'parasını veriyorum her şey hakkım' zihniyetinde olan insanların tıpkı kapanış saati sekiz olan bir mağazaya sekize beş kala girip kapanış saatinde çıkmaması; 'amann ben müşteri değil miyim, alış veriş yapıcam o kadar, para kazandırıcam' demesindeki küstahlığın, saygısızlığın, bencilliğin ve de en önemlisi verilenden daha fazlasını karşılık olarak beklemenin otel odalarındaki tecellisidir.
asgari ücretle geçinen, kirada oturan, çoluğu çocuğu olan bir insanın mutfağında pirzolalar, çeşit çeşit sebzeler, bakliyatlar, süt ve süt ürünleri mi var?
pirinç var, makarna var ekmek var. hem ucuz hem de karın doyurucu.
evet bıktık.
bıkılan bir şey var hatta çok şey var.
benim gibi düşünmeyen, benim gibi olmayan, hatta daha da ileri götürüp aynı toprağı paylaştığın sırf farklı ırktan olduğu için, aralarında sütü bozuklar çıktığından dolayı hepsini aynı kefeye koymandan bıktık. sen ve senin gibilerden bıktık.
sorunların çözülmesine yardım etmediğin gibi bir de köstek olmandan bıktık.
o da bir şey mi bir zamanlar metro vardı ki hala var süpermarket gibi bir şey ama toptan satılıyor buraya da sokulmazdı çocuklar. belli bir yaş sınırı vardı. gerçi çocuğun ne işi var ama yine de olmaması gereken bir yasak rencide ediyor insanı. ondan sonra başka marketlerde her reyona dokununca kabahat oluyor.
bir de bunlarla beraber bombeli çoraplar da türemişti. üzerine giyiliyordu pek bir afilli oluyordu. siyah, lacivert, bordo ve yeşili vardı. sonra o çoraplar lise ve orta okullarda kilotlu çorabın üzerine de giyilirdi.
aslında "yüksek topuklu ayakkabı ile hızlı hızlı yürümeye çalışan kadın" başlık.
komik bir görüntüye sahip olan kadınlardır. tabi yürüme esnasında. koşma ile hızlı yürüme bocalama içerisinde olan ve yürürken vücutlarının her bir noktası oynayan, sallanan ya da hoplayan, zorunlulukluluktan (bir yere yetişme gibi) yaptıklarını ümit ettiğim kadınlardır.
filmin final sahnesinde devreye giren müzik bu yazılar zamanında da devam eder. iyi de olur eğer uyuyorsa filmin müziğiyle o final sahnesi.
çarpıcı olduğu zamanlarda, şaşırttığı zamanlarda, ağlattığı zamanlarda yani kısacası final sahnesinin duyguları doruk noktaya çıkardığında, durup düşünmeye, metabolizmayı normale getirmeye yarar, hazmettiricidir bir nevi. işte o zaman okunur genelde o yazılar.
hadi televizyonlar da yayınlamıyorlar onu bir derece anlayabiliyorum fakat sinema salonlarında yayınlamamalarına çok bozuluyorum, kimin haberi olması gerekiyorsa haberi olsun.
tarifi istenilen yer haricindeki diğer tüm mekanlar tarifin içinde yer alıyorsa olabilecek durumdur.
+ xxx binasına nasıl gidebilirim?
- şimdi şu yoldan düz gidiyorsun, yeşil binayı gördün mü?
+ evet
- heh şimdi o bina değil karşısındaki binanın yanındaki binanın oradaki sokaktan içeri giriyorsun.
+ evet
- heh işte o sokağın sonunda bi cami var. caminin yanında da bi bina var.
+ evet
_ işte o bina değil tam çarprazındaki marketin yanındaki bina senin sorduğun yer.
sorgulanması saçmalıktır. illa ki koltuğun dolu ya da boş olması hakkında sosyal bilimler açısından bir yaklaşımda bulunulmak isteniyorsa şunun hakkında bulunabilinir.
(bkz: yanınızda oturan kişinin otobüsten inmeyeceği halde başka koltuğa geçmesi)