kizilmesale
-6 (nihilist)
sekizinci nesil yazar 1 takipçi 4.60 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    maliye gov tr

    1.
  1. Şu saatlerde tesadüfen görüdüğüm,hack mağduru olan site .

    http://www.maliye.gov.tr/

    Niye bi insan maliyenin sitesini hackler ki, hayır yani garip
    1 ...
  2. kemik kırma sesleri

    1.
  3. her kurban bayramında olduğu gibi alt, üst, sağ yan, sol yandaki komşularınızın gecelere kadar süren çalışmalarında kemiğe vurulan satır darbeleriyle çıkan sestir. Bazen insanın beynini s*ktiği bile olur. örneğin, dizi izleyen bir kadın bu seslerden sonra eline satırı alıp kemik kırma eylemine katılabilir. Fakat bunun sonucu Kan çıkar .
    0 ...
  4. düşünme eylemi

    1.
  5. Fark edelirse, maphus damlarında yada ansınız kahpe bir kurşunla bitecek olan eylem.

    (bkz: Düşünüyorum, öyleyse vurun.)
    0 ...
  6. herkes vanlı birtek müge yanlı

    1.
  7. ATV'deki Tatlı Sert ( FaşistSert ) programında sarf ettiği '' önce daş at sonra keyfi asker vur sonrada gel yardım iste, yooooooğ öyle yardım falan yoğ ! '' demesinden sonra sanal ortamda dile ( klavyeye ) getirilen bir çok sözden biri. *
    Hayır yani o bişey değil, sanane ki. Otur adam gibi programını sun, reyting al, paranı cebe indir. Kendi kuyusunu kazmak gibi bişey oldu bu, Atv şikayet hattına 100bin'den fazla şikayet gelmiş artı hakkında dava falan açılmış. *
    işte öyle, Uzun lafın kısası Herkes Van'lı, Birt tek müge ( y )anlı . *
    1 ...
  8. 8 ekim 2011 ankara eylemi

    1.
  9. '' 8 Ekim 2011 Cumartesi günü Ankara'da DiSK, KESK, TTB ve TMMO'un çağrıcısı olduğu tüm temel haklarımız için insanca yaşamı savunuyor eşit, özgür, demokratik bir Türkiye istiyoruz temalı bir miting gerçekleştirilecektir.

    Bu çerçevede DiSK, KESK, TTB, TMMOB istanbul bileşenleri olarak emekçilere yönelik saldırı yasalarını, karar hükmünde kararnamelerini protesto etmek, taleplerimizi dile getirmek ve 8 Ekim Ankara mitingine çağrı yapmak üzere 28 Eylül Çarşamba günü saat 19:00'da Galatasaray Lisesi önünden Taksim Tramvay durağına meşaleli yürüyüş düzenlenecektir.

    NOT: DiSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, KESK Genel Başkanı Lami Özgen, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ve TTB Merkez Konseyi Başkanı Eriş Bilaloğlu tarafındna 8 Ekim'de gerçekleştirilecek mitingin çağrısını yapmak üzere 20 Eylül'de yapılan basın toplantısı metni aşağıdadır.

    8 Ekim'de "Emekçilerin, Ezilenlerin Sokak Meclisi"ni Kurmak için Ankara'dayız!

    TÜM TEMEL HAKLARIMIZ iÇiN

    iNSANCA YAŞAMI SAVUNUYOR,

    EŞiT, ÖZGÜR, DEMOKRATiK BiR TÜRKiYE iSTiYORUZ!

    Halkımıza çağrımızdır:

    insanca yaşamı savunmak için, emekçilerin, ezilenlerin sesine ses katmak için 8 Ekim'de Ankara'da buluşuyoruz.

    Sosyal duygulara sahip birer insan olarak, insanca yaşamak için gerek duyulan en temel ihtiyaçların bile karşılanmakta zorlandığı ve gittikçe de yaşanmaz hale geldiği bir ülkenin emek ve meslek örgütleri olarak bugün önemli bir sorunu sizlerle paylaşmak istiyoruz.

