sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur,
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek,
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim,
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak.
ne yalan söyleyeyim bu sabah biraz trollleyeyim diye girdim; beyefendinin biri 'nasılsınız, niyetim ciddi, evlenmek istiyorum, sizinle tanışmak istiyorum.' yazdı. ben de 'yalnız beyefendi, benim niyetim ciddi değil, eş arıyorum ama evlilik düşünmüyorum.' yazdım. evlilik düşünen ciddi beyefendi dakikasında 'o da olur; x şehrini iyi bilirim, hatta bildiğim bi otel de var haftasonu gelirim.' demez mi? 'pardon beyefendi ben sizi denedim, ben öyle bi kadın değilim.' diyince 'ben de sizi denedim.' demez mi. hayırlı günler ya cemaati müslim diyip çıktım. eğlendirmedi.
arka fonda tv'de nihat hatipoğlu beyefendinin görüntüsüyle çektiği selfie'sine 'ramazanda 400 kmh yapmak caiz midir hocam?' tarzı yorumuyla güldürmüş; ardından esprisini açıklamak zorundalığıyla 'hocama bu soruyu sormamdaki amaç hocama gelen saçma sorulardır.' şeklindeki açıklamasıyla düşündürmüş milli sporcumuz. ne diyelim, severiz kendisini.
hepsini yaksak içimiz ısınır belki. son 1 aya kadar akp'liyle akp seçmeniyle bir sorunum yoktu. insanımızın cehaletine, kandırılmışlığına, enişteleri tarafından manipüle edilmelerine veriyordum bu sevgiyi. ta ki darbe gecesine kadar. sizlere başımdan geçen bir geceyi anlatmak istiyorum ki, neden yakmak istediğimi anlayın değerli sözlük arkadaşlarım.
darbe girişiminin olduğu gün 2 kız arkadaş antalya'dan ayvalık'a kadar otostopla sorunsuz, tatlı tatlı insanlarla muhabbet ederek, güle eğlene gelmeyi başardık. gece 12 gibi darbe olayının ciddileşmesiyle ve 1 gün sonra ne olacağını bilemediğimizden cunda'da kamp atmak yerine 1 gün sonra gerçekleşebilecek sokağa çıkma yasağı söylemlerini de göz önünde bulundurarak kısmen daha güvenli bir yer arayışına girdik ve balıkesir merkeze dönmeye karar verdik. ismini vermek istemediğim büyük bir seyahat firması tarafından öncelikle bilet kesilmeksizin balıkesir'e 2 katı fiyatına gitmeyi kabul ederek dolandırıldık. üstüne üstlük krizi fırsata çeviren bu akp zihniyetli firma ve şoförleri tarafından gece saat 3'te balıkesir'in dışında bi caddede bırakıldık. o sırada aktroller konvoylarıyla, doblo kornalarıyla zafer turları atıyorlardı şehirde, sokakta kimse yoktu, en az 8 araç tarafından sözlü tacize uğradık. ve inanın üzerimizde kışlık denilebilecek kadar kapalı giysiler vardı -dipnot: taciz edilmemizi gerektirecek açıklıkta bi uzvumuz görünmüyordu, zira sonra şort giymeyeydiniz amk diyen beyinsizlere karşı önlem- tüm türkiye'yi otostopla gezen 2 kadın olarak hayatımızda ilk kez huzursuz olduk. anlam veremedik, vatan kurtarırken karıya kıza laf atanlara, vatan kurtarma bilinçlerine... bir taksi bulup konaklayacağımız yere kadar gitme umudumuzu kazanmıştık ki, yollar kapalı olduğu için taksi de bizi kalacağımız tesisin 200 metre yakınına kadar bırakabildi. bu arada saat 4. tekrar 200 metre yürümek üzere yola düştük, halimize acıyan 1 sivil polis bizi aracına aldı ve 100 metre kadar daha götürüp benden de bu kadar kızlar dedi. sağolsun. geriye kalan 100 metrede de türk bayraklı şahinci ak gençler tarafından taciz edilmeye devam ettik. hayatımızın en tedirgin, en gergin gününü yaşadık sokakta. askerden, silahtan, darbeden korkmamız gerekirken kendi vatandaşımızdan korktuk, amcalarımızdan, teyzelerimizin oğullarından, komşularımızın eşlerinden... o yüzden kurtarılacak bir şey olduğunda artık akp'li olan o zihniyete 'sen gelme lan ayı' demek istiyorum. yakmak da güzel bir seçenek olabilir. kendimi güvende hissetmediğim bir ülkede kurtarılmak istemem zira.
