Sevgili olup gerçekten o kişiye aşık olunduğu zaman o kişi güzel bulmamanızdan çıkıp ''çirkin bulmamanıza'' dönüşecek aslında.
insan sevdiğini herkesten güzel, herkesten tatlı bulurmuş.
Mecnuna sormuşlar ''Leyla abarttığın kadar güzel değilmiş,neresine aşık oldun? '' diye Mecnun cevap vermiş '' Bir de onu benim gözümden/yüreğimden görün.'' diye.
iyimser olmak ama yaklaşan felaketleri farkedemeyecek kadar değil.
her şeyi kafaya takmamak ama çok ilgisizlik ve umursamazlıktan dolayı insanların kalbini kıracak kadar değil.
iyilik yapmak ve başkalarının yüzünü güldürmek. Küçük çocukları sevindirmek, yaşlıların ellerini öpmek.
Kötülüklerden kaçınmak, kötülere uymamak. Kötü olan bir insanı iyilik yapmaya teşvik etmek.
Değer vermek. Evet her ne kadar kendinden başka kimseye çok değer vermeyin denilse de birine karşılıksız koşulsuz değer verdiğinizde, onu sevginizle taçlandırdığınızda ne kadar mutlu olabildiğinizi görüyorsunuz. Değer vericeksiniz ama karşınızdan size kendiniz kadar çok ilgi beklemeyeceksiniz. Seveceksiniz sadece, karşılıksız nedensiz seveceksiniz.
Ve ne olursa olsun kendi doğrularından ve kişiliğinden ödün vermemek. Düşünelim, istediğimiz şeyleri yapamadan ve kendimiz benliğimizle yaşamadan nasıl mutlu olabiliriz? Kendi doğrularımızı fikirlerimizi uygulayamadan, istediğimiz gibi bir insan olamadıktan sonra mutlu olamayız. O yüzden;
Büyüsek de, kocaman insanlar da olsak, belki çocuklarımız, torunlarımız olsa yine de olacağımız durumdur. Çünkü her insanın içinde bir çocuk vardır, bu onu ne kadar yaşattığına bağlıdır. Büyürüz, olgunlaşırız, ayaklarımız üzerinde durur, artık kendi başımızın çaresine bakmamız gerektiğini anlarız. Eski sorumsuzca hareketlerde bulunmayız belki daha gerçekci bakarız. Ama yine de tüm sorumluluklara, tüm doğrulara, gerçeklere rağmen içimizde hiç tükenmeyen, adrenali hiç bitmeyen küçük yaramaz bir çocuk vardır. Parklarda oynamak, delicesine koşmak, sonunu düşünmeden sadece istediği için, mutlu olacağı için dilediğini yapmak, bir anlığına olsun o '' küçük,yaramaz, hovarda çocuk'' olmak ister. Belki tüm dertler peşindedir, belki tonlarca yükü, sorumluluğu onu beklemektedir. Veya sıfatı öyle bir dereceye gelmiştir ki, cüssesi artık bunu kabul etmemektedir.Ama o yine de içindeki annesinin sıcak sütle beslediği, babasının trenlerle, bebeklerle, türlü kıyafetlerle ödüllendirdiği, abisinin bütün gün uğraştığı o minik çocuğu atamaz. Bazen o çocuk ansızın belirebilir. Farklı zamanlarda, o büyük adamın/kadının karşısına çıkabilir. Bazen bir parkın önünden geçerken, küçük bir çocuğun elma şekerini, pamuk şekerini afiyetle yiyişini izlerken, bahçede, sokakta çocukların saklambaç, körebe, yerden yüksek gibi oyunlarına tanık olurken belki bazen kendi çocuğunun o'' saf, masum'' hallerine şahit olurken, o insan küçülür, yıllar önceki ufak çocuğa dönüşür. Diğerlerine katılmak, onlar gibi olmak bir anlığına olsun o mutluluğa, saadete erişmek ister. Annesinin yeniden saçlarını örmesini ister, babasının işten gelince ona arabalar, bebekler, renkli şekerler getirmesini ister, abisiyle o arabaları halının şeritlerinde sürmek, hemcinsi kuzenleriyle o bebeklerle büyük bir dünya kurmayı ister. Yeniden uyku tulumlarını giymeyi, tüm aile bir yatakta uyumayı, ne olursa olsun ne kadar yaramazlık yaparsa yapsın insanların yine de onu sevmekten, merhametlerini göstermekten vazgeçmemelerini bekler. Ne olursa olsun o kalp yumuşatan, masum temiz halini, saf gülümsemesini kaybetmemeyi düşler. Ne olursa olsun hep küçük bir çocuk kalmayı, cüssece küçük olsa da büyük hayalleriyle, fikirleriyle, o umut dolu, hayat dolu çocuk olmayı ister...
