sabahın körü olması nedeniyle ezanın içeriğinde de belirtilen insanların sıcak yataklarından fedakarlık ederek kıldıkları namazdır.
benim olaydan haberim ancak şu yaşımda olmuştur.
misafirliğe bize istanbuldan gelen dayımlar ile sohbet muhabbet derken geç saatte yatmış yeni yeni uykuya dalıyorduk ki dayımın beni face de dürter gibi dürtmesi ile irkildim.
"oğlum seccade nerde" diye soruyordu bana, bende uyku sersemi ne seccadesi ya benim yatağı yaptık sana dayı orda yat dedim.
dememlede enseye tokadı yedim. "oğlum namaz kılacağım seccade" dedi. "yav bu saatte ne namazı" diyecekken tuttum dilimi başka bir şaplak yemeyeyim diye.
yahu dedim dayı sabahtan beri oturuyor yiyor içiyoruz, öğlen kaçtı, ikindi kaçtı, yatsı kaçtı, adını hatırlayamadığım bi vakit daha var o da kaçtı daha neyin sabah namazı bu.
bilmiş bir tavırla bana dönüp dediki "oğlum bu sabah namazı bunun sevabı büyüktür. ezanda bile geçiyor namaz uykudan hayırlıdır diye biz artık yaşımızı aldık yarın bir gün soracaklar bunları sorguda".(herşeye cevap buldun buna bulamadın e be dayı)
gittim annemi uyandırdım (ki kendisi de kalkar namaza). yav dedim "dayım namaz kılacakmış seccade istiyor varsa ver en güzelinden laf etmesin bana".
ANAm tek kaşısı kaldırdı, "a aaa ne namazı bu saatte be daha 2 saat var ezana şaşırdınız iyice" diyerek azarladı.
Daha fazla bu çelişki ile uğraşamayacaktım sabah sabah, Kendim açtım dolabı aldım seccadeyi, "dayımın kırk yılda bir kılası gelmiş, bırak adam özgürce yaşasın inancını" diyerek odadan çıktım.( bu arada babamda bugün cumartesi uyandırmayın beni işe gitmiycem ya diye sayıklıyordu).
Neyse efendim aldım seccadeyi verdim dayıma allah kabul etsin, nur falan insin başınıza dedim yattım aşağı. dayımda kafasından salladığı ama tutturamadığı kıbleye doğru bir sabahımsı namaz kıldı.
Allah kabul etsin ne diyelim. *
Denizcilik dilinde mataban yunaistanın güneyi ile itayla nın güneyi arasındaki denizin adıdır.
Özelliği, kuzeyde adriyatik denizi uzandığı için burdan geçecek küçük gemilerin kıyı hattını takip etme olanağı yoktur.
Bu yüzden matabandaki olası bir fırtınadan kaçacak yer de yoktur.
BAriz bir tespittir. Bir devlet hastanesinde 2 çeşit erkek doktor vardır, güler yüzlü yada vurdumduymaz. Bir ağrınız sızınız var ise sevecen doktoru bulmanız şarttır, eğer ki gerekli bir heyet raporu alınacaksa ve departman sıralarında sürünüyorsanız, vurdumduymaz doktor sizin için idealdir.
Ama bir de Kadın doktorlar vardır ki değil hastanede pazarda patates alırken bile doktor olduğunu hissettirir. Genizden ve ince bir sesle ve sadece emir cümleleriyle iletişim kurar. Sürekli bir suçlama yapma hevesi vardır, bundaki asıl amaç sizin hiçbirşey bilmediğinizi ne de küçük gereksiz insanlar olduğunuzu hissettirmektir.
Gemiadamları online sınav sistemi,
2010 dan beri Gasm'ın yaptığı bir sınav olup online platformda gerçekleşmektedir. adaylar sorulara bilgisayar ekranı üzerinden cevap verirler.
Baya güzel işleyen pratik ve teknolojik bir sistemdir.
tebrik ve teşekkür ederiz.
işlevsiz olacak yasa tasarısıdır, piyasada 1 tane bulunmazken insanlar 4 taneyi nerden temin etsin.
Bilgi; türkiye istatistik kurumu 2009 nüfus sayımı sonuçlarına göre, nüfusun yüzde 50,3'ü (36 milyon 462 bin 470 kişi) erkekler, yüzde 49,7'si (36 milyon 98 bin 842 kişi) ise kadınlardan. görüldüğü gibi erkek sayısı zaten fazla.