kimin üstlendiğinin ya da kınamamız için kimi önümüze atacaklarının zerre kadar umrumuzda olmadığı patlama. 20'lerden bahsedilen ölü sayısının olay yerinde canlı canlı gördüğüm kadarıyla 60'larda olduğu patlama. sokakta 1 bira içerken dibimizde bitip ağzımıza sıçan güvenlik güçlerinin ardı ardına patlayan bombalardan 'enişte'leri söylemediği sürece haberdar olmadığı patlama. dininize, ideolojinize, her geçen gün yeni isimler duyduğumuz terör örgütlerinize, iktidarınıza, muhalefetinize, dingil dingil 'cumhurbaşkanı uyarmıştı' diyen milletvekillerinize lanet olsun. biz bebek cesetleri görürken televizyonda 'düğün kimin düğünüydü?' diye defalarca tekrarlayan haber spikerinize lanet olsun. 2 gün yas ilan edip unutan kafalarınıza lanet olsun. kendi şehrinde olmadıkça sesini çıkarmayan sosyal medya çığırtkanlığınıza lanet olsun. darbe olur da cumhurun seçtiği başkan koltuğundan olur diye sokağa dökülüp, her bombada suçu atacak birileri bulup evinizde haber dinleyip oturan zihniyetinize lanet olsun. nefretle doluyum. o kadar nefretle doluyum ki, keşke diyorum bir patlamada ölsem de bu riyakar, sahte, kandırılmış yüzlerinizi görmesem...
güzel bi arınma, insanın kendini dinlemesi için iyi bi yöntem. çikolata yeme kısmı olmasa da şarap içerken mumları yakmak iyidir, arada ele gitarı almak gerekir, hafif kafa olunca bi film açıp kediyle izlemek çok tatlı olur. ya da boşverin, bu bildiğiniz depresyon....
arkanda seni destekleyen insanlar olduğu sürece çok da zor olmayan durum, tabi daha iyisini yapabilecek kapasitenizin olduğuna inancınız varsa. zamanında ben de hemşireliği bırakmıştım, ailem ve arkadaşlarım çok desteklemişlerdi sağolsunlar; fakat erkek arkadaşım hemşire fantazilerinden dolayı bırakmamı istememişti. * sonuç olarak bıraktım ve şimdi hukuk fakültesi son sınıftayım. öneri isteyenlere: çok düşünmeyin, yapın.
her şeyde olduğu gibi gizemliyken, küçük bi kitlesi varken güzel olan grup. şimdilerde piyasa orospusu olmuş, şarkıları tüm kezbanların dilinde, tüm uyduruk mekanların playlistlerinde. yazık.
son zamanlarda sevgiliye 'bak şu kız/oğlan bile evlendi sen hala beni eve atmaya çalış.' şeklinde serzenişte bulunmama sebebiyet vermiş hadiseler bütünü. bir de üstüne 'ilk yılımızda evlenmiş olsaydık 4 yaşında çocuğumuz olcaktı.' diye de hesaplar yaparak çıldırtıyorum adamı. kısacası insanın yolunda giden ilişkisini bozar bu evlilikler. evlenmesinler, evlenmesinler...
böyle uzaktan görünce ne biliyim bi çekici bi çok seksi falan. ama duştan çıkıp, saç kremini sürüp taradığını hayal edince bi üzülüyorum. bi de küçükken birine arkadan yaklaşıp 'pardon abla, saat kaç acaba?' diye sormuşluğum var. tabi saati söyleyenin bi abi olduğunu görünce biraz da utanıyosun haliyle. ama güzel şeyler bunlar.
her anlamda saçmasapan bir film de olsa porno izlemenin insan üzerindeki etkisi temasıyla değindiği nokta çok doğru. mesela adam scarlett gibi seks abidesi bi kadını götürüp tatmin olamıyor, çünkü o ekranda bambaşka bi dünya var. her şekle giren kadınlar saatlerce boşalmayan erkekler falan. bunun psikolojik bi sorun olmasından öte günlük hayatta bile porno izleyen normal bi insan ilişkilerinden zevk alamaz hale geliyor. o yüzden bence porno endüstrisi yasaklanmalı tamamen.
sol frame'i görünce haklı olarak sadece bakakalmış olan yazardır muhtemelen. penisinin veya vajinasının sadece işemek için kullanılmadığını henüz idrak etmiş yazarlara bir selam çakıyorum burdan. ergenliklerine veriyorum velhasıl.
insanlarının çoğunun cahil olduğu bi ülkede normaldir, ne olacaktı okul mu olacaktı, 300 kişilik mahalleye 3.000 kişilik 3 tane cami yapmaktır normal olan, oysa hala türkiye'nin en büyük şehirlerinde 60 kişilik sınıflar var, okulsuz ilçelerden köylerden bahsetmiyorum, ve bu sadece eğitim boyutu ne olacaktı hastane mi olacaktı?