yersiz bir abartıdır. çünkü hakimlik/savcılık sınavlarında, her yıl binlerce hukukçunun 4 bin lira maaş için birbirini ezdiği düşünülürse, sıradan bir avukatın maddi imkanları hakkında daha iyi fikir yürütülebilir.
ayrıca hukuk okuyan arkadaşlarımdan gördüğüm kadarıyla söylüyorum, eğer toplumum bu adamlar kadar aydınlanmışsa, vah, vah, vah toplumuma diyorum. *
türkiyedeki hukukun yarayan kanası olan sorunsaldır bu. hukuk fakültesinin, hukuk öğrencileri tarafından abartılması, hatta bokunun çıkarılması, bununla da yetinilmeyip, çıkan bokun sıvanmasıdır.
bazı hukukçular kendi bölümlerini, zorluk açısından tıpla falan kıyaslamakta, mühendisliklerden ise üstün görmektedir. komik adamlardır vesselam.
ulan aç notu oku. işin ne? bunların en kallavisi olan ankara hukukta bile, sene boyu okula gelmeyen, son bir ay betacopy den alınan notlarla açıköğretim okur gibi okul bitiren adamlar vardır. hatta ankara dışında olup memleketinde yaşayan, sadece sınav haftaları ankarada konaklayıp dönenleri bile görülmüştür.
uzun lafın kısası bölümlerinin gayet kolay bir bölüm olmasının yanı sıra, fakülteye kapağı atmak da çok kolaydır. patır patır açılan hukuk fakülteleri ve arttırılan kontenjanlar sebebiyle hukuk okumak, sıradan bir olay halini almıştır.
hal böyle iken öss de ilk beşbini zorlamış, ve fakültesinde eşşek yüküyle hukuk dersi de gören bir mülkiyeli olan bendenize, dicle hukukta okuyan adamın bile 'ben hukukçuyum ehe böhö' yapmasını, komik bulmamak mümkün değildir.
hukuk güzel bölümdür. halk arasında karizması vardır. iş alanı geniştir. falandır, filandır. ama abartmayalım arkadaşlar, rica ediyorum. o kalın kitaplardaki herşeyi ve kanunları madde madde ezberlediğinizi zanneden yaşlı teyzelerin yanında şeklinizi koyabilirsiniz, ama bize böyle şeylerle gelmeyin. komik oluyor zira. *
çok yanlış bir zihniyettir. zira herkesin de bildiği gibi, anadoluda yaşayan insanlar türk değil, mahmuttur. bu sebeple bu insanların tamamına mahmut denmesi gerekmektedir.
''şimdi ben buraya neden çıktım, niçin çıktım, nasıl çıktım? bunu izaha gerek yok, gördünüz, yürüdüm çıktım! ama çıkmamış da olabilirim, çıkmışsam çıkmışımdır, çıkmamışsam çıkmamışımdır. görünen köy, uzakta değildir. buraya çıktık da, sonradan çıkmadık mı dedik? bunlar bir takım uydurma laflardır. sahi ya ben buraya neden çıktım? kim çıkardı lan beni buraya?''
bundan 800 sene önce yaşamış bir trabzon rum devletinin varlığı üzerinden, akılalmaz tespitler yaparak, bugün trabzonda yaşayan çoğu kişinin rum olduğu sonucuna ulaşıp, sonra da x zekası, y zekası gibi başlıklarda milletle taşşak geçme girişiminde bulunmaktır.
bu teoriye göre istanbul'da yaşayan herkesin yunanlı, van'da yaşayan herkesin ermeni, trakya'da yaşayan herkesin slav, orta asya'da yaşan herkesin türk, karadenizin kuzeyinde yaşayan herkesin de ostrogot-vizigot-anglo sakson olması gerekmektedir.