    Bu sorun, bütün diğer sorunları tek tek kapsamaktadır fakat onlardan daha can alıcı öneme sahiptir: "Yaşama hakkının korunması!" insanın fizyolojik bir canlı olarak yaşamını sürdürmesi temel bir haktır. Ama bundan daha da önemlisi, insanları diğer canlılardan ayıran özelliklerini koruyarak yaşaması, yani insanın insanca yaşayabilmesidir.

    Temsil ettiğimiz sınıf ve kesimler açısından Türkiye'de yaşam koşulları her zaman zordu. Halkının mutluluğunu ve refahını, ülkesinin esenliğini düşünen ve politikalarının merkezine bunları alan bir siyasi hükümetle yönetilmedik şu güne kadar. Onlar varoluşlarının, iktidarlarını sağlamlaştırmanın dayanağı olarak hep yerli ve yabancı tekelleri, uluslararası emperyalist/kapitalist organizasyonları gördüler. Kendi halklarına sırt çevirip, halkın yoksulluk, sefalet ve adaletsizlikler içinde yaşadığı gerçeğine gözlerini ve kulaklarını kapatıp, önlerine konulan politikaları harfiyen uygulamaya çalıştılar.

    Bu gidişat doğrultusunda her gelen gün, geçen günü aratır niteliktedir. insanın insanca yaşayabileceği alan gittikçe daralmakta; güvencesizlik, geleceksizlik, işsizlik, sefalet, adaletsizlik alabildiğine yaygınlaşmakta ve halk kesimleri hükümet tarafından azarlanıp horlanmakta, buna karşı çıkan, sesini yükselten muhalif dinamikler ise ya şiddetle cezalandırılmakta ya da şeytanı bile şaşırtan yöntemlerle derdest edilmektedir.

    Türkiye ekonomik, siyasal, sosyal alanların tümünde birden büyük bir çözümsüzlük içindedir. Küresel krizin de etkisiyle işsizlik artmış, yoksulluk ve açlık artık gözlerden gizlenemeyecek bir duruma gelmiştir. Etnik ve dinsel kökenli farklılıklar, toplumsal barışı sağlayacak yönde çözüme kavuşturulamamakta, tam tersine çelişkilerin giderek derinleştirildiği bir siyaset yürürlüğe konmaktadır.

    Anayasa Referandum sürecinde kamu emekçilerine "toplu sözleşme düzeni getiriyoruz" denilmişti. Oysa gündeme getirilen 4688 sayılı Yasa‘daki değişiklik ile bırakın özgür toplu sözleşmeyi, kamu emekçilerinin grev hakkı bile engellenmektedir. Özel istihdam Büroları ile emekçiler köleleştirilmeye, Torba Yasa ile emek sömürüsü daha da artırılarak emekçilerin sürgün edilmelerine ve güvencesizleştirilmelerine yasal kılıf uydurulmaya, Ulusal istihdam Stratejisi adı altında, 12 Eylül'cülerin bile cesaret edemediği biçimde kıdem tazminatları kaldırılmaya, özel ve kamu alanı sermayeye peşkeş çekilmeye, emek değersizleştirilmeye çalışılmaktadır. KHK'larla kamu hizmetlerinin tasfiyesi/ticarileştirilmesi süreci tamamlanıp güvencesiz istihdam olağan hale getirilmektedir.

    "Artık yeter! kimse ölmesin" diyenler susturulmakta, Kürt sorununda demokratik, barışçıl çözüm yerine daha fazla silah/savaş, daha fazla ölüm anlayışı dayatılmaktadır. Kaynaklarımız bir kez daha savaşa aktarılmakta, barış ve diyaloga dayalı çözüm umudumuz kırılmak istenmektedir.