Ne kadar büyüksek de bir tarafımız hala çocuktur aslında, bir yanımız hala saf, bir yanımız hala saçlarımızın okşanmasını, gece yatarken annemizin ''iyi geceler busesini'' kondurmasını ister aslında, bir yanımız hala sevgi dolu, bir tarafımız hala çocuk ruhludur...
Çok sevdiğim ayda bir görmeden edemediğim dünyanın en büyül harikalarından biridir.
Tüm gece kendini izlettirir deniz. Tüm gün... Onun ahengine kendinizi kaptırırsınız ve onun muhteşemliğiyle kendinize bir adım daha yaklaşırsınız. Tüm duygularınızın karşılığıdır belki de deniz. Ona baktığınızda tüm duygularınızı yüzünüze vurur, kalbinize dokundurur, gözlerinizi doldurur. Onunla dalganır ruhunuz onunla derinleşir arzunuz,durumunuz. Maviyle istersiniz her şeyi veya maviyle gitmek istersiniz. Nereye yol aldığını bilmediğiniz gizemli gemilerin arkasından yola çıkmayı düşlersiniz. Nereye gideceğinize karar verememişsinizdir, belirleyememişsinizdir tam. Ama Deniz, size bir yol gösterecektir elbet, size yardım edecektir. Aylar boyunca küçük bir yelkenliyle seyahat etmek isteyeceksiniz. Yanınızda dostunuz,eşiniz,kardeşiniz kim bilir? Veya yalnızca siz, deniz, benliğiniz, siz... Denizin güzelliğiyle kendinizden geçeceksiniz.
Hep üzülmüşümdür Denizi olmayan şehirlerde veya ülkelerde yaşayan insanlara. Denizi göremiyorsunuz, onun büyüleyiciliğine kendinizi bırakamıyorsunuz? Çünkü biliyorum, denizi hiç görmemiş, hissedememiş insanları tanıyorum. inşallah diyorum, temenni ediyorum insanlar bir gün denizi görebilir, onun anlatmak istediği, bahşettiği hisleri tadabilir.
Within Temptation adlı şahane grubun müptelası olduğum, uçurucu, berrak sesli vokalistidir. Özellikle Forgiven ve Angels şarkılarındaki yorumuyla tavan yapmıştır. insanı o güzel sesiyle alır bambaşka yerlere götürür. Dinlendirir, hüzünlendirir, huzur verir. Konserindeki o sempatik ve çoşkulu havasıyla kendine hayran bırakır. Görkemli makyajıyla,gösterişli elbiseleri ve upuzun havalı saçlarıyla konserin ve ünlü bir metal grubu vokalisti olmanın hakkını verir. O özellikle Mother Earth ve Ice queen adlı şarkılarında saçlarıyla yaptığı kafa hareketini çok beğeniyorum ve beynine kan geçmeden nasıl o kadar uzun süre salladığını da merak ediyorum. Bir daha ki Türkiyeye gelmesini ve bizleri tekrar büyülemesini iple çekiyorum. Çok yaşasın WT ve çok yaşasın onun güleryüzlü, akıl alıcı mütevazi vokalisti.