Zinayı engellemekse derdimiz, zinayı iş haline getirmiş olan insanlara günü birlik nikahın önünü açmak gerekir. *
Hiçbir dayanağı olmadan ateistler* hakkında, tü kaka b.k gerzek... gibi yüzeysel ifadeler de bulunmak için entry giren yazarların düştüğü durumdur.
O kadar içiboş entrylerdirki doldurmak için içerisine nefret kusarlar bu insanlar ama bu dışkı da bir anlam vermez yazıya.
aşağıdaki topicler sözlükte bulunan benzerlerinin sadece küçük bir kısmıdır.
(Böyle entryleri görünce hep çaresiz şakirt çıpınışları bakınızı vermek istiyor ama içi boş bakınız olacağı içi veremiyordum, artık rahatlıkla verebileceğimiz referans bir topik oldu)
Carl saganın ünlü bir yazısıdır, günümüz dinlerine paralel bir hikaye yaratarak eleştiri getimektedir.
"varsayın çok ciddi bir iddiada bulunuyorum. hayatınızın fırsatlarından birini sunuyorum. size hakkında binlerce hikaye yazılmış ama asla kimsenin göremediği ejderhalardan bir tanesini gösterebileceğimi söylüyorum.
"haydi göster!" diyorsunuz, ben de sizi garajıma kadar götürüyorum. i̇çeride bir merdiven, boş boya tenekeleri ve eski bir üç tekerli bisiklet var ama ejder yok. "hani bu ejder nerede?" diye soruyorsunuz.
"işte tam orada" diyerek , ileride bir yeri işaret ediyorum. "söylemeyi unutmuş olmalıyım , o görünmez bir ejder"
ejderin ayak izlerini görebilmek için yere un serpmeyi öneriyorsunuz.
"iyi fikir" diyorum , "ama bu ejder havada uçuyor"
o halde görünmez alevini saptamak için kızılötesi alıcı kullanmaya kalkıyorsunuz.
"iyi fikir ama bu görünmez alevin ısısı da yok."
peki öyleyse, siz de sprey boya sıkarak ejderi görünür yaparsınız.
"iyi olurdu ama bu ejderin cismi de yok ki! boya tutmaz."
bana önerebileceğiniz daha çok yöntem var. ancak önerdiğiniz her türlü fiziksel testi, neden işe yaramayacağını açıklayan bir bahane ile savuşturabilirim.
peki, ısısız alev püstürten , görünmez , cisimsiz , havada uçan bir ejder ile aslında hiç var olmayan bir ejder arasında ne fark var? savımı çürütmenin , aksini göstermenin bir yolu yoksa, ejderimin var olduğunu söylemenin ne anlamı var? hipotezimi geçersiz kılma yeterliliğinden yoksun olmanız ile doğru olduğunun kanıtlanması arasında çok fark var. denenemeyen iddialar, çürütülmeye karşı bağışıklığı olan önermeler bize esin vermek ya da merakımızı uyandırmak bakımından ne türlü bir değere sahip olurlarsa olsunlar, gerçekliğe uygunluk terazisinde ağırlıkları sıfırdır. bu durumda, ejder konusunda sizden isteyebileceğim tek şey kanıt olmadığına göre, benim dememe bakarak bana inanmanız.
garajımda bir ejder olduğu yolundaki ısrarımdan yola çıkarak varabileceğiniz tek sonuç, kafamın içinde komik bazı fikirlerin barınmakta olduğudur. hiç bir fiziksel testin uygulanamadığı bu sava beni inandıranın ne olduğunu merak edersiniz. gördüğümün bir düş ya da sanrı olması olasılığı geçer aklınızdan. peki ama neden bunu ciddiye alıyorum? belki de yardıma gereksinmem vardır. en azından, insanın yanılabilme payını hafife almış olabilirim.
varsayalım ki yaptığınız testlerin tümü başarısız olmasına karşın, iyi niyetinizi yitirmeyecek denli duyarlı davranıyorsunuz. yani, garajımda alev soluyan bir ejder olması fikrini hemen reddetmiyorsunuz. yalnızca, aklınızın bir köşesine kaldırıyorsunuz. mevcut kanıt aksini gösterse de, yeni bir veri elde edecek olmanız durumunda inceleyip ikna edici olup olmadığına bakmaya hazırsınız. kuşkusuz, bana inanmadığınız için kendimi hakarete uğramış saymam size haksızlık olur; sırf i̇skoç mahkemelerinin söyleminde yer alan "kanıtlanamamıştır" hükmüne vardığınız için sizi can sıkıcı ya da düş gücünden yoksun olmakla suçlamak da öyle.
