Canım benim önceliğin her zaman kendin olsun. Fazla empati yapmayı bırak , şunu desem üzülür mü diye düşünme. Sen zaten söylemeyi düşünmüşsen hak etmiştir üzülsün. Yemene, içmene dikkat et. Hiçbir şey senden kıymetli önemli değil. ilerde anlayacaksın
Bu yaşıma kadar bilincindeyim fakat yaşım ilerledikçe daha da derin bir bağ oluştu. Sanki artık onlar benim çocuklarım gibi ben üzerlerine titriyorum.
“Anne bak sakın çok yorma kendini ben geleceğim diye, yemek yapma fazla.” Çünkü biliyorum sanki ben orada büyümemişim gibi o ev baştan temizlenecek ve üç dört çeşit yemek yapılacak.
“Baba sakın ağaca çıkayım düşeyim deme, bırak biz gelince toplarız meyveleri.”
Çünkü o meyveler biz gelene kadar ya çürürse diye toplamak isteyecek buzdolabına koyacak.
Annemin bu şekilde bana bir tabak çilek saklamış geçtiğimiz haftalarda , bazıları biraz solmuş, ezilmiş… Oysa ben çokça yemiştim zaten evimde.
Sizi çok seviyorum. Birbirimizin bazı huylarını hiç beğenmesek de bazen tartışsak da vazgeçemiyoruz. Aile çok güzel şey.
Çok nadir yaptığım tercih ettiğim makyaj.
Esmere de sarışına da doğru göz makyajı ile süper olur.
Tavsiyem gözünüze koyu far uygulamamanız, eyeliner ve güzel bir rimel ile çok güzel tamamlanır.
iki gündür bu zoruma gidiyor. Spor salonunda kulaklığım,deodorantım,param çalındı. Hiçbiri önemli değil parasında değilim, zaten parayı da kullanmasını bilmem, çok da müzikle iç içe olan biri değilim, deodorant da 50 lira yine alırım her ay alınıyor. Fakat nasıl bu kadar aptal olduğum zoruma gidiyor , insanların böyle bir şey yapabileceği aklıma gelmezdi dolapları kilitleme gereği bile duymuyordum. Ya da cüzdanı yanımda getirmeyeyim diye düşünmüyordum. Artık hep dikkatli olacak olmak zoruna gidiyor.
Başka hiçbir şeye odaklanamıyorum moralim bozukken, ciddi anlamda. Ne kitap okumaya, ne bir şeyler izlemeye ne bir sohbete ne de yemek yemeye… Kendimi bildiğim için moralimi bozacak her şeyden uzak durmaya onu hayatımdan uzak tutmaya çalışırım.
zamanında benim yaptığım eylem. ama “kazanmak” ifadesini doğru bulmuyorum. kpss yi kazanmazsınız, kpss den bir puan alırsınız hedefe,amacınıza ulaştığınız hiç belli değildir kazandım diyemezsiniz, puanınız açıklandıktan sonra bile… bir branşta 90 alırsınız atanamazsınız diğerinde 90 ile yer beğenirsiniz. veya aynı branşta bile 95 alırsınız ama çoktan 96 alan vardır ve o kazanmış olur. bağıl değerlendirme olmasından dolayı diyebilir miyiz diye düşünmüyor değilim şu an.
Edit: bu başlığı dört ayda KPSS kazanmak için bir yöntem bulma hevesiyle okuyan arkadaşlardan özür diliyorum vakitlerini aldım.
Her çeşit insanla beraber yaşayabiliyorsunuz da şu sessiz sedasız hayvanlar mı gözünüze batıyor ? Anana babana küfretmez, seni yarı yolda bırakmaz, seni dolandırmaz, arkandan kuyunu kazmaz, karına kızına tecavüz etmez ,yasa dışı işler yapmaz, çalmaz çırpmaz… Sokaklardan öncelikle kefi köpekleri kaldırmak yerine üstte saydıklarımı sokaklardan alırsak ,bunun için uğraşırsak çok daha iyi olur.
birçok hayalden bu ara en sık akla gelen… bir erkek çocuk yetiştirmek. sevgi, bilgi ve saygı ile.
sanırım okuldaki çocukların masumluklarını gördükçe hormonlar etkilendi.
Küçükken sesini iki sokak öteden duyup uyanırdım, annemlerin yanına koşardım,saklanırdım. Orta okula kadar falan hiç bakmaya cesaret edemedim o davulculara. Abim bakardı gel bak derdi korkardım.Evimizin önüne gelip çaldığında ise ağlamaya başlardım. Ramazan günleri çok zor geçerdi her gece kalbim güm güm atardı. Neden oluştu, neden korkuyordum hiçbir fikrim yok. Hala arada hatırlar güleriz.
Dede, bugün sen gideli tam 4 gün oldu. Mutlusun biliyorum ,bir aradayız diye nasıl gülümsüyorsun gözlerimin önüne geliyor. Şimdi olsan bahçemizde o sallanan koltukta otururdun ben de yanında olurdum, çok özlüyorum aşırı özlüyorum. Sana mektup yazdım, çok uzun… Her şeyi anlatıyorum, kaç gündür burada olanları,kimlerin geldiğini, neler hissettiğimizi… Aklın kalmadı değil mi? Mutlusundur orada, babaannem de özlemiştir “Sen de mi geldin kocaaa?” demiş şaşırmıştır. Teşekkür ederim dedem bana 25 yıldır verdiğin sevgi için, emek için, maddi manevi tüm desteğin için. Seni çok sevdim dedem.
Doğrusu; kullanmak zorunda olan insan… Şu an yeni bir tane almak için yanıp tutuşuyorum, kredi çekip alacağım, sonra ay ay borcunu öderken oyunlarımla “kederli bir keyif” yapacağım.
Genelde kışın oluşan histir,beni her yıl bir kere yoklar bu his.
Gece olmuştur üşümemek için sobalı odada karanlıkta yatıyorken sobanın üst gözünden tavana yansıyan turunculuğa bakıp annemin üzerime örttüğü ve kenarlarını soğuk gelmesin diye sıkıştırdığı yorganın altında bir yandan huzurla bir yandan da “uyuyunca ev alev alırsa…” düşünceleri içinde uykuya dalmaktır.
Bu arada hala değişmedim, her güzellikte en kötüsünü düşünüp kendime acı çektiririm.
Hani bir his vardır ; bir diziyi çok seversin onun çok iyi bir dizi olduğunu bilirsin çevrendekiler henüz bilmezler onların da bunu izlemesi gerektiğini çok derinden hissedersin , bazen bir dizinin kesitini gösterir bazen de sözel ifade edersin. Karşındakinin gözlerinde bunun sıradan bir komedi dizisi olduğunu gösteren bir bakış vardır ve onlara böyle olmadığını kanıtlamak istersin yanıp tutuşursun içten içe… işte öyle bir şey bu dizi de. Bazen aklımı kaçıracak gibi oluyorum bu diziyi karşımdakine anlatmaya çalışırken çünkü anlatamıyorum da…
Henüz yeni öğrendiğim Türk zeka oyunu. Kendinizde ve rakipte 6 adet yani toplamda 12 adet kuyu ve yanlarda birer adet hazne bulunmaktadır. Kuyulara dörder adet taş koyulur ve başlanır. Saat yönü tersine ilerlenir, ilerlerken kuyulara birer taş bırakılır. Amaç kendi haznenizi en çok taş ile doldurmaktır. Oyun içinde üç-dört kural vardır ki bunlar oyunu zevkli hale getiriyor. Detaylı öğrenmek isterseniz;