kimoldugunubilirsinsen
-38 (Kojiro Hyuga)
onuncu nesil silik 4 takipçi 29.85 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    dünyada nice diller var ama hepsinde anlam bir

    1.
  1. grup endişenin mevlana dan coverlamis oldukları şiir.
    0 ...
  2. al oğlum sen mahcup olma

    1.
  3. babanın zamanında fakirlikten çok çekmiş olmasına müteakip kendi oğluna bunu yaşatmaması gösteriminin söylemi.
    0 ...
  4. kürtlerdeki mor hayranlığı

    1.
  5. tezgahtar olup kürtlerle sabahtan akşama dek meşgul olmaktan mütevellit istisnasız her kürdün ne hikmetse her şeyde mor rengi tercih etmelerinden yapılan çıkarım.

    zevkler ve renkler elbet tartışılmaz ama bu çok garip her kürt aynı rengi istiyor, beğeniyor.
    2 ...
  6. şaka maka merdiven boyamaların bitmesi

    1.
  7. acı ama merdiven boyama etkinliklerinin bitmesi, unutulması olayıdır.

    iyi oluyodu ya heryer rengarenk falan.
    0 ...
  8. cizye verirseniz saygı duyarım

    1.
  9. bir gün şeriat devleti kurulduğunda, ehli kitab a söylenmesi muhtemel söz.
    0 ...
  10. parfümle sevişmiş bir yellozla yan yana oturmak

    1.
  11. evden çıkmadan önce bütün parfümü üzerine boşaltmış bir yellozla yanyana oturmaktır. o kadın artık iğrenç, burun direğini yakan bir kokudan ibarettir .
    1 ...
  12. komünizm bir ağız kokuşmuşluğudur

    1.
  13. parayı bulduktan sonra ağız kokuşması geçecek olan durum söylemi.
    0 ...
  14. geleneksel kürt müziğinde ritim

    1.
  15. geleneksel kürt müziğinde ritim diye bir şey aslında olmayandır. dikkat edilirse bütün müziklerinin ritimleri aynıdır.
    1 ...
  16. araplar osmanlı yı arkadan vurdu mu

    1.
  17. Düşünen Siyaset Dergisi’nin “Bizim Doğu: Ortadoğu” başlıklı 23. sayısında Mustafa AKYOL’un, Arapların Osmanlı’yı arkadan vurduğu tezini tahlil eden güzel bir makalesi yayınlandı… işte o makale:

    ARAPLAR OSMANLI’YI ARKADAN VURDU MU?
    Her Türk genci “Araplar’ın I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı imparatorluğu’nu arkadan vurduğunu” öğrenerek büyür. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” söyleminin Araplar’a bakan yüzüdür bu… Bu söylemde Batılıların hepsi emperyalist, doğuluların hepsi “kalleş”tir. Bu karanlık dünya karşısında yapılması gereken tek şey de “kutsal devletimiz çok yaşa” diyerek, demokrasi, özgürlük, çoğulculuk taleplerine yüz çevirmektir. Yüz çevirmeyenler, “ya sev, ya terk et” doktrini uyarınca kapı önüne konur; mesela Sayın Süleyman Demirel’in adres gösterdiği gibi kendilerine “Arabistan’a gitmek” salık verilir.

    Oysa bu söylemin dayandığı bir realite yoktur. Batı’yı tanımlayan tek “veche” emperyalizm olmadığı gibi, Araplar’ı tanımlayan tek tarihsel realite de “Osmanlı’yı arkadan vurma” değildir. Hatta “Osmanlı’yı arkadan vurma” söylemi, son derece sınırlı bir gerçekliği tarif eder.
    Gerçek şudur: Osmanlı’nın çöküş döneminde Türk olmayan Müslüman unsurlar arasında gerçekten isyanlar başgöstermişse de, bu unsurların bir bütün olarak “ihanet ettikleri” kesinlikle söylenemez. Hatta Araplar sözkonusu olduğunda, Osmanlı’ya isyan edenlerin küçük bir azınlık olduğu, buna karşılık Arap kabilelerinin çoğunun Osmanlılık ve Müslümanlık bağıyla istanbul’a sadakat gösterdikleri ortaya çıkmaktadır.

