sınırlardaki mayınlar temizlendiğinde yıllardır tarım yapılmamış bereketli toprakların fakir çiftcilere dağıtılacağı ve insanların ekononmik olarak biraz nefes alacağı düşünülürken o toprakların kan tarımına açılacağını kimse tahmin edemezdi. el kaideli cani-sapıklara ve pkklı katillere geçiş noktası olarak kullanılacağını ise kimse aklına dahi getirmemişti o günlerde.
belki yakın bir tarihte o boş topraklar avm veya vakıf arazisi olarak değerlendirilebilir ama şimdi değil.
asker söğüt dallarından düdük yapmakla meşgul, yunanistan ise avrupalı abilerinin koltuğunun altında ve bizimle savaşa tenezzül etmezler. türkiye ile ilgili farklı fantazileri var arkadaşların, bekleyip göreceğiz.
cüzdanı şişkin çakkallar kuyruk acısını hala dindiremediğinden can havliyle söyleyebilirler. keser ve sap döndügünde ise en çok sevdikleri kişi atatürk olur, önemsenecek bişey değil.
etrafında avukatlar ve medyadan oluşmuş bir çember, talimatlar, mektuplar, ülke yönetimine dair demeçler gırla giderken ev hapsinde olduğunu söylemek tamamen yanlıştır.
lüküs ve güven içinde kalantor bir ada sakini demek yerinde olacaktır.
yahu, bedduadan sorumlu bi devlet bakanlığı kurulmasını isteyin en iyisi. 'şak' diye kurarlar, 7/24 beddua eden çömez memurların başına da, etkili beddua etme yöntemlerini bilen deneyimli bi de müdür atadın mı bu iş tamamdır...
çok etkili olacağından eminim.
bülent arınç bu konuda oldukça deneyimli aslında, sormak lazım...
zalim, aptal, şapşalların asla anlayamayacağın bildiğimden, kendinden başka bir canlıyı sevmenin ne kadar insani bir duygu olduğunu söylemeyeceğim bu gerzeklere.