Dün sabah saatlerinde başlamış, hala devam eden ve trafiğin ebesini bipen kar yağıştır.
Özellikle tepelerdeki semtlerde kar güzel tutmuştu. Omü'ye 4 mevsim lastikli arabamla dikkatlice gittim geldim. Çok şükür talihsiz bir olayla karşılaşmadım. 24 Aralık sabahı ise gördüğüm manzara karşısında şok oldum. 14 senedir Samsun'da yaşayan, memleketinde -18'leri ve dizi geçen karı gören ben, ilk kez bir asfaltı komple buzla kaplı halde gördüm. Poşeti koyun asfalta itin kendinizi, ana yola kadar durmadan kayarsınız, öyle söyleyeyim. Gözümün önünde yeni kasa bir Corsa, kaya kaya kaldırıma vurarak durmak zorunda kaldı. Sadece tek bir genç bu durumdan aşırı eğlenmiş görünüyordu onun da altında 2000 kasa Range Rover vardı. Açmış disco müziğini, yakmış dörtlüleri yavaş yavaş iniyordu. Omü taraflarında durum daha da boktandı. Tipi başlamıştı, Expresslerden biri virajı alırken yan dönmüştü. Kara saplanan kış lastiksiz arabalar da çabası. Millet otobüslerden inerek, araç sahipleri de araçlarını yol kenarına bırakarak sınav yerlerine yürümek zorunda kaldı. Göz gözü görmüyor, her yer bembeyaz ve rüzgar adamın montunu deliyor geçiyor. Çok boktan bir gündü ya. Resmen ''Samsun'a White walker'lar gelmiş lan galiba'' dedim, tam bir kıyamet senaryosuydu. Yolda bir sürü kaza yapmış, kara saplanmış araç gördüm dönüşte. Şimdi gel de kar yağışını sev yiyorsa?
Bir kadının ilki olmaktır.
ilki dedim diye sakın bekaretini almak olarak algılamayın, her erkek sever, ama her erkek kutsalca sevemez, adem olmak, kadınına kutsal bir aşk sunmaktır, her şeyi göze alarak, onun elinden elmayı yemektir, daha önce birlikte olduğu kişilerin sadece karşı cins olduğunu hatırlatmaktır adem olmak, onlara karşı cins der, size ise Allah'ın kutsadığı bir erkek, derler ki kulu sevmeyen Allah'ı hiç sevmez, kulu bu denli büyük seven, Allah'ı ne kadar seviyordur sen düşün, gel Adem'in kollarına, bırak dünya dünyevi zevkleri yaşayanların olsun, nasıl olsa toprağa çıplak bedenden başka bir şey götüremeyecekler, gel ölümsüz olalım biz seninle.
Türkiye'deki solcular arasındaki fikir ayrılıklarıdır. Bir kısım, kendine görev bildiği ezilen Kürt halkının hakkını savunurken, bir kısım ise farkında olarak yada olmayarak, arada faşist Kürt'leride destekleyerek solun adını kirletiyor. Biz değil miydik faşizmin her türlüsüne karşıyız diyen? biz değil miydik çocuklar ölmesin, siviller ölmesin diyen, neden Türk faşizmine karşı verdiğimiz mücadeleyi Kürt faşizmine vermiyoruz? neden sivil katliamı yapan, bebek öldüren, gerillalık onurunu ayaklar altına alan faşist bir örgüte yalakalık yapıyoruz? çok değerli solcu kardeşlerimin kendilerine bu soruları sorup cevap vermesini istiyorum. Türkiye'de acil bir yapılanma şart, sol adı altında çok grup, örgüt var, fakat içeriğine bakıldığı zaman tamamen farklı şeyler, sol adı altında kürt faşizmi yapanlar, sol adı altında terör estirenler, sol adı altında hakkıyla bir yerlere gelmeye çalışanlar, gerçekten parça pinçik bir sistem var, tkp ise başarısızlık abidesi, birleştireceğine daha da böldü.
bir grup hayvan sever tarafından açılması beklenen davadır. sportmenliğe aykırı davranışı siktir et, kendisi ''belediye sokak köpeklerini zehirlesin'' diyerek hem şahsa hakarette bulunmuş, hem sokak köpeklerinin zehirlenmesini meşru bir eylemmiş gibi göstermiştir. hayvan dernekleri ve çeşitli hayvan severler yıllardır belediyelerle mücadele etmektedir zehirlenen köpekler için, bu isimler sözüm ona sporcu insanlar, ünlü insanlar, vatandaşın örnek aldığı insanlar, bu tarzda yorumlar kesinlikle kabul edilemez.
Emeğinin karşılığının verilmediği, insanların açlık sınırı altında çalıştığı bir sisteme isyan eden insanın haklı isteğidir. Bütün asgari ücrete çalışanlar iş bırakma eylemi yapsa, asgari ücret tıpkı gezi parkı eylemleri gibi desteklense, en azından 1200 tl'ye çıtayı yükseltebilir, açlık sınırın altında yaşayan kardeşlerimize rahat bir nefes aldırabiliriz.