    “Arkadan vurma” hikayesinin merkezinde Mekke Şerifi Hüseyin’in 1916′da başlattığı isyan vardır. Hep atlanan nokta ise Şerif Hüseyin’in “Araplar”ın tümünü temsil etmediği, aksine bir istisna olduğudur. Ortadoğu uzmanı tecrübeli gazeteci Cengiz Çandar, bu noktaya şöyle işaret ediyor:

    “Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in Hicaz’da bazı Arap bedevi kabilelerini ayaklandırarak 1916′da ingilizlerle işbirliği yaptığı doğrudur. Ancak, Birinci Dünya Savaşı konusunda genel bir bilgisi ve fikri olan herkes, bunun ‘askeri açıdan’ tayin edici bir değer taşımadığını bilir. ingilizlerin daha sonra yerine getirmediği ‘bağımsızlık vaadi’ ile işbirliğine çektikleri Şerif Hüseyin’in ve oğullarının komuta ettiği bedevi kabileleri, Mekke-Maan hattında, yani ‘asıl cephenin gerisi’nde ingiliz kuvvetlerine yardımcı olmuştur.

    ‘Asıl cephe’, önce Süveyş Kanalı ve Kanal Harbi’nde Türk-Osmanlı kuvvetlerinin geri çekilmesinden sonra Filistin’de kurulmuştur. Filistin’de tek bir Arap ayaklanmamıştır. Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da Türk kuvvetlerini ‘arkadan vuran’ herhangi bir olay olmamıştır. Arapların ezici çoğunluğu, istanbul’a yani Türkiye’ye sadık kalmıştır… Arabistan Yarımadası’nın Hicaz bölümünden Akabe’ye kadar olan ‘cephe gerisi’ dışında, Arapların Türkleri arkadan vurduğuna dair tarihte herhangi bir kayıt yoktur.”[1]
    Aynı gerçek, American-Israeli Cooperative Enterprise (Amerikan-israil işbirliği Girişimi) adlı düşünce kuruluşunun başkanı, Ortadoğu analisti Mitchell G. Bard tarafından da şöyle vurgulanıyor:
    “O dönemin romantik kurgusunun aksine, Arapların çoğu I. Dünya Savaşı’nda Türklere karşı müttefiklerin yanında savaşmadılar. ingiliz Başbakanı David Lloyd George’un belirttiği gibi, Arapların çoğu, Türk yöneticileri için savaştı. [Osmanlı imparatorluğu'na isyan eden] Faysal’ın Arabistan’daki taraftarları, bir istisnaydı.”[2]
    Arapların topluca ihanet etmesi bir yana, bazıları Osmanlı ordularını fiilen desteklemiştir de. Konu hakkındaki uzmanlardan biri olan Dr. Zekeriya Kurşun’un ifadesiyle, “I. Dünya Savaşı’nda Türk ordusu ile beraber çeşitli cephelerde Türklerle omuz omuza çarpışan Arapların büyük yararlıklar gösterdikleri bir hakikattir.”[3]

    ARAP MiLLiYETÇiLiĞiNiN KÖKENi
    Bu hakikati teslim etmekle birlikte, Arap milliyetçiliğinin Osmanlı’da Türk milliyetçiliğinden daha önce geliştiğini belirtmek gerekir. Arap milliyetçiliği, 1860′larda, Suriyeli Arap entellektüeller arasında doğmuştu.[4] Osmanlı imparatorluğu’na ve yönetimindeki “Türklere” karşı ciddi bir antipati besleyen bu entellektüellerin dikkat çekici bir yönü ise, çoğunun Hıristiyan oluşuydu. ingiliz tarihçi Peter Mansfield, “Türklerden nefret” duygusuna dayalı bir Arap milliyetçiliğinin 1880′lerden itibaren geliştiğini belirttikten sonra şunu ekler:

    “Ama bu gerçekten de çok yavaş gelişen bir hareketti. Türk olmayan Müslümanlar, ki bunların çoğu Araplardı; daha henüz istanbul’daki Halife-Padişahın boyunduruğundan kurtulmak için belirli bir tasarı hazırlamış değillerdi. Doğmakta olan politik nitelikteki bu Arap hareketinin liderlerinin çoğu Hıristiyandı… Çoğu için Araplık, Hıristiyanlıktan önce gelmekteydi.”[5]
    Butros El-Bustani, Faris Şadyak, Nakkaş, Corci Zeydan gibi Hıristiyan Arapların öncülüğünde başlayan bu harekete katılan Müslüman Araplar ise, çoğunlukla Batılı fikirleri benimsemiş seküler aydınlardı. Arap milliyetçiliğini geliştirirken “Arapların islam öncesi tarihlerine” ilgi duymaları, bundan kaynaklanıyordu.[6]

    OSMANLI’YA SADAKAT
    Buna karşılık muhafazakar Müslüman Arapların çoğu, Osmanlı’ya sadakat duyguları içindeydiler. Hatta sadece Sünni Araplar değil, Irak ve Suriye’deki Şii Araplar arasında bile Osmanlı’ya ve Hilafet’e bağlılık duygusu vardı.[7]

    Prof. Kemal Karpat da, Osmanlı imparatorluğu’ndaki Arap milliyetçiliğinin, Hıristiyan Araplarınki hariç, aslında en son noktaya kadar “ayrılıkçı” olmadığına dikkat çekerek şöyle demektedir:
    “Görülüyor ki Arapların ‘milli’ hareketi esasında ayrılıkçı bir hareket değildi. Arapların birçoğu Osmanlı hükümdarlarını yabancı bir sömürgeci güç olarak değil, sadece Arap kökeninden olmayan, iktidarda bir hanedan olarak görüyorlardı ve Osmanlı Devleti ve hanedanı Müslüman kaldıkça ve Arapların hayat tarzına saygılı oldukça, özlemlerini yerine getirmeye söz verdikçe ve onları Avrupa işgaline karşı korudukça, itaat etmekten geri kalmıyorlardı. Geçmişte şan ve şereflerini ilk hatırlayan veya hayal edenler ve tarihlerinin modern bir versiyonunu yaratmaya çalışanlar Müslüman değil Hıristiyan Araplardı.[8]

    Peter Mansfield’e göre, Osmanlı’daki Arap milliyetçiliğinin sınırlı kalmasının iki nedeni vardı: “Birincisi, bu Avrupa kökenli milliyetçilik fikirlerinin bu yerlere (henüz) işlememiş olması; ikincisi de, Abdülhamid’in imparatorluğun elinde kalanını bir arada tutmak için uyguladığı başarılı ve kurnazca yöntemlerdi.” [9]

    Tarihçi Zekeriya Kurşun da “Abdülhamid’in saltanatı boyunca Arap milliyetçiliğinin… önceki hızını kaybettiğine” dikkat çeker ve “Abdülhamid, Arap milliyetçiliğinin harekete geçmesini geciktirmiştir” yorumunu yapar.[10]

    Sultan Abdülhamid’in politikasının temeli, 19. yüzyılda hâlâ devam eden dini bağlılık ve geleneksel siyasi sadakat faktörünü canlandırarak Osmanlı devletini ve ülke bütünlüğünü kurtarmaktı. Ünlü Hamidiye Alayları bu büyük siyasetin uygulamalarından biriydi. Sultan, alaylar yoluyla “Kürtlerin babası” olduğu gibi, Arapların da hamisi oldu. “Abdülhamid… uyruğundaki Arapların kalbini kazanmak için Arap ülkelerindeki dinsel kuruluşlara, tarihi camilerin onarım ve süsleme işlerine önemli bir fon ayırmış… çevresindeki danışmanları arasında Arap düşünürlerine her zaman iyi davranmış, değer vermişti.”[11] Bedevi Şeyhlerinin çocuklarını eğitmek için özel okullar açmış, bu yolla onlara Osmanlılık bilinci aşılamıştı.[12] Bu politikanın siyasi meyvelerini de almıştı. Örneğin Peter Mansfield’a göre:

    “1904′te Osmanlı Padişahı Sina üzerinde hak iddia ettiğinde, Mısırlı milliyetçi lider Mustafa Kamil, islamcılık ruhu içinde, onun yanında ve Mısır’ın çıkarlarını savunan Lord Cromer’in karşısında yer almıştır.”[13]

    TARiHSEL REALiTE
    Aslında tüm olaylarda ortaya çıkan tarihsel realite, ayrılıkçı Arap (ve sonra da Kürt) milliyetçiliğinin Osmanlı imparatorluğu’nun dağılmasının bir sebebi değil, sonucu olduğudur. imparatorluk, Türk olmayan Müslüman unsurlar tarafından “arkadan vurulduğu” için yıkılmamıştır. Yıkılış sırasında Anadolu’da “Türk isyanları” çıktığı gibi, önce Araplar sonra da Kürtler arasında isyanlar başgöstermiş, ama her iki unsurun da ezici çoğunluğu Devlet-i Aliye’ye sadakatini korumuştur.
    “Arap düşmanı” olmayı bir “ulusal ideoloji” haline getirmiş olanlara duyurulur…
    [1] Cengiz Çandar, “Sharon’cu Vicdansızlar-Filistin Yalanları”, Yeni Şafak, 5 Nisan 2002
    [2] Mitchell G. Bard, Facts Online: Israel’s Roots, Jewish Virtual Library, A Division of the American-Israeli Cooperative Enterprise, http://www.us-israel.org/jsource/myths/ mf1.html
    [3] Zekeriya Kurşun, Yol Ayrımında Türk-Arap ilişkileri, irfan Yayınevi, istanbul. 1992, s. 153
    [4] Zekeriya Kurşun, Yol Ayrımında Türk-Arap ilişkileri, s. 27
    [5] Peter Mansfield, Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası, istanbul, 1975, s. 30
    [6] Zekeriya Kurşun, Yol Ayrımında Türk-Arap ilişkileri, s. 28
    [7] Kemal Karpat, islam’ın Siyasallaşması, istanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2004, s. 379
    [8] Kemal Karpat, islam’ın Siyasallaşması, s. 594
    [9] Peter Mansfield, Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası, s. 30
    [10] Zekeriya Kurşun, Yol Ayrımında Türk-Arap ilişkileri, s. 30
    [11] Peter Mansfield, Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası, s. 313
    [12] Zekeriya Kurşun, Yol Ayrımında Türk-Arap ilişkileri, s. 36
    [13] Peter Mansfield, Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası, s. 29; Peter Mansfield, The British in Egypt, Londra, 1971, s. 164-165

    alıntı
    - Haber Lotus -
    0 ...
  18. aynen sözcüğünün artık banalleşmesi

    ?.
  19. ergenciklerimizin imalı bir şekilde haddinden fazla her şeye aynen sözcüğünü kullanmasıyla gözlerde kaçmayan durum.
    1 ...
  20. taşmış dökülmüş şişko ve küçük kafalı insan

    1.
  21. belki de olabilecek en çirkin insan tipidir.

    acilen zayıflayıp saç uzatmaları tavsiye edilir.
    0 ...
  22. babasi deve gelmez eve

    ?.
  23. Google da taratmam sonucu bulamadigim Eski bir yörük manisi.
    Tamami :babasi deve gelmez eve, anasi koyun bilmez oyun.
    1 ...
  24. nusret suriye yi imar ediyor

    ?.
  25. çeşitli karalama kampanyalarıyla sosyal medyada yer bulan nusret cephesinin suriyeyi imar ettiği, yol, su vb. ihtiyaçlarını karşıladığı haberi.

