıyor acaba?
- ...
+ verdim ya oğlum! hatta hoşdere caddesi'inin köşede inicem dedim, sen de kafanı salladın ya. bu arada hoşdere caddesinde de ne bi hoşluk var ne de bi dere.
- ...
+ tipe bak çakalın yaa! al bunu töre cinayetinden mapusa koy. zerre yabancılık çekerse ne ola.. hasktir, duydu mu lan yoksa?
- ...
+ ulen götcü mötcü olmasın bu? ne kesip duruyon hemşerim diye atağa mı kalksam acaba? levyesi mevyesi vardır, pekmezimi akıtıverir şurya. macera aramaya gerek yok. camdan dışarı bakıyormuş gibi yapayım ben... bakıyo mu?
- ...
+ arkadaş kafayı yiycem. ne istiyon amaakoduumunevladı? ne var? direk kafasının arkasına tumsuğu indirsem mi ki? uyuyormuş gibi yapayım bari. bakıyo yine değil mi?
- ...
+ ne bakıyon dik dik, ananı mı sktik, ahahahaa. arkadan vermeyen yok oğlum. dur dur dur, bekle. ara sokaktan müşteri koşuyor.
- ...
+ arkada bi yer boşalsa da oraya geçsem. yemin ediyorum vukuat çıkaracam artık! direkman ümüğünü sıkıversem arkadan?
***
bu arada, bu uzunca entriyi okuma sabrını gösterenlere bir şarkı armağan ederek satırlarıma son vermek istiyorum: müzeyyen senar'dan benzemez kimse sana. öptm. kib. bye.
balkan harbi'ni konu alan bir savaş manzumesi. harbi diyorum bak: işe yarar tüm unsurları yenilmiş karışık çerez kuvvetlerinin tek dayanak noktası bir avuç beyaz leblebi ve tuzlu fıstık kabuğuy.. tıpaaaww (şarapnel parçası geçiyor sol yanından, aman dikkat).
neyse, günümüze dönecek olursak: bir buçuk kilo karışık çerez yeme süresi kadar bir zaman diliminde anca okunabilecek uzunlukta (çok uzun yani) bir yazı yazmak ister deli yüreğim. antep fıstığının kabukları arasına uzanıverip, paragraflar arasında kaybolmak; arada konudan sapıp daldan dala atlamak ve dahi olmadık göndermelerle aklınızı almak ister. ama çok fena uykum var.
olayı kısaca özetleyecek olursak: kuruyemişe çok büyük zaafı olan genç eve gelir ve mutfak tezgâhının üstünde, yaklaşık yarım saat önce çok acayip unsurlar (bademdir fındıktır, ceviz içidir) barındırıyor olduğu anlaşılan fakat şu anda sadece beyaz leblebi-sarı bıyık cahit-kaju mudur ne gâvur icadıdır o, üçlüsüne yataklık eden tabakla karşılaşır. flaşbek gir: peder büyük bir iştahla çerez tabağında ayrımcılık yapıyordur. flaşbek bit.
ve genç, kazık yemiş gibi hisseden her delikanlı gibi vurur sazın tellerine:
birkaç beyaz leblebi
birkaç kaju zıkkımı
elimizde bunlar var,
mutlu olmaya yetmez ki
...
bu kadar. şimdi anlatınca pek şeyolmuyor ama, yaşayan bilir.
bir de, çok zorlayınca başlığı 'işe yarar tüm unsurları yenilmiş kafası karışık çerkez' şeklinde de okuyabiliriz. alt metin bu. evet.
yedinci nesil yazarlar geliyor. hoşgelsinler. lâkin içimde öyle bi his var ki, bu gelecek yazarların yüzde 27'si (küsuratlı sayı ve inanılırlık şeysi evet) trollüğe gönül vermiş genç arkadaşlardır. cümleyi de dır'la bitirdim ki, inanırlığın dibine dibine vuralım.
baktın afedersin yarak kürek başlıklar mı açmış daha gelir gelmez? vur kafasına eksilerle. vur, gammazlık butonuyla:
...yürü üstüne - üstüne,
tükür yüzüne celladın,
fırsatçının, fesatçının, hayının...
dayan kitap ile
dayan iş ile.
tırnak ile, diş ile,
umut ile, sevda ile, düş ile
dayan rüsva etme beni... *
***
- trollün başını küçükken ezmek gerek yeğeen
+ niye ramiz?