    Siyasal iktidarın, gerçekten demokratik bir toplum yaratma ve onlarca yıldır sürdürülen baskıcı politikalardan arınma anlamına gelecek bir toplumsal dönüşüm programı kesinlikle yoktur. Tam aksine, genel seçimlerden aldığı çoğunluk iradesini, devlet ve toplum üzerinde tam bir tahakküm kurma gerekçesi olarak kullanmakta, yukarıdan hükümet, aşağıdan cemaat eliyle toplumu ve devleti kuşatmakta, kendi medyasını, polisini, yargısını yaratarak herkesi dinleyen ve izleyen, korkuya dayalı büyük bir gözaltı düzeni, kendisine biat eden bir toplum oluşturmaya çalışmaktadır.

    Bu süreçte, toprağını, suyunu, havasını ve yaşama haklarını savunanlardan demokratik protesto hakkını kullanan Hopa halkına; TiS ve örgütlenme hakkını savunan kamu emekçisinden kıdem tazminatlarının gasp edilmesine direnen işçilere; "sağlıkta dönüşüm" aldatmacasına karşı koyan sağlık emekçilerinden örgütüne ve mesleğine yapılan saldırılara karşı mücadele eden mühendis, mimar ve şehir plancılarına; ¬evde-sokakta ve işyerinde var olma mücadelesi veren kadınlardan özerk-demokratik-bilimsel üniversite mücadelesi yürüten öğrenci gençliğe; düşüncesinden dolayı cezaevlerinde baskı ve tecride maruz kalanlardan, ‘savaşa hayır‘ diyen barış yanlılarından asimilasyon-inkâr ve imha politikalarına karşı direnenlere kadar, ülkemizdeki tüm muhalif unsurlar, farklı yaklaşımlar giderek baskı altına alınıp edilgenleştirilmeye ve susturulmaya çalışılıyor.

    Görmemiz gereken şey şudur: Türkiye'de çoğulculuk adı altında tekseslilik, "ileri demokrasi" adı altında yeni bir diktatörlük biçimleniyor. AKP eliyle düzenin "yeni yüzü", statükosu şekilleniyor.

    Toplumu altüst edecek bu tehlikeli biçimlenmenin, yurttaşların yaşama hakkını ortadan kaldıracağını söylemeye gerek yoktur.

    Çünkü:

    Bir ülkede açlık varsa işsizlik vardır

    işsizlik varsa yoksulluk vardır

    Yoksulluk varsa adaletsizlik vardır

    Adaletsizlik varsa hukuksuzluk vardır

    Hukuksuzluk varsa güvencesizlik vardır

    Ve o ülkede güvencesizlik varsa, yaşama hakkı kalmamış demektir!

    Bütün bu nedenlerle;

    Asgari ücretiyle yaşayamayan

    Maaşıyla yaşayamayan

    Emekli aylığıyla yaşayamayan

    işsizliğiyle yaşayamayan

    Hastalığıyla yaşayamayan

    HES‘lerle yaşayamayan

    Kadınlığıyla yaşayamayan

    Gençliğiyle yaşayamayan

    Kimliğiyle yaşayamayan

    Savaşla yaşayamayan

    Hayat tarzıyla yaşayamayan

    Bütün ötekileştirilenleri, bütün mağdurları, ezilenleri, yoksulları, işsizleri, kadınları, gençleri, çevrecileri, barış yanlılarını seslerini birleştirip, daha yüksek haykırmaları için,

    Düzenin "yeni yüzüne" karşı insanca yaşamı savunmak için

    EŞiT, ÖZGÜR, DEMOKRATiK TÜRKiYE yaratmak için

    8 Ekim'de Ankara'da kurulacak emekçilerin, ezilenlerin "Sokak Meclisi"ne katılmaya çağırıyoruz!.. ''

    açıklama bu şekildedir, umarız eylem yerine ulaşır.
    6 ...
  10. dikkaat bu ülkede kader var

