lale mûldür'ûn 2007 yılında çıkan ultra zone'da ultrasona adlı kitabında yer alan şiiridir,ki
varoşlarin lady' si
bir erkek istiyorum
kafası pırlanta kesimi
halkın çoğunda olduğu gibi
ayakkabıları sahte benetton ama zevkli
varoşların lady' si olmak istiyorum
kafayı parlatmak ve
seçkin geçmişimi unutmak istiyorum
bana ne verdiniz ki siz
siz ve diğerleriniz?
varoşların lady' si olmak asla istemediniz
beni bir varoş erkeği kurtaracak artık
kafama, rüyalarıma, yatağıma girecek
ve size ödetecek
pahalıya hem de
sizin ödeyemeyeceğiniz kadar pahalıya
bir cigaralık saracak ve
aldırmayacak alaycı bakışlarınıza
ve yapacak ve yapacak ve yapacak
sabaha ve ben sizi unutana kadar
algıda seçiciliğim var, o yüzden sen; dedi adam.
algıda çekiciliğim var, o yüzden ben; dedi kadın.
bira; dedi adam.
şarap; dedi kadın.
canın cehenneme; dedi adam.
canım cehennemde; dedi kadın.
ve muhabbet böyle sürerken,
dışarıda yürüyen insanları izlemeye başladım.
yağmurun başlaması,
insanların yürümeye başlamasından çok önceydi;
milyonlarca yıl önce.
yorgunluk yere düşürür; dedi adam.
o senin söylediğini açlık yapar; dedi kadın.
bira; dedi adam.
şarap; dedi kadın.
william blake beni sarmıyor; dedi adam.
william saroyan da beni; dedi kadın.
ve muhabbet böylesine bayıcılaşırken,
dışarıda yürüyen insanların
koşmaya başladıklarını fark ettim.
bu bana,
yıllar yılı sorulmuş saçma bir soruyu hatırlattı.
tek odalı bir evde mutlu yaşanabilir; dedi adam.
çaresizliği meşrulaştırıyorsun; dedi kadın.
rakı; dedi adam.
şarap; dedi kadın.
william; dedi adam.
faulkner; dedi kadın.
anlaşmışlar gibi görünüyorlardı gözüme,
ama yanılıyordum.
hayatta o kadar çok şeye yanılmıştım ki;
ama bir şekilde
yanılmaya alışmıştım.
çocukluğumu yaşayamadan büyüdüm ben; dedi adam.
freud; dedi kadın.
rakı; dedi adam.
şarap; dedi kadın.
nihilizm; dedi adam.
hiçbir şeye inanmaman için bir şeyler olmalı; dedi kadın.
ve muhabbet saçmalamaya başlamıştı
fakat kadının şarabı tutuşu,
eski bir sevgilimi hatırlattı.
eski günlerin yıpranmışlığı,
birazcık da olsa içimi acıttı.
unutmak için barlara gidilir; dedi adam.
içkinin kötülüğü, hatırlatıcılığındandır; dedi kadın.
rakı; dedi adam.
yeter; dedi kadın.
komşunu döv; dedi adam.
komşunu sev; dedi kadın.
kavganın yaklaştığını hissedebiliyordum.
deneyimler,
öngörülü olmayı öğretiyordu insana.
aşkın bir su olduğunu ve içenin de kudurduğunu,
küçük bir sevgilim öğretmişti bana.
bütün kadınlar, kocalarının fahişesidir; dedi adam.
kes artık, gidelim; dedi kadın.
rakı; dedi adam.
yeter; dedi kadın.
soba kurumu; dedi adam.
aile kurumu; dedi kadın.
on üçüncü biramı içiyordum ve her nedense,
turşu yeme ihtiyacı duymuştum.
neden kalkıp gitmiyor ve
bu salak ya da salakça muhabbete katlanmak zorunda kalıyordum?
hayat, her şeye katlanmayı da öğretiyordu bir şekilde.
sutyen takmayan kadın, kendine güvenen kadındır; dedi adam.
iyice cozuttun; dedi kadın.
rakı; dedi adam.
getirmeyin; diye bağırdı kadın.
seni kim tanrı kıldı ki içkime karışıyorsun; dedi adam.
hiçbir şeye inanmayan kim; dedi kadın.
muhabbet devam ederken,
annemin talimatı üzerine bana içki vermeyen barlar geldi aklıma.
"kusura bakma dostum. emir büyük yerden." derlerdi hep.
alkol tedavisi gördüğüm 2004 senesinde,
hiçbir yerde içki verilmiyordu bana; sokaklar dışında…
zamanla alışıp aşık oldum sana; dedi adam.
ve zaman geçtikçe alçalıyorsun; dedi kadın.
bu barın sahibi kim, nerede rakım; diye bağırdı adam.
lütfen artık, rica ediyorum; dedi kadın.
vay vay vay, sen nazik olur muydun; dedi adam.
neden seni taşıyan hep ben oluyorum; dedi kadın.
muhabbetin burası,
midemi inanılmaz derecede bulandırdı.
kendimden kaçmak için geldiğim yerde,
istemeden kendimi bulmuştum.
insan kendinden, maddi anlamda da kaçamıyormuş.
yüz yirmi kadınla yattım ben; dedi adam.
her sarhoş oluşunda aynı muhabbetleri yapıyorsun ama seni seviyorum; dedi kadın.
hesap; dedi adam.
aşkım; dedi kadın.
ama eve giderken altı tane bira alırım ha; dedi adam.
aşkım, evde iki biran var, dört tane alırsın; dedi kadın.
hayatımdaki tek gerçek ve en değerli şey sensin; dedi adam.
biliyorum, benim için de sen öylesin; dedi kadın.
ne kadar aptalmışım gençken,
diye geçirdim içimden.
kalkan çiftin arkasından, ben de çıktım bardan.
dışarıda,
hiçbir filmde göremeyeceğim kadar güzel bir öpüşme sahnesi seyrettim
ki başrolü,
o çift oynuyordu.
ama dediğim gibi,
roldü;
gerçek değildi.
bana içki vermemeye
yıllar geçse de inatla devam eden barlardan birine giderken,
aynı muhabbetlerin,
başka şehirlerde,
farklı kişilerle
ama aynı şekilde başladığını ya da bittiğini hissedebiliyordum…
dönmedolap; dedim içimden,
beni tekrar ne zaman yukarılara çıkaracaksın?