    http://www.pressmedya.com...esinden-halka-yardim.html
    1 ...
  26. çinliler gene 3 kardeşini öldürdüler

    ?.
  27. yere göğe sığdırılamayan biri top ise nolur

    2.
  28. şeriat devleti usulca geliyor

    1.
  29. dünyada ve ülkemizde gözlenen laikleri tedirgin eden söylem.
    4 ...
  30. utanmadan hala andımızı okutan okul müdürü

    1.
  31. ağır kemalist olması muhtemel müdür.
    3 ...
  32. leş gibi sigara kokan bi pisliğin yanında oturmak

    1.
  33. otobüsün en köşesinde oturuyorsaniz ve ineceğiniz yere kadar uzaklasamayacagınız bir durumda iseniz geçmiş olsundur.
    4 ...
  34. çekik ve mavi gözlü insan olmaması

    5.
  35. şoto fokla sanal da olsa mümkün olandır.
    0 ...
  36. saat ondan sonra alkol zıkkımlanan pis ayyaş

    1.
  37. kanunlara uymayan içkici sıçkıcının tekidir.
    0 ...
  38. biber gazı yemekten beyni sulanmış solcu

    1.
  39. sozluklerde yazmayı bi kenara bırakıp acilen tedavi olması gereken kişidir.
    2 ...
  40. el şebab la westgate saldırısı hakkında röportaj

    1.
  41. El-Cezire: Kenya birliklerinin eş-Şebab ile savaşmak üzere Somali’ye gitmelerinin üzerinden iki yıl geçti. Şebab Nayrobi’ye neden şimdi saldırdı

    Şeyh Abdulaziz Ebu Musab: Nairobi’ye saldırmada geç kaldık. Daha önce saldırmadık çünkü bizim saldırmamızı bekliyorlardı. Hedefimiz düşmanın en az beklediği bir zamanda saldırmaktır. Bu sefer saldırmamızı beklemiyorlardı. Ne zaman ve nereye saldıracağımız biz belirleriz.

    -Bu El Şebab’ın Nairobi’ye ilk saldırısı mı?

    -Önemli olan bu değil. Önemli olan şu ki şimdi saldıran biziz. Daha önce saldırıp saldırmadığımız hakkında konuşmanın ise bir önemi yoktur.

    - Bu saldırı Westgate alışveriş merkezi müşterilerle dolu iken gerçekleşti. El Şebab neden sivillerle dolu bir yere saldırıyor?

    -Bizim saldırdığımız yer Westgate alışveriş merkezidir. Burası dünyanın her bir tarafından turistlerin alışverişe geldikleri, diplomatların toplandıkları bir yerdir. Burası Kenya’nın karar mercilerinin rahatlamak ve eğlenmek için gittikleri bir yerdir. Burada Yahudi ve Amerikan dükkanları bulunuyor. Bu yüzden onlara saldırdık.

    Sivillerin ölümüne gelince, önce Kenya hükümetine masum Somalili sivilleri mülteci kamplarında neden bombaladığı, neden Gedo ve Cubba bölgelerinde masum insanları bombaladığı sorulmalıdır? Bizden önce onlara bu sorular sorulmalıdır.

    -El Şebab Müslümanları ve özellikle de Somalilileri korumak için mücadele ettiği iddiasında. Bu saldırıda ölen bazı insanlar ise tam tersini düşündürüyor

    -Tarih iddiamızı doğruluyor. Somali’yi ve Somalilileri koruyan yalnızca biz varız. Somali’nin tarihi düşmanları ile savaşan tek grup biziz. Somali’nin düşmanlarına “hayır” diyebilenler sadece biziz.

    Ölenlere gelince, Kenya askerleri savaşçılarımıza ateş açtı ve karşılıklı çatışma yaşandı. Ölenlerin bizim savaşçılarımızın kurşunlarıyla öldüğüne dair bir kanıt yok. Alışveriş merkezinin kontrolünü ele geçirdiğimizde tüm Müslümanları serbest bıraktık. Şahitler bunu doğruluyor.

