gezgin tiplerdir. kurulu bir düzenleri hiç yoktur. düzen kurmak isterler ancak onunda rüyası pek fazla sürmez. aynı gemi kaptanları gibi her bir limanda kısa süreli ilişkileri olmuştur, her bir limanda gönlünü almıştır birilerinin veya gerçekten gönül vermiştir birilerine, her bir limanda aynı kaderi paylaştığı kısa ama güzel dostluklar kurmuştur, her bir limanda tamam lan yeter, bu son projem demiştir ancak her nedense kopamamıştır bu yaşam tarzından.
bir yakınıyla veya bir arkadaşı ile konuştuklarında aldıkları cevap hep aynıdır 'ulan ne şanslı adamsın, gezmediğin ülke didiklemediğin karı kalmadı bu dünyada'. halbuki gerçek hiçte öyle değildir. belki biraz daha fazla para kazanırlar ancak kaybettikleri yaşantıları, güzel anları, mutlulukları vardır her bir şantiyecinin. kimisi eşinden ayrıdır kimisi kız arkadaşından, kimisi ana özlemine pek dayanamaz kimisi çucuğunun kokusunu özler. bu böyle türev halinde akıp gider. kimi tecrübe olsun diye gelir, kimi cv'de güzel durur diye, kimi hakiketen mecburdur, kimi aile geçindirir, kimileri var ki onlar için hayat seksten ibarettir.
sene 1998. berber koltuğunda oturuyorum. berber arkadaş yan komşusuna yardıma gitti, kardeş 5 dakika sonra geleceğim diyerekten. aradan dakika geçmeden içeriye eli bıçaklı bir sarhoş daldı. traşa ben devam edeceğim diyerek. adam zil zurna ayakta duramıyor. berberin yarım bıraktığı haliyle yerimden kalkıp, tamam abi buyur sen buraya otur dedim adama. titriyorum bir yandan da, adamı berber koltuğuna oturtup üzerimdeki örtüyü çıkarttım ve adamın üstüne örterek "abi saçınızı nasıl keseyim" dediğimi dün gibi hatırlarım halen.
sonrası mı ? berberin gelip adamı yaka paça dışarıya atmasıyla bitti olay.
ilk başlarda gayet normaldir herşey, uzakta olduğun için bir türk kızı ile konuşmanın ve aşkı türkçe ifade etmenin tek yoludur senin için. zamanla açılan duygular yerini gerçek şeylere bırakmak ister. başarısızdır. pek tavsiye edilmez.
osurma degilde ayri bir olay yasadim hemde cok korktugum, bilgi sahibi insanlar bu konuda beni aydinlatirsa sevinirim.
10 yasindayim, o zamanlar haci dedem devamli cuma namazlarina goturuyor beni camiye. neyse bir cuma gunu yine, namazdan cikti cami avlusunda bir cenaze. imam efendi cenaze tabutunu acmis meftaya sivi biseyler dokuyor ( sanirim zemzem suyu ). Sonra tekbir esliginde millet toplandi cenaze etrafina ve saf tutmaya basladilar. Bende o yaslarda henuz bilmiyorum cenaze namazina nasil durulacagini. Dedemi taklit edecegim vede icimden bildigim dualari okuyacagim. Ama bir sorun var hemde cok buyuk bir sorun. Benim cisim geldi. Hoca Allahu-ekber demez mi, buyur burdan yak abi. Namaza basladik, ben bi yandan can havliyle cisimi tutuyorum obur yandan da cenazenin tabutuna bakiyorum. Korkuyorum yusuf yusuf. Biraktim dua okumayi, kendimi kasiyorum o daracik zaman araliginda. Kasmaki ne kasma, dislerimi kenetliyorum birbirlerine adeta. Ama nafile, olan oldu. O cenaze namazinda saril saril altima kacardim. Sonra namaz biter bitmez uzerimdeki suveteri cikartip komuflaj ettim vucuduma. Ama oylesine korktum ki, uzerinden 19 yil gecmesine ragmen halen unutumam o anlari. Sormadim kimseye, gunahim olur mu diye. Bu basligi gorunce paylasayim istedim bu animi.
erkek : sana soylemek istedigim birsey var, seni seviyorum.
kiz tarafindan gelecek iki secenek vardir ya "ama biz birbirimizi fazla tanimiyoruz ki" derler yada "ben seni iyi bir arkadas olarak goruyorum ancak" derler.