Bugün Boğaziçi Üniversitesi Halkla ilişkiler Ofisinden vefat ettiğine dair bir mail aldım. Halen halkla ilişkilerdeki memurların isim karışıklığı falan yaptığını umduğumdan tanıdıklara sormaya veya mailime bakmaya çekiniyorum. Bu dönem yemekhanede karşılaşmıştım. masasına davet etti, bu kadar değerli bir akademisyenin bir kaç ay sonra vefat edeceğini bilip de o gün bir saat boyunca havadan sudan konuşmuş olmam çok koydu bana. "Cloud Computing.." demişti "..bu günlerde en moda alan bu.."
evin ücra bir köşesinde liseden kalma "karışık kaset" bulmanın verdiği heyecanla evde kaset çalar bulamamanın getirdiği hüznün birleştiği andır. ama büyümüş olmanız cepteki parayı küçük zevklere harcama lüksünüzü elinizden almadıysa gidip uyduruk da olsa bir kaset çalar alırsınız sırf o kaseti dinlemek için. o değil de lisede başlamışım aerosmith dinlemeye tey tey.. (bkz: livin in the edge)*
kaset mi kaldı be..
vay anasını sayın yazarlar.. bu tespitim beni selebiriti yapacak.. yok yok yarın uğur dündar'a falan davet edilirim akşam kesin.. neyse lafı çok uzatmıyorum. hurriyet.com un giriş sayfasının en alt kısmındaki barda normal görünümde bir şey yokken ctrl-a yaptığınızda aydın dogan diye bir link çıkıyor. bunu ilk farkettiğimde "aha ergenekonu çözdüm mına koyum" diye bir tepki verdim, ama uyanıp ayaklarımın hala yere değdiğini görünce "en azından kurtlar vadisi'ne senarist falan yaparlar lan beni" diye ümitler besledim. ama linke tıkladığımda bir b.k olmadığını gördüm. aydın doğanla ilgili çıkmış haberleri arıyor link. tabi bu da ilginç bir olaydır bir nevi.. aydın doğanın açılış sayfasıdır kesin bu link ha.. *
link yok mu link:
"param yok ama zevk sahibiyim" diyen insandır. bu adamın günün birinde parası olup buick içinde radiohead dinleme imkanı vardır. ama maalesef ki ferrari içinde ismail yk dinleyen adamın günün birinde vahiy gelip zevk sahibi olma imkanı yoktur.
floransa tren garında vakit geçirmek için boş boş otururken önümden hızla geçmiş yağız delikanlı. "ulan.. ulan.. schumacher geçti kalk lan koş koş.." dememe kalmadan izini kaybettirdi. yürürken de pistlerdeki kadar hızlı * .
görmemezlikten gelip bir selamı esirgedin ama ben sana gücenmiyorum *; f1 e geri dönüyormuşsun hayırlı olsun yiğidim.. *
çeşitli şehirlerinde toplam 40 küsür kere toplu taşıma araçlarını (otobüs, metro, vapur..) kullanıp toplam 7 euro ödediğim ülke. ilk gün türkiye gibi zannedip iki tane metro bileti alma gafletine düştüm (2 euro) bir de venedikte vapura 5 euro verdim gerisi beleş.. yani 35 kere den fazla otobüse metroya ve vapura bedava bindim kimse de "hop birader nereye gidiyon, babanın en akıllı oğlu sen misin?" demedi. o değil de insan vapura bir turnike koyar aq.
sadece marketlerin değil her bir yerin akşam 6 da kapattığı şehir. ulan canımız bi bira çekti bırak marketi bar bulamadık 9 da.. italyadaki son durağınız olursa lanet okursunuz bu şehre. romanın floransa'nın mimarisinden sonra milanonun gri binaları, yazın ortasında yağmurlu havası hiç iç açıcı değildir. sokakta gezerken bilin ki yanında cins bir köpek olmayan insan turisttir bu sehirde. o değil de aslanla sokakta gezilir mi ya..? elektrikli otobüs (tramvay otobüs) mevzubahsini ise hala anlamış değilim ne lüzumu var yani mazot yakan araca bir de elektrik bağlamanın?
99 euro ya roma'ya götürüp getirmiş hava yolu şirketi. adrenaline meraklıysanız ve 10 euro nun hesabını yapıyorsanız sizin için alitalia'dan iyisi olamaz. hem öyle 10 bin feette bulutları seyrederek gitmezsiniz, en iyi uçağının azami yüksekliği bin feet olduğundan aşağıdaki insanları izleyerek geçersiniz yunanistan'ın üstünden. ha bir de acil çıkış kapısına yakın oturmayın genelde kapı tam kapanmadığı için çok eser.. aktarmalı uçuşlarda bavulların kaybolma bahsine hiç girmiyorum. velasıl adrenaline meraklıysanız ve 10 euro nun hesabını yapıyorsanız sizin için alitalia'dan başka seçenek yoktur dünya üzerinde.
katılmayacağım eylem. arkadaş tamam, kapatalım herkesin telefonunu iyi güzel de niye benim doğum günümde kapatıyoruz onu anlamıyorum? 29'unda kapatalım 31'inde kapatalım.. komplo bu bana karşı.. komplo bunlar komplo.. kim yayıyor lan bu mailleri adres verin adres!