- yoksaaa, sokar. zehirler buraları hep. çoğalır, her yanını salar sözlüğün. küçükken sevimli görünür belki, belki eğlendirir de seni. ama troooll kötüdür yeğen!
***
hayır, bu entriyi boğaza nazır bir villanın bodrum katındaki mutfaktan yazan, evin büyük hanımının zulmünden yılmış; burasına kadar gelmiş ve sonunda patlamış bir hizmetçi kız değilim. beşir de değilim.
anam, bacım, biricik sevdiğim bu yazım sizedir:
pasif direnişlerdeyim. isyana götüm yiyor olsa evi çoktan cehenneme çevirir, cam çerçeve bırakmazdım.
anam, kurban olduğum, senede 4 gün geliyorum zaten evine (ikişer bayramdan ikişer gün), bırak çıkardığım ceket sandalyenin üstünde kalsın. bırak telefonum kanepenin ortasında dursun. ne çıkar? onu alıp, bilinmezlerin dolabına kaldırmanın, şu biricik evladına aratmanın ne alemi var? yahut, sabahın 6 buçuğunda kaldırmanın anlamı nedir? bırak beni uyuyayım. yok, olmaz. bu evin düzeni var. eyvallah.
ey kadın milleti! sıkmayın adamı, daraltmayın. evinde bari rahat ettirin. akşama kadar 40 çeşit itnen çakalnan muhatap olan herif (bu laf babamdan bana geçti. ona da babasından miras kalmış), evinde bari bi rahatlığın tadına varsın. çorabı çıkarıp atıversin kanepenin dibine. ne bu celal? ne bu, celal? gülmek için yaratılmış gözlerde yaşlar niye?
vay arkadaş, perdenin ucu kıvrılmış! varsın kıvrılsın. ertuğrul özkök bile istifa etmiş (evet konuyla hiçbir alakası yok ama, öğrenince şoklara girdim) biraz esnek ol.
askerde çok rahat ettim sayenizde. kendi evinde hür yaşamamış bir birey olarak, asker ocağında özgürlüğü tattım.
bak yalan söyleme. billahi yalan söylüyorsun! aradığım şey, koyduğum yerde değil. o kılları da banyoya ben dökmedim. hatta, kimin kılı lan bunlar? ha tijen? kimin kılı bunlar? eve adam mı alıyorsun ben çıkınca? ben kıl dökmem tijen, bu mevsimde hele hiç dökmem. üstüme gelme. zaten eve aldığın herif klozet kapağına çöğdürmüş!
----gündem dışı konuşma---- ferdi özbeğen, zingarella dinleyen bi insan evladını okuyorsunuz şu an. yok, uyarayım dedim. hafiften de sağa sola salınıyorum. laralalllalala lala lala lala.. belisima.
----gündem dışı konuşma----
kaçıp giderim buralardan. yaparım bunu. platin saçlı karılara * veririm kendimi. barda pavyonda akşamlar, otellerde sabahlarım. ne ana tanırım, ne bacı ne yâr. şu gün bu eyleme götüm yemiyor olabilir, lakin bir sabah güneş benim için de doğar. ve özgürlük, benim için de sarı sayfalı kitaplardan çıkıp gelir.
pederin -allah uzun ömürler versin- (bu arada, kendisine peder dediğimi duysa "ulan nerde yanlış yaptık, ne biçim evlat yetiştirdik de piyasaya saldık" diye sabaha kadar düşünüp en sonunda suçu anneme yüklerdi) beylik cümlelerinden biri.
arkadaş ne askerlikmiş seninki, memleketin hangi cennet köşesinden laf açılsa "vay be ben orda askerlik yaptıydım" diye lafa girip, çorabının tekini çaldırdığı ama depocunun hemşehrisi olduğu için sabah 5 çift yeni çorabı olduğu hatırasını anlatıyor. şimdi, adam şizofreninin sınırlarında mı sekiyoor, safî yalancının teki mi, onu çözmeye çalışıyorum.
