işte sayın seyirciler gecenin bu vakti her gece içmek zorundaymışım gibi bir şeyler yazmak zorunda hissediyorum kendimi.
Sizi sevmiyorum.
Size katlanmak istemiyorum ama belki size karşı içimde bir kaç sevgi duygusu vardır.
Ama ben en çok kendimi seviyorum.
Biliyorum tek başıma yaşayamam.
Size ihtiyacım olabilir ama ben ıssız bir adada tek başıma yaşayabilirim.
Sanki eğitimini almış gibiyim tekdüzeliğin.
Telefon açayım size mesela bildiğim bir konuyu sırf siz mutlu olun diye size sorayım.
Siz konu hakkında methiyeler düzün ve ben vicdan azabıyla kendim arasında kalayım.
Sayın seyirciler size ve sizlerin bana katlanma gerçekliğinde canımın sıkıldığını ve artık yorulduğumu söylemek istiyorum.
Bazen yaşamak istemiyorum,içmek istemiyorum,yazmak istemiyorum.
istediklerim zaten olmuyor onlara olabilme ihtimalleri sunmak gerçeğe aykırı davranışlar.
Çok param olsaydı terk ederdim hepinizi.
Tek başıma hayallerini kurduğum kendi dünyamın üzerinde kafamı karıştıran düşüncelerimle beraber kendimi iyi zannetmek için yine sabaha kadar içerdim.
Düşünüyorsam o halde varım.
Düşünce ordularım kafamın içerisinde kaygılarımla çatışıyor.
Kaygı sahibi olma diyorlar bana.
Eğer iyi yada kötü düşüncelerin varsa kaygılarında vardır.
insansın sen.
Bir kere topraktan dışarı kafanı uzattın ve kök salıp dalların olmaya mahkumsun.
Toprağı seviyorsun,suyu seviyorsun ve havayı seviyorsun.
Bu senin yaradılışında var.
Gözleri puslu öngörülerinde insansı bir şeyler damarlarında geziniyor.
Sen kafana göre inandığın yaşama hizmet etmeye çalışıyorsun.
Kutsal sanat akımlarının gölgesinde senden olanlara doğru yolu göstermeye çalışıyorsun.
Söylemlerin ve davranışların eyleme geçirilirken bizzat sevdiklerin tarafından kayda geçiriliyor.
Hayat savaşının içerisinde yalın ayak yürüyorken kanım hala sevdiğim şeyleri çekiyor.
Canımın çektikleri,sarhoşken yazdıklarımı besleyen kulaklarımda yankılanan sert melodiler.
Anlattıklarım belki bir gün daha çok işe yarar.
Belki bir gün daha iyi anlaşılabilirim.
Belki bir gün her şey daha güzel olabilir.
Belki bir gün ben olmam ama yaşamak kolaylaşır.
Düşünüyorsan kaygıların olması muhtemel.
Ya düşünemeseydin kaygısız aptal derlerdi sana .
Düşünceleri olmayanların dertleri olmaz.
Eve ekmek götüren adamın teri yaz kış demeden akıyordu.
Teri kıskanan akarsu kaynakları ona nazire yaparcasına debilerini yükseltip ders kitaplarına giriyordu.
Yoğun çalışma alanlarında aklına düşenleri yazacağı boş zamanlar geliyordu.
Boş zamanlar gibi bir cümleyle anlatılanlar hafife alınmayacak kadar değerliydi.
Günde en az bir kitap okuyup haftada bir kitap yazacak seviyeye ulaşmak için canına dişine takacaktı ama olmuyordu işte.
ilk okul yıllarında inandıkları kendini boşa çıkarıyordu.
Beyaz ekranı dolduran tertemiz hayalleri bugün kağıttan ve kalemden siliniyordu.
Mesai saatleri sayılan demiri öğütme anlarında su ile soğutuyorduk kızgın anları.
O kadar yıl çalışıyorduk ve esnaf olmanın en azından anlamını çok iyi biliyorduk.
Esas duruşta esnafın anlamını bağırarak söylüyorduk.
Benzinle ve vergiyle uğraşırken kira paranı saymıyorum.
Ne oldu kuzum sana,bir anda kendinden bile ümidini kestin?
Biliyor musun?
Ailem için kendimi ayakta tutuyorum.
Öbür tarafta hayat bedava.
Yoksa her gece yatağa girdiğimde yatağımda huzurlu ölümleri dilerdim ama olmuyor işte.
Mutlu ve umutlu olup gülümsemek istiyorduk.
Herkesin bir uğraşı kendini huzurlu hissettiği uğraşları vardı.
Kendimize yakışan üzerimizde güzel duruyordu.
Kaygıların zehirlediği düşünceleri taşımaktan başımız ağrıyordu.
Her şeyin daha güzel olduğu bir yaşamı hak ediyorduk.
Yetenek ve ilgilerimize göre sınanmak en doğal hakkımızdı.
En son lise yıllarında bir bahar sabahı uyandığımız huzurlu sabahlar çoktan tedavülden kalktı gibi.