diyelim ki işler tersi yönde gelişti. tamam, ejder görünmez; ama yere döktüğünüz unun üzerinde ayak izleri bıraktığını görebiliyorsunuz. kızıl ötesi alıcı, normalin üzerinde sinyal alıyor. sıktığınız sprey boya, havada ileri geri sallanan ejder başını gözler önüne seriyor. ejderlerin -bırakınız görünmez olanlarını- varlığı konusunda ne denli kuşkucu olursanız olun , şimdi kabul etmelisiniz ki garajda bir şeyin varlığı söz konusu ve ilk bakışta görünmez, alev soluyan bir ejder olduğunu düşündürüyor.
şimdi bir başka senaryo yazalım: diyelim ki ejderin varlığında söz eden yalnızca ben değilim. diyelim ki aramızda birbirlerini tanımadıklarından emin olduğunuz kişiler de olmak üzere, tanıdığınız bir grup insan olarak size garajlarımızda birer ejder olduğunu söyleyip duruyoruz. ne var ki hiç birimiz geçerli bir kanıt gösteremiyoruz. hepimiz de size, fiziksel kanıtın desteğinden yoksun böylesine garip bir durumun varlığına ikna olmuş olmaktan son derece rahatsız olduğumuzu söylüyoruz. hiç birimiz deli değiliz. dünyanın heryerinde insanların garajlarında görünmez ejderler saklı olabileceği, bizimse daha yeni yeni fark ettiğimiz konusunda spekülasyonlar yapıyoruz. doğru olmamasını yeğleyeceğimi söylüyorum size. ama ejderler ilişkin tüm o eski avrupa ve çin öyküleri söylence değildi belki de ...
buna ejder ayağı büyüklüğünde ayak izleri alındığı yolunda raporlar gelmeye başlaması memnun edici değil mi? demek ki aynı şey başkalarının da başına gelmiş. ne var ki ortamda kuşkucu bir bilim adamı varken yere serpilen unlarda bir değişiklik gözlenemiyor. alternatif bir açıklama çıkıyor: yakından incelendiğinde , ayak izlerinin sahte olabileceği anlaşılıyor. ancak, bir başkası çıkıp, yanık parmağını göstererek ejderin üzerine doğru alev püskürttüğünden yakınıyor. ama başka olasılıklar da var. i̇nsanın parmağını, görünmez ejderlerin soluğundan başka alev kaynaklarıyla yakabileceğini biliyoruz sanırım. bu tür bir "kanıt" -ejderin varlığına inanlar ne denli güçlü bulurlarsa bulsunlar- ikna edici olmaktan çok uzak. bir kez daha , duyarlı tek yaklaşım, ejder hipotezini reddetmek; gelecekte sunulması olası fiziksel veriye açık kapı bırakmak ve aklı başında olduğu ortada bunca insanın aynı garip yanılgıya kapılmasının nedenini araştırmak "
son yıllarda moda olan, dj'likte pek isim yapamamış hanımların (hatta gerçek işleri bu bile değildir belki), fora yelken tarzıyla piyasaya atılması beraberinde ortaya çıkmış dj türüdür.
Yaptıkları müzikle üstsüz olmanın pek bir ilişkisi olmasada dikkati bir noktada toplama avantajı sağlar.
birkaç hafta önce erzuruma üstsüzz dj gelecek haberleri şehirde hareketlenmeye ve protestolara neden olmuştu.
Lakin Ülkemizin diğer ucu kırklarelinde bir eğlence mekanında yılbaşı eğlencesi olarak üstsüz dj nikita sahne almıştır.
(lan olum 1 aydır heryere dj nikita diye reklam yapıyorsunuz, niye üstsüz dj nikita yazmıyorsunuz lan bizde gelirdik)
2010 un son gününde doğan yayın holding in almış olduğu karardır.(söylentidir an itibari ile)
Daha geçen pazar Muhabbet kralında reytingler çok iyi süper başarılıyız diyen birandın görevden alınması şoktur.
Ama aynı programa 1 hafta önce konuk olan cem özer de evliliği hakkındaki iddaaları yalanlamış hep medya çıkarıyor bunları, uyduruyorlar demiş, 5 gün sonra da boşanmıştır.
Akıllara acaba Okanın programda mı bir alengir* var sorusunu akla getirir.
Twittırın var mı diye sorulduğunda kucağında laptop klozette oturduğunu hayal eden adamdır.