    ?.
  11. kardeş kardeşin dilini bilmez mi

    ?.
  12. Öyledir kardeşim !
    (Terör) olarak nitelendirilen olaylarda (Terör)'ü kınamak için, kendine milliyetçi, atatürkçü diyenlerin sokaklarda '' Türk kürt kardeştir ayrım yapan kalleştir '' diye slogan atmalarına hiç anlam verememişimdir. Bugün t.c şartlarında kendi dilini konuştu diye öldürülen insanlar, sokağın ortasında dayak yiyen insanlar var. Ama gel gör ki bunları öldürenler, dayak atanlar, bahsettiğim gibi kendine milliyetçi, atatürkçü diyen kesimdir. Ama olay olduğunda kuyruğuna basılmış kedi gibi '' Türk kürt kardeştir '' diye pöykürürler. Sorarım sana be kardeşim insan hiç kardeşini öldürür mü, insan hiç kardeşine yokmuş gibi davranır mı, üvey evlat muamelesi yapar mı ...
    sorarım sana kardeşim ...
    insan hiç kardeşinin dilini bilmezmi ?
    2 ...
  13. allah üzerinden prim yapan yazarlar

    1.
  14. Sözlük yazarlarının tercih ettiği şeydir, yok allaha küfretti, yok allaha onu dedi bunu dedi cart curt. Keşke ölseniz.
    2 ...
  15. eşcinsellere duyulan nefret

    1.
  16. Sözlük yazarlarının sıkça kullandıkları ifadeler arasındadır.
    Genellikle homofobisi olan insanlar kullanır ama bilmezler ki homofobisi olanların %90'ı gizli eşcinseldir.

    öreneğin: allah'ın topu, gayı, lezi, travestisi.
    5 ...
  17. püskevityan

    1.
  18. bugün uçan spagetti canavarından vahiy almış bulunuyorum, ve bunu tüm halka duyurmamı istedi. Bugünden itibaren pastafaryanizm esas alınarak yeni bir mezhep ortaya çıkmıştır . bu inanışın adı püskevityan'dır. Ben sizin peygamberiniz konumundayım ey halk !!!

    inanışın Temelleri Şunlardır

    Birkez bile olsun piskevüt yokmu anne demiş bir birey artık piskevütyandır, bu sayede tüm insanlık doğru yolu bulacaktır.

    Sevaplar ve Günahlar

    Sevaplar : Her ne durumda olursa olsun elinizdeki püskevitten canı çekene vermelisiniz. Vermezseniz püskevit melekleri tarafından günah olarak yazılır ...

    Günahlar :

    Oldukça kabarık bir günah listemiz vardır .

    Püskevit'in bir kırıntısı yere dökülmeyecek ve sonuna kadar yenecek, eğer istemeden yere dökülen püskevit kırıntılarından herhangi şekilde ( süpürge, gırgır) aracılığı ile temizlenmiyecektir. Nede olsa yerlerde yaşıyan küçük canlılar vardır, bu sayede onlarda püskevitin tadına varabilecekler .

    Püskevit Siyasete Alet edilemeyecektir
    Püskevit Kötü Emeller için kullanılmayacaktır
    Püskevit için herhangi bir canlının hayatına son vermeyeceksin
    Püskevit ile herhangi bir fantezi kurmak yasaktır, püskevit sadece karnınızı doyurmak için gönderilmiş bir metadır .
    Püskevit ile birlikte asla başka birşey yemeyeceksiniz
    Püskevit dini mensupları asla ve asla hırsızlık yapamazlar
    Püskevit yemeden önce eller yıkanmalı, yedikten sonrada yıkanmalıdır, hijyen çok önemlidir.
    Püskevit ile aynı cümle içerisinde küfür kullanılmayacktır, kullanan kişiler toz haline getirilmiş püskevit havuzuna atılacaktır ve can vermesi sağlanacaktır.
    Püskevit günde 6 öğün yenmelidir yemezsen püskevityan olamazsın

    ...........

    Püskevityan olmak için şartlar ;

    Herhangi bir şart yok

    Bana gelen vahiy bugünlük bukadar, geldikçe yazacağım ...

    Sağlıkla kalın ey halk !
    1 ...
  19. © 2025 uludağ sözlük