acayip makara bir eleman kendisini youtubenin en dip adamlarından biri olarak görüyorum. dünya yansa saçını tarayacağını düşündüğüm umursamaz bir kişilik...
Title yazımı sitenizin arama motorları arama sayfalarında indexlenerek ziyaretçilere sunulmasını sağlar. Ziyaretçi aradığı konuyu başlığınızda gördüğünde ihtiyaç duyduğu bilgiye ulaşabilmek için sitenizi ziyaret edecektir.
Philips tarafından geliştirilen bu teknoloji, kayıt ve çoğaltma sistemlerinde yoğun olarak kullanılır ve kaset ile CD'nin karışımına benzer. Kalitesi optik CD'lere son derece yakındır.
Moleküller arası kuvvetlerin daha büyük olduğu katılar, sıvılar ölçüsünde olmasa da buhar oluşturabilirler. Moleküllerin katı halden doğrudan buhar haline geçmesine süblümleşme denir.
Bu hayat Sevda Film Stüdyolarında renklendirilmiştir.
'buz dağında eşkiyacılık oynayacak kadar ahmaksın sen.
Titanic'den hiç haraç kesilir mi oğlum.'
diyip, gittin.
kar yağıyordu.
kar kendi göğüne geri düştü sonra.
melekler, buz dağında çiçek toplamaya giden çocukların
bazen renkli
bazen renksiz gözlerinde biriktirdi gidişini.
karnımı doyurdum gidişinle.
ne zaman boğazımda bir sevda kalsa,
yemin ederim bir tek ant içtim üzerine;
seni özlerken açlıkla terbiye ettiğim yanlarım,
sana aç yanlarım.
bunları yiyerek büyüyüp serpilecekti
sonraları kısmetlerine hayır diyecek o yıkım.
'ben kardan kadınla sevişmiyordum.
sadece ruj sürüyordum ona.'
dedim.
dinlemedin.
kar yağıyordu.
kar bir volkanın ağzına düştü sonra.
anlamıyorsun;
serin bir cehennem vaadetmedim
ya da cennetin tapusunu sana.
ellerimi tuttuğunda,
yanık yürek kokusu altında bir sobaya sarılıyordum sanki.
oysa sen kestane kokusunu seviyordun.
bir kestane kabuğunu,
bir yaranın kabuğunu çatlatacak kadar yanmamış mıydım yoksa sana?
adın bir cenaze marşı gibi düşüyordu ağzımdan kulaklara.
adın, evden kaçmış bir kız çocuğu gibi düşüyordu ağzımdan kötü yollara.
uçurumlarına adını bağırıyor hala yamaçlarıma gömdüğün erkek cesetleri;
'lan kahpe! '
küfrünü sığdıramıyor ölüler sağlar kadar 23lük şişelere.
ama nafile,
bir seri katilin gözlerinde tanımamış mıydım sanki ben seni?
- eğer, meleklerin tek intihar yerinin dudaklarım olduğunu düşünüyorsan hala
kalbim kırıldığında, kalbim çok çok kırıldığında
infaz edilmiş bir atın ismiyle çağır beni. -
Hatırla.
'kaç dağ istiyorsun kızımın peşini bırakmak için' demişti.
Şirin'in babası Ferhat'a.
'kazması elinden ameliyatla alınmış Ferhat'sın sen.
hiç kazma vurulur mu lan buz dağına? '
dedin.
kar yağıyordu.
kar Şirin'in bağrına düştü sonra.
yazık, hiçbir zaman öğrenemeyeceksin.
aramızdaki buz dağını parçaladı diye teşekküre gittiğimi ona.
kazım baran yılmaz'ın kendi oluşturduğu renk felsefesi ile yazdığı ve daha önce üçleme olarak çıkartacağını duyurduğu serinin kırık bej'den sonraki ikinci kitabı.
tek renk üzerine dizayn edilmiş kapağının içinde okuru intikal, infilak ve infial gibi rengarenk üç bölüm bekliyor. isminden de anlaşılacağı gibi bir patlama ve dağılma söz konusu.
toplamda 22 parça ve imgeyle dolaylı anlatımın üst düzeyde olduğu birçok şiir var. daha önceki kitapta olduğu gibi toplumsal her meselenin biraz biraz ele alındığı, eleştirildiği, kombine bir yapıt. ilk okumada bir anlatım karmaşası gibi görünüyor ancak tekrarlarında verdiği mesajların yerlerine ulaşması ve parçaların yerine oturmasıyla bağımsız bir fikri ortaya attığını, aslında birçoğumuzun hayatından geçen zihinsel ve duygusal bir kavram bütünlüğü olduğunu ortaya koyuyor.
bugünün facebook muhabbeti yapan ve raflarda sadece ticari amaçları için tutulan bir yığının bulunduğu türk edebiyatında ciddi işlerin de yapıldığını, edebiyatın özgünlüğünün halen onu ciddiye alanlarca muhafaza edildiğini savunan kült bir kitap.
bugün olmasa bile bir gün herkesin zihninde ciddi bir yere sahip olacak.
En önemli özelliği odun ateşinde pişiyor olmasıdır. Benim gibi Erzurumlu olanlar lezzetini çok iyi bilirler. Ardından semaver çayı ve kadayıf dolmasını deneyiniz. Pişman olmazsınız.