Ülkemiz insanının çoğunlukla twitter'a karşı verdiği ilk tepki twitter ve dışkılama arasındaki gizli ilişkiyi irdelemektir..
--"Artık tuvalette .ıçarken bile yazarım, şu an .çıyorum twit".
Twittera karşı olanlar da böyledir.,
--"Napıyorlar twitterda , twit şuan tuvaletteyim, zorlanıyorum mu yazıyorlar.Bokunu çıkardılar internetin".
Sanal ortamdaki hayatın, gerçek olduğu idda edilen hayattan daha güzel ve anlamlı olduğu anlardır.
Star Wars Galaxies online hesabımı yeni açmıştım, kehanet çoktan yayılmıştı ''güce denge gelecek''
Genç bir padawan olarak Naboo'nun engin çayırlarında evrene yeni gelen padawan arkadaşlarımızla gücümüze hükmetmeyi öğreniyorduk,
Onu ilk defa orada gördüm, lateks bandaj kıyafeti, ışın kılıcıyla uyumlu yeşil gözleri uzun ince bedeni ve deniz mavisi teniyle ''lexi87_sp'', o bir twilek' di.
Naboo'daki en güzel ve yetenekli twilek. Naboo'da onun parıltısı Prenses Amidala'yı bile gölgede bırakırdı.
Ben ise endor orjinli, pek parlak olmayan ama ihtiraslı bir newbie idim. Kısa sürede arkadaş olup beraber questler tamamlamaya başladık.
Onun çevikliği ve zekası benim azmim ve cesaretimle birleşince kısa zamanda akranlarımızı geride bıraktık.
Bu arada ilişkimizde farklı bir boyut almıştı. Beraber Tatooine çöllerinde geziyor Coruscantta birbirimize yüzük pelerin kask gibi itemler alıyorduk. Fakat sorumluluklarımız ve skillerimiz arttıkça artık ideolojik görüşlerimizsw kendini belli ediyordu.
Onun saf kalbi, Galaktik Meclis çatısı altında tüm ırkların özgür ve refah içinde yaşayabileceğine inanıyordu.
Benimse gözlerim şimdiden kızıldı, artık kafamı kalın bir kapşonla örtüyor, sürekli güçlü olduğumuzu ve güçle birlikte olmamız gerektiğini söylüyordum. Bana göre bu kıyasıya savaşı ancak imparatorluğun kesin bir zaferi bitirebilirdi.
Belki ırkınında tarihinden ötürü beni hiç dinlemedi, son güne kadar.
Galakside dananın kuyruğu kopmak üzereydi kutuplar artık son bir kez daha çarpışmak için toplanıyordu. Sürekli bir sirküler ve pm trafiği vardı. Herkes armorylere koşuşturuyor bu arada şehir içlerinde teketek çıkan kavgalar artıyordu. Newbie padawanlar hızla offline oluyorlardı, artık havada kan kokusu vardı.
Benim ise Massage box'um yanıp sönüyordu, baktım, mesaj lexi87_sp den geliyordu.
Kocaburun; ruhum, halkım, ve tüm zulm görenler beni Hoth gezegenine asilere katılmaya çağırıyor. Çok üzgünüm umarım bu savaşın dışında kalırsın.
Unutma öfke karanlık tarafa giden yoldur.
see you.
Öyle de oldu, öfkem kontrolümü eline almıştı hemen bir imparatorluk gemisine atlayıp imparatorluk Merkezi Genosise doğru yola çıktım. Artık güce sadece hükmetmiyor, onu her zerremde hissediyordum.
Genosis de benim gibi birçok yoldaş çoktan toplanmıştı. Gerçek hayatta dışlanmış itilip kakılmış alay edilmiş onuru kırılmış, farklı renkler farklı ırklar, ama tek bir ortak nokta intikam.
O kızıl sabah önderimiz darth sidious ve darth vaderın yoluna and içerek işgal yoluna çıktığımız da hepimiz günün sonunda ne olacağından emindik. Hoath da bizi bekleyen jedi şovalyeleri ve klon askerler ve genç tapınak öğrencileri sessiz bir şekilde bizi, yani ölümün soğuk nefesini bekliyorlardı.
istatistiksel olarak karanlık tarafı seçen oyuncular online evrende çok daha fazla zaman geçirmiş, çoğu kendini diğer hayatlarından soyutlamış asosyal kişiler olduğundan, topam ex pointlerimiz, ortalama levellerimiz ,jedilerden çok daha üstündü. Bunun verdiği güven ve karanlık tarafın nefret dolu bilinç altımızı kışkırtmasıyla savaşmak için sabırsızlanıyorduk.
