Hayatımın son 13-14 senesini geçirdiğim bi acaip il. Seviyorum. Hem nefret ediyor hem seviyorum. Ankara'dan gelince burada hayatta durmam dediğimde herkes öyle der sonra bırakamaz derlerdi. Öyleymiş. Şimdi birkaç aydır ayrıyım nasıl özledim.. Ha küçük bir yerdir. Merkezden bahsediyorum. Pek bir şey yoktur. Ama bağımlısı oldum. Köylerine hayranım (bkz: yeşilyurt). Yani merkezde yaşayıp son senelerimi de köylerinde geçirdim. Büyük aksilik olmazsa köylerinde devam edicem. Bana sorarsanız gelmeyin. Alışması zor. Sevmezsiniz de. Gelmeyin siz en iyisi. Bu hâli bile bi on sene öncesine göre kalabalık. Daha fazla bozulmasın..
369 kdy olarak bünyesinde olduğum okul. 370'lere bir açıklama olsun. Korkmayın boş işler yapacaksınız. Burada elden geçirilenler asteğmen adayları, uzmanlar vs.. Kısa veya uzun dönem askerlik yapacak arkadaşlar için gayet normal bir yerdir. Askerliğimin bitmesine 43 gün var dah on metre koşmuşluğum yok. Ha sorsanız komandoyum. Hesap edin oradan işte..
Varlığını bilmemden dolayı bile kendime kızdığım kişimsi.. Her yerdeki vasıfsızlardan.. Yavuz Bingöl'e de baksanız buna bakmış olursunuz Rasim Ozan'a da.. Ve daha nicelerine de..
Abartıyor olabilirim ama yaşamaması gereken kadındır. Neredeyse içinde bulunduğum bir durum olduğu için aylar sonra bu başlığa yazmak istedim.
Ulan onursuz gurursuz kadın, nasıl kendini bu kadar düşürürsün. Yani kocandan nefret bile ediyorsan, amacın intikamsa ya da değilse her neyse bile, sen kendi adını sanını yıllardır yaşadığın hayatı, çoluğunu çocuğunu her şeyini ayaklar altına alıyorsun. Neticede kocan orospuymuş der geçer.tamam belki çok kötü onun içinde ama başkasının altındayken kendini nasıl iyi hissedebileceksin ki. Ki genelde seni yatağa atan da senn orospuluğunu bildiği için basıyor geçiyor. Su hayattaki en büyük günahlardan bile daha iğrenç geliyor bu tip insanlar bana. O yüzden aynı havayı soluduğum için bile nefret ediyorum bu tip insanlardan. Erkek değilde kadın başlığına yazmamın nedeni de ayrımcılık değildir. Her ikisi içinde düşüncelerim aynı. Kadının daha çok sinir etmesinin nedeni kadınlara hiç ama hiç yakıştıramamamdan ibarettir.
dünyanın en küçük yapay kalbiyle hayata tutunan üstad. yanında taşıdığı çantayla şu an yaşama sevincine kavuşmuş ama hala nakil bekliyor. baba insan. dualar onunla. sabır...
bahardır. bir kitabın başlığı ya da bir şiirin bir dizisidir. hiçbir zaman gocunmadığım utanmadığım yeri geldiğinde açık açık ifade ettiğim kökenimdir. yeri geldiğinde yazmamın nedeni, her tanıştığınız insana merhaba ben türküm ben kürdüm ben lazım denmemesidir. düşük cümle oldu galiba. her neyse... yukarıda yazılanlardan bazılarını okuyup götümle gülüyorum. her söyleneni kafaya taksan yaşanmaz bu hayat. ırkçılığın kralını görsek de insan olan insanlara, gerçekten insanı insan gibi değerlendirenlere selam olsun.
sözlüğün adeta bir pavyon gibi kapatılmasıdır. bir de yazmışlar sizi engelliyoruz diye. öte yandan zall kişisi de kimsenin gücü yetmez demiş. e yetmiş işte kapattılar, giremedik, engellediler. yani bunun açıklaması böyle mi olur? ayrıca bir allahın kulu bilgi verebilir mi bu zall kişisi kaç yaşındadır eğitimi nedir? açıklamalarından ve yazılarından bunu kestirmek çok güç çünkü.
neticesinde uzun süre sözlüğe bir şey yazmayı düşünmüyorum. ha çok da önemli şeyler yazmıyordum belki ama ne olursa olsun. madem burası babanızın sözlüğü, istediğiniz gibi at koşturabiliyorsunuz; 1 kişi 1 kişidir biraz uzaklaşayım da yer açılsın.
