80lerde doğup 90larda çocuk olanların bazılarının çok iyi bildiği bir televizon modelidir. altı oyunlu dahili bir atarisi vardır ve atari kumandası kablosuzdur ki bu o dönem için epey heyecan vericiydi. bi akrabamızda vardı , sağ olsunlar her gidişimizde doya doya oynardım. özellikle de uçan halıyla ilerlenen yanılmıyorsam alaaddin isimli oyunu muhteşemdi.
bir bakış açısına göre "pis ayaklarınla halılarıma basma" mesajıdır. bazı ev sahipleri misafiri görünce anormal bir şekilde panik yaparak bu niyetlerini ifşa ederler.
ekonomiden anlamayan yurdum insanının tipik yanılgılarından biridir. ak parti de bu yanılgıyı değerlendirmekte oldukça mahirdir. şimdi mevzuyu inceleyelim: faizlerin düşmesiyle paradan para kazanma imkanının ortadan kalkacağı, yatırımın ve istihdamın artacağı düşünülür oysa pratikte böyle olmaz. birikmiş parası düşük faiz politikası nedeniyle enflayona ezdirilen kişilerin çok küçük bir kısmı ticari yatırıma yönelir, büyük çoğunluğu ise ya kaderine razı olup mevduatta kalır veya altın, döviz, gayrimenkul gibi farklı araçlara yönelir. öte yandan düşük faiz politikasıyla insanların birikimleri reel enflasyona ezdirilerek tasarruf cezalandırılır, tüketim özendirilir. mevduat sahiplerinden düşük maliyetle toplanan para yine düşük faizle isteyenlere kredi olarak kullandırılır, insanlar borçlandırılır, her yer ithal arabayla dolar ve bu da cari açığı arttırır. konut piyasasında ise düşük faizli mortgage ile insanlar kira öder gibi ev sahibi olur. bu, iyi bir şey gibi görünse de aslında değildir çünkü şu anda özellikle büyük şehirlerde olduğu gibi konut fiyatlarında balon oluşur, müteahhitler normalde 100 bin liraya satamayacakları evi mortgage sayesinde 120-130 bin liraya satma imkanı bulur. faiz lobisi diyip duranların beton lobisi hakkındaki görüşleri merak edilmektedir.
edit: gelişmiş ülkelerdeki düşük faiz oranları örnek olarak verilebilir ama bu ülkelerde reel enflasyonun da sıfıra yakın olduğu unutulmamalıdır.
ilave: bu yazdığımdan "yüksek faiz iyidir" gibi bir anlam çıkmaz. kastettiğim, faizlerin yüksek olması gibi düşük olmasının da gündeme getirilmeyen sakıncalarının olduğudur. kamu harcamalarının finansmanı için devletin düşük faizle borçlanması elbette iyidir çünkü bunun faturası tüm vatandaşlara çıkar ama unutulmamalıdır ki sadece devlet değil; bankalar da dış borç alırlar, dışarıdan düşük faizle aldıkları parayı çeşitli krediler (konut, taşıt, ihtiyaç) şeklinde vatandaşa kullandırırlar. bu nedenle bir yandan günde 5 lira taksitle kredi veren bankalar türerken, yerli tasarrufçunun parasının bir değeri kalmaz. bugün vadeli mevduat hesabına yatırdığınız 10bin lira bir yıl sonra 10600 lira oluyorsa türkiye koşullarında para biriktirmenizin bir anlamı yok demektir çünkü reel enflasyon nedeniyle bu yıl 10bin liraya alabileceğiniz mal/hizmetler bir yıl sonra 10600 liradan daha pahalıya gelecektir. bu, tasarrufu cezalandırıp tüketimi kutsamaktır.
özellikle istanbul ve ankara gibi büyük şehirlerde her sene aynı yerlere asfalt dökülmesi şeklinde gerçekleşen, insanın psikolojisini ve arabanın baskı balatasını bozan tiksindirici eylemler silsilesidir. işin erbabı arkadaşlar aydınlatırlarsa sevinirim; yahu asfalt, toner gibi bir sarf malzemesi midir ki temcit pilavı gibi her sene tekrar tekrar dökülüyor? bu zıkkım bir kere yense de mesele kapansa olmaz mı?
etrafında "uefa kupasını alacağız, en büyük biziz, bir başka büyüklük bizimkisi" diyip duran fenerbahçe taraftarları bulunan bir şahsın ortalık sessizleşince soracağı sorudur.
türkiye de devletin spor toto teşkilat başkanlığı aracılığı ile oynattığı iddaa oyununun bir alternatifinin bulunmasına müsaade edilmemesi ve böylelikle iddaa nın müşterek bahis sektöründe tekel (monopol) olması durumudur. zerre kadar mürekkep yalamış birinin açıkça görebileceği gibi bu durum piyasa ekonomosine , girişim ve seçim özgürlüğüne , rekabete vurulmuş bir darbedir. bugün türk bahisçileri dünya çapındaki victor chandler , stan james , paddy power , ladbrokes , pinnacle sports gibi sitelerde bahis oynayamıyorsa bu bir mağduriyettir. müşterek bahis komple yasaklansa idi bu, çok daha tutarlı ve saygıdeğer bir tutum olurdu.
ses bayrağımız olan güzel türkçemize zarar veren , muhtemelen son okuduğu kitap cin ali olan , televizyonda ne kadar seviyesiz program varsa izleyen, oksijen israfına neden olan şahıstır. bunların bazıları sözlük yazarı olabilir hatta içinde bulunduğumuz vasatlar çağında kamuda veya özel sektörde yönetici dahi olabilirler.
hindistan, güney afrika cumhuriyeti ve almanya müfredatlarında bulunup bulunmadığını merak ettiğim derslerdir. şayet bulunmuyorsa mutlaka eklenmelidir.
yurdum kızlarının bir kısmının serseri kopuk takımıyla geçen yıllarının ardından kapağı efendi, dürüst, başarılı bir erkeğe atamamaktan mütevellit gerginliklerinin tezahürüdür.