özet geç piç diyenler için gelsin : yüzüne karşı söylenmesi durumunda cümlenizi tamamlayamadan kafatasınızın içinin 14+1 kurşunla doldurulması kuvvetle muhtemel olan eylemdir.
insanlık maymundan evrilererek bugünkü halini almışsa, o zaman ilk maymunların yavrularından sonraki maymun nasıl geldi amişinekoyim? maymunlarda da kardeş kardeşe ilişki oldu demekki.
bir ülkedeki geri kalmışlığın en önemli belirtisidir. kadına değer vermeyen erkek kadını sadece cinsel obje olarak görür ve önüne gelene bu kimin bacısı, kimin kızı, gelecekte kimin karısı olacak diye düşünmeden yaldır yaldır kayar.
sen her önüne gelene domalırsan, kendi değerini kendin düşürürsen, kusura bakma ama bahsi geçen kevaşenin ta kendisi olursun.
bu açıdan yaklaşıldığında ülkemiz kadına değer verilen bir ülkedir. genellikle kızlarımız bekaretlerini korur. sosyetik mekan ve üniversite ortamlarında durum biraz daha farklı olabilir tabi.
bu kız bir süre sonra bu ilişkiden sıkılmaya başlar. şöyle oldu, böyle oldu derken, ayrılık gelir. daha sonra başka bir erkeği sever, onu sevdiği için onla da yatar. sonra o da biter. sonra başka erkeği sever, sonra bi erkeği, bi erkeği daha derkeeen, sonuç ;
sözlükte yazmak istemeyeni kimse silah zoruyla tutmamaktadır. kafa izni ve kendini sildirme butonlarımız mevcuttur. çatıya çıkıp 'yaklaşmayıııın atlarım' diye haykıran meczuplardan farkını bir an evvel göstermesi gerekmektedir.
mesajlara cevap vermeye özellikle özen gösteren yazardır. hatta cevaplamayanı sevmez, tiksinir. ancak bu gece biraz yoğunluktan dolayı dönemedikleri olduysa, affola.
anamın bacımın hemcinsi olması, bir insanın çok doğru, düzgün bi insan olduğu anlamına gelmez. benim de bir sürü hemcinsim var; şerefsizi, katili, tecavüzcüsü, it oğlu iti... tüm bu hemcinslerime ağız dolusu küfürlerle hitap etmekteyim.
övünmek gibi olmasın, madem lafı açtınız söyliyim. eğitimse, 2 üniversite birden okuyorum, bir de yabancı dilim var. yetiştirildiğim ortamı mı, doğma-büyüme istanbulluyum. bazı şeyleri anlayabilme kapasitem herkesin ne kadar varsa, ancak o kadar.
''bir insanla beraber olmak nedir? vermek, almak, sikişmek değil.'' bende tam olarak onu diyorum. hatta bir de selvi boylum al yazmalımdan alıtı yapıyorum : 'sevgi neydi? sevgi emekti, dostluktu, sevgi paylaşmaktı.'
bir insanın güvendiği bir insana vermesi onu orospu yapar demedik. orospuluk başka bir olay, meslek*. ancak patlak karıya gelince, kusura bakmayın ama bal gibi de yapar. güvendiği birisiyle en özelini paylaştıktan 3 ay sonra 'ben bu ilişkiden sıkılmaya başladım meliiiiis' diyerek ortada kalırsa, -ki genelde kaılr- görürüm, yirim ben onun özelini.
ben ellerimle mutluyum, inşallah ilerde, ailemle, yuvamla da mutlu olurum. siz alkollü orci partilerinde sikişedurun. ne de olsa namus iki bacak arasında değildir, öyle diyen de öküzdür, yobazdır.
o bu değilde ben kendi nick altıma yazmazdım, noldu lan bana. neyse...*
milletin karısını, kızını, kızkardeşini becerip sonra da ceketini alıp gidip ortada bırakmaktansa, ömrünün sonuna kadar değil şişme bebek, elini sikmeyi tercih edicek olan yazardır. bu uğurda kendi nick altına yazmama prensibini bile çiğnemiştir.
ilk berkejana, okulda mahmuta, tatilde tunça, yazlıkta burça, erasmusla yurtdışına canıtına, köyde murtazaya, tatil dönüşü de emreye veren kadının 'namus iki bacak arasında değil bak bakireye yarrak yalıyo' demesiyle çılgına dönen zihniyettir.
herkesin kendi bölümünü, fakültesini yazdığı başlık halini almıştır. *
arkadaşlar burda kastedilen fakültenin adıyla üniversitenin önüne geçmesidir. örneğin 'dil ve tarih-coğrafya fakültesinde okuyorum' dediğiniz andan itibaren ankara üniversitesi demenize gerek yoktur. aynı şey siyasal için de geçerli.
veyahut hacettepe tıp gibi, bir fakültenin yurdum insanı gözünde üniversitenin kendisiyle özdeşleşmiş olmasıdır. 'hacettepede okuyorum' diyen adama bölüm fakülte ayrımı yapılmaksızın yaşlı teyzeler tarafından direk doktor muamelesi yapılır.
bu başlıktaki maksat budur. yoksa hepinizin okulu iyi, can, hepsi güzel. *
adı üniversitenin önüne geçen fakülteler başlığında gönül rahatlığıyla çılgın atabilecek yegane öğrenciler veya mezunlar olmalarının yanı sıra, sözlükteki en asil kanı taşıyan, en yüce insanlardır. *
başlığı açan arkadaş çok doğru bir örnek vermiş, hatta cuk oturmuştur. hacettepe üniversitesi için tıp ne ise, ankara üniversitesi için de siyasal odur.
mülkiye ya da siyasal adı vererek mülkiyelilerin dışında kimsenin yapmaya götünün kesmeyeceği durumdur. nerden mezunsun? tıptan dedin mi, hangisi olduğunu belirtmek mantıklıdır, çünkü bir sürü var. nerden mezunsun? siyasaldan. niye, çünkü türkiyede zaten sadece bir tane siyasal* var. ayrıca ünü, şanı şöhreti de ankara üniversitesinin fersah fersah önündedir. biz ne yapalım kardeşim? nerde okuyosun dediklerinde ankara* maliye diyorum, malak gibi suratıma bakıyorlar, iki yıllık mı dört yıllık mı diyolar amk. mülkiye ya da siyasal diyorum 'aaa ooo eee oyhşş kaç puan yaptın' diyolar, genç kızlar tumanı donu sıyırma noktasına geliyo nerdeyse. sen olsan hangisini dersin yeğen? *
velhasılı mülkiyedir efendim. ankara üniversitesini zaten mülkiye de olmasa pek sikleyen olmaz. şampiyon belli ikinci kim sorusu için ise dtcf ve ankara hukuk yarışabilir. ankara üni. kim lan?
faşistliğin, barbarlığın doruklarında gezen bir devletin, masum bir canı katletmesi olayıdır. ne ilk, ne de son olandır bu... nasıl olur da bir araç, bir çocuğa çarpıp yaralayabilir. böyle bir barbarlık, böyle bir canilik dünya üzerindeki hiçbir devlette görülmemiştir... polis aracının küçük, savunmasız, hiçbirşeyden habersiz olan masum bir çocuğa çarparak yaralaması, faşist tc devletinin gerçek amacını gözler önüne sermiştir.
olayı örtbas edip halkın ayaklanarak viyanaya kadar fetih yapmasını engelleyebilmek, ortalığı yatıştırmak için hemen ambulans helikopterler sevketmekle yetinmişlerdir. oysa damoğratik açılım kapsamında olayın gerçekleştiği bölgedeki tüm vatandaşların götlerinin yetkililer tarafından tek tek yıkanıp temizlenmesi, besin maddeleririn çiğnenerek ağızlarına verilmesi, herkesin maaşa bağlanması gerekirdi.
yaşanan vahşet ve zulüm israilin filistinlilere yaptıklarından farksızdır. soykırımcı tc devletinin panzer açılımıyla gerçek niyetini ortaya koymuştur. 21. yy da hala trafik kazaları yaşanabilen bir ülkede damograsiden söz edilemez. yetkilileri burdan göreve davet ediyorum. kaymakam gelsin fırça atıcam. yoksa yolu kapatırım, bilgilerinize...
çok önemli not: bu yazı, apaçık bir ironiyi anlayamayacak derecede mal olan yazarlarımızın sayısının dehşet verici boyutlara ulaştığının belgesidir. şu yazıyı görüp pkklı diye ayar verenler mi istersiniz, seri eksiye boğanlar mı, mesaj atanlar mı... benim gibi adamı da pkk yı övmekten günün en kötülerinde ilk 5'e soktunuz ya, ne diyim. ne gada malsınız lan. sözlükte uzun yazının okunmadığının veya okunsa da idrak edilemediğinin bir nişanesi olarak, silmiyorum bunu. utanın amına koyim.
akp nin ilk ve tek* iyi icraatı devlet hastahanelerindeki doktor terörüne dur diyen tam gün yasasıdır.
onun haricinde ortalığın amna koymuş bırakmış, bir ülkeyi ortadan ikiye çat diye bölme konusunda, pkkya ve benzeri örgütlere örnek teşkil edebilecek, terörist kamplarında ders olarak okutulabilecek bir performans sergilemiştir.