Eşref Saat adlı kitabın yazarıdır. Kitap 27 bölümden oluşmaktadır. Yıllarca süren gazete ve dergi yöneticiliği, fikir adamlığı sonucu edindiği tecrübelerini okuyucuya anlatmaya çalışan yüce şahsiyettir.
Kazım Baran Yılmaz yani nam-ı değer KBY. Her yeni şiir, yeni bir sınır.
Şair, Denemeci, Öykücü, Fikir Adamı. Ayrıca şuan bir yayıncı kuruluşta yayın yönetmenliği yapmaktadır.
Kim ne söylerse söylesin KBY bence 21.yy'ın en iyi yazarı, ilerleyen yıllarda adını sıkça duyacağımızı biliyorum ve iddia ediyorum edebiyat kitaplarında adını geçirebilecek seviyede yazılar yazıyor.
15 kasım 2013 tarihinde ''karafil'' adlı bir dergi çıkartıyorlar. Dergi 45 günde bir çıkacaktır. Büyük ses getireceğini düşünmekle birlikte edebiyat dergilerine zor anlar yaşatacaklardır diye tahmin etmekteyim.
*** Suitselda I
Ama susulmalıymış elbette
konuşuldukça çoğalıyorsa bir vaka
aynası kendisinden güzel
ve kendisiyle müttefik sade birkaç oda
büyülüyor işte yiten bir çok şey
genişliyor iç
dış yayılıyor
tutup kendini koysan bir başkası gibi
bir başkasının yerine
tutup resmini yapıştırır gibi
istediğin gibi çizilmeyen tüm tablolara
kendini daha erişmiş sayman adına
ama ben
kıt akıllardan geçtim ışık hızında
geçtim kıskanarak ağzımı kurşunlamasından
bir şey gösterdim çocuklara hepsi ona büyüdü
ahlakı olanlara göre bin kere sahi
baliğ olanlara rüya
suitselda
yaşanım sivri topuğu
vitrin camı
ipinden bağımsız uçurtma
değişmek ki şu sendeki boğaz boşluğu
elementte asılsız bir hal
kimyada usül bozukluğu
yaşın kadar yaşadın buna dünya kırk küsür kere şahit
dibe değin geriledin kırk kusurun hepsi sende sabit
başlattın kendince
kırık arzunu biraz daha onarmak için
gölgede yüzen bir yarasanın
konağa eğrilen boyun hareketinde
yen içinde çatışma
koştun atletin ter kiri
boyununda yuvalanan şerden bir tasma
tekliğin merkez noktasına
ki ben
sıyrılmış bir eti örterek
gövdemin muhtelif kopan parçalarıyla
kan sağladım yaralılara bileklerimi ittihat kesti
yaşamdan can atanlara
yaşama can atanlara
ah unuttum sanma
bu kimin gözüyleyse
bir varlık farkıyla
varlık
azınlık yanların teminatı
durmakla
düşünmekle
yoklukla
ah...
Benim en az senede bir kez tarif edilir yüzüm
senede bir kez kırılır bakışlarım bakırlığından
tutar duvarımı yerden tavana
kin midir, kireç midir, kimdir bilmem
koşuyorsunuz da bahar görmüş çiçekler gibi ellerimde
dinlenmiş bir sesin önceki yorgun halinde
herbiriniz çağrılısınız adınızla değil erkekliğinizle
icap etmişsiniz üstelik bu yosma şenliğe
her biriniz ayaklanmışsınız sırt üstü değil kadınlığınızla
iradeniz kum olmuş
insanlığınızın denizinde
benim en az senede bir kez sayılır yaşım
senede bir kez koyulaşır gölgem yıllandığından
burasında irtifa kaybedilir
burası en can alıcı yeri
burasına not düşülür
bir yanlışın bir doğruyla teyidi
bilim midir, ilim midir, lisan mı bilmem.
*** Yaşamak Yalanla Samimiyettir
Zehra anneye...
Ben ölüme yakınlığımla bilinirim
gül sırtında konuşulan kırmızılar görülür
bununla biraz aydın olan seçkinliğim
öğütle, sıvazla müşterek
ve akıl tarlamda inceldikçe çoğalan parmaklar
şevkatle, süratle gelerek
içimde oyuk gibi kalmış
çocukluğuma erişir
kırılır yakın bir gelecek
o hiç doğrulanmayan
izi temasıyla sabit gibi şahsına münhasır
bir elem
bir sevinç geçişiyle
özüne direnen dizgin
kendisidir duran at sırtında koşan
akla miras kalan
renksiz bir gece yarısı uyanmasıdır
veya iştahsız bir gündüz uyuması
ben ölümle ahbaplığımla bilinirim
yaşamak yalanla samimiyettir
birbirinin türevi günler sonra
eteği gibi dağı da işgal eden arzu
yarılanmış yüz atlasımda
yeri bulunamayacak kadar gize gebe
hiç solmayacak kadar vazife bilincinde
bir makam tahsis eder
ki bu merci
doğmaktan veya doğurulmaktan
biraz daha öte.
Riera'nın çok iyi bir sol bek olduğunu, Galatasaray'ın sol bek transfer etmeye çalışmasını anlayamadığını söyleyen ''Milli Gazete''de futbol köşe yazarı olan ve arada çok büyük gaflara imza atan şahsiyettir.