Sonuna kadar doğallığa oynayacak olan kızdır. Bendir.
Zaten sarıya çalan kumral rengi saçları vardır ve herkes saçlarını asla boyatmaması gerektiğini tembihliyordur.
Çünkü bir kuaför sarı saçı yapabilir ama doğal kumral saçın tonunu tam tutturamaz. O yüzden en azından beyazlayana kadar saçlarına dokunmamayı düşünüyordur.
Bazen iyiliği ve güzelliği dağıtmak için konuşur kadınlar,
Bazen sevdiği adama aşkını dile getirmek için.
Bazen 'masumiyet' için konuşur kadınlar,
çocuklarının bir tebessümü için dökülür tatlı kelimeler dudaklarından.
Bazen 'ezmemek' için konuşur kadınlar, bazen 'ezilmemek' için.
Sevmek için konuşur aslında, sevilip de mutlu olmak için.
Ona tüm baş buyuranlara inat 'özgürlük' için konuşurlar.
Konuşurlar da yine yaranamazlar ya işte, konuşurlar da ne saygı bulundurabilirler karşı cinsin yüreğinde ne de sevgi.
Filminde Gale'yı kitabında ise Peeta'yı daha çok sevdiğim 3 kitaptan oluşan bir seri ve daha 1. kitabı uyarlanmış filmdir. Kitabı çok sürükleyici, akıcı ve etkileyici olmakla birlikte filmi aynı hazzı verememektedir. Çok eksik bulundurmaktadır. Amma velakin filmi kötü denemeyecek derecede idare ederdir. Seriyi bitirip filminin izlenmesi tavsiye edilmektedir. Ayrıca filmde jennifer lawrence rolünün hakkını vermektedir.
Daha yeni izlemeye başladığım şimdiden çok beğendiğim dizidir.
Aksiyon dizi/film seven bana bir kez daha bunu kanıtlamıştır.
Daha 1.sezon 2. bölümü bitirmiş bulunmaktayım ve başarılı aksiyon sahneleriyle beni büyülemiştir.
Rick kardeşimin o değer bilmez karısını boşayıp sarışın ablamızla evlenmesini canı gönülden istemekteyim. (belki de öyle olmuştur bilemem şimdi)
Zombi sahneleri,efektler, makyajlar ve mekanlar olarak çok başarılıdır. Bakalım neler olacak izleyip göreceğiz.
Öyle güzel, öyle tatlı ve öyle içten gülümser ki size, ne olduğunuzu şaşırırsınız. Artık her erkekte onun gülümsemesini görür, ne zaman mutlu olsanız, ne zaman gülümseseniz onun gülümsemesi canlanır gözlerinizde, daha da mutlu olursunuz. Veya en mutsuz anınızda onu aklınıza getirirsiniz onun o sıcak, samimi gülümsemesi canlandığında gözünüzde tüm sıkıntılarınızdan arınıp mutlu olursunuz.
Bakışları, ah yok mu o bakışları, etkileyici, samimi ve içten bakışları. Gülen gözleri. Parlak, ışıldayan ve hafif ıslak gözleri. O kadar güzel bakar ki size, o kadar derin bakar ki içinize işler bakışları. Tüm söylemek istediklerini bakışlarına yükler ve o bakışlarıyla sizi etkilemiş, hayal alemine daldırmıştır bile.
Kalbi o yumuşak, merhametli, güzel kalbi. Sıcacık kalbi. Aşk dudaktan kalbe derler ama dudaktan kalbe değildir belki de. Onun gözlerine baktığınızda, aurasını hissettiğiniz anda kalbe iner aşk. Kalbi o kadar sıcak, derin ve etkileyicidir ki sizi kendine aşık eder, aşktan deli divane eder.
Ruhu, aurası o kadar güzel bir aurası vardır ki öyle güzel bir enerjisi, sizi kendinizden geçiren, benliğinizden ayıran o güzel aurası. Yeşim taşlarıyla, yosun taneriyle kaplı aurası, ışığı, pırıltısı.