Türkiye'de sayıları bolca olan barzolarla insanların yaşadığı olaylardır. Bir tane ben anlatmak istiyorum, henüz yeni geldiğim uludağ sözlükteki değerli yazar arkadaşlarımla bu olayı paylaşmazsam kendimi iyi hissedemem. 1.65 boylarında, sarı saçlı ve beyaz tenli, sarı t shirtünü beyaz pantolonun içine sokmuş siyah deri çantalı alımlı bir kadın karşıdan gelmektedir, birden dikkatimi ufak bir çocuk çekti yolun kenarında, kot şortlu, kırmızı t shirtlü esmer bir çocuk, yanında ise siyah yumurta topuk kundura giymiş, açık renkte bir kot pantolon, kahverengi bir kemer ve beyaz gömlekli bir adam var, esmer ve tek kaşlı, saçları 3 numaradan biraz daha uzun ve yavşakça bir sırıtışa sahip, çocuğun yanına eğilmiş ona bir şeyler fısıldadı ve sonra onu ileri doğru itti. çocuk elinde bir şey tutuyordu, ne tuttuğunu anlayamadım, sonra kıza doğru yürüdüğünü fark etmemle dikkatimi oraya verdim. çocuk kıza bir şey verdi, sanırım bir kağıt parçası, kızın bakışlarının barzoya dönmesiyle benim bakışlarımda barzoya döndü, tek kaşlı, yumurta topuk kunduralı barzomuz, sağ ayağını sol bacağına çapraz şekilde koymuş, o her zamanki yavşakça sırıtışını yapmaktaydı. kadın yaklaşık 3 saniye barzoya baktıktan sonra ellerini havaya kaldırıp ''allah allaah deli midir nedir'' diyerek olay yerinden uzaklaşmaya başladı. barzomuz hiç bozulmadı bu duruma, kafasını bir güvenlik kamerası edasında çevirerek hanım kızımıza yavşakça gülmeye devam etti, kağıt yere düşmüştü, mavi gözlerimi kısarak görüş açımı engelleyen güneş ışığından korunmak için gözlüğümü taktım ve asmalar ile kaplanmış ahşap sandalyeden kalktım, yolun ortasına geldim ve yere düşen kağıdı aldım, çizgili defterden kabaca koparılmış bir sayfaydı ve içinde ''baaayan çok datlısınız tanışak mı?'' yazan kağıdı okuduktan sonra barzoya baktım, beni fark etmiş olmalı ki ağzını hafiften açıp başını 30 derece yukarı kaldırdı ve siyah tespihini sallamaya başladı, o an barzodaki aptalca öz güven beni hem güldürdü, hemde düşündürdü, kağıdı çöp kutusuna attıktan sonra olay yerinden uzaklaştım, aklım türkiye'de kadın olmanın zorluklarıyla doldu taştı, ve kadınını korumak isteyen erkeklerin çaresizliğiyle...
büyük erdemdir. bir insanın sevilmemesi ve tercih edilmemesi, bazen o insanın kötü veya kusurlu olmasından değil, kendini ifade edememesi veya insanların onu anlamamasından ileri gelir. psikolojik olarak hiç dayanamıyorum bu tarzda insanlara. nerede gariban, arkadaşsız, yalnız insan var hep onları tercih ederim arkadaşlık için. çünkü bilirim, şu hayatta arkadaşlığa, ilgiye, sevgiye en çok ihtiyacı olan onlardır. hayatlarında büyük bir boşluk vardır. ''boş işlerle uğraşıyorsun sen'' derler. desinler. sevmişim ben bir kere boş işlerle uğraşmayı, yüreğinde boşluk olanların boşluğunu doldurmayı.
Ne zaman bozulacak bilinmeyendir. ey sevgili, seni sadece gözlerimdeki mavi Dünya'ya aldığım sevişmelerimiz geliyor aklıma. Zaman kavramını yok etmiştik, şehvet dışında her şeyi engellemiştik, sadece ikimize ait bir Dünya kurmuştuk okyanus gözlerimde, ne zaman aynada kendime baksam, aşk görüyorum gözlerimde. Ben bekliyorum. Senle yada sensiz, ah okunsa şu ezan, bozsam şu aşk orucunu, dudaklarım doysa aşksızlığın susuzluluğa, ben bir aşkı kollarıma alıp sarıp sarmalasam, tatsam onu delicesine. ya öldür beni, ya patlat topu.
Yeniliklere açık esnaftır. Fiyatlar yüksektir genelde. Ayrıca dükkanlarında bong, ninja yıldızı, fırlatma bıçakları, karbon çeliğinden yapılma bilenmiş kılıçlar, orta çağ hançerleri, muşta, elektrikli jop gibi bilumum illegal her şeyi bulabilirsiniz. ''abi muşta taşımak bulundurmak yasak kanunlarda, ruhsatsız silah kadar cezası var birde tezgah açmışın heammına, nasıl satıyorsunuz bunları burada polis görmüyor mu?'' diyorum, ''turistler alıyor diyoruz gadaşım, turistten çok bizimkiler alıyor ama eheheh'' diyor, insan hayret ediyor gerçekten.