En sonunda karlı Hoath yüzeyine indik, iner inmez müthiş bir hırsla düşman siperlerine doğru koşmaya başladık
A. T araçlarımız mevzileri bombalarken düşman da Atgar savunma toplarıyla karşılık veriyordu.
Bu cehennemi meydanda androidler ve klon askerler böcek gibi birer birer düşüyor savaş alanı yavaş yavaş bize kalıyordu.
Jediler 'ligthining' güçlerimize dayanamıyor daha işın kılıçlarıyla yanımıza gelemeden düşüyorlardı. Bu bir savaş değil çaresiz bir orduyu katletmekti. Geceleri yatağımızda ağlarken kurduğumuz intikam hayalleri hayat buluyordu.
Ben ise savaşta bir sağ kanada bir sol kanada koşuyor her nekadar ülküm için savaşıyor olsamda bir yandan gözlerim onu arıyordu.
O kadar ceset vardı ki ve o cesetlerden çıkan, adeta fırlayan itemler keseler zırhlar. Savaş bitiminde kazananlarca yağmalanmak üzere bekliyorlardı.
Birden gözlerim vurulmuş iyontopu kulesine takıldı, 2 adet mavi anten görüyordum, bu o olabilirdi, hemen high jump kullanarak oraya uçtum, tam kuleye inecekken hareket etti.
Ve bana doğru döndü, YAŞIYORDU, adeta karakterimin gözleri güldü, ellerimi açmış havada süzülürken onun bana olan nefretini hissedebiliyordum.
Aniden ışın kılıcını kavradı ve hızla bir mızrak gibi bana doğru fırlattı.
Soğukluğu tüm bedenimde hissettim, vücudum işlevsiz bir şekilde sırt üstü karlara düştü. Hala düşündüğüm tek şey onun yaşıyor olduğuydu.
Oyun kameram ölmüş olduğundan ''free fly'' moduna geçti bir nevi öldükten sonra yeryüzünü izlemek gibi.
Ağır adımlarla yaklaştı, health'i %10 lara kadar düşmüştü. Efsanevi zaferlerden kalan ganimetlerle dolu cesedimin yanına geldi ,diz çöktü hiçbirşeye dokunmadı. Sadece beni karanlık tarafa bağlayan adımın yazılı olduğu Sith yüzüğümü aldı ve hızla Hoath'un sisli ufkunda kayboldu.
Biliyordumki bir dahaki savaşa kadar güvenli bir jedi üssünde diğer asilerle birlikte
güvende olacaktı.
Benimse vucudum zafer sarhoşu yoldaşlarım tarafından yağmalanacak ve Genoasis kalesinde belime bağlanmış bir bez parçasıyla
hiçbirşeyim olmadan, O yanımda olmadan uyanacaktım.
steampoweredın tatil nedeniye oyunları 21 aralık 2 ocak arasında 15-10-5 hatta 3 dolara vermesi çılgınlığıdır.
Serverlarda multi oynamak isteyenler steam trafiğinin zaman zaman kitlemesine yol açmaktadır.
Risale-i Sith Galaktik anlamda evrene huzru getirecek yegane inanıştır.
Vaderı'ın güce dengeyi getirmesinde de bir keramet vardır.Sidiousa Vaderın bu ihaneti yapacağı 'Güç' tarafından bildirilmesine rağmen kehaneti bozmamış, ''ben değil kutsal döngü'' demiştir.
Ardından gelen Jedi Konsülü destekli meclis, Sith kitaplarını yakmış, sith öğretisini yasaklamış, evreni 40 yıl geriye götürmüştür.
Lakin bu gün bile karanlık kapılar ardında ,merdiven altlarında, göge kuytularda insanlar sith in yeniden doğacağı,
''Star Wars VII, A New Hope For Sith'' i beklemektedirler.
Vakti zamanında bir insanımızın da dediği gibi,
''laiklik gidecek diyorlar, tabi gidecek bu halk isterse laiklik de gidecek'' türünden demokrasiyi kendi silahıyla vurma oyunudur.
Ama kurallara uyulmuştur, hitler seçim beyannamesinde demokrasi gidecek, yahudiler yok edilecek, doğuya doğru sınırlar genişletilecek demiştir.
Almanya halkıda buna göre oy vermiş ve demokrasiyi kendi ipiyle boğmuştur.