ekonomist değilim fakat şu an var olan alım gücünü arttırmayacak durumdur. "1000 tl ile 1000 ekmek alıyordum, 1300 tl ile 1300 ekmek alacağım" diye bir durum maalesef yok ortada. Çünkü o unu yapanın da, o ekmeği pişirenin de maliyeti artacak ve o maliyet ekmeğe de yansıyacak. Diğer taraftan, istihdama ciddi oranda zararı dokunacak olan bir durumdur. Firmalar aradaki maliyet artışını ya ürün zammı yaparak (ihracat ölecektir) ya da çalışan çıkararak telafi edebilecektir. Olabilmesi için tek yol, devletin "sen zaten 1200 net ücret verdiğin kişiye 2000 tl civarı masraf yapıyorsun (%5 indirim ile birlikte), sen net 1300 tl asgari ver, sana maliyeti yine 2000 tl olacak" demesidir. Der mi?.. Zannetmiyorum.
Finlandiya başbakanı Alexander stubb'un akla ziyan çıkarımı. Nokia'nın durumunun faturasını apple firmasına çıkarmak, strateji Dehası (!) eski nokia cio'sunu yok saymak ve bir nevi dış mihrak açıklaması yapmaktan başka bir şey değildir.
Hakları hakkında bir girişimde bulundular mi bilmiyorum fakat cartoon network çizgi filmlerinden "the Amazing world of gumball" karakterlerinden birini reklamlarında kullanan marka.
tufan yakar'ın best fm'de yayınlanan "konuşan türkiye" isimli programında ele aldığı konu. özetle; "devletin 17 okulu yakılırken, bebek katili abdullah öcalan'ın annesinin adı verilen bir okul hizmete girmiştir. açılım sadece terör örgütünün istediklerini yapmak mıdır? açılım süreci ne zaman şeffaflaşacaktır." sorularını sormuştur.
öncelikle öğretim üyesi yetiştirilmeden gerçekleştirildiği için saçma olan eylemdir. doktorsuz hastanelere alışan kişi, öğretim üyesi olmayan üniversiteleri de "eğitim hakkı" olarak görebilir. Siz devlet olarak ne kadar müdahale ederseniz edin, isterseniz herkesi üniversite mezunu yapın, profesyonel rekabet ortamı kendini güncelleyecek ve başarı kriterini bir üst seviyeye taşıyacaktır. Bahsettiğiniz üniversitelerden mezun olan gençler de "ben üniversite mezunuyum abi fabrikada mı çalışacağım?" diye diye müdürlük hayalleri ile işsiz kalacaklar.
digiturk'un de yer aldığı baskınla kapandığı belirtilen site. digiturk'un dizi kanallarında ise hiç bir güncel dizinin olmaması "sana ne oluyor?" dedirtmiştir.
yangına müdahale etmek isteyen itfaiye ekibinden bir çalışanın, yanlış yere park konusunda polis ile tartışması sonrası gerçekleşen olaydır. olmazsa olmaz biber gazı ve kelepçe de kullanılmıştır.
çıkar için yapılan meslektir. eline belgeler, bilgiler gelir ama kullanmaz, saklarsın. sonra bunları çıkarın olan kişiler ile aran bozulduğunda yayınlar bir de üstüne "ne dürüst gazeteci" sıfatını alırsın. süper meslektir bu şekilde icra edildiğinde ama yanlışlamasına vatan, millet sakarya dersen çocuğunun çizgi film cd'si delil olur, kendini içeride bulursun.
"direkt eğitimi kaldırın siz hacı" dedirten söylem. kökten çözüm...
ne uğraşıyorsun kızmış, erkekmiş. ver 70 milyona kömürü, makarnayı biz daha ne isteriz ki?
bilim de lazım değil hacı zaten. ne geliyorsa başımıza gevurlardan gelmiyor mu? feysbuk meysbuk hep bu gezi şeysi deyil mi?
tıp neymiş? okur üfleriz bitti gitti. ha öldük mü; allah'ın kelamı der susarız. ne gerek var?
kadın olmasın bi kere. kadın ne yahu? bütün kadınlar kadı olsun. evet evet hı hı!
film sanat kat-i surette münafık işi. onlara girmiyorum bile ulan! -delikanlı anlamında-
ses kısıcı medya içerisinde büyüyen kişilerin dünyadan bi haber olduğunun göstergesi cümle. sadece anıtkabir'e 1 milyonun üstünde ziyaretçi gitmiş, ziyaret saati 21:00'e çekilmiştir. Ama siz o sıralar nasıl hakaret edip sonra da komik olduğunuz kanısı ile komik bulmayanları putperestlik ile suçlarım düşünceleri ile meşguldunuz. e zaten duymak istemediğiniz şeyler herhangi bir yerde de çıkmadığından hayat size güzel.
atatürk'e hakaret etmeyi allah yolunda yürümek sanan kavaslar gazetesi. akılları sıra yaptıkları karikatürler ve paylaştıkları resimlerle mustafa kemal paşa ile dalga geçen, gözümde evlerin zillerine basıp kaçan çocuklar gibi, arkadaşına "bak şimdi ne diycem atatürk'e ehi ehi" deyip kaçan çocukları canlandıran kişilerden oluşuyor. ölenin arkasından konuşup müslümanlıktan bahseden bu karaktersizler twitter sayfalarından birbirlerini gaza getirmektedirler.
ortamı boş buldukça saldırganlaşan, zamanında dedelerinin kuyruk acılarını bugün var olan liberal (!) ortamda çıkarmaya çalışan, "ama dindarlar çok çekti" diye ağlarkan kubilay ismini aklına getimeyi unutan, dindarlığı atatürk karşıtlığı ile özdeşleştirmiş bir dergi ve gazetenin ortak çalışması ilan. olmasa da olurmuşlar... olduğu halde olmamışsınız neyi anlatıyorsunuz?
birileri tarafından, alper potuk elle oynarken sesini çıkarmadığında tarafsız olarak adlandırılan ama kambura yattığı için yüzü kanayan, daha geçenlerde adam öldürmeye teşebbüs eden caner erkin'e "faul yaptın" deyince galatasaray'lı olarak gösterilen, düpedüz fenerbahçe'ye "at artık şunu da kurtar beni" diyen şahıs.
fenerbahçe genel kuruluna hediyesini sunan hakem. alper'e sarı vereceğim diye ödü kopan kişi civelli için elini hiç korkak alıştırmamış fener'e 3 puanı hediye etmiştir. güle güle kullan fener.
sevmek için yaşanmışlıkların gerektiği şehir. "gittim, şöyle bir gezdim ve hiç sevmedim" derseniz geçerli sayılamaz. yaşayacaksınız bu şehirde. sokaklarında sevgilinizle el ele gezeceksiniz. bir barı mesken edinecek, çalışanlarla sağlam dostluklar kuracak, yeri geldiğinde mekanın kalabalıklığı nedeni ile müşteri değil çalışan olacaksınız. gece metroyu kaçıracak, taksiciyle pazarlık yapacaksınız. canınız sıkılacak, tunalıya yürüyecek, aracınız varsa park caddesini kolaçan edeceksiniz. oradan ayrılmak zorunda kaldığınızda, geri dönüp arayabileceğiniz, eski günleri yad edeceğiniz arkadaşlarınız olacak. soğuğunda üşüyecek, sıcağında kavrulacaksınız. kat kat giyinmeyi öğreneceksiniz. sabah buz gibi havada sokağa çıkıp, öğlen kısa kollu üst ile gezmeyi öğreneceksiniz. kahvaltı için çatı'ya, ders çalışmak için bilkent kütüphanesi'ne gidecek, ulus'ta eski meclisi, mustafa kemal atatürk heykelini ziyaret edip duygulanacaksınız. anıttepe'nin ferah sokaklarında yürüyüp, ata'nın huzurunda ağlayacaksınız. yoksa "denizi bile yok" fasa fiso...
amazonlar; kadın savaşçılardan oluşan bir ordudur efsanelerde. amazon kelimesinin de, başındaki olumsuzluk katan "a" harfinden "memesiz" anlamına geldiği en çok kabul gören görüştür. nedeni ise daha iyi ok atabilmeleri için bir memelerini kesmeleri olarak gösterilir. bu ordu dönemin ordularını dize getirmiş, değişik örnekler ortradoğu'da da görülmüştür.
neden mi yazıyorum bunları? "güçsüz ve cılız bedenler kalitesiz yaşamı beraberinde getirir o yüzden yaşamaları için kaslı adonisli erkeklere ihtiyaç duyarlar." cümlesini kullanan sözlükdaşım okusun diye.
Aşağıda yer alan diyaloğu bana yaşatan tartışma konusu;
yıl: 2002.
yer: lise bahçesi.
- Hacı, bunlar sizin arkadaşlarınız değil miydi lan? Neden kavga ediyorsunuz?
+ Biz onlardan ayrıldık.
- Siz ne oldunuz şimdi?
+ Alperenciyiz biz artıkın.
- Farkınız ne ayıptır sorması?
+ Biz önce müslümanlık diyoruz, onlar türklük.
- Bravo amk size, bravo...
köşe yazısındaki pozu ile beni benden etmiş kişi. tıpkı demokrat gibi, aydın gibi...
ayrıca;
gerçekler odtü'ye acı ise, türkiye'nin her köyüne öğretim elemanı olmayan okullar açacağınıza, tüm ülkedeki üniversiteleri kapamanız gerekmektedir bu mantık ile. zira kendisi ülkemizi dünya'da temsil eden bir üniversitedir. unutmayın, üniversite bina değildir...
elini çenesine koyup poz verdiğinde aydın ve demokrat olduğunu düşünen binlercesinden biri. hiç ama hiç sormaz "ulan bunlar da bir eylem içerisindeler, neden acaba?" diye. muhalif mi oldun, kapatın gitsin... en demokrat benim ulan! mantığı.
türkiye ne mi kaybeder? ben söyliyeyim; zaten yok olmakta olan kişiliğini kaybeder. ötesi boş...
helal kavramının neye ve kime göre değiştiğini gözler önüne seren "shop".
günümüz şartlarında ticari uyum sürecidir bu durum aslında. helal belgeli et yiyip, helal otelde kalır, helal alkol içermeyen mojito içer, fantezileriniz için helal sex shop'a gidersiniz. işte şimdi tam anlamıyla müslümansınız.