Romantik olan bünyeleri daha da romantikleştiren eylem. Bakıyorum şöyle şiir kitabıma, en güzel eserlerimi hep ayağımı bacağımı hissedemeyecek kadar alkollü olduğum zamanlar yazmışım, birde bunların yanında birlikte olduğum kadınlara yollayıp sonradan kaybolan duygusal gece mesajları var, insan gerçekten hayret ediyor. Alkol insana sanatsal bir beceri vermiyor, ama duyguları daha yoğun hissettirdiğinden bireyin içindeki cevheri daha kolay ortaya çıkarıyor. Kullanın, kullandırtın.
Ortalama 65 senelik insan ömrü bile azken, tüylü dostlarımızın çok az ömrünün olduğu gerçeğidir. Oysa bir köpeği yavruyken alıp, yaşlılıkta bile sizinle yaşaması ne güzel şeydir, iki ihtiyar beraber. Ne yapalım, bizde çiftleştirir torunlarıyla beraber yaşarız ölene kadar.
şantiyede yeni işe başlayan yada çalışmayı düşünen insanlara verilen tavsiyelerdir. öncelikle şantiye hayatı zordur arkadaşlar. bunu başkalarından da duymuşsunuzdur. özellikle liseden, üniversiteden beri aşırı sosyal, gezmeyi seven bir insansanız ve kalabalık arkadaş çevresinden hoşlanıyorsanız şantiyede bu huylarınıza elveda demeniz gerekecek. çünkü sabah akşam sahada aktif bir şekilde çalışacak, akşamları da yemekhanenizde diğer personellerle belki 2-3 muhabbet edecek, yada odanıza çekilip direk götü devirip yatacaksınız yorgunluktan alışma dönemine kadar. eğer kayda değer bir tecrübeniz yoksa her konu hakkında konuşmayın, size bir şey sorulmadıkça cevap vermeyin şeflere, sonra ezerler. kıdemlilerde alışana kadar ezecek, sinirleriniz biraz yıpranabilir, bunu dikkate alın. bir diğer hususta genelde mühendis falan değilseniz tekli odalarda kalamıyorsunuz, en az 2 kişilik, en fazla 3-4 kişilik odalarda kalıyorsunuz. bu konu hakkında yapacak pek bir şeyiniz yok, dua edin akşamları ayaklarını sabunla yıkayan, gündelik duşunu alan temiz adamlar düşsün yanınıza, yoksa ayak kokusu ve ter kokusundan eziyet olur size. horlama sorunu var birde, bu en kolayı aslında. eczaneden alacağınız kulak tıkaçlarıyla bu eziyete son verebilirsiniz, ama ayak kokusu ve ter kokusunun çaresi yok. maaş hakkında ilk başlarda çok yüksek rakamlar beklemeyin, teknikerseniz 1300-1500 tl arasında bir maaşla işe başlarsınız ve sonra kıdeminize ve sahada rol aldığınız etkinliklere göre maaşınız 3000'e kadar artabilir. iyi yönleri yok mu? elbette var. ofis boy olup standart maaşa çalışmak yerine hem mesleki deneyim kazanacaksınız hemde ilerleyen zamanlarda yüksek maaş alacaksınız. asosyal bir hayat sürmek zorunda kalacaksınız ama yeni yeni illerin kırsallarını gezeceksiniz, doğayla bol bol birlikte olma şansınız olacak, fotoğrafçılığı seviyorsanız instagram'da çok güzel doğa fotoğrafları paylaşabileceksiniz, köylülerden hormonsuz gıdalar elde edebileceksiniz, şantiyenizde bu yaşınıza kadar müsait olamadığınız için besleyemediğiniz kedi köpek gibi hayvanları besleme şansınız olur, kendinize şantiyenin yan tarafında ufak bir bahçe yapabilirsiniz, real farmville gibi takılırsınız işte.
Direk götü kurtarmakla ilgili düşüncelerdir. Hiç ''ömrüm gözlerimin önünden geçti'' hikayesi yazmasın kimse. 2011 yılında Antalya'da yüzerken gözlük vardı gözümde, dipte balıklar, yengeçler, renkli renkli taşlar derken açılmışım ben baya, bu esnada nefesimi de tutuyorum, ağzımda şnorkel yok, bir hava alayım deyip suyun üstüne çıkmamla beraber dikey şekilde batmam bir oldu, boğazımdan içeri giren sular yaka yaka indi, hiç yüzme bilmeyen yada soğukkanlı olmayan biri böyle bir esnada panikle ellerini sağa sola çırpacak, daha da batıracaktı kendini, ama hemen sırt üstü kendimi denizin üstüne bırakarak bir denge sağladım nefes aldım, sonra yüz üstü dönerek kulaç ata ata kıyıya geldim. Boğulmaya en yaklaştığım anlardan biriydi o, gerçekten panikletici bir durum, bu arada yüzme bilmiyorsanız takmayın gözlük şnorkel falan, açıldığınızı anlayamıyorsunuz.