haa, bi insanın 24 ay boyunca tek bi yerde askerlik yapmış olması ihtimali de mantıksız geliyor bi yandan. 24 ay aynı yerde askerlik yapsan oraya kök salar memleketine dönmezsin. ben 5 ay yaptığım şehri doğum yerim sanmaya başladıydım.
geçen eve gelen bi arkadaşımın gümülcineli olduğunu öğrendiğinde ben orda askerlik yaptım diye lafa girdi de çocuk deliye bakar gibi baktı pedere. kimse benim babama deliye bakar gibi bakamaz! ittim iti balkondan aşşağı. evet, ailecek palavracıyız. kalıtsal olabilir.
bu kalıbı da kullandım ya şu kısa sözlük ömrümde. ölsem de gam yemem. ölsem de öldü diye gömmeyin zaten hemen. bi 18 gün filan bekleyin. belki uyuyorumdur.
yeni alınan boğazlı kazağın yaşattığı tek acının, ortamlarda cüneyt arkın gibi gezmek olduğunu sanıyordum (şurdan hemen bi mahalle kahvesine girip masaları dağıtmak, umarsızca kavga etmek, saçlarım sarsıla sarsıla dayak yemek ve sonra atmak istiyorum). meğer ne çok yanılmışım, meğer hep aldanmışım!
- yeni alınmış kazağın boğazı sıkı olur yeğeen, adamı nefessiz bırakır.
+ bilemedim dayı. bileydim böyle hemen giyip çıkar mıydım. evde yarımşar saat alıştırmaz mıydım kendimi ve de kazağı.
- erken davrandın yeğen!
günüm zehir oldu arkadaş. ilk başlarda anlamadım. metroda yanımdaki adam boğazıma çökmüş, zerrece acımadan sıkıyormuş gibi hissettim. değilmiş. sonra panik atak geçiriyorum sanıp 'günümüz modern yaşamının heyulası içinde yaşamanın doğal getirisi olarak...' filan diye triplere koştum. sonra bayılmışım.
çıkarıp atamıyorsun da hacıabi. kış günü askılı atletle dolanan, çok okumaktan kafayı çiğneyip öğütmüş zavallı deli muamelesi görmeyi göze alamıyors.. dur hele, nefesim kesildi. uzun cümle kuramıyorum.
öyle ben yeni kazak aldım, aleme göstereyim, tebrikleri alayım filan diye gazlara gelip hemen giyip dışarı çıkmamak lazımmış. yukarıda belirttiğim gibi, evde deneme sürüşleri yapacan:
15 dakka giy, 10 dakka gevşet. sonra 20 dakka giy, 5 dakka gevşet. böyle böyle alışmaya çalış. derin nefes alıyoruz, evet böyle. karın içeri, göğüs dışarı. hüüüüp, püüüüüh (ebru şallı nefesi)
çenemi de boğaz kısmına soktum şimdi. biraz faydası oluyor gibi. ama bugün akşam olmaz gibime geliyor. hırtlağımı sıkıyorlar, ümüğüme çöküyorlar.
anam, gün görmüş yokluk çekmiş anam. tasarruf ehli anam...
----bilgi paragrafı----
ankara'da karasal iklim hüküm sürer. yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçer. çok fena soğuğu olur ankara'nın. adamın taşşakları donar da, hafazanallah çıt diye çatlayıverir aniden.
----bilgi paragrafı----
anam, kim gazlıyor seni "valla biz kış boyu 40'da yakıyoruz kombiyi" diye kim giriyor aklına? kim sokuyor bu doğalgaz faturası korkusunu? kendini ısıtamayan petekten medet uman bi aile haline geldik. dışarıda kış, ayaz zemheri...
şu duvarlar dile gelse de anlatsa. anlatsa ki, nicedir soğuktan titriyorlar. aha dokun. dokun abi, yemin ediyorum buz gibi.
- yavrum ben evde yokken yine mi yükselttiniz dereceyi?
+ yok anne, valla ben yapmadım. kendi kendine olmuş.