84. bölümünde (sezon finalinde) özdemir asaf'a özdemir afak denmiş dizidir. bir de bu lafı o masmavi bomba gözlere sahip hatun etmiştir, kendisini hem güzel hem zeki belleyen biz türk erkeği kısmını g.t etmiştir. hadi senaristin gözünden kaçtı, yönetmenin cahil, setteki hiç kimsenin özdemir asaf'tan haberi yok, senin de mi en ufak bir şiir okumuşluğun yok be güzel kızım yazık ettin o maviş gözlere.
ailede herkes galatasaraylıdır bizim.. daha doğduğum gün hastaneden getirilip yatırıldığım oda, yatağım, herşeyim sarı kırmızıymış*.. ilk nerde gördüm siyahla beyazı yanyana hatırlamıyorum veya galatasaraylılarla dolu bir ailede beşiktaş'ı kim soktu aklıma hatırlamıyorum kimse de bilmiyor babam hala beşiktaşlı olduğumu söylediğim günün şokunu yaşıyor.. hala şuçluyu -beni beşiktaşlı yapanı- arıyor kendince. ama nafile boşa arıyor. bunla doğmuşum sanki.. doğaüstü güçler var olayda diyorum ben.
(bkz: the truth is out there)
geçen beşiktaş-galatasaray maçına ilk yarı 2 ikinci yarı 1 oynadım **. bir de arkadaşların gazına gelip 50 mislini işaretledim *. neyse maça gittik galatasaraylı arkadaşlarla izliyoruz kafeden, ilk yarı hep beraber galatasarayı ikinci yarı beşiktaşı destekleyelim diye anlaştık. cimbombom diye bağırıyorum gülüşüyoruz falan sonra sabrinin boş kaleye vuramadığı pozisyon geldi.. o an beşiktaşla olan bütün anılarım gözümün önünden film şeridi gibi geçti ş.refsizim, beşiktaş sahilden inönüye sloganlarla yürüyüşlerimiz, inönüde sesimin kısılmaları daha düzelmeden ertesi hafta yine kısılmaları.. sabrinin topa yetişemeyeceği kesinleşince bir kaç saniyedir kalbimi sıkan el birden uçtu gitti sanki, orgazm oldum.. sonra dikkat ettim konu beşiktaş olunca 50 tl'ymiş kuponmuş aklıma gelmedi o an. s.kerim lan böyle işi dedim başladım bağırmaya:
seninle ağladık senle güldük biz
sevdamız uğruna canlar verdik biz
siyahın zindan olsun beyaz aydınlık
herkese nasip olmaz beşiktaşlılık
ilk golde giden 50 tl'me * ne kadar sevinip uçtuğumu tahmin edin artık..
türkiyenin en iyi takımı olamasakta başka hiç bir şeyin beni her hafta bu kadar heyecanlandırıp, yaşadığımı bu kadar hissettirdiğini hatırlamıyorum..
oyunculuk orta şeker (kad merad abimiz hariç *), senaryo orta şeker, müzik orta şeker güzel depresyon ortalama bir fransız filmi. fransız olup da orta şeker film çekebilmek meziyet ister. *
dizide su adlı karakter ingiliz dili edebiyatı okumaktadır. son bölümlerinde 4. ,hadi bilemedin, 3. sınıftadır ve atakan adlı aşçı kişilik bunu makro ekonomi çalıştırmaktadır. tc sınırları içinde ingiliz dili edebiyatı bölümüne 4. sınıfta makro ekonomi veren bir okul mu var acep? hani bizim buralarda öyle değil, eski köye yeni adet getirmeyin diye dedim..
ingiliz sinema yönetmeni. başlıca filmleri olan naked, vera drake ve secrets and lies tavsiye olunur. çalışacağı oyuncuları seçme yönünde en başarılı yönetmenlerden biridir kanımca.
14 yaşımdan beri o öğrenci yurdu benim bu öğrenci yurdu senin gezen biri olarak mütemadiyen hissettiğim, yıllar sonra bir nebze de olsa alıştığım durum.
bazen parmak ucumdan başlar soğukluk bütün vücuduma yayılır, bazen yazın ortasında sırtıma vuran en serininden bir yel. ama hep orda...
nedendir diye çok düşündüm, anneme sordum gözleri doldu.. "içlik giymiyosun ondandır" dedi.
57 metreden suya atlandığında beton etkisi yarattığından bi b.k farkettirmeyecek durumdur. 57 metre oldu mu nereye atladığının bir önemi yok kısacası..
öğrenci evinde 5 arkadaş bira göbekleriyle maç izlerken, kendimle yaşıt her futbolcu için "ulan adam bizimle yaşıt bu yaşta beşiktaşta oynuyo vay aq" deme ihtiyacını artık duymadığım andır.