not: bu arada bugün şans topu oynayacağım. olur da tutarsa sözlüğü 1 aylığına kapatıp fatih ürek şarkısı çaldırmazsam. aha da buraya yazıyorum.
en çok korktuğum, tüylerimi diken diken edebilecek ve aynı zamanda anüsün ağzına sıçıcak bir durumdur. ev arkadaşınızı öldürmek yerine süründürmek istiyorsanız bundan daha iyi bir komplo olamaz. ama yapmayın tabi...
dün gece mantıklı mantıksız konuşmaların iç içe geçtiği bir program oldu disko kralı.
ilk başta kabullenilmesi gereken orada kimsenin kimseyi temsil etmemiş olduğudur. fakat orada okan bayülgen'in evet uludağ sözlük diyip soruyu yöneltmesi ve karşıdaki kızın 'biz' diye cevaplar vermesi bu durumu değiştirdi. mantıksız kızın kendi fikrini 'bence' diye başlayarak söylemesi gerekirdi.
ikincisi; evet kimsenin acı çekmesinden hoşlanmayız fakat genelleme yapacak olursak yokluklarla bir şeyleri başarmış kişileri, grupları, takımları vs. hep daha çok severiz tutarız. bu futbolda da böyledir müzikte de. kandırmayalım kimseyi. okan bayülgen'in de biraz bahsettiği gibi, eğer kurban amerikalı bir grup olsaydı belki çok daha fazla dinlenirdi ama ülkemizde bu kadar seveni olmazdı. ya da bırakalım amerikalı bir grup olmayı. mor ve ötesi gibi bir grup olurdu. ya da duman ya da athena gibi. tam bilmiyorum bu grupların oluşmasının aşamalarını ancak popüler gruplar için bir aşamadan sonra kaygı duymadıklarını göz önüne alırsak böyledir bu durum.
şahsi fikrim, gerçekten çok zor şartlarda müziğini yapmak isteyen müzisyenler benim açımdan diğer gruplara göre 1-0 öndedir. yaptıkları daha değerli gelir bana. ama demiyorum ki hepsi yokluk çeksin. öyle salakça bir düşünce yok yani. ama çoğumuzda da vardır işte bu ' kendi çabalarıyla bir şeyler yapanları daha çok sevme ' durumu. yani bahsedilen acı çekmesini istemek tabirini böyle açıklamalarını beklerdim oradaki yazarların.
aylin aslım'ın dedikleri de kısmen doğrudur. o konuşan taksitçi elemanın telefonu eminim pahalı bir telefondur. gerçi o arkadaş hakkında çok da fazla konuşmak istemiyorum çünkü bayaa saçmaladı. 'taksit yapsınlar kardeşim o zaman' tarzı bir açıklama hem saçma hem gereksizdi. gerçekten üzerinde konuşmamak bile gerekir.
aylin aslım'ın isyanını çok iyi anlıyorum. gerçekten tamamen kendi çabasıyla bir albüm yapmış ve çıkardığı gün 3500 sitede bedavaya indirildiğini görmüş. bu çok acı bir şey. böyle giderse bir daha albüm çıkaramayacağının farkında ve isyanı kesinlikle haklı. aylin aslım 200 bin satsa, onun dışında yine internetten deli gibi indirilse bu kadar kızacağını zannetmem. o tarz birisi değil bence. bence tabi...
programda bir ara ismail yk ile aylin aslım'ı karşılaştırdı okan bayülgen. şarkısını okudu aylin'in ve aslında allah belanı versin'le aynı tarz gibi dedi. doğru da. ama burada başarı kriteri aranamaz. neticede 10-16 yaş arası genç kızların çok büyük çoğunluğu ismail yk albümünü satın alır aylin aslım'ın albümünü almaz. yine 10-16 yaş arası erkeklerin kızlar kadar olmasa da büyük çoğunluğu ismail yk albümünü satın alır ya da büyük bir zevkle dinler aylin aslın'ı hiç dinlemez. çok çok azdır dinleyen. bu gerçekten de bir kültür farkıdır. fakat aylin aslım'ı dinleyenler çok kültürlüdür anlamında demiyorum. neticede rock müziğin türkiye'deki yeri belli. ama zaten bu karşlılaştırmanın gereksiz olduğunu kendisi de biliyordur ve çok fazla üzerinde durmaması gerektiğini de biliyordur.