    -Bu saldırının Kenya’nın Somali’den birliklerini geri çekmesini sağlayacağını düşünüyor musunuz?

    -Bu sorunun cevabı bizde değil. Bunu Kenya hükümeti cevaplamalıdır. Birliklerini çekip çekmemek onlara bağlı. Eğer çekmezlerse, bu gibi saldırılar Kenya’da daha sık olacaktır. Çekilmezlerse Kenya şehirlerinde ve kasabalarında bu gibi saldırıların her gün yapılması mümkün.

    -Kenya güçleri 2011 Ekimi’nde Somali’ye girmeden önce, El Şebab’ın Kenya hükümeti ile ilişkileri nasıldı?

    -Biz Kenya hükümetinin her zaman Somali halkının düşmanı olduğunu biliyorduk. Sınır kentlerini kontrolümüz altına aldığımızda bunu gördük. Kenya işgali bizim açımızdan beklenmedik bir şey değildi. Onlara asla inanmıyor ve güvenmiyoruz.

    -Kenya bu saldırının faillerinin peşini bırakmayacağını ve onları yenilgiye uğratana kadar durmayacağını ifade ediyor. Buna ne diyorsunuz?

    -Failler biz değiliz. Biz sadece kendimizi, haklarımızı ve Somali halkının haklarını koruyanlarız.

    Bugün kimsenin Kenya devlet başkanı Uhuru Kenyatta’dan daha kötü bir suç kaydı yok. O Westgate’de ölen onlarca insandan söz ederken aslında devlet başkanlığı seçimleri için yarıştığı sırada binlerce insanın ölümünden sorumlu olan kişidir. Eğer Kenyalılar işlenen suçlardan ötürü sorumlu arıyorlarsa önce ondan başlamalılar.

    -Somali ve Kenya hükümetleri de dahil olmak üzere pek çok kişi Şebab’ın sivillerle dolu bir yeri hedef almasının bir zayıflık göstergesi olduğunu söylüyor ve Şebab’ın gerilediğini ve yakında tarih olacağını söylüyor. Durum bu şekilde mi?

    -Bizi yargılayan bu kişiler kim? Asıl bu kişilerin zayıflığını herkes açıkça görebilir. Somali hükümeti iktidarda kalabilmek için tanklarla korunuyor. Kenya hükümeti Westgate gibi küçük bir sorunu çözmede bile yabancı desteğine muhtaç. Batılı ülkelerden yardım istediler.

    -Son olarak Kenya hükümeti Mombasa Gençlik Merkezini terörist ilan etti. Bu grup pek çok konuda El Şebab’ı destekledi. El Şebab’ın MGM ile ilişkisi nedir?

    -MGM ile aramızdaki ilişki Müslümanlar arasındaki ilişkilerdendir. Onlar bizim Müslüman kardeşlerimizdir. islam ortak bağımızdır ve biz tüm Müslümanlara olduğu gibi onlara da aynı yakınlıktayız.

    kaynak: küresel haber
    1 ...
  42. chp iktidar olduğunda olabilecekler

    1.
  43. cehapemizin iktidar olduğunda olabilecek şeylerdir. çlgınca şeyler olacaktır.

    https://www.facebook.com/...27&type=2&theater
    1 ...
  44. utanmadan tayyip e suç atan kamalist

    1.
  45. şuuru yerinde olmayan kişidir.

    efendim sonuçta o olmasa tayyip olmazdı sen kalk hala tayyip e söv olacak iş değil.
    1 ...
  46. okul bombalayan aşağılık rejim

    ?.
  47. elbette suriyede ki esad rejimidir.

    an itibariyle 12 ölü var.
    0 ...
  48. ilk kez chp ye verecek olmak

    ?.
  49. madden liseli olmaktan kurtulmuş olsa da manen o ruhu taşıyan kişi işi.
    0 ...
  50. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük