istanbul'a yeni gelen dikkatli insanları ilgilendiren olaydır. Örn. diğer şehirlerde yaşayan insanların aksine istanbul insanında ki telaş, acele, koşuşturma gibi.
gerek bilim, gerek aksiyon, macera vs konulu filmlerin gerçek hayatla ilgisinin olmamasıdır.
örneğin, zenginlerin çok kendini beğenmiş, çocuklarının da çok küstah olduğu yalanı gibi. oysa gerçek hayatta ilgisi bile yoktur. sonra bir askeri filmlerde komutan asker ya da asker asker konuşmaları bunu çok iyi özetler.
genellikle filmlerde görülen bir harekettir, kahraman traş olur yüzünü yıkamadan havlu ile siler, kapatır traş işini. haliyle filmler bir toplumun kültürünü yansıttığı için hep düşündürür insanı, 'ulan acaba benmi yanlış traş politikası izliyorum?' bunu bir kere denediğimde yüzde bir yanma hissi, kaygan vıcık vıcık sıvılar, yoğun köpük kokusu. velhasıl üstadım günün berbat olmasıdır.
milyonlarca yıl öncesine dayanır üstadım.
tanrı sanatını ortaya koymak için dünyayı yaratmaya karar verir.
önce dağları yaratır ve - çok görkemli oldu, der övünür.
sonra denizleri yaratır ve- uçsuz bucaksız oldu harika, der.
bitkileri ve hayvanları yaratır aynı şekilde- çok uyumlu oldular, der.
tanrı bu sefer bir insan bir erkek yaratır ve - işteee şahaser, diye gurur duyar eseri ile.
ve tanrı kadını yaratır, şöyle bir bakar uzun uzun pek beğenmez memnun değildir ve şöyle der.
-amaaan buda makyaj yapsın.
kimi misafirlikte sofrada görülen normal çatalın yarısı ebatındaki çatal. normal çatala alışmış insanı deli eden çatal. bazı lüks yerlerde yemeğin kalan küçük kısımlarını yemek için büyük çatalın yanından bulunur o ayrı.
aşk varmıdır? yokmudur? göreceli bir durum olmakla beraber, aşkın başlangıç ve şiddetli aşamalarını içine alan evredir. kurban yuzağa genellikle ilk bakış ilk gülüş gibi davranışlara aldanarak düşer. o dakikadan itibaren gözünün önünde hep o anlar vardır. istem dışı davranışlar sergilenir, bir tür sarhoşluk hali belirir. önceleri saçma sapan gelen şarkılar kurbanı anlatır olmuştur. gündelik işlerde ders iş vs. odaklanma eksikliği görülür. acabalarla o ilk karşılaşmada yaşananlar yoğurulur adeta yap boz oynanır ve beyni kemirir gider.
çözümü iki türlüdür;
1.bütün cesaret toplanır genellikle güvenilir bir aracı (çöpçatan) yardımına başvurularak duyguların ilgili kişiye rapor edilmesi istenir. tabi burda olumsuz yanıt alınınca 'acaba çöpçatan kelek atmış olabilirmi' soruları kafa içinde dolanıp durur. bunun da çözümü tekliften sonra durumu analiz etmektir.
2.akut evreye girer girmez ( tabi bu deneyimli aşıklar için daha kolaydır) hemen fizikteki ' iki cisim aynı anda aynı yerde olamaz' yasasını düşünce için uyarlayıp, başka şeyler düşünerek atlatılır.
3.eğer bu evreler uzarsa durum kronikleşir ve artık bu da kurban için çetin günler yakında demektir.
1998-1999 yıllarıdır, bir ericson t 10-18-20-30 panasonic g 600 motorola gibi telefonların 600-700 dolara satıldığı yıllar, mesajın atmanın çok ama çok ekonomik olduğu yıllar ( 1 sms 2 kontör) tek operatörümüz turkcell'in olduğu yıllar, fena kazıklandığımız yıllar.
ertesi gün kıyametin geleceğini bilen insanoğlunun merak edilen psikolojisidir. büyük olasılıkla yemeden içmeden tapınaklara koşulur hangi din olursa olsun.
'Düşünmek zor iştir bu yüzden çok az kişi düşünür2 özdeyişinden yola çıkarak, düşünmenin her yer zamanda aynı ölçüde olamayacağı açıktır, bununla beraber insanların düşünmesini adeta zorlayan yerler vardır. bunların en güzel örneği otobüslerde gece yolculuğudur. bir köprüden aşağı bakmak, ufka doğru ve açık denize bakmaktır.
zaman zaman insanların başına gelen durumdur, karşı taraf incitilmek istenmez, fakat bulunduunuz yerden uzak bir yerdesiniz ve önemli görüşme yapmanız gerekiyordur, işte o durumlarda fazla dakikalarını sizin telefon şarjınızı bitirmek için kullanan kişidir.
o sabah kahvaltıyı yapan kişinin burnundan getirecek kupadır, kahraman işe ya da derse yetişebilmek için zaman kazanmak açsından bir kupa kadar çay yapmış ya da poşet çay için su kaynatmıştır, ikinci bir fincan su için zaman yetmemektedir, kısaca güne kötü başlanmasına neden olan kupadır.
yaş kaç olursa olsun günün birinde bilinçaltından çıkan, herkesin babasından aldığı farklı öğütlerdir.
-soğuk günlerde bir aspirin iç
-ayakkabının asla arkasına basma
-elini yüzüne koyma
-yoğurt ve bol yeşillik ye
-giyimine son derece özen göster
-zeytin çekirdeklerini tabakların alt kenarına koy insanların iştahını kaçırma.
evet daha daha çok olan öğütler.
malum yurdum sokaklarında 15 cm derinlik 80 cm çapı olan çukurlardan aks, rotil, rot başları, ve güzelim michelin lastiklerinin zarar görmemesi için yapılacak hareket sonrasının bilançosudur.
genellikle gıda marketlerinde beliren amcadır. 60-65 yaşlarındadır, izin istemez aslında uyanıkta değildir nedendir bilinmez pat diye geçiverir önünüze, o an için saygıdan dolayı uyarmak istemezsiniz fakat el sepetiniz doludur, fakat amca izin istemediği için takılmadığınızı düşünür, gülümseyerek 'amca sıra bendeydi ama' dersiniz, amca o anda çaktırmadan 'aa geç yeğenim farketmedim' deyiverir, terslerine denk gelirseniz sizden üstün çıkarlar.
araba kullanırken fanın sık sık çalıştığı yerlerdir, buna en güzel örnek aracı tamir bakım için gidilen oto sanayiidir. Kimisi yolun tam ortasına araç çıkarmış lastik söküyor, kimisi kaputu açmış birşeyler yapıyor koca yol tek şerit araya gir çık, birde kamyon geliyorsa karşıdan çıldırmamak içten bile değildir.