müzisyen olmaya çalışan biri olarak şöyle düşünüyorum. beğendiğiniz birisinin albümünü gidin alın. aylin aslım'ı seviyorsanız albümlerini alın. senede 10 albüm çıkartmıyor ki... 10 lira koymaz size kandırmayalım birbirimizi. fakiriz öğrenciyiz edebiyatı işin yalan kısmı. eğer gerçekten müziğe değer veriyorsan 2-3 gün sigara içmezsin, ya da 2-3 gün okula yürüyerek gidersi patatesli filan yemezsin ne bileyim, alırsın yani o albümü. almalısın. çünkü O ve O'nun gibilerin yaptığı şeyler 10 liradan çok çok daha değerli. mukayese bile edilemez. o yüzden ya dürüst olalım ya da boşu boşuna sırf laf olsun diye ortalığa çıkıp konuşmayalım. bu kadar...
doğru düzgün, gerçekten klarinet sesi çıkartabilmek için bıkmadan çalışmanız gereken enstrümandır. yani öğrendim demekle bitmez çünkü 2 gün çalmazsanız 3 gün geriye gidersiniz.
ayrıca bu öyle bir sevdadır ki tüm hayatınızı değiştiren bir sazdır. siz klarnetinizi üflediğinizde o an sizin için hiçbir şeyin önemi yoktur. ne kadar sıkıntınız derdiniz tasanız varsa bir ucundan üflersiniz diğer ucundan gider dertler. yerine hiçbir şeyi koyamayacağım hayatımın aşkıdır...
uzun ömürlü olmasını dilediğim dergi. fakat zor gözüküyor. zaten bir kere farklı bir dergi. herkes sevmez cenk ve erdem'i. o yüzden en azından çizer kadrosu olarak çok farklı olmak zorunda bu dergi. ve şu an bu konuda çok eksikleri var ama henüz yeni çıkmış bir dergi ve zamanla daha da zenginleşecektir eminim. bu arada dergideki renkler ve sayfa kalitesi olarak da diğer dergilerden daha geride. bu konuya da dikkatlerini çekimendantooori...
yürüyebildiğinin farkında olan insandır. bu saçma tanımdan sonra asıl söylemek istediğime geleyim.
bu tip düşünceleri olanlar genellikle facebook'da ne olur atamız için feysbukta 1 milyon üye olalım, herkes arkadaşını davet etsin diyen insanlardır.
sanki o bir milyon ya da bilmem kaç milyon üye olunca ata yerinde rahat uyuyacak. tıpkı o 1 dakikada insanların durması gibi. durunca atatürk için çok güzel bir şey mi yapmış oluyoruz? aslında bu nesil belirli kalıplarla bir şeyler öğretilmiş bir nesil. öğretmen sınıfa girince ayağa kalkılır, müdürün odasına girilince önünüzü iliklersiniz, ilkokuldayken her sabah zorla andımızı okursunuz, atatürk öldüğü gün neredeyseniz 1 dakika durursunuz. durunca oluyor çünkü. yahu bırakın, saygı maygı böyle şeylerle olacak iş mi? çocuk musunuz? hayır sen dur çok istiyorsan da durmayanı ne ayıplıyorsun? o senden daha mı az sevmiş oluyor şimdi? ne biçim insanlar var gerçekten. bu konular temelde aynı şeye dayanıyor aslında. mesela, türban takan bir insan takmayandan daha mı inançlı oluyor? ayrı bir türban tartışması ya da bununla ilgili bir şeyler konuşmak değil niyetim. burada önemli olan etiket. durdun mu çat daha çok seviyorsun filan. bırakalım bu işleri arkadaşlar. hayatındaki bir dakikasının bile öneminin farkında olan bilinçli bir insansanız ben sizin yazdığınız her entrynin akıl dolu olmasını beklerim. o kadar dolu bir insansınız çünkü. ben değilim o yüzden saçma sapan entrylerim boldur.
bu arada ben yürümüyordum uyuyordum o sıra. ama tahminimce hareket etmiyordum o sayılır mı?!!
çocukluğumdan beri takip ettiğim, yaşlanmayan, sadece arada bir rengi değişen, beyazlarla birlikte kırk derecede yıkanması gereken ayı. ayı ama koalaya daha çok benziyor. lan yoksa koala mısın??
annenin çıldırdıktan sonra, dellenip çocuğuna giydirmesidir. ben de yedim annemden o küfürü. küçüktüm. gülmüştüm gerçi. bana etmiyosun kiiiii kendine ediyosun demiştim. onu hatırlıyorum. genelde terliğı fırlattıktan 1 saniye sonra eder anneler bu küfürü bir de...
kişiye anlık utanç veren durumdur. karşındaki kişi bu tezcanlılığı görüp hafiften gülerse o utanç ikiye katlanır. tahmini olarak şöyle oluşan dialogtur;
+oohooo kimleri görüyorum?
-iyiyim sen nasılsın?
+tsehe..
- ( hay sıçıyım! )
