uzunca bir süredir beklenen, valve'nin efsane oyunu half life 3 yerine direkt olarak 4. oyunun çıkması. 2 yıl daha bekleyelim direkt olarak 4'e geçelim. bence gabe başkanın tarzına yakışır bir hamle olur mesela ben valve olsam yapardım böyle bir şey.
bir üniversite öğrencisinin hayatını kurtarabilecek ehemmiyette kitaplardır.
waynen l. winston'nun "operation research applications and algorithms" 4th edition manualini bulabilecek ve/veya fikri olan yazarlar şu saatte beni büyük bir dertten kurtarabilir.
piyasaya ilk çıkan i7 işlemcili notebookların olduğu seridir. asus usb 3.0 özelliği ilk bu serinin bilgisayarlarına koymuştur hatta blu-ray diske sahiptir. bir notebook için son derece sağlam işlemci, ekran kartına sahip bu notebooklar ederinden çok ucuza satışa sunulmuştur*. daha sonra piyasaya bu tür notebookları erken sürdüğünü anlayan asus satışını durdurmuştur. satıcıların elinde kalan notebooklar şuan 400 lira daha fazlaya satılmaktadır. *
pepsi şirketinin yetkilileri reklam filmleri için kendisine 1 milyon doların üstünde bir teklif götürmüşler ama konak firmanın amerikan sermayesi olması sebebiyle reddetmiştir.
her kurulan rakı masasında delikanlılıklarıyla övünen embesil beyinlerdir bunlar. her rakı masası kurulduğunda 3 5 kadeh sonra, biz şunu ederiz biz bunu yaparız diye normalde 1. tekil şahısla anlatması gereken olayı sırf artistlik olsun diye 1. çoğul şahısa çeviren şerefsizlerdir. masalarında delikanlılık yapan bu softa takımı sabah olduğunda evrim geçirirler neredeyse.
çizgilere basmadan yürüyengillerden olan insanların banyoda yahut tuvalette zaman geçirdikleri sıra eni ve boyu sayıp birbiriyle çarptıktan sonra öğrendikleri kare mermer sayısını bir daha ki sefere unutmasıdır zira yeniden saymayı gerektirir.
atalarının uyuduğu şehre onları ziyaret etmek, belkide türkiye'nin kurulduğu o topraklara sadece ama sadece hotel sefası için giden üniversite öğrencisidir. ben olayı izah edeyim;
bugün dersten çıkmışım kampüsün içinde bulunan yurduma ağır ağır giderken önüme sarmaş dolaş yürüyen bir çift çıktı, görür görmez anladım ikisinde yavşak olduğunu. neyse efendim daha sonra bizim bu yavşak çift okulun çanakkale için düzenlediği gezinin afişini duvarda gördü. erkek olan kız olana gidecekmisin? diye sordu. cevap beni onlara isteyerek kulak misafiri yaptı; ne işim var dedi yavşak kız. erkek olan sandığımdan biraz daha az yavşakmış ki sordu niye öyle diyorsun ya(yavşak bir tabirle)? diye. ya ben zaten buraya 2 defa gittim ikisinde de hotel için gitmiştim gidersem de hotel için giderim yine herhalde dedi.
evet. bunların çanakkaleye saygısı vardır yoktur beni hiç ama hiç alakadar etmez.
beni alakadar eden şey; bir üniversite öğrencisinin bu tür çoğu insanın saygı duyduğu kalbur üstü konuları ortalık yerde, lafının nereye gideceği bilmeden konuşmasıdır efendim.
sen belli bir yaşa gelmiş elin kalem tutmuş bir adamsın. saygı duymayabilirsin sikimde bile değil ama bu tür şeylerin bu şekilde anlatılmaması gerektiği düşüncesindeyim.
ortada hoşlanılan bir kız varsa ve sevgilisi varsa, konuşamıyorsan ama konuşmak istiyorsan alkol almak bunu çok rahat sağlar zira alkolün verdiği cesaretle konuşmak istediğin hatta aklına önceden gelmeyen ve konuşma esnasında gelen bir çok şey anlatılabilir.
genelde kro abilerimizin başvurduğu yoldur. stüdyoda arka fonda deniz mavisi bir renk ve abimizin üstünde şanına yakışır türden * bir takım elbise ve uzun sivri burunlu bir ayakkabı ilk iki düğmesi açılmış mavi kareli yada beyaz çizgili gömlekle beraber kendilerini rezil etmek için stüdyoya para verirler ve stüdyonun verdiği cd'yi bilgisayara atarken büyük bir zevk alırlar. fotoğraf altında yine bilimum kro abi ve ablalarımızdan gelen; "kralsın", "yakışır tosunuma" gibi itici bir o kadar salakça yorum barındırır bu resimler.
dün akşamdan beri istanbul'a yağan yağmurun sebep olduğu acı dolu günlerdir. çevresinde arazi olan bir çok semtini sel bastı bir çok insan öldü bunun yanında çok ciddi maddi zararlar verdi insanlara. yolda karşılaştığım duruma aslında şikayet bile etmedim zira istanbul'un yine de sağlam alt yapısı var. gelin görün ki bu şehrin sokaklarının %70'i yokuştur dün geceden beri devam eden sağnak yağmura yine iyi dayanıyor. istanbul selle mücadele ediyor. bu şehir çok şey yaşadı çok şey gördü ama ben böyle bir felaket çok az gördüm.
koskoca bir gün ne karnın açıkması, sıcak ağustos havasından ne susamak... insanın içine belirli aralıklarla gelen ve bir saniye süren sigara içme istediğidir.
dede ile babaanne yada dede ile anneanne arasında geçen diyaloglardır.
yakın zamanda ziyaret etmiştim dedem ile babaannemi ordan birebir;
d:dede
b:babaanne
l:ben
d: hanım oğlanın karnı açmış bir şeyler yap yesin.
b: doyurup gelseymiş hiç yapamam abdest alacam.
d: ben mi yapıyım avradını siktiğimin karısı.
l: dede tamam neyse ben yaparım.
d: ömrümü yedi lan bu karı, kardeşiyle beraber soydular soğana çevirdiler beni.
b: naptığım var benim sana?
d: kak git ömrümü yedi daha naptığım var diyo.
l: tamam dede bir karnım aç dedim iyi ki, ben ziyarete geldim boşver yemeği.
b: sap sarı olmuşun şu haline bak.
l: iyiyim babaanne birşeyim yok.
b: oğlum gel bir doktora gidelim bak sap sarı duruyosun.
d: lan birşeyim yok diyor daha doktara gidelim diyo, oğlana yiyecek bir şey yapmaz gelir sonra sap sarı olmuşun der, bu hep böyle lan.
b: dede tokum çok aç değilim vala.
gece geç saatlerde vuku bulan eylemdir. insanı sıkıntıya sokar karında büyük bir boşluk hissettirir. daha önce yarım bırakılmış güzel yemekler akla gelir. açlığı bastırmak için sigara içilir ama o da bir süre sonra boğazı yakar yatıp uymakla kurturulabilir bu durumdan.
futbol maçı izleyenlerinin bazılarının dikkat etmediği, bazılarının ise amaaan salla ya diye geçtikleri, bazılarının benim gibi kafasına takılan sorulardır.
1- 4.hakem elindeki alete numaraları nasıl yazar?
2-futbolcular neden hiç tribünleri seyretmezler?
3-maç bittikten sonra futbolcular formaları ve kramponları napar?
4-top toplayıcılar maç başına ne kadar para alırlar?
5-oyuna giren oyuncuya teknik direktör ne der?
6-hakemin taraftara sarı kart göstermesindeki mantık nedir?
7-gol olunca kaleci neden arkadaşlarıyla sevinmez?
8-hakem kronometreyi nasıl tutar 45'den mi geriye sayar yoksa 0'dan mı 45'e sayar?
.
.
.
edit: yalnızca benim merak ettiğim sorulardır. bunları bilmeyecek ne var diye çekirmeyiniz lütfen..
pokerde aynı renkten A ile başlayan serinin 10 a kadar sıralısıdır.(a k q j 10).
pokerde bunu eli oluşturmak hayra alamet değildir. müthiş bir şansdır bu eli yakalamak. bunu yakalayan insanın yukarıya bakıp allahım noluyor diye sorması icap eder. olayın bittiği andır. artık royal flush yaptınız sizin için insanlar 2'ye ayrılır. royal flush yapanlar royal flush yapamayanlar.
tanım: dünyanın en kaliteli futbolcusuyla halı saha maçı yapmaktır.
bazen halı saha maçlarına amatör bir klupde oynayan insanlar gelir ve onların oynadığına bakar kalırız sonra herif amatörde oynuyor böyle oynuyor büyük takımlarda oynayanlarla oynasak bizi folloş ederler lan heralde deriz.(büyük takım: beşiktaş, galatasaray, fenerbahçe) bunu düşünürken bir de barcelonalı messiyi hayal edelim. adamın topu ayağına alması arkada sübhanallah boncuğu dizmesi demektir.maç sonucu bizim için hüsrandır pek tabiki.
istanbul aşkı başkadır. birde istanbul'da doğup büyüdükten sonra kaybettip tekrar kavuşunca. sözlük bu seferki içimi dökme safhamda sana değil istanbul'a seslencem. bunları yazarken odamın camı açık dışardan martı sesleri ve gemi kornası gelmekte bilesin. yaşadığım semten ötürüdür ki ortalıkta yine ses yok*. malum istanbul öss yaklaşıyor ve ben eğer seni tuturamazsam başka bir şehre gideceğim seni bırakmak içimden gelmiyor her gece seni düşünüyorum. doğup büyüdüğüm toprağı ya yine kaybedersem.
her sabah uyandığımda sana günaydın derdim artık diyemiyorum, her akşam eve dönerken boğazı görür iyi akşamlar, iyi geceler istanbul derdim artık yüzüne bakamıyorum. olayı dramatik hale getirmek istemiyorum ama elimde değil. kafamı ellerimin arasına alıp düşündüğümde kimseyi senin kadar sevmediğimi anlıyorum. bir üniversiteye gitcem orası kesin istanbul ama bu gideceğim üniversitenin şehri sen mi olursun yoksa yakındamı bir yer olur bilemiyorum.
şu saatten sonra bekleyip göreceğiz şunu bilmeni istiyorum istanbul hayatımda hiç kimseyi hiç birşeyi senin kadar sevmedim. nereye gidersem gideyim dönüp geleceğim yer yine sensin.duyuyorsun biliyorum seni çok seviyorum istanbul..
tanıma uyumak nedeniyle; anlatılmaz anlatılsa romanlar olacak bir aşktır.başka hiç bir aşka benzemeyen bir aşktır. herşeyine rağmen istanbul benim vatanım vatanımda vatanım...
play station 4'ün çıkmasına yakın müdavimlerinin konsol hakkındaki yenilikler beklentisidir..
play station 2 çıktığında bundan daha ne olabilir ki dedik. pes ve god of war la bu konsolun bağımlısı olduk daha iyisi olamaz diye düşündük ama birden play station 3 çıktı. hd kalitesinde görüntü, son derece gerçekçi hazırlanmış oyunlar, kablosuz joistik felan felan bunlar play station 3'ün özellikleri şimdi de diyoruz bundan daha iyi ne olabilir? ama illaki olacaktır bundan da eminiz artık.
bilkent üniversitesi matematik bölümü'nde öğretim üyesi olan sinan sertöz, matematiğin aydınlık dünyası isimli kitabını trt için hazırladığı aynı adlı belgeselini esas alarak kaleme almıştır. kendisi kitabında matematik hakkında oldukça güzel bir yorum yapmıştır:
matematik, akademisyenlerin loş koridorlarda birbirlerinin kulağına fısıldadığı anlaşılmaz kavramlardan oluşan bilgiler yumağı değildir. matematik hayatı dolu dolu yaşamış insanların sevinçleri, üzüntüleri, başarı ve yenilgileriyle oluşturdukları bir insanlık macerasıdır.
nihat doğan isimli zaatın, kendi bilmesede türkiye'nin bir numaralı adamının sözlük yazarı olmasıdır.*
nihat doğan sözlük yazarı olduğunda yapacağı ilk şey sözlük yazarlarını hizaya sokmaktır.
hizaya girmemeye inat eden yazarlara o biçim posta koyacaktır o ki israile kafa tutmuş adamdır bir yazar nedir.
(bkz: bir de onun sesinden dinle)
okuyucunun havası yazardan daha fazladır esasen ama bir keresinde minibüste bir olaya şahit oldum.
x:havalı erkek
y:havalı erkeği dinleyen kız
z:ben
x: sen sözlükleri takip ediyormusun?
y: evet ederim hatta ordan ödev yaptığım bile oluyor hocalar tavsiye etmişti sözlükleri.
x: hmm hangilerini takip ediyorsun?
y: ya genelde ekşi sözlükle uludağa takılıyorum ekşi sözlükte duayen çok ama uludağda da az deil.
x: öledir bende uludağ sözlükte yazarım. cok zor yazar olmak biliyormusun moderatore kendimi beğendirene kadar canım çıktı ama mükemmel bir ortam var ya çok güzel böyle bazen zirveler felan oluyor işte gidip muhabbet felan ediyoruz güzel yani.
z: gerizekalı lan bu (içimden)
y: evet biliyorum bende yazarım.
x: valaamıı nickin ne ya belki okumuşumdur seni.
z: bırak şimdi sıçtın sıvıyorsun gerizekalı zuhahahaha(içimden)
y: neyse geldik söylede inelim..
tam ismi philip stewart gordon dır. amerika doğumlu uzun boylu. kendisi bir poker duayenidir pokerde şansın olduğu kadar stratejinin önemli olduğunu savunur. açılan kartlarla eldeki kartları matematiksel olarak kombine edip diğerlerinin elinde kartları yine matematiksel yüzdelerle tahmin edebilen ve bunu tutturabilir. geceleri E2'de her gece limitsiz texas holdem oyuncularına taktikler vermektedir arka plandan, bunlar bu taktikleri duymuyorlar tabi. hayalim kendisiyle texas holdem oynamak ve ona royal flush bir el açmak.