an itibarı ile televizyonlarda gösterilmeye başlamamış reklamdır. fikir benden selpak yönetimi duy sesimi.
servet göğüsüyle kontrol ettiği topu ayağının altında durdurur. cebinden selpak mendilin paketini çıkarır, burnunu güzelce temizler ve traaaank ekranda selpak çep yazısı, servet in tok ve burnu tıkalı sesiyle "yunuşacuk selpank çeb hımsıff, her ceba girecenk" sloganını duyacağız.
veya güzel bir maç sonrasında beklenilen aksine servetin cool tarzıyla röportaja geçtiğini düşünün; canlı yayında, bi düşün ya, muazzam sakalı, pırlanta küpesi ve yan takılmış rapçi şapkasıyla (ki adam normalde böyle takılıyomuş ben çok şaşırmıştım, valla bak) servetin sesi pırılpırıl geliyor, burnunda en ufak bir birikinti yok ki olsa şraaak diye kameramana yapıştırır, çekinmez, çekinmemeli. spiker soruyor servet bunu nasıl başardın diye, servetten cevap gecikmiyor, cebinden selpak mendilini çıkarıp kameraya yaklaştırırken: "her zaman her yerde selpak hep cepte.".
edit: hangi kanalda gördün diye özel mesaj atan arkadaşlar, gösterime girmedi diyorum kime diyorum. g.tümden uydurup iç dünyamda izlediğim reklam bu. yakında youtube a düşer diye bekleme hahaha saf ya.
haceliz bu tedirginlik bir tek bende mi oluyor bilmiyorum ama birinin nick altına entari giydirdiğimde eğer ki oylanıyorsa aklıma tek soru geliyor ona mı bana mı?
eğer eh işte oyunu iplemezsek bu olayın 4 tane olasılığı vardır. hemen örnekli konu anlatımımıza geçiyor, oss, sbs, kgs ye girip alışkanlık edinmiş bünyeye yardım ediyoruz.
1-) nick altına olumlu birşey yazarsın artı oy alır. burdaki tedirginliğimiz belli, nick altına entry girdiğimiz adam sevildiği için mi oylandık yoksa, bizim girdiğimiz entryi mi beğendilerde oy verdiler.
Ör: ceketli ali dayı
komik yazılarıyla bizi yerlerde süründüren, az yazmasına anlam veremediğim süper yazar.
ahanda burda bu yazarı mı seviyorlar yogsam, benim yazdığım olumlu entry mi beğendiler.
2-) nick altına olumsuz birşey yazarsın artı oy alır. benjcev
bu adamın hastasıyım, mükemmel bir insan, mükemmel bir yazar, aynı zamanda izmire gelicem diye beni aylardır kandıran ipna.
ahanda burda olumsuz ipna demişiz misal. bunu artı oylayan arkadaşı da mı izmire gelicem diye kandırıyor bu yazar. yoksam bu adamı sevmiyor gercekten ben sövünce onun hislerine tercüman oldum diye mi oyladı.
3-) nick altına olumlu yazarsın, eksi oy alır. burda adamı mı sevmiyorlar yoksa ben gerçekten entry girmekten acizim. * kopya kalp
rebekanın müdavimlerinden mükemmel bir matematikçi.
5-) nick altına olumsuz yazarsın, eksi oy alır. bak degilin degili pozitif gibidir bu. kisiselbirileti
tespit yapayım derken sıçan salak. yazmasın artık okusun.
şimdi burda adam kisiselbirileti yi seviyorda bu entryi mi begenmedi? yoksa yazarın her yazdığına eksiyi yapıştıran ipne mi? yoksa buna oy veren kisiselbirileti mi?
neyse kafam karışıyo demiştim pek toparlayamamışım zaten. * girdiği nick altı entry si oylanan yazarın içine düştüğü kavram karmaşası.
Bilim adamları, utangaç ve aşırı heyecanlı insanlar için sosyal viagra adını verdikleri bir ilaç geliştirdi. Sprey olarak üretilecek ilacın ana maddesi ise doğum yapan kadınların salgıladığı oksitosin adlı hormon.