- kendi kendine?
+ acımış besbelli, vicdanı sızlamış kombinin.
fıymak ne ki diye soracak olanlar için şöyle bi açıklama yapabilirim: behlül kaçardaki behlül gibi, ortalığı karıştırıp, bi süre sonra tanım entrisiyle beraber kayıplara karışmak. sanki başlığın yanındaki info bokundan kimin açtığı görülmüyormuş gibi. herkes malmış bi o akıllıymış gibi. su gibi, cıva gibi.
neyse.
ahmet türk ün oğlunun kısa dönem askerlik yapması böyle bi başlık açıldı misal. esuma diye bi yiğit açmış başlığı. lan nerden baksan, en istanbul beyefendisi tabiriyle söylüyorum, sike sürecek değeri olmayan bi konu. altına da tabii ilk entry olarak 'vatan evlatları şehit düşerkeen, analar ağlarkeeen' tarzı bişeyler. lan arkadaş, üniversite mezunu herkes kısa dönem askerlik hakkına sahiptir. bu kadar basit. neyin çığırtkanlığını yapıyorsun?
eleman gazı vermiş, bi süre sonra fıymış. şimdi sol tarafta akşama kadar döner durur söz konusu başlık. millet orda birbirini yer filan.
yapmayın ağalar beyler, yapmayın dayılar. yiyemeyeceğiniz boka kaşık sallamayın, dört tane eksi oy geldi diye eliniz ayağınız titremeye başlamasın. eksi oylar aldığı için ölen kimseye rastlamadım ben şu güne dek.
not: az sonra yapacağım aktivite dedirten. ihiihihihi...
- ılan arkadaş, ölüm yoktur diyen bilimadamının gazına geldik, 6 haftadır pederin cesediyle aynı oturma odasını paylaşıyoruz.
+ abi deme öyle. bu gün yarın can gelir, hareketlenir diye bekliyorum ben. umut dünyası.
- bilader, herifin kokusundan muhabbet kuşu mevta oldu -ki, onun cesedi de hala kafeste-!
+ abi biraz daha bekleyelim. yılbaşı akşamı belki dansöz mansöz görünce..
- görünce diyor ya, görünce diyor daha! göz mü kaldı adamcağızda oğlum!
+ uuuwwwf, gözler hakkaten feci olmuş. yeni fark ettim. güneş gözlüğü takalım bence.
şişşş, bi saniye bak. şimdi beni dinle. dur bak. burada o takım bu takım geyiği çevirmek gibi bir niyetim yok. sakin ol.
akşam yediğin hurmalar sabah dübürü cırmalar.
bu nasıl bir cesarettir aybalam? bu nasıl bir nostradamus hayranlığıdır ki, bi maçtan önce rakip takımı gol içinde bırakacağınızı, hezimete uğratacağınızı filan iddia edebilirsin? lan bu zıkkımın adı futbol! top adamın götüne çarpar, başına çarpar yön değiştirir, olmayacak şeyler olur. her şey olur. yahu bu öyle bi oyundur ki, hakem (haaakem diye uzatınca a sayısı kadar artı puan ekleniyomuş) 4 tane oyuncuya zırt diye yeşil kart bile gösterebilir. sarının kırmızının lafını bile etmiyorum. yeşil kartı göt cebinden çekse çıkarsa, zerre şaşırmam. her şey olabilir.
rakip takımın 11 oyuncusuna tüm servetini yedirsen (sümüğüyle beraber evet), maçtan önce onbiri birden gelse 'abi çok pis yenilicez, yenilmezsek yedi düvel gelsin köşe direğinin dibine yatırsın' dese de yeminler etse bile olmaz sinanım, olmaz enginim, olmaz ahmetim, olmaz! çakarım.
sen bu iddialı ve cesur yapını hayatının geneline yansıtsan, yemin ediyorum ki, 4 ayda aya çıkarsın.
söz uçar yazı kalır. ha, bazen de yazı utanır kendi kendini imha eder.
yapma gözün sevem, girme bu işlere. geleceği tahmin etmek sana bana haramdır.
göt nasipten çıkmışsa, te afrikalardan adam gelir dayanır.