geçtiğimiz son bir - bir buçuk yıl herkesten bir şeyler götürdü tabi. özellikle tek başına yaşamanın ve uzun süre evden çalışmanın benim için bedeli ikili ilişkilere ve sosyal ortamlara olan ilgimi yitirmem oldu.
Tam da Ab'nin sınır bekçiliğini yapan akepe hükümetinden beklenendir.
ismini bilmediğim ama yazdıklarının arkasında olduğum bu arkadaşlar bu konunun sokakta görünmesi konusunda bir kıvılcım yaktı. Bu işin devamı muhakkak gelecektir.
uzun zamandır gitmek istediğim bir şehre yapacağım iş seyahati için çin virüsü aşısı olmam gerekiyor. Bu konudaki tavrımı bilmelerine rağmen üst kademeden baskı yiyorum. Rest çekmek ile siktir etmek arasında gidip geliyorum.
hayatımda bir şeyler yanlış gidip, boka sardığında buraya geliyorum.
şu boktan ortamda bir kaç gün takılıp, insanların dertlerini, yazdıkları saçma şeyleri okumak bana terapi gibi geliyor. şükür ederek geri olağan akışına dönüyorum.
sizleri hiç sevmiyorum ama hepinize teşekkür ederim bunun için.
önüme nispeten büyük hedefler koyuyor, o işlere girişip kendimi strese sokuyorum. sonra "dur biraz gevşeyeyim" diyorum ama aklım strese sebep büyük iş için çalışmadığıma gidiyor ve uzanırken dahi strese giriyorum. işin kötüsü biliyorum ki o işi bu işi veya diğer işi bitirince duramayacağım daha da büyük hedefler seçeceğim onlara kasıcam. böyle yapa yapa ömür geçecek galiba.
her pazar günü gerçekleştirmekten çok büyük keyif aldığım ritüel.
babam gibi tıraş sabununu sıcak suyla köpürtüp ve yumuşacık tıraş fırçasıyla yüzüme sürdükten sonra eski usul çift taraflı jiletlerle yavaş yavaş tıraş oluyorum. havluyla yüzümü silip aynada kendime baktığımda yaşadığım mutluluk tarif edilemez.
öncelikle müziklerini çok beğendim. bazı sahneler var filmden kopmak üzeresin ama biraz sonrasında sahneye çok iyi uyan bir müzik başlıyor, alıyor, götürüyor. kavga sahneleri bana çok gerçekçi ve birkaç yer dışında oyunculuklar da iyiydi.
tabi alt metinler hoşuma giden replikler falan da var ama onlardan bahsetmek benim tarzım değil. çok merak ederseniz açar izlersiniz zaten.
herkes kağıdı kalemi bırakıp geriye yaslansın. en kral tarifi ben yazıyorum.
gerekenler:
büyükçe bir kase
30-40 gram yulaf ezmesi
2-3 kaşık yoğurt
1 veya 2 tane elma
ve tarçın
önce yulafla yoğurdu karıştırıp yumuşamaya bırakıyorsun kardeşim. sonra elmalarını sakince küp küp doğruyorsun ve tarçınlayıp karıştırıyorsun. artık yumuşamış olan yulaf yoğurt karışımına elmalarını da ekleyip keyifle yiyebilirsin.
birkaç gün önce son oyunu olan merhaba'yı izledim. oyun bilindiği gibi politik bir oyun. görüş olarak farklı noktalarda olduğumuz için hoşuma gitmeyen yerler oldu elbette ama güzel bir oyundu.
fakat buraya bunları yazmak için değil, 80'ine merdiven dayadığı halde yorulmadan o sahnede kendini ifade etme çabasına hayran kaldığımı söylemek için geldim.
sözlüğün bize bir lütfudur. dünyanın daha güzel bir yer, insanların daha mutlu, çiçeklerin renk renk olmasını sağlar.
mesela ben başlığa girdim ama benden önceki entryri görmüyorum çünkü donuzlamışım. kim bilir hangi donuz ne entry sıçtı ama ben görmeden mutlu bir şekilde günüme devam ediyorum.