TOPLUM içinde nasıl hareket edeceğini bilemeyen ve eli ayağı birbirine dolaşan aşırı utangaçların bu derdine çare olabilecek bir ilaç geliştirildi. Bilim adamlarının sosyal viagra adını verdiği ilaç, yeni doğum yapan kadınların salgıladığı oksitosin adlı bir hormon içeriyor. Bu hormon doğumu kolaylaştırmanın yanı sıra annenin sıkıntı ve korkularını gideriyor; annenin bebekle sıkı duygusal bağ kurmasını sağlıyor. Kaliforniya daki Claremont Graduate Üniversitesi nden Prof. Paul Zak, Bu hormon alışkanlık yapmıyor, yan etkisi yok diye konuştu.
iSViÇRE DEKi Zürih Üniversitesi araştırmacıları aşırı utangaç 120 kişi üzerinde testler yaptı. Sonuçta oksitosinin sosyal fobi semptomlarını ortadan kaldırdığı, insanları başkalarına karşı daha cömert ve bağışlayıcı yaptığı belirlendi. Avustralya daki Yeni Güney Galler Üniversitesi araştırmacıları, hormonu sprey olarak üretmeyi başardı. Kızgın kalabalıkları dağıtmak için biber gazı yerine sprey oksitosin kullanılması düşünülüyor. Beyninde oksitosin düzeyi daha yüksek olanların hayır kurumlarına yüksek miktarda bağışlarda bulunduğu görüldü.
milliyet gazetesinde okuduğumuz habere göre 112 acil servisi arayıp sorulan komik-saçma sorulardır. haber de biraz da göz korkutma var gibi. bu numaralar tespit edilecek ve bir daha ki aramalarında sistem tarafından doğrudan bekletmeye alınacak.
işte bir kaç bomba soru:
Aşkım beni terk etti. Çok yalnızım, canım sıkılıyor. Konuşabilir miyiz?
Evde yemek yok. Bana yemek tarifi verebilir misin? Karnıyarık olabilir.
Elimde 2 okey var. Döneyim mi açayım mı?
Telefonumu yeni aldım da, çalışmasını kontrol etmek istedim.
Sesinizi çok beğendim. Konuşmaya devam edebilir miyiz?
Acil olarak evime gelin, yalnızlık benim başıma vurdu.
Canım sıkkın, ne yapabilirim?
Kulağıma su kaçtı, boğulur muyum?
Canım sıkıldı, izi kalır mı?
Kuşum grip oldu, ne yapabilirim?
sulama cihazı dediğim şeyi anlamışsınızdır herhalde. böle çimlerin arasında duran devamlı dönerek 360 derece etrafını sulamaya yarayan alet. erkek boynu bu şekilde çalışmıyor. erkek boynunun çalışma mantığı, çimin bittiği yol kenarına konulan ve 180 derece dönen sulama cihazı mantığıyla çalışıyor. bu alet nasıldır efendim? şimdi bu alet çimin bittiği yere konumlanır, tık tık tık diye bir tarafına doğru hafif hafif donerek sulama işlemini gerceklestirir. tam yol hizzasına geldiğinde ise tırırırttt diye tam 180 derece geriye gider. eskiden stadlar bu şekilde sulanıyordu, şimdi ne alemde bilemiyorum. neyse erkek boynu tam olarak bu şekilde çalışabiliyor, peki nerde, ne zaman ve hangi koşullarda?
eğer ki esas oğlan yol üzerinde bir yerde duruyor, oturuyor ve yanından güzel bir kız geçiyorsa boynu bu şekilde çalışıyor. şimdi gözlerimizi kapatıp olayımızı gözümüzde canlandıralım diyecem sakın yapmayın yazının devamını okuyun. efendim kankanın tükkanın önüne tabureyi çektik yoldan gelen geçenlere bakıyoruz diyelim. vay vay vay o ne ilik gibi hatun geliyor sol taraftan. başlıyoruz umutla kesmeye hani o da bakar bi ilişki başlar falan diye ya da sadece güzele bakmak sevap diye. hatun kişisi yoluna devam ederken bize doğru yaklaşıyor, tam önümüzden geçiyor, yavastan uzaklaşıyor. biz bu hatunu izlerken boynumuz bu şekilde çalışıyor işte. soldan gelen hatun sağ tarafta gözden kaybolana kadar geçen sürede boynumuzun çalışma mantığı budur. hatun kayboldugunda ise hemen tırırrrrrt sesi olmaksızın yeni bir hatun kesme amaçlı yine solumuza bakıyoruz. he bazen hatun tam sağdan kayboluyoken sağdan bi hatun gelir bu seferde ona bakabilmek için tam terse hareket ettiririz. eğer böyle devam ederse sıçtık, neden? tenis maçı izler gibi bütün gün sağa sola dönen boyun aksama tutulur kalır. bunu bir çok mekanda, yolda görebiliriz. boynum tutuk falan diye atıp tutan arkadaşınız bile boyundan çevirir böyle bir durumda, ha gerçekten boynu tutuksa belden yapar dönme işlemini. tabi sadece erkeklerin kız için yaptığını söylemiyorum, erkekler bunu güzel arabalara bakarken de yaparlar. bir birimizi kandırmayalım bazen bayanlar da yapıyor ama az. al bakalım altına bi tane bmw geç hatun kişisinin önünden nasıl çalışıyor boynu gör.
dirsekten kırılmış doksan derece açıyla duran tiki kolu diye açıyordum amma velakin 2 karakter daha uzun diye suratıma tokat gibi bir uyarı geldi.
efendim burada dirsekten kırılmış lafı bildiğiniz kırılma anlamında değil. yani röntgen de ** herhangi bir sorunu olmayan yere 90 derece açıyla basarken * kolumuzu omuzdan değil de, dirsekten bükerek, kolumuzun dirsekten ele doğru uzanan kısmının yere paralel olma durumudur.
şimdi efendim ne dir bu olay? şöyle ki, giyimine kuşamına dikkat eden kızlarımıza biraz abartarak tiki diyoruz *. bu kızlarımız giyim ve kuşamlarına uyacak biçimde sabahın köründe kalkıp yüzlerce çantası arasından üzerindekilere en uygun olanı seçmiş ve bavul gibi çantayla kendilerini yola * atmışlardır. ve bu bavul görünümlü çantayı taşımak için başlığımızda ki kolu kullanmaktadırlar: direksekten kirik 90 derece açıyla duran tiki kolu. ne kızlar biliyorum pazuları almış başını gitmiş, sanırsın body yapıyor. ah be güzel kızım, saatlerce kolunu öyle tutmak hiç mi yormuyor seni. hadi sen yorulmuyorsun seni gören uyuşuk yazarın yorulacağını hiç mi düşünmüyorsun, valla ben seni gördüğümde kolum ağrıyor. as şu çantayı omzuna, ya da bırak kolunu yerçekimine elinde tut çantayı. ama sakın çapraz takma çantayı, hadi taktın diyelim araya kaçmasın valla bir sürü polemik yaşandı sözlükte o konuyla ilgili, ilgi odağı olma o konunun.
neyse şimdi açılacak olan başlığımıza tekrar baktım da aslında bir anlam daha yükeyebiliriz: dirsekten kırık 90 derece acıyla duran tiki kolu. ama bir türk olarak kırık olsa acıdan duramazsın dediğinizi duyar gibiyim. **
aslında başlık hijyenik eldiven olacaktı ama malum hepimizin bildiği karakter sorunu. *
nedir hijyenik eldiven. gıda sektöründe hizmet veren çoğu yerin, biz temiziz mamüllerimize kesinlikle ellerimizle değmiyoruz imajı vermek için kullanılan naylon torba görünümlü eldiven. dohturların kullandığından değil anlatmaya çalıştığım. böle bir insan azmanının eline göre dizayn edilmiş, nba oyuncularının bile ellerine bol gelecek, 5 parmagınızı bu eldivenin 2 parmagına rahatlıkla sokabileceginiz fakat ninca törtıllar gibi rahat kullanamayacağınız için her parmagınızı ayrı bölme * ye sokacağınız, kısaca bol ötesi eldiven. neresidir bu eldivenin kullanıldığı yerler; unlu mamülleri, otobüs firmalarının bazıları, iş yerlerinin yakınlarına sotelenmiş simitçiler, restoranlar falan filan. peki bu hijyenik eldivenin bize yararı ne? aslında bir müddet önce çaktırmadan burnunu kurcalayan, para ellemiş, yeni tuvaletten çıkmış, alnındaki teri silmiş kıç bölgesindeki kaşıntıyı gidermiş satıcı abimizin elindeki mikroplardan uzak tutmak. mamafih* bu abilerimiz çok hijyenik olarak poğaçamızı, simitimizi falan torbamıza koyuyor, oh diyorsun ne kadar da temiz, eldiveni var adamın, hoop noluyo verdiğiniz parayı o eldivenle alıyor. tam ilk soku atlatmak üzeresiniz ki hoop dayı elinin tersiyle burnunu kaşıyo. yıkılıyorsunuz, migdenizde kasılmalar başlıyor, hadi bundan sonra gönül rahatlığıyla ye bakalım. **
klasik öğrenci kıvırması, kıvırma diyorum çünkü kesinlikle yalan içeriyor diyemem. bunu diyen öğrenci tiplerini analiz edip daha rahat kavramanıza(kavrama derken kapa parantez yardımcı olmak isterim. ve türk eğitim sisteminin yapı taşlarından olan örnekle öğrenmeyi uygulayalım.
bir: hoca calışmadığım yerlerden sormuuuuuş. yavaş çekim bitti cümlenin sonu neden? sor bi neden güzel okuyucu. çünkü pozisyonu durduralım derken yavas cekime aldık. simdi geri sarıp bir gün öncesine gidelim. bu tipimiz bir gün önce hiç ders çalışmamıştır. bütün gün pes oynamış, okeye dördüncü olmuş, king te rıfkıyı yemiş ya da uyumuştur. çalış(a)mamıştır. bu adamın söylediği hoca çalışmadığım yerlerden sormuş kesinlikle doğrudur, bu adam harbidir, yalan nedir bilmez. kafadan bıraktığı dersler vardır, ana baba eşe dosta yalan soylemeden, çalışmadım diyerek azar da isitmeden dersinden kalır.
iki: hoca calışmadığım yerlerden sormuş abura koyim. bu elemanımız genel hatlarıyla tembel bir arkadaşımızdır, kafası çalışmadığından değil, cinliğe çalıştığından kaybeder. bigün öncesinde öğrenir sınav hakkında bilgileri, notları fotokopileri şöyle bir göz gezdirir ve bunlardan çıkabilir diyerek özetin özetinin özetini çıkarır. bir saat aksam yemeginden sonra 15 dakika da sınavdan önce kastırır ve girer sınavına, sınav çıkışında konuların isimlerini biliyor fakat sadece kendi special edition özetine çalıştığı için sınavda çıkan yerleri sadece isim olarak bilir. bahtsızdır. ama kulpuna denk getirirse çan eğrisini yükseltecek, ve küfürün en hasını yiyecektir.
üç: haca calışmadığım yerlerden sormuş arkadaşım, stv nin inek öğrenci tiplemesinin lafıdır bu. bütün her yerlere çalışırlar aslında ama bazı yerler tam aklında kalmadığı için bu şekl bi sıyırtma politikası izler. hocalar da bu öğrenciyi bildiğinden az da olsa karalamalarına yüksek puanlar verir. ya nasıl oldu bu kadar yüksek geldi bende anlamadım arkadaşım lafını sınav sonucunu öğrendiğinde duyabilirsiniz. ha hoca bu öğrenciyi daha tanımıyorsa, g.tü üzerine oturur. bir daha ki sınavda yüzünü alır. hocaya kapak yaptığını falan düşünür sazan.
etnryi söyle güzel bir şekilde bitireyim dedim ama toparlayamadım bi türlü bari bi şiir yazayım;
hoca çalışmadığım yerlerden sormuş
sınav sonucu bana kapak olmuş
babam duymasın sakın notu
çok pis s.ker götü
kandırılmış, duygularıyla oynanmış bireyin karşısındakine sitemi. acı olmadıgını soyleyerek kandırılan kisinin, tadına baktıktan sonra acı olduğunu farkedip kandıran insana yaptığı söylemdir. şimdi bu güzel ukteyi bi örnekle anlatalım, sonra cümle içinde kullanalım ki daha iyi öğrenin, daha iyi kavrayın **.
+abi mado bi dondurma yapmış inanamazsın!
-hadi be neliymiş birader?
+valla ben kırmızıdan da bir top koyarmısınız dedim, öyle keşfettim adını bilmiyorum.
gidilir, kırmızıdan 2ser top istenir ve yenilmeye baslandıgı sırada:
-acı lan bu
denir.
simdi dikkat ediyoruz tanımımızla örneğimiz tutmamakta. ve yazarımız g.t olmakta. peki yazarımız maçı buradan çevirebilecek mi? Acaba tüm maç boyunca bütün kazma halı saha oyuncuları gibi defansın sağında duran oyuncumuz, mac bitiminde ki korner atışı için çaktırmadan arka direkte pusu yapıp, o hayatında yapamadığı gol vurusunu yapabilecek mi? tüm izleyenlerin gönlünü kazanıp, akşam yattığında acaba maçı izleyen hatunlardan etkilenen olmuş mudur? diye ergen düşüncelerine dalacak mı? tamam be! toparlıyorum.
Tanım2: * Bir şeyi tadmadan önce acı olmadığına düşünen, inanan bireyin * tattıktan sonra acı olduğunu anlayıp hayata karşı serzenişi. ***
kahvehanelerde sıkça rastlanan geyiklerden bir tanesidir. eğer ki bir insan yaz tatili için deniz kenarı bir yere gitmek yerine dağ bayır şekli yer seçerse ve bu insan daha önce çok deniz kenarı memleket gezmişse geyik hemen başlar adam doymuş abi deniz kenarına diye. ayrıca buna örnek verilebilecek bir alternatif daha vardır ki genelde zengin, yakışıklı *, etrafında çok hatun olan adamımız eğer ki cinsel eğilimini değiştirdiyse ve gay olduğu öğrenilirse aynen geyik başlangıcıdır kaçınız. abi adam doymuş karıya kıza biraz da başka deneyimler istiyor herhalde ...
ayrıca Onur Akın Yağmur Yüreklim Şarkısında geçer.
---
Son vapur da ayrildi limandan
Son tren içimi çizipte geçti
Bir bir isiklari söndü odalarin
Kapilar gözlerini uykulara kapadi
Beni tanıyan bilir çok bi futbolla alakam yoktur. ama fifa 98 oyunundan bu yana roberto carlos efsanedir benim için, bir defans değildir o bende forvete koyulur, biraz hız yapılır sonra önümüz boşaldığında şut çekilir ve gooooooooooool. eee hızlı efsane şutları var ya artık maç izlerken kornerden dönen veya kalecinin zorla çeldiği topun ceza sahasının biraz dışında gelmesiyle gözlerin roberto carlosu araması hadisesidir. saglam bir şut gelecektir ve güzel bir gol olacaktır umududur.
ama bende biraz abartı durumdadır dün galatasaray maçını izlerken de dönen toplarda gözlerimin roberto carlosu araması beni hem güldürdü hem düşündürdü(?).
kırmızı tugla binasıyla super dış görünüme sahip, içerisinde kendi dallarında uzman hocaları, efsane b-4 , b-6 amfilerini (diğerlerini saymıyorum) ve öğrenciler için kurulmuş çeşitli laboratuvarlar bulundurur. bornova metronun çıkışında görebileceğimiz bölüm. kampüs dışına itilmiş olma sebebini bilen yoktur.
-aa kampüse bilmem kim geliyor
-gecen haftaymıs ya gene kaçırdık
gibi çeşitli üzücü olayları çokca yasayanların teselli olarak
-amaaan küçük parka yakınız kampuse yılda bir gelen oluyor ama küçük parka hergün gidiliyor
diye düşündüğü öğrencilerin okuduğu bölüm.
Salihli min meşhur yemeği.
isimden de anlaşılabileceği gibi bir çeşit köfte.
odun ateşinde pişirilmesi sebebiyle super bir lezzete sahiptir.
4 şiş birlikte bir porsiyondur, ama bir şiş uzerinde 6-8 cm kadar küçük bir köfte bulunmaktadır. tek porsiyon asla yetmemektedir. bunun için öncesinde çorba içip üzerine 2 porsiyon köfte yenmesi tavsiye olunur.
kimyon,tuz ve kırmızı toz biber ile bileştirilmesi lezzetine lezzet katar.