Bir erkeğin en güzel yerleri buralarıdır efendim, sizi etkileyeceği yerler burasıdır.
'' Aşk, 'bir kişiye adamaktır kendini' derlerdi hani. Düzeltiyorum, 'Aşk bir kişiye hep aldanmaktır' oysa ki. ''
'' Unuturum diye uyudum. Yine seninle uyandım. Belli ki uyurken de sevmişim seni. ''
"Şansa güvenmek gibi bir huyum var. Kanser olduğumu söyleseler, bir gün iyileşecekmişim gibi gelir. ”
''Senin bir havan var beni asıl saran o
onunla daha bir değere biniyor soluk almak
sabahları acıktığı için haklı
gününü kazanıp kurtardı diye güzel
en tanınmış kırmızılarla açan
bütün kara parçalarında
afrika dahil... ''
Dizelerine sahip usta şair ve yazar. Bugün ölüm yıldönümü, nur içinde yatsın.
'' Bu gördüğün pembe battaniye varya işte ben onu çalışırken almıştım, daha o zaman bekardım. 20 yaşlarımda falan. Dedim ki eğer bir kızım olursa bu battaniyeyi ona hediye edeceğim. Geceleri üstünü bununla örteceğim, bununla ısıtacağım kızımı. Bu battaniyeyle büyüteceğim. Şimdi bu battaniye üzerinde ve biliyor musun kızım, o zaman hiç hayal etmezdim battaniyenin bu kadar güzel duracağını üzerinde. Bu kadar güzel kızımın olacağını hayal edememiştim ki, bu kadar çok yakışacağını hayal edeyim. iyi varsın kızım, iyi ki doğurmuşum seni. Seni çok seviyorum, evlatların en güzeli.''
Evet sözlük ben annem bunları söylerken ağlıyordum, evet sözlük ben de onu çok seviyorum. Biriciğimi, güzeller güzelimi, annemi.
iyimser olmak ama kötülükleri de farketmek,
Duyarlı olmak ama öyle her şeyi de kafaya takmamak,
iyi bir aileye, güzel bir işe ve sağlıklı bir beden ile zihne sahip olmak.
Her şeye rağmen gülümsemek ve umudu hiç elden bırakmamak.
Mutlu olmak için kendimize ve insanlara iyi davranmak ve iyilik yapmak yeterli aslında.
Tüm kötülükleri ve kötüleri etrafımızdan uzaklaştırmayı bilirsek hayat çekilir bir hale gelebilir.
Gece gece sizi o uykulu halinizden koparacak ve size nasıl geldiğini anlamayacağınız bir enerji yükleyecektir. Bu buz gibi havada sokaklara dökülüp, karlara basmak isteyeceksinizdir.
Kurt Kobain' in döktürdüğü bir parçadır aynı zamanda, krist' in çılgın attığı.
Hello, hello, hello, how low?
Hello, hello, hello
With the lights out, it's less dangerous
Here we are now, entertain us
I feel stupid and contagious
Here we are now, entertain us
A mulatto
An albino
A mosquito
My libido
Yeah
Hey... Yay
Diye uzar gider, Nirvana' nın en sevdiğim şarkısıdır aynı zamanda. (bkz: Nirvana)
Çocukluğumu kendisiyle,şarkıyla geçirdiğim, kasetlerini alarak evde bağırarak şarkılarını söylediğim, şarkılarıyla sanata,müziğe,iyiliğe ve insanlığa boğulduğum çok büyük, çok değerli ve çok erdemli büyük bir anadolu rock sanatçısı. Şimdi radyolarda çıkan o ipsiz sapsız, sesi desen ses değil, müziği müzik olmayan insanları dinledikçe daha çok özlüyorum seni Bariş Abi, Barış baba.
