görüşlerim; kategori kategori fırsatların listelenmesi olayını tuttum,
günlük mail atma konusunda daha dikkatli olmalılar.
ilk fırsat alışverişim konusunda da bir sorun yaşamadım.
he bir de bir duyuru gördüm, dealminer isminde yeni bir girişimleri olduğundan bahsediyordu, yarışmaya girmişler sanırım. türk girişimi olduğundan ben de buradan destek olayım kendilerine.
10. sayısı da yayında. Bu sayıda bomba isimler var yalnız, bir bakılmalı derim...
Bülten şöyle;
-------
şebokolik dergi sayı 10 yayında !
2007 yılında amatör bir dergi olarak yayın hayatına başlayan,4.senesinde yüzbinlerce kişinin takip ettiği bir dergi haline gelen şebokolik derginin yeni sayısı tam 80 sayfa!
10.sayının konukları epica, badem, jehan barbur, ozan tügen, deniz gönen, aydilge sarp ve birçok rock müzisyenininabisi sedat yıldırım sarıcı.
şebokolik derginin yeni sayısında unirock kapsamında türkiyeye gelen epica ilk konuğumuz oldu. isaac delahaye(gitarist) epica adına canlı canlı sorularımızı yanıtladı. ayrıca 3b isimli albümleriyle badem ve hayat isimli albümü ile jehan barbur diğer konuklarımızdı. aydilge sarp ise yeni albümü kilitin hikayesini ve albüm sürecinde yaşananları sadece şebokolik dergi okurları için anlattı.
geçtiğimiz günlerde yayınladığımız sedat yıldırım sarıcı özel dergisinden, abi sedat sarıcının şebnem feraha yanıtı ve volvox grubundan bugüne şebnem ferah anlatımı da sizlerle olacak.
bu kadar mı? şebnem ferahın bursa,ankara,i̇zmir ve i̇stanbul konserleri...şebnem ferahın ekibinden ozan tügen röportajı ve geçtiğimiz aylarda metin türkcan ile evlenen deniz gönen röportajı da sizlerle. ayrıca keşfedilmeyi bekleyen 2 isim en yeni haberler,en yeni filmler ve çok daha fazlası şebokolik dergi sayı 10′da sizleri bekliyor..
10.sayımıza dek 2 milyona yaklaşan izlenme sayısına ulaşmamızda bizlerden desteğini esirgememiş tüm şebokoliklere tekrar teşekkürler.şebnem ferah nereye,biz oraya.daima!
Olum Sinem ismi tescillidir. Nasıl unutursunuz ya nasıl, nasıl? Her kıza geçmişine dair bir soru sorun, mutlaka sevgilsiyle yatan, aralarını bozan bir Sinem olmuştur. Ya da bir erkeğe sorun, mutlaka hayatında ona elleşen yavşayan bir Sinem olmuştur.
takibe aldıgında psikopatlık derecesinde takip etme içgüdüsü yaratan, yazdıklarını her okudugumda (özellikle twitter'da) zamansız anlarda gülüp deli yerine konmama neden olan yazardır.
bugünki bölümde sözlukleri de artık sosyal medya konusuna dahil edeceklerini ima eden probramdır. yani ünlü uludağ yazarları, sözüm size, her an sosyal medyadan aranıp konuk olarak davet edilebilirsiniz. sürprizci bu insanlar. olur mu olur.
bayram sabahlarının en neşeli geçtiği, oyuncakların şöyle bir köşeye itildiği, o saatlerde anneye babaya televizyonun yasak edildiği, sokakta toz toprak içinde oynarken dilimizden düşürmeden "arkadaşım eşek" şarkısının söylendiği, kahvaltı sofrasında ağzımız yüzümüz sarelleye bulanmış olarak ekrana kitlendiğimiz o yıllarda, erken kalkmak için yegane sebep olan "7'den 77'ye" programıyla kendisini ikinci bir baba bilmemize sebep olan , bizimle 7 yaşında olan bir tanecik insandır o. barış manço'dur o.
beni o programa götürmedi diye babama ne kızardım, ne küserdim yau. ah manço ah! 90'ların çocuklarnın en büyük şansıydın sen. haliyle benim de. daha o yaşta kapı komşumuzun kızıyla anlaşıp, para biriktirip, evden kaçıp istanbul'a o programa gitmeyi planladığımız olmuştu. öyle delicesine hayrandık yani. tabii bizim evden kaçma meselesi evin kapısına yaklaşamadan yalan oldu ya, neyse geçelim orayı. içimde bir uktedir şimdi.
ölümünü duyduğumda tam kavrayamamıştım durumu, çocuk aklı işte. annem de "bir daha televizyona çıkmayacakmış, tatile gitmiş" deyince içimdeki o ukte daha da büyüdü. yerini derin bir pişmanlık aldı. "keşke babamı sürüklüye sürüklüye de olsa götürebilseydim onun yanına". sonra haber bültenlerinde "öldü!" kelimesini pek sık duyunca kabullenmek istemediğim şey yavaş yavaş aklıma yatmaya başlamıştı.
hayran olunan bir insanın ölüm haberini almak kötü tabii, insan üzülüyor, bunu belli etmek istiyor. ama o dönemde benim yaşımda olan bir çok çocuk için hayran olunan bir sanatçıyı kaybetmekten çok daha fazlasıydı barış manço'nun vefatı. ben yine iyiydim hani, çikolataya küsen arkadaşlarım vardı benim. sabah erken kaldırılınca canavara dönüşenler mi dersiniz, uyanır uyanmaz televizyona koşup, açma düğmesine tam basacakken kafası donkkk edenler mi? ama sonuç belliydi. barış manço artık topragın altındaydı.
yani can bedenden çıkmıştı artık.
ve bugün!
bugün de erken kalktım ve o yıllarda uyanıp ekranda seni arayan hiç bir çocuk seni unutmadı. bir yerlerden bize göz kırptıgını biliyoruz, rahat uyu manço.
ayrılmak için bahane arayan erkek sendromu. götünden bok çıkması tek bir neden değildir. nefes alması, ağzından yemek yemesi bile terk etme nedeni olabilir. sonuçta insan sevmiyorsa yaptıgı herşey göze batar.
gecesinde sabaha kadar içip 4-5 gibi uyuduktan sonra sabahına şahit olamayacagım, öğlen sularında uyanacagım gündür. o gün uyandıgımda kuracagım ilk cümle o gün birlikte olan dünya üzerindeki bütün sevgililere beddualarımdır. mümkünse dışarı çıkmayacagım çıkarsam da kıyıda köşede, el ele, öpüşürken, sevişirken, oynaşırken görecegim sevgililere nadide işkence planlarımı uygulayacagım gündür.
saf, şirin, fedakar bir komşu teyzesi olan öğrencilerin evidir. kıyamaz, kızza da arada gelir toparlar gider. akşamları br tas yemegini eksik etmez. ama böylesi de pek nadirdir. böyle komşu teyzeleri olan cok az ögrenci var malesef.