mal sahibi mülk sahibi
hani bunun ilk sahibi
malda yalan mülk de yalan
var birazda sen oyalan.
(bkz: yunus emre)
ben sana gülüm derim gülün ömrü uzamaya başlar.
(bkz: yılmaz erdoğan)
aşk derdiyle hoşem el çek ilacimdan tabib
kılma derdime derman kim helakum zehri dermanundadur.
(bkz: fuzuli)
sen gelmeyince hatıra bilsen neler gelir.
(bkz: nabi)
medeniyet dediğin soymaksa bedeni
desene hayvanlar bizden daha medeni.
(bkz: mehmet akif ersoy)
karışmış birbirine gecem ve düşüncem
(bkz: laedri)
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
(bkz: ahmet hamdi tanpınar)
sevmeyen, acıyı bilmeyen, saf sevgiye vurulamayan, yalnızlığa dokunamayan, aşktan sorulamayan, "hep onu sevenleri sevmeyerek" ömrünü geçiren, genel itibariyle hep popülariteye, karizmaya, paraya, yakışıklılığa ehemmiyet vererek, onu gerçekten sevenin yüreğinde onulmaz yaralar açan sevgilidir. yüreğinizde açan gülleri bir bir solduran sevgilidir. yelkenlerinizi lodosa kapattıran, sizi akdenize küstüren, adı her anıldığında sizi duygularınızla vurup, kırıp, dövüştüren sevgilidir. kapınızın ziline basıp kaçan yaramaz çocuk gibidir. hulasa "sevisiz" bir sevgilidir, hatta sevgili nitelemesi başındaki sıfatla birlikte bile söylense kendisine yakışmaz bunu haketmemektedir çünkü şerefsizin tekidir...
Filistin'de işgale karşı iki ayrı intifadanın öncülüğünü yapan, vücudunun felçli olmasına rağmen Allah yolunda mücadeleden, direnişten geri kalmayan büyük insan.
Şeyh Ahmed Yasin'in hayatını dört kelimeyle özetlemek mümkündür: ibadet, hicret, cihad ve şehadet. Bu dört kelime aynı zamanda nebevi çizgiyi, peygamberlerin bize gösterdiği kutsal yolu özetlemektedir. O, insanın bu dünyaya Allah'a kulluk görevini yerine getirmek üzere gönderildiğine bütün kalbiyle inanmış ve işte bu inancın kazandırdığı teslimiyet duygusuyla Allah'a teslim olmuş, ona kulluk görevini özenle yerine getirmek için çalışan biriydi. Allah'a olan bu teslimiyeti onu, dünyevi hesaplarla zalimlere teslim olmaktan alıkoydu. Dolayısıyla kulluk teslimiyetiyle, bu vasfın kendisine kazandırdığı kula kul olmama onurunu bir araya getirmeyi başardı. Böylece hak bildiği yoldan asla sapmadı, zalimler karşısında zerre kadar taviz vermedi. Tertemiz vatanı işgalci Siyonistler tarafından işgal edilince 11 yaşında ailesiyle birlikte hicret etmek suretiyle birçok peygamberin hayatına girmiş olan hicret olayını yaşadı. içinde bulunduğu şartların kendisine diğer kulluk görevlerine ek olarak cihad yükümlülüğünü de yüklediğini bildi ve bedensel özürlü olmasını bu konuda mazeret olarak gösterme yoluna gitmeksizin, bir kaçamak yolu aramaksızın cihad ve direniş hususunda başkalarına örnek olmak için hep gayret sarf etti. Sonunda Allah'a kulluk bilinci içinde cihad ve direnişe adadığı 67 yıllık ömrünü, bir seher vaktinde, cemaatle kıldığı sabah namazının ardından kucakladığı şehadetle tamamladı.
filistin in işgali üzerine şu şekilde bir dua ile allah tan yardım istemiştir ve büyük ölçüde müslümanları şikayette bulunmuştur:
"ALLAH ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikayet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!..
Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!..
Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim!..
Tek isteğim benim gibi, Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!..
Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler!..
Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felaketler karşısında?..
Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok,ALLAH için ve ümmetin namusu için kızacak?..
Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!..
Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? ..
Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!..
Omuzlarımıza el verecek ve göz yaşlarımızı silecek bir bakış!..
Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri,ALLAH için kızmaz mı!? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;
Ey RABBimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et! diye çağıramaz mı!?..
Buna da mı gücünüz yetmiyor!?..
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
Bizler direndik! ileri atıldık ve kaçmadık!..
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek!..
Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!..
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin!..
Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!..
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!..
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! ..
Temennimiz, ALLAHın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!..
Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! ALLAH aşkına, bari aleyhimize olmayın!..
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!..
ALLAH ım! Sana şikayette bulunuyorum Sana şikayette bulunuyorum..
Sana şikayette bulunuyorum..
Gücümün azlığını, imkanımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikayet ediyorum..
Sen mustazafların RABBisin Sen bizim RABBimizsin Bizi kime bırakıyorsun?..
Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?..
ALLAHım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikayette bulunuyorum.
Sana şikayette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı ve Birliğimiz bozuldu Yollarımız ayrıldı Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikayet ediyoruz."
birinci dünya savaşında kafkas cephesinde aldığı yenilgiler sonucu enver paşa nın paşalığıyla alakalı şüphe edildiğinin kanıtıdır. söyleyenlerin, yalın ayak, başı kabak bir biçimde ve sadece soğukla (ruslarla değil) savaşıldığını unutmaları acı vericidir.
inançlardan alaylı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir. Görünüşte saçma sanılan bu sözlerin, yorumlandığında tasavvufla ilgili türlü kavramlara değindiği anlaşılır. Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi şairlerinde rastlanır. Medrese hocalarına göre bu şathiyeler küfür sayılır.
Osmanlı zamanında görülen "alimin oğlu alimdir." uygulamasıdır. Bu günümüzde de "siyasetçinin oğlu siyasetçidir, sanatçının kızı sanatçıdır, topçunun oğlu topçu, popçunun oğlu popçudur" diye süregitmektedir. toplumda sınıflaşmaya neden olmaktadır ve aşırı yanlış bir uygulamadır.
adını duyunca kalbinizin aşk için atması durumudur. divan edebiyatı sadece bir edebiyat değil bir yaşam biçimidir. o gizemli dizelerin içinde kendini kaybetmek, sehl-i mümteni örneklerine bakıp bakıp hayretler içinde kalmak, aşk hikayelerinde kendini aramak, fuzuli ile kendini bulmaktır. değeri bilinmeyen bir edebiyat alanımızdır, şiirlerde sözler farsça olduğu için hep dalga geçilir, gel gör ki bugün sagopa kajmer aynı sözleri şarkılarında dillendirdiğinde tüm gençlik mest olur. sahip çıkılması gereken en büyük edebiyat hazinemiz divan edebiyatımıza sahip çıkalım, aşkı ve ezayı anlamaları için gelecek kuşaklara da divan edebiyatının sevdirilmesi gerekir...
benim için ilk ve tek olan sevgiliye aşık olduğum lisedir. en güzel hatıralarımın baş köşesindeki mekandır. kendi kendime hep liseyi keşke bir kere daha okusam dememe neden olur hatırladıkça lise anılarımı.
her şeyden önce güzel bir duygudur. kötü zannedilen insanlara karşı olan önyargının yıkılmasındaki en büyük etkendir. karların içinde bata çıka yürümektir, soğuktan donmaktır, biter bu günler diye diye 4 yılın sonuna gelmektir ve dönüp geriye baktığınızda kocaman bir özlemdir yaşananlara dair.
Mevlana : aşk, öyle engin bir denizdir ki, ne başlangıcı ne de sonu vardır.
Mevlana : aşk, davaya benzer, acı çekmek de şahide; şahidin yoksa davayı kazanamazsın.
Mevlana : Bir aşkı başka aşk söndürebilir. aşkta ne yükseklik, ne alçaklık, ne de akıllılık ve akılsızlık vardır. Hafızlık, şeyhlik, müritlik yoktur. Sadece kepazelik, aşağılık ve rintlik vardır. insanın toprağını aşk şebnemi ile yoğurdukları için alemde yüzlerce fitne ve kargaşalık peyda olur. aşkın yüzlerce neşteri, ruhun damarlarına sokuldu ve oradan gönül adı verilen bir damla aldı aşk öyle engin bir denizdir ki, ne kenarı vardır, ne de ucu bucağı.
Mevlana : Gerçek aşkta ne vefa vardır ne cefa.
Mevlana : Kimi aşık görürsen, onu maşuk bil. Zira o aşka nisbetle hem aşıktır, hem de maşuktur.
yüreğinizde oluşan müthiş duyguların vezin, ölçü, kafiyeyle birleştiği ve kağıda aktarıldığı ama okuyunca kendi kendinize sende mi şair oldun lan gevşek dedirttiren durumdur.
Örnek:
insanın, mevlanaya ait olan bu şiirin ete kemiğe büründüğünü hissetmesidir. o duyguların ve muhteşem dizelerin ayaklanıp tüylerimizi diken diken etmek için yola çıkmasıdır.
"Sevgide güneş ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,
Hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol,
Öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol,
Ya olduğun gibi görün, , ya da göründüğün gibi ol" dizelerini beyne kazımaktır ve onun şems-i tebrizi ye olan aşkının içindeki maneviyatı anlamaktır.
Mevlana, günümüz dünyasının kötüleşmeye yüz tuttuğu, çevrenin ve insanların bozulduğu bu yolculukta; insanlık şuuruna yükselirken sahip olması ve dikkat etmesi gerekenleri
"Aşk, tanrı, gönül, akıl, ilim, ahlak, ibadet, irade, tevekkül, dünya ve ölüm" olarak özetlemiştir. işte mevlana'yı anlamak bu kavramları anlamak ve sonunda toprak olacağını bilmektir. ve son olarak vasiyetini yerine getirmektir ki o vasiyette şudur: "Size , gizlide ve açıkta Allah'tan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az konuşmayı, isyan ve günahları terk etmeyi, dininize bağlanmayı, sürekli olarak şehveti terk etmeyi, bütün yaratıklardan gelen cefaya tahammüllü olmayı, aptal ve cahillerle oturmamayı, güzel davranışlı ve olgun kişilerle birlikte bulunmayı vasiyet ediyorum. insanların en hayırlısı, insanlara yararı olanı, sözün en hayırlısı ise az ve anlaşır olanıdır."