Oysa küçüklüğümde ben bu adamın şarkılarıyla saflığı,doğruyu, güzelliği öğrenmiştim. Belki de benim ilk dinlediğim şarkıcı,sanatçıdır kendisi. ilk dinlediğim şarkılara,ilk dinlediğim kayıtlara sahiptir kendisi. Ben de yeri çok büyük, ben de yeri çok ayrı, sen efsanesin sen bizim için çok değerlisin Barış Abi.
5,6 yaşındaydım sözlük. Hiç unutmuyorum. Normalde çocukluğumla ilgili her şeyi hatırlamam, tek tük ama bu da onlardan biri, o değerli anlardan biriydi işte. Babamla Barış Manço'nun kasetlerinden alıyoruz. Babama ''Bu amca kim?'' diye sorduğumda bana ''O amca çok büyük bir sanatçı,çok iyi bir adam.'' adam diyor ve bana o günden beri bu adamın sevgisini,mertliğini ve müziğini aşılıyor. Ve ben o günden beri tam bir barışçı, barış mançocu oluveriyorum. Beni Barış Mançoya bağlayan babama sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum, yolculuk yaparken kaseti teyibe takıp şarkılarını çalan enişteme de, teyzeme de.
iyi ki doğmuşsun Barış Abi, iyi ki var olmuşsun büyük,değerli adam gibi adam. Has Adam. Usta Adam.
Seni hiç ama hiç unutmayacağız,
Sen hep bizim kalbimizde,zihnimizde içimizde olacaksın.
Huzurla,rahat ve keyif içinde uyu.
Seni çok seviyoruz büyük üstad, çok seviyoruz.
2005 tarihli ve hindistan yapımı harükulade bir drama filmidir. Kör ve sağır bir kızın yaşama tutunmasını ve kendisini öğrencisine adamış bir öğretmenin vefakarlığını anlatıyor. Amitabh Bachchan' ın üstün perfonmansı ve karaktere kendini katışı sizi farklı boyutlara sürüklüyor. Rani Mukherjee' nin doğallığı ve içtenliği sizi duygulandırıyor sizi içinizde, en derinde bir şeylere dokunma ve sorgulama imkanı sunuyor.
Filmi izlerken değer yargılarınızı tekrar göz önünüze alacak ve aslında size anlamsız,boş,basit gelen birçok şeyin aslında sizin için ne kadar değerli olduğunun farkına varacaksınızdır. Hayatın yoğunluluğundan,pahalılık, lüks sevdasından ve 'her zaman daha da iyisini bekleme' düşüncesinin ne kadar da gereksiz olduğunu farkedeceksinizdir. Bu film insanı o kadar çok etkiliyor ki, aslında imkansız gibi gözüken şeylerin imkansız olmadığını, inandığımız zaman ne kadar zor olsa bile tüm olayların üstesinden gelebileceğimizi bize öğretiyor.
Yaşama tutunma, şükretme ve iyimserlik kavramlarını bir kez daha vurguluyor.
Benim hikayemdeki dünya farklı.
Sesler sessizliğe dönüşür..Aydınlık da karanlığa.
Benim dünyam bu
Ne görülür, ne de duyulur.
Benim dünyamın tek bir ismi var: SiYAH
Düşler gören, gözler değil akıldır.
Gözlerim görmüyor ama yine de düşlüyorum.
Düşümüz, birgün mezun olmak
'' Ona sözcüklerden bir kanat takacağım Bayan Nair, uçmayı öğreteceğim.. ''
''Herkesin alfabesi a ,b,c,d,e ile başlarken senin alfaben B,L,A,C,K ile başlıyor, bunu bilmen lazım
izleyelim, izlettirelim ve tavsiye edelim. Hayatın sadece iki gözden, iki kulaktan ve bir dilden olmuşmadığını anlayalım.
Bu aralar benim hissettiğim duygudur. Onun size karşı bir şey hissetmeyeceğini bilseniz de, imkansızı isteseniz de, vazgeçemezsiniz bırakamazsınız. Tüm gün, onu düşünmekten, onu hissetmekten, onu sevmekten kurtulamazsınız. Öyle bir yer kaplar ki hayatınızda, ne olursa olsun çıkaramazsınız.
işte o duyguyla beraber karaladığım bir şeyler;
Ben kendim gibi bir sevgi beklesem ondan, ona karşı bencil olmuş olmaz mıyım? O zaman bunun adı nasıl 'aşk ' 'sevgi ' olur?
Sevdiği için fedakarlık yapmalı insan, ben onun için fedakarlık yapıyorum, o mutlu olsun diye kendi yargılarımı göz ardı ediyorum. Ona onu sevdiğimi söylesem onun hislerine karşı bencil olmuş olmaz mıyım? O zaman bunun adı nasıl 'fedakarlık ' 'kahramanlık ' olur?
O başkasını sevebilir, başkasıyla birlikte olabilir, 7 milyarlık dünyada bir tek ben mi varım? Benim kalbim onun için atarken, onun ki başkası için atabilir. O da korkabilir, o da aşık olabilir, o da ağlayabilir. Ona acı çektiğimi söylesem ona karşı bencil olmuş olmaz mıyım? O zaman bunun adı nasıl 'önem' 'değer' olur?
Sevgi sabır ister bazen, emek ister. Ben en ufak bir yanlışta yılsam, aldatsam hislerimi, bıksam en küçük ayrıntıda, haykırsam içimi en şiddetli acıda, aşkıma karşı bencil olmuş olmaz mıyım? O zaman bunun adı nasıl 'sadakat ' 'vefa ' olur?
Oysa ' aşk' sevgi ister, sevilmek ister, ilgi bekler.
Aşk bazen tüm acıları sırtlar, küçücük kalbine tonlarcasını yükler ama bir kere ödün vermez, usulca, sessizce sızlar sadece, ibreyi şaşırır, ritmini bozar bazen nefes alamazsın, hareket edemezsin, o kadar acır ki tepki veremezsin, düşünemezsin, gülemezsin, hissizleşir, hüngüremezsin, hıçkıramazsın, ağlayamazsın, o yavaşça batırırken iğnelerini, yudumlarsın.Zehrini akıtırken hafifçe, gözlerinin kuruluğuyla, bir damla yaş akıtmanın umuduyla, yutkunursun sadece, etrafındakiler konuşurlar, anlatırlar sana, dertlerini sıkıntılarını aktarırlar ama sen duymazsın onları dinlemeye çalışırsın ama orda değilsindir kendinde değilsindir ki onlarla olasın, çevrendekilerin hareketleri, kelimeleri yağmur damlalarının cama vuruşu gibi gelir bir,iki 'tık' bir iki 'tık' 'tık. '
Melankoniye bağlamak gibidir bazen aşk, eroinin damardan akması, kanda dolaşması gibidir, hücrelerden taşması gibi., 'bağımlı ' cümlesinin, 'o ' kelimesinin tiryakisi olmuşsundur artık, alışkanlık gibi gelir bazen, ama sonra anlarsın sen unuttuğunu sanarsın bazen başardığını bittiğini umarsın ama en olmadık anlarda hatırlatır sana aşk, kalbinin acısıyla damarlarının sızısıyla, ruhunun kıvılcımlarıyla, şaha kalkarsın, tekrar ve tekrar hüclerin onu sayıklarken, tuzlu damlalar hatırlatır onu bazen, tuzlu damlaların etkisiyle bir kez daha sarsılırsın.
Kelebek uçuşması artık sürü halini kaplar. Kelebek uçuşması diyorum, kelebeklerin uçuşması. Kozaklarından ayrılırken kelebekler zihninde, yüreğinde, benliğinde eşlik edersin onlara, onlar gibi uçarsın bazen, onun gözlerine baktığında artık havalanır kanatların, özgürsündür uçuyorsundur, daireler çiziyorsundur bazen, anlamsız boş daireler. Daireler zamanla kalplere bırakıyordur yerini, kelebeklerden oluşan kırmızılı pembeli kozalak kalpçikleri.
Kalpçikler çoğalır zamanla sen anlamazsın ritmini arttırırken her biri, tüm benliğini kaplar, onlar sana değil, sen onlara ayak uydurursun, anlarsın zamanla, benliğinin sahibi sen değilsindir artık.Aşkın,kalbin,hislerin ele geçirmiştir artık seni, ne yaparsan yap, ne düşünürsen düşün, tüm mantık problemlerini,tüm fizik kanunlarını işlesen de durduramazsın artık.işlemez sezgilerin, hislerin, hareketlerin ele geçirmiştir artık seni, Mapushanedeki bir zanlıya benzer artık kalbin, yasaklar ardı ardına gelir, sana göre yasal ama kalbine göre yasal olmayan doğrular. Yaşamı kısıtlanmış, kafese kapatılmış bir kanarya kuşu gibisindir artık, istersin unutmak, terketmek, reddetmek istersin ama izin vermez sana kelebekler, izin vermez kozalaktan kalpler, izin vermez hislerin, izin vermez hayallerin, kırmızı beneklerin, cama vuran yağmur tanelerin, ne yaparsan yap, müsaade etmez.
Yıllar geçse de tazeliğini koruyan,mazhar,fuat,özkan gibi muhteşem üçlüyü içinde bulunduran,müziğe,türk müziğine birçok şey katan nadide,kalite kokan bir grup. Grup üyelerinin birbirleriyle atışmaları ve dostlukları grubu büyülü kılan detaylardan biri.Yediden yetmişe tüm şarkıları herkesin dilinde olan, şimdiki grupların ve şarkıcıların kendilerinden çok şey öğrenmesi gereken, müziği,sanatı ve şovu sevdiren, saygınlık uyandıran mükemmel bir grup. Her şarkısı ayrı güzel, ayrı efsanedir ama benim en sevdiğim : (bkz: sarı laleler)
Öğretmenleri,öğrencileri arkadaş ortamı ve dersleriyle hayatınızın en önemli bölümlerinden birini geçireceğiniz dönemdir.
Lisedeki arkadaşlar, dostluklar ve aşklar unutulmaz. Boş dersler,arkadaşlarla yapılan partiler,kafa öğretmenler,unutulmaz ders ekmeler hepsi ilerde sizi ve hayatınızı etkileyecek, o zamanlar önemsiz gelse de şimdi çok değerli olacak anılardır.
Şimdi 2. yılımda olmama rağmen 1.yılımı bile özlemekteyim sözlük, okul bitince ne olacak bilmiyorum.
Kısaca sizi hayatı öğretecek,fikirlerinizi düşüncelerinizi belirginleştirecek,yıllar sonra geriye baktığınızda suratınızda bir gülümsemeyle eskileri yad edecek,gençliğin en önemli anlarından biridir lise,lise hayatı, lise bilgileri ve lise dostlukları.
Şu an adını sol flamede gördüğüm ve bu aralar canımın çok çektiği tatlıdır. Dondurmalısı şiddetle tavsiye edilir.
işte bu da Moda'nın mükemmel klasiklerinden biri:
Beni şuan şoklara uğratan yazardır. Hocam, resmen silik yazıyor orda 'silik' ?!?
Çok üzüldüğüm ve şuan bu yazıyı görüyorsa ve okuyorsa gelmesini rica ettiğim yazardır.
Hocam nereye gittiniz, öğrencinize neden haber vermediniz? Çok şokum ve üzgünüm şuanda.
Öğrencisini yalnız bırakan çok değerli ve iyi bir hocadır aynı zamanda.
Gelmesini içten dileklerimle istemekteyim, geliniz ve bu öğrencinizi sevindiriniz, evet.
Onun yanında sürekli saçmalamanız ve nedensiz yere gülmeniz.
Onun yaptığı en saçma esprilere bile kahkahalarla gülüyorsanız ve çevrenizdekiler size tuhaf tuhaf bakıyorsa, evet siz aşık olmuşsunuzdur. Onun yanında nasıl davrandığınızı bilemezsiniz, eliniz ayağınız birbirine dolaşır ki bu sizi salak durumuna düşürür. Zaten ona karşı bir şeyler hissettikten sonra, eskisi gibi de kalamazsınız. Sürekli bir dalgınlık,leylaya bağlamalar, zihninizden ve kalbinizden atamamanız vb birçok karışık ve tuhaf duygular...
Türkleri çok seven tatlı insanları barındıran ülke. Macirler ve boşnaklar türkleri hep sevmişlerdir, hep kendilerinden biri gibi bilmişlerdir. Gittiğinizde sizin türk olduğunuzu anlar size selam verir ve sizinle türkçe konuşmaya çalışırlar.
Acıların ülkesidir aynı zamanda, gittiğinizde adım attığınız her yerde bir anı vardır, bir yaşanmışlık bir tarih. Yerde kan izleri vardır bazen, bazen binaları bile eskisi gibidir, savaş halindeki gibidir. Neden diye sorarsınız, neden düzeltilmedi diye, ona ise şöyle cevap verirler. ''Tarihlerini, yaşanmışlıklarını değer yargılarını unutmamak için ve her gün şimdiki durumlarına şükretmek için. '' Hayran kalırsınız tek cümleyle. Onların o sıcak ve içten hallerine, iyi niyetlerine ve güler yüzlerine hayran kalırsınız.
Zaten ülkeyi ziyaret ettiğinizde ağlamamak için bir neden yoktur artık, salarsınız gözyaşlarınızı ve onların o acılarına ortak olursunuz.
Ayrıca Türkiye' ye de Osmanlı demektedirler. Padişahları sevip saymakta ve minnet duymaktadırlar. Onca acı ve dertlere rağmen ayakta durmakta ve kötü günlerin yerini güzel günlere bırakmaktadırlar.
Allah bu güzel ülkeyi tüm kötü insanların, kötü niyetlerinden korusun.
Nedense Nirvana'dan dinlediğimde daha bir keyif alırım bu şarkıdan. Kurt Kobain'in yorumu hep farklı anlamlar katar bu şarkıya. Ama orjinalini de severim tabiki. David Bowie sonuçta. Efsane albümlerle efsane şarkılarla kulak ve yürek dolduran güzide sanatçı, david bowie.
Justin Bieber tipli diyerek hemen önyargılı davranılmaması gereken çok yetenekli berrak sesli ve bu sesini profesyonel bir biçimde kullanabilen çok yetenekli bir british got talent finalistidir kendisi. Tamam yaşı küçük olabilir, birçoğunuza göre ergen, velet vasıflarını yiyebilir, ama bu sesinin ne kadar etkileyici ve akıcı olduğunu değiştirmez. Hem de bu yaşta iken. Kendisi şarkıyı söyledikten sonra salonun ve jürinin iyi tepkisinden sonra hiç gocunmadan hüngüre hüngüre ağlamakta ve doğallıyla herkesi kendine hayran bırakmaktadır.
Bazı insanlar vardır ses tonu çok güzeldir ama şarkıları güçlü yorumlayamadığı için parlayamazlar. Şarkıya kendilerini odaklayamadıklarından ve o duyguyu dinleyenlere ulaştıramadıklarından etkileyici olamazlar. Ama bu çocuk hem harikulade bir sese mamafih harika bir yoruma da sahip olmaktadır. Böyle gençleri ön yargılı olmadan ve yargılamadan bir kez dinleyip şans verirsek gelecekte olağanüstü işler çıkarmalarını sağlayabiliriz. Ve bu sayede belki de geçmişte efsane olan şarkıcıları bu şekilde yinelebiliriz.
British Got Talent Seçmeler
(Özellikle bu feeling good